Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

280şubat (1 Kullanıcı)

inam_9

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Nis 2008
Mesajlar
271
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Çok partili döneme geçildiğinden bu yana Türkiye’nin kalkınmasını engelleyen en mühim gelişmeler şüphesiz ki peş peşe yapılan askeri müdahalelerdir. Bunlardan ilki 27 Mayıs 1960 darbesidir. Kimileri de çıkıp bu müdahaleye ihtilal derler ya, kulakları çınlasın. 1950–1960 tarihleri arası Türkiye’de halkın özellikle de köylünün yüzünün güldüğü ve kapalı ekonomiden açık Pazar ekonomisine geçildiği güzel bir dönem olmuştur. Belki her şey mükemmel değildi ama o günün şartlarında köylünün ve diğer geniş halk kitlelerinin yüzü gülmüş ve cebi para görmüştür. En önemlisi de söz konusu yıllarda ülkenin kurucusu Mustafa Kemal’in hedeflediği muasır medeniyet ilkesi doğrultusunda kalkınma hamleleri başlamıştır. Bu yıllarda dışa bağlanma anlamında Abede ile yakınlaşma ve Marşal yardımları gibi olumsuzluklar da cereyan etmiştir. Ama inkâr edilemez bir zenginleşme ve kalkınma süreci başlamıştır. 27 Mayıs darbesi ve akabinde cereyan eden menfi gelişmeler nedeniyle bir daha siyasi istikrar sağlanamadı.



Türkiye ne zaman kendini biraz olsun toparlasa, ezilen insanların yüzleri ne zaman bir nebze olsun gülse bir yerlerden düğmeye basılmakta ve darbeler meydana gelmektedir. Darbelerin ekonomiye en önemli tesiri siyasi istikrarın bozulması, güven ortamının ortadan kalkması ve geleceğinin ne olacağı konusunda insanların umutsuzluğa duçar olmasıdır. 27 Mayıs ve 12 Mart darbeleri arasında yaklaşık 11 yıllık bir süre vardır. Bu onbir yıllık sürede Türkiye daha toparlanmadan yeni bir askeri müdahale oldu. Onun da tesirleri ortadan kalkmadan 12 Eylül cuntası geldi.



Rejimin tabii seyrini değiştirmek ve yerine farklı bir yönetim biçimi kurmak “anayasal bir suç” olmasına rağmen bizde yapılan dört darbenin failleri hiçbir zaman cezalandırılmamış, aksine ihtilallerden sonra ağam paşam bir hayat sürmüşlerdir. Bunun en somut misali 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren’in emekli olduktan sonra yaşadığı hayattır. Evren anayasal sistemi silah zoruyla yıkmasına rağmen bırakın cezalandırılmayı birde üstüne taltif edilmiştir.



Her müdahalenin ardında baskılar dayatmalar ve antidemokratik uygulamalar yapıldı. Sonunda iş geldi 28 Şubat’a dayandı. 28 Şubat müdahalesi 54. hükümetin en başarılı olduğu bir dönemde yapıldı. Ülkenin uzun senelerin ardında iki yakasının bir araya geldiği, dar gelirli insanların yüzlerinin gülmeye başladığı, ekonomik ve siyasi açıdan devrim niteliğinde eylemlerin gerçekleştiği ve bu arada kendini senelerdir bu vatanın sahibi zanneden ve iliğimizi kemiren beyaz azınlığın düzenlerinin sarsılma gösterdiği bir noktada devletin zinde güçleri bir yerlerden verilen emirleri uyguladılar ve yine halkın tepesine indiler.



Resmi ideoloji taraftarları, militer odakları ”güç bizde ise haklıyız” mantığıyla hareket ediyorlar. Darbelerin mantığında bu vardır. Darbe başarılmışsa yargılanmıyor. Türkiye’de sivil düşünceli halk kitleleri yok. Varsa da çok azlar. Türkiye’nin siyasi partileri de asker zihniyetlidir. Partiler devamlı lider sultası altındadırlar. Demokratik sistemin temel elemanı olan partiler darda kaldıklarında iktidar ellerinden alındıklarında devamlı darbe çığırtkanlığı yaptılar. Birtakım örgütler paçaları tutuşunca hemen silahlı kuvvetlere göndermelerde bulundular. Bütün dünyada, en azından demokratik rejimlerde hak ve özgürlüklerin bir numaralı savunucusu olan sol oluşunlar memleketimizde resmi ideolojinin çığırtkanlığını yaptılar. Türkiye’de sol hak ve özgürlüklerin değil Kemalizm’in taşeronu oldu. 70 li senelerde “Türk askerine vur Rus askerine selam dur” sloganı atanlar hak ve özgürlük taleplerine karşı Kemalizm’in yardakçılığına soyundular.



Bu müdahaleler olmasaydı elbette Türkiye’nin konumu bugünkünden çok farklı olurdu. Tabiî ki Türkiye’nin gelişmiş dünya devletlerinin gerisinde kalmasında bu müdahalelerin yanı sıra Demirel gibi politikacıların ve başbakanların gösterdikleri yanlış yönetimlerin de etkisi oldu. Sivil yönetimlerin basiretsiz, beceriksiz yönetimlerinin üzerine askeri müdahaleler eklenince ülke iyicene geri kaldı.



geçmişten hiç ders almayan zihinlerin yeniden meydanlarda darbe çığırtkanlıkları yapması bazılarımızın geçmişten ders olamadıklarının açık bir göstergesidir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt