Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

26.Mektub. İmâm-ı Rabbânî (1 Kullanıcı)

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
Bu mektûb, Seyh-ul-âlem Mevlânâ Hâce Muhammed Lâhorîye yazılmısdır.Sevk, arzû ebrârda olur. Mukarreblerde olmaz. Bu makâmla ilgili birkaç sey bildirilmekdedir:

Allahü teâlâ bizi ve sizi Muhammed aleyhisselâmın nûrlu caddesinde bulundursun “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”. Hadîs-i kudsîde, (Ebrâr bana kavusmagı çok istiyor. Ben de onları çok istiyorum) buyuruldu. Allahü teâlâ, ebrârın sevk, arzû sâhibi olduklarını bildirdi. Çünki, mukarrebler vâsıl olmuslardır. Bunlarda kavusmak arzûsu artık kalmamısdır. Sevk, ayrı olanlarda bulunur. Mukarreblerde ayrılık gayrılık yokdur. Herkes bilir ki, kimse kendi nefsine kavusmak için sevk sâhibi degildir. Hâlbuki kendi nefsini taskınca sevmekdedir. Çünki, nefsinden ayrı degildir. Allahü teâlâda bâkî ve kendi nefsinden fânî olmus bir mukarrebin Allahü teâlâya olan yakınlıgı, bir kimsenin kendi nefsine olan yakınlıgı gibidir. Bunun için zevk, yalnız ebrârda bulunur. Çünki, ebrâr çok sevmekdedir ve kavusmamısdır. Ebrâr demek, sona varmamıs, mukarreb olmamıs sâlik demekdir. Tesavvuf yolunun basında veyâ ortasında bulunur.Sona varmasına kıl kadar ayrılık kalsa bile, mukarreb olmaz. Su fârisîsi’rde ne güzel söylenmisdir. Fârisî beytin tercemesi:

Dostun ayrılıgı az olsa da, az degildir;
Eger gözde yarım kıl olsa da, çok görünür.

Sıddîk-ı ekber “radıyallahü teâlâ anh” bir kimsenin Kur’ân-ı kerîm okurken agladıgını gördü. (Biz de böyle idik, fekat simdi kalblerimiz katılasdı) buyurdu. Bu söz, kötülemeye benzeyip, övünmek olan sözlerdendir.Seyhimden “kuddise sirruh” isitdim, (Nihâyete ermis, kavusmus olan, yolun baslangıcında, kendisindeki sevkı, arzûyu özleyebilir) buyurdu. Sevkın giderilmesi makâmın dahâ yükseldigini, dahâ temâm oldugunu gösterir. Bu makâm ye’s makâmıdır. Ya’nî anlayamamakdan hâsıl olan üzüntü makâmıdır.Çünki kavusulabilecek sey için sevk olur. Kavusmak ümmîdi olmayan bir yerde sevk olmaz. Yüksek derecelerin sonuna ulasmıs olan bir kâmil, bu âleme geri döndügü zemân, ayrılık atesine düsdügü hâlde, eski sevkı, arzûsu geri gelmez. Çünki, sevkın gitmesi, ayrılık kalmadıgı için degildi. Ye’s, ümmîdsizlik geldigi içindi. Geri döndükden sonra da bu ye’s kendisinde vardır.
Birinci kâmil “rahmetullahi aleyh” böyle degildir. O, âleme dönünce, sevk de geri gelir. Çünki, önceden yok olmus olan (Fakd) ya’nî gaybûbet, yok olmak, yine hâsıl olmakdadır. Bir kâmil, geri döndügü zemân, fakd, ayrılık bulunursa, fakdın gitmesi ile yok olan sevk tekrâr hâsıl olur.

Süâl:
Vüsûl mertebeleri ya’nî kavusduran yol, sonsuzdur, bitmez tükenmez.Ne kadar ilerlese yine uzak olacagı için, hep sevk bulunmaz mı?

Cevâb:
Vüsûl mertebelerinin sonsuz olması, ismlerde ve sıfatlarda ve sü’ûnda ve i’tibârâtda olan genis yolculuklardadır. Böyle seyr eden bir sâlik için, yolun sonu olmaz. Ondan sevk hiç gitmez. Yukarıda bildirilen müntehî ise, bu mertebeleri kısaca geçerek, söz ile, kelime ile, isâret ile anlatılamıyacak makâma vâsıl olmusdur. Orada hiç ümmîdlenmek yokdur. Bunun için kendisinde sevk ve taleb kalmaz. Bu hâl, Evliyânın büyüklerinde olur.
Bunlar sıfatların çukurundan kurtulmuslar. Zât-i ilâhîye “teâlet ve tekaddeset” kavusmuslardır. Bunlar, sıfatlarda uzun uzun ilerliyen ve sü’ûnât mertebelerinde seyr eden sâlikler gibi degildir. O sâlikler, bitmez tükenmez sıfatların tecellîlerine baglanıp kalırlar. Bunlar için olan vüsûl mertebeleri kendisini ancak sıfatlara kavusdurur. Zât-i ilâhîye yükselmek ancak sıfatlarda ve i’tibârâtda, kısaca seyr etmekle olabilir. Ismlerde uzun uzadıya seyr edenbir kimse, sıfatlara ve i’tibârâta baglanıp yolda kalır. Böylece sevk ve taleb kendisinden ayrılmaz. Vecd ve tevâcüdden kurtulmaz. Vecd ve tevâcüd sâhibleri, sıfatların tecellîlerine kavusanlardır. Bunlar için (Tecelliyât-i Zâtiyye) yokdur. Sevkleri, vecdleri oldukça bu tecellîlerden nasîb alamazlar.




Süâl:
Allahü teâlâya sevk olması ne demekdir? Çünki, Allahü teâlâdanhiç birsey mefkûd, yok degildir?


Cevâb:
Burada sevk demek, belki (Müsâkele San’ati) ile söylenmis olabilir.Çok oldugunu bildirmek içindir. Çünki, azîz, cebbâr olan Allahü teâlânın her seyi siddetlidir, çokdur. Za’îf insanların her seyinden gâlib ve kuvvetlidir.Bu cevâb âlimlere göre verilen cevâbdır. Bu fakîr kulun baska bir cevâbı dahâ vardır ki tesavvuf yoluna uygun bir cevâbdır. Fekat bu cevâbda biraz sekr, su’ûrsuzluk bulunmakdadır. Sekr olmayınca, güzel olmuyor. Hattâ câiz olmuyor. Çünki, sekr sâhibleri özrlü olur, afv edilirler. Sahv, sü’ûr sâhibleri mes’ûl olurlar. Sorguya çekilirler. Su anda, tâm sahv hâlindeyim. Simdi o cevâbı bildirmek yerinde olmaz. Önceleri ve sonraları Allahü teâlâya hamd olsun. Onun Peygamberlerine bitmez tükenmez salât ve selâm olsun!
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Esselamu aleykum emeklerin için ALLAH TEALA razı olsun kardeşim...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt