Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
33 Kurşun şiiri ve hikayesi
Melih Pekdemir,
Muğlalı Paşa Sendromuna Ne Oldu?
Muğlalı Paşa dediysem, Muğla'da ikamet etmekte olan mahut mutekalt paşadan söz etmiyorum. Ahmet Arif’in "33 kurşun" şiirinde bir paşa var ya, işte ondan söz ediyorum. Hani şöyle yazmıştı şair:
"Şifre buyurmuş bir paşa/ vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız / kirvem, hal i arı mı aynen böyle yaz / rivayet sanılır belki / gül memeler değil / domdom kurşunu /paramparça ağzımdaki."
Peki, şiirde anlatılan hadise neydi? Sene1943 idi.O yıllarda bu coğrafya müthiş hareketliydi. Van valiliği zamanın İçişleri Bakanı Recep Peker'in de onayıyla gizli bir karar atmıştı. Bölgede jandarmanın kontrolünde, devletle resmen ilişkisi gözükmeyecek tarzda bir çete kurulacak ve bununla hayvan kaçakçılığıyla da iştigal edenlere misilleme yapılacaktı. Ancak Ankara bu kararından kısa sürede vazgeçti. Van valiliği de Özalp Kaymakamı'na çetenin dağıtılması emrini verdi. Lakin kaymakam bu işten nemalanıyordu. Toz duman içindeki günlerde 40 kadar Kürt köylüsü gözaltına alındı, ama mahkeme bunların çoğunu serbest bıraktı. Daha sonra bir sürü söylenti üzerine Genelkurmay, 3.Ordu Komutanı Mustafa Muğlalı'ya bölgeye gitmesini bildirdi. Özalp'e gelen paşanın emriyle, serbest bırakılan 35 kişi tekrar gözaltına alındı ve biri kadın biri 11 yaşında çocuk 33 kişi "dağların kuytuluk bir kenarında" kurşuna dizildiler. Bu olay duyulmasına rağmen işlem yapılmadı. Ancak 1946'da çok partili dönemle birlikte tekrar gündeme geldi. Yargılanan Muğlalı, önce ölüm cezasına ardından da hafifletici nedenlerle 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Karar askeri yargıtay tarafından bozulduysa da, Muğlalı yeni yargılama başlamadan 11 Aralık1951 tarihinde cezaevinde öldü.
Peki kimdi bu paşa? Birinci Dünya Savaşı'nda her cephede harp etmiş, işgal yıllarında Ankara'ya adı önceden "zabitan" olan "yavuz grubu”nda istihbarat ve cephane akıtan gruba komuta etmiş, Menemen ayaklanması sonrasında kurulan İstiklal Mahkeme'sine başkan olarak tayin edilmişti. 28 Şubat döneminde TSK Muğlalı'nın naaşını şehitliğe naklettirdi ve Genelkurmay bahçesindeki"ölmezler yolu"na da heykelini diktirdi.
2004 yılında ise Özalp İlçesi’ndeki jandarma sınır taburunun adı Mustafa Muğlalı kıslası oldu.Paşa, savunmasında, "kürtlere ilişkin davranışları normal kurallar altında çözmek imkansızdır," demişti. Muğlalı Paşa, yargılanması boyunca bütün sorumluluğu üzerine almış ve zamanın hükümetini hiçbir şekilde suçlamamıştı. Yaptıklarını uzun süre reddeden Muğlalı, sonlara doğru, "bu memur ve subaylara ben emir verdim, onların bir suçu yoktur..." demesi nedeniyle basında ve çeşitli çevrelerde takdir toplamıştı.
Bu dag Mengene dagidir
Tanyeri atanda Van'da
Bu dag Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karsi
Bir yanin çig tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanin seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzullarin salkimi
Firari güvercinler su baslarinda
Ve karaca sürüsü,
Keklik takimi...
Yigitlik inkar gelinmez
Tek'e - tek dögüste yenilmediler
Bin yillardan bu yan, bura usagi
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü degil bu
Gökte yildiz burcu degil
Otuzüç kursunlu yürek
Otuzüç kan pinari
Akmaz,
Göl olmus bu dagda...
2
Yokusun dibinden bir tavsan kalkti
Sirti alacakir
Karni sütbeyaz
Garip, ikicanli, bir dag tavsani
Yüregi agzinda öyle zavalli
Tövbeye getirir insani
Tenhaydi, tenhaydi vakitler
Kusursuz, çirilçiplak bir safakti
Bakti otuzüçten biri
Karninda açligin agir boslugu
Saç, sakal bir karis
Yakasinda bit,
Bakti kollari vurulu,
Cehennem yurekli bir yigit,
Bir garip tavsana,
Bir gerilere.
Düstü nazli filintasi aklina,
Yastigi altinda küsmüs,
Düstü, Harran ovasindan getirdigi tay
Perçemi mavi boncuklu,
Alninda akitma
Üç topugu ak,
Eskini hovarda, kivrak,
Doru, seglavi kisragi.
Nasil uçmuslardi Hozat önünde!
Simdi, böyle çaresiz ve bagli,
Böyle arkasinda bir soguk namlu
Bulunmayaydi,
Siginabilirdi yüceltilere...
Bu daglar, kardes daglar, kadrini bilir,
Evvel ALLAH bu eller utandirmaz adami,
Yanan cigaranin külünü,
Güneslerde çatal kivilcimlanan
Engeregin dilini,
Ilk atimda uçuran
Usta elleri...
Bu gözler, bir kere bile faka basmadi
Çig bekleyen bogazlarin kiyametini
Karli, yumusacik hiyanetini
Uçurumlarin,
Önceden bilen gözleri...
Çaresiz
Vurulacakti,
Buyruk kesindi,
Gayri gözlerini kör sürüngenler
Yüregini les kuslari yesindi...
3
Vurulmusum
Daglarin kuytuluk bir bogazinda
Vakitlerden bir sabah namazinda
Yatarim
Kanli, upuzun...
Vurulmusum
Düsüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranim çikmaz
Canim alirlar ecelsiz
Sigdiramam kitaplara
Sifre buyurmus bir pasa
Vurulmusum hiç sorgusuz, yargisiz
Kirvem, hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki...
4
Ölüm buyrugunu uyguladilar,
Mavi dag dumanini
ve uyur-uyanik seher yelini
Kanlara buladilar.
Sonra oracikta tüfek çattilar
Koynumuzu usul-usul yoklayip
Aradilar.
Didik-didik ettiler
Kirmansah dokumasi al kusagimi
Tespihimi, tabakami alip gittiler
Hepsi de armagandi Acemelinden...
Kirveyiz, kardesiz, kanla bagliyiz
Karsiyaka köyleri, obalariyla
Kiz alip vermisiz yüzyillar boyu,
Komsuyuz yaka yakaya
Birbirine karisir tavuklarimiz
Bilmezlikten degil,
Fikaraliktan
Pasaporta isinmamis içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayri eskiyaya çikar adimiz
Kaçakçiya
Soyguncuya
Hayina...
Kirvem hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki...
5
Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmis közüm,
Karnimda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardasini
Üç nazli selvi,
Ömrüne doymamis üç dag parçasi.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, hisim, daglarin çocuklari
Fransiz Kusatmasina karsi koyanda
Biyiklari yeni terlemis daha
Benim küçük dayim Nazif
Yakisikli,
Hafif,
Iyi süvari
Vurun kardas demis
Namus günüdür
Ve saha kaldirmis atini.
Kirvem hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki
Ahmed Arif
Melih Pekdemir,
Muğlalı Paşa Sendromuna Ne Oldu?
Muğlalı Paşa dediysem, Muğla'da ikamet etmekte olan mahut mutekalt paşadan söz etmiyorum. Ahmet Arif’in "33 kurşun" şiirinde bir paşa var ya, işte ondan söz ediyorum. Hani şöyle yazmıştı şair:
"Şifre buyurmuş bir paşa/ vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız / kirvem, hal i arı mı aynen böyle yaz / rivayet sanılır belki / gül memeler değil / domdom kurşunu /paramparça ağzımdaki."
Peki, şiirde anlatılan hadise neydi? Sene1943 idi.O yıllarda bu coğrafya müthiş hareketliydi. Van valiliği zamanın İçişleri Bakanı Recep Peker'in de onayıyla gizli bir karar atmıştı. Bölgede jandarmanın kontrolünde, devletle resmen ilişkisi gözükmeyecek tarzda bir çete kurulacak ve bununla hayvan kaçakçılığıyla da iştigal edenlere misilleme yapılacaktı. Ancak Ankara bu kararından kısa sürede vazgeçti. Van valiliği de Özalp Kaymakamı'na çetenin dağıtılması emrini verdi. Lakin kaymakam bu işten nemalanıyordu. Toz duman içindeki günlerde 40 kadar Kürt köylüsü gözaltına alındı, ama mahkeme bunların çoğunu serbest bıraktı. Daha sonra bir sürü söylenti üzerine Genelkurmay, 3.Ordu Komutanı Mustafa Muğlalı'ya bölgeye gitmesini bildirdi. Özalp'e gelen paşanın emriyle, serbest bırakılan 35 kişi tekrar gözaltına alındı ve biri kadın biri 11 yaşında çocuk 33 kişi "dağların kuytuluk bir kenarında" kurşuna dizildiler. Bu olay duyulmasına rağmen işlem yapılmadı. Ancak 1946'da çok partili dönemle birlikte tekrar gündeme geldi. Yargılanan Muğlalı, önce ölüm cezasına ardından da hafifletici nedenlerle 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Karar askeri yargıtay tarafından bozulduysa da, Muğlalı yeni yargılama başlamadan 11 Aralık1951 tarihinde cezaevinde öldü.
Peki kimdi bu paşa? Birinci Dünya Savaşı'nda her cephede harp etmiş, işgal yıllarında Ankara'ya adı önceden "zabitan" olan "yavuz grubu”nda istihbarat ve cephane akıtan gruba komuta etmiş, Menemen ayaklanması sonrasında kurulan İstiklal Mahkeme'sine başkan olarak tayin edilmişti. 28 Şubat döneminde TSK Muğlalı'nın naaşını şehitliğe naklettirdi ve Genelkurmay bahçesindeki"ölmezler yolu"na da heykelini diktirdi.
2004 yılında ise Özalp İlçesi’ndeki jandarma sınır taburunun adı Mustafa Muğlalı kıslası oldu.Paşa, savunmasında, "kürtlere ilişkin davranışları normal kurallar altında çözmek imkansızdır," demişti. Muğlalı Paşa, yargılanması boyunca bütün sorumluluğu üzerine almış ve zamanın hükümetini hiçbir şekilde suçlamamıştı. Yaptıklarını uzun süre reddeden Muğlalı, sonlara doğru, "bu memur ve subaylara ben emir verdim, onların bir suçu yoktur..." demesi nedeniyle basında ve çeşitli çevrelerde takdir toplamıştı.
Bu dag Mengene dagidir
Tanyeri atanda Van'da
Bu dag Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karsi
Bir yanin çig tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanin seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzullarin salkimi
Firari güvercinler su baslarinda
Ve karaca sürüsü,
Keklik takimi...
Yigitlik inkar gelinmez
Tek'e - tek dögüste yenilmediler
Bin yillardan bu yan, bura usagi
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü degil bu
Gökte yildiz burcu degil
Otuzüç kursunlu yürek
Otuzüç kan pinari
Akmaz,
Göl olmus bu dagda...
2
Yokusun dibinden bir tavsan kalkti
Sirti alacakir
Karni sütbeyaz
Garip, ikicanli, bir dag tavsani
Yüregi agzinda öyle zavalli
Tövbeye getirir insani
Tenhaydi, tenhaydi vakitler
Kusursuz, çirilçiplak bir safakti
Bakti otuzüçten biri
Karninda açligin agir boslugu
Saç, sakal bir karis
Yakasinda bit,
Bakti kollari vurulu,
Cehennem yurekli bir yigit,
Bir garip tavsana,
Bir gerilere.
Düstü nazli filintasi aklina,
Yastigi altinda küsmüs,
Düstü, Harran ovasindan getirdigi tay
Perçemi mavi boncuklu,
Alninda akitma
Üç topugu ak,
Eskini hovarda, kivrak,
Doru, seglavi kisragi.
Nasil uçmuslardi Hozat önünde!
Simdi, böyle çaresiz ve bagli,
Böyle arkasinda bir soguk namlu
Bulunmayaydi,
Siginabilirdi yüceltilere...
Bu daglar, kardes daglar, kadrini bilir,
Evvel ALLAH bu eller utandirmaz adami,
Yanan cigaranin külünü,
Güneslerde çatal kivilcimlanan
Engeregin dilini,
Ilk atimda uçuran
Usta elleri...
Bu gözler, bir kere bile faka basmadi
Çig bekleyen bogazlarin kiyametini
Karli, yumusacik hiyanetini
Uçurumlarin,
Önceden bilen gözleri...
Çaresiz
Vurulacakti,
Buyruk kesindi,
Gayri gözlerini kör sürüngenler
Yüregini les kuslari yesindi...
3
Vurulmusum
Daglarin kuytuluk bir bogazinda
Vakitlerden bir sabah namazinda
Yatarim
Kanli, upuzun...
Vurulmusum
Düsüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranim çikmaz
Canim alirlar ecelsiz
Sigdiramam kitaplara
Sifre buyurmus bir pasa
Vurulmusum hiç sorgusuz, yargisiz
Kirvem, hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki...
4
Ölüm buyrugunu uyguladilar,
Mavi dag dumanini
ve uyur-uyanik seher yelini
Kanlara buladilar.
Sonra oracikta tüfek çattilar
Koynumuzu usul-usul yoklayip
Aradilar.
Didik-didik ettiler
Kirmansah dokumasi al kusagimi
Tespihimi, tabakami alip gittiler
Hepsi de armagandi Acemelinden...
Kirveyiz, kardesiz, kanla bagliyiz
Karsiyaka köyleri, obalariyla
Kiz alip vermisiz yüzyillar boyu,
Komsuyuz yaka yakaya
Birbirine karisir tavuklarimiz
Bilmezlikten degil,
Fikaraliktan
Pasaporta isinmamis içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayri eskiyaya çikar adimiz
Kaçakçiya
Soyguncuya
Hayina...
Kirvem hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki...
5
Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmis közüm,
Karnimda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardasini
Üç nazli selvi,
Ömrüne doymamis üç dag parçasi.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, hisim, daglarin çocuklari
Fransiz Kusatmasina karsi koyanda
Biyiklari yeni terlemis daha
Benim küçük dayim Nazif
Yakisikli,
Hafif,
Iyi süvari
Vurun kardas demis
Namus günüdür
Ve saha kaldirmis atini.
Kirvem hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki
Ahmed Arif