Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

2- umum – husus/ genel oluş – özel oluş (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
2- UMUM – HUSUS/ GENEL OLUŞ – ÖZEL OLUŞ


--------------------------------------------------------------------------------


Umum/genel lafız; iki ve daha fazla manaya delâlet eden lafızdır. Has/özel lafız ise; iki açıdan isimlendirilir: Birincisi; delâlet edilenine birden çok mananın iştirakinin doğru olmadığı tek lafızdır. Zeyd, Amr v.b. özel isimler gibi. İkincisi; kendisinden daha genel olana nisbetle özel olan husus. Bu, delâlet edileni hakkında ve delâlet edileninden başkası hakkında bir yönden başka bir lafzın söylendiği lafızdır, “insan” lafzı gibi. Zira o hastır/özeldir. Delâlet edileni ve delâlet edileninden başkası hakkında bir yönden “hayvan” lafzının söylenmesidir. “At”, “hayvan” lafızları gibi.

Genel lafız; iki kısma ayrılır: 1- Kendisinden daha genel olmayan genel lafız. “Mezkur/zikredilen” lafzı gibi. Zira bu lafız, mevcudu, mevcud olmayanı, bilineni, bilinmeyeni içine alır. 2- Nispeten genel lafız. “Hayvan” lafzı gibi. Zira o, kapsamı içinde olan “insan” ve “at” lafzına göre genel lafızdır.

Has lafız da iki kısma ayrılır: 1- Kendisinden daha özel olmayan özel lafız. Özel isimler gibi. 2- Kendisi üzerinde olana nisbetle özel lafız. “cevher”, “cisim” lafzı gibi.



Umum Oluş:

Umum/Genellilik, kendisine düşen hususların hepsine bir tek lafızla dâhil olan lafızdır. “Kavim”, “adamlar” lafzı gibi.

Lügatte genelliğe delâlet eden özel bir sîga vardır. Zira lügat ehlinin genellik için koymuş olduğu lafızlar vardır. Dolayısıyla onlarla, kendileriyle kast olunanın genellik olduğuna dair delil getirmek doğru olur. Zira onların delâlet ettiği husus “genel” olur.

- Bu lafızlardan birisi, أي “herhangi” lafzıdır. Fertler ve çoğul olarak akleden ve akletmeyen herkes hakkında, karşılık vermek ve soru sormak şeklinde genel bir lafızdır.

- Onlardan bir başka örnek de; bilinen olmadığında belirlilik takısı olan çoğul isimlerdir. İster kurallı çoğul, ister ise kırık çoğul olsun fark etmez. المسلمون “Müslümanlar”, الرجال “adamlar”, مسلمون “bir takım Müslümanlar”, رجال “bir takım adamlar” ; onları te’kid edici isimler كل “her”, جميع “bütün” gibi.

- Onlardan bir başka örnek de; meşhur olmayanların başına ال –“harfi tarif” takısı gelmiş cins isimler, الرجل “adam”, الدرهم “dirhem” gibi.

- Onlardan bir örnek de; olumsuz belirsiz isimdir. Şu sözler gibi: لا رجل في الدار “Evde adam yok”, وما في الدار من رجل “Evde adam yok” gibi.

- Onlardan bir örnek de; izafet terkibidir. Allah’u Teala’nın şu sözü gibi; يُوصِيكُمْ اللَّهُ فِي أَوْلَادِكُمْ “Allah size evlatlarınız hakkında....tavsiye eder.”[1] Ve ضربت عبدي و عبادي “Köleme ve kölelerime vurdum”, اتقت دراهمي “Dirhemlerimi harcadım” sözleri gibi.

- Onlardan bir örnek de; من “kim, her kim” lafzıdır. Soru ve karşılığında başkası olmaksızın akleden kimseler hakkında kullanılır. Şöyle demen gibi: من عندك ؟ “Yanındaki kim?” من جاء أكرمه “Kim gelirse, ona ikram et.”

- Onlardan bir örnek de; ما “ne, her ne” lafzıdır. Soru ve karşılıkta kullanılır. Bir cins ile tahsis edilmeksizin mutlak olarak akletmeyen hususlar hakkında geneldir. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözü gibi: عَلَى الْيَدِ مَا أَخَذَتْ حَتَّى تُؤَدِّيَ “Her ne aldıysa ödeyesiye kadar elin üzerinedir.”[2] Bu karşılık verme hakkında bir sözdür. ماذا صنعت “ne yaptın?” sözü de soru sorma hakkındadır.

- متى “Ne zaman” soru sormak ve karşılık vermek de zaman hakkında lafızdır. Şu sözlerde olduğu gibi; متى جاء القوم “Topluluk ne zaman geldi?” متى جئتني أكرمك “Bana ne zaman gelirsen sana ikram ederim.”

- أين ve حيث “Nerede” lafzıdır. Soru sormak ve karşılık vermekte zaman hakkında bir lafızdır. Bunlara örnek şu sözlerdir: أين كنت “Sen neredeydin?” أينما كنت أكرمتك “Her nerede olursam sana ikram ederim.”

Lügat ehlinin genellik için koymuş olduğu lafızların olduğuna dair delil, Arapların lafzın konuluş aslında genellik ve özelliğin te’kidini/vurgusunu farklı kılmış olmalarıdır.

Zira husus hakkında şöyle dediler: رأيت زيدا عينه نفسه “Zeyd’in bizzat kendisini gördüm.” Şöyle demediler: رأيت زيدا كلهم أجمعين “Zeyd’in hepsini tamamen gördüm.”

Umum hakkında da şöyle dediler: رأيت الرجال كلهم أجمعين “Adamların hepsini tamamen gördüm.” Şöyle demediler: رأيت الرجال عينه نفسه “Adamların bizzat kendisini gördüm.”

Tekidin/vurgunun farklılığı, vurgu yapılanın farklılığına delâlet eder. Çünkü vurgu tekid edilene uygun düşendir.

Ayrıca Şer’î nâsslar, bu lafızları genellik için kullanmıştır.

Buna örnek Allah’u Teâla’nın şu sözünün kendisi için indiği husustur: إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ “Siz ve Allah’tan başka taptığınız şeyler, cehennem yakıtısınız.”[3] “İbn el-Züb’ari dedi ki: “Kesinlikle Muhammed’i yeneceğim.” Sonra Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’e geldi ve ona şöyle dedi: “Ey Muhammed! Şu Hıristiyan İsa’ya tapıyor, şu Yahudi Üzeyir’e tapıyor, şu Temîm Oğulları meleklere tapıyorlar. Ne diyorsun, onlar cehenneme mi girecekler?”[4] ما –lafzının genelliğini delil getirdi. Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem onun ما –lafzının genelliği ile ilgili anlayışını yadsımadı. Bilakis Allah’u Teâla’nın, onun sözünü yadsımayan fakat tahsis eden şu sözü indirildi: إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُمْ مِنَّا الْحُسْنَى أُوْلَئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ “Tarafımızdan kendilerine güzel akibet takdir edilmiş olanlara gelince, işte onlar cehennemden uzak tutulurlar.”[5]

Bir başka örnek de Allah’u Teâla’nın şu sözüdür: وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَى قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَذِهِ الْقَرْيَةِ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا ظَالِمِينَ (31) قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَنْ فِيهَا لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنْ الْغَابِرِينَ “Elçilerimiz İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir. (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lût var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna, o, kalacaklar arasındadır.”[6]

Onunla delil getirmenin yönü şöyledir: İbrahim; أهل هذه القرية “Bu memleketin halkı” tabirinden, genellik anladı. Lût’u zikrettiğinde melekler ona Lût’u ve ehlini istisna ile, karısını da kurtulanlardan istisna ile tahsisle cevap vererek, onun bu anlayışını tasvib ettiler.

İşte bütün bunlar genelliğe delâlet etmektedir.

Ayrıca bu lafızların genellik için kullanıldığına dair sahabelerin icmâsı olmuştur.

Buna bir örnek; Ömer’in, zekâta itiraz edenlerle savaş hakkında Ebu Bekir’e karşı şöyle diyerek delil getirmesidir: “Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem şöyle demiş iken sen onlarla nasıl savaşırsın?” َ أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَيُؤْمِنُوا بِي وَبِمَا جِئْتُ بِهِ فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ عَصَمُوا مِنِّي دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ إِلَّا بِحَقِّهَا وَحِسَابُهُمْ عَلَى اللَّهِ “Lâ ilahe illallah diyerek şehadet getiresiye, bana ve getirdiğime iman edesiye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Eğer bunu yaparlarsa, hakkıyla olmaları müstesna kanlarını ve mallarını benden korurlar. Hesabları Allah’a aittir.”[7] Sahabeden kimse, Ömer’in böyle delil getirmesini yadsımadı. Fakat Ebu Bekir, istisnaya bağımlı kılınmasına dikkati çekti. O ise Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözü idi: إلا بحقها “Hakkıyla olmaları müstesna.” Bu da marifi/belirli çoğul lafzın genellik için olduğuna delâlet eder.

Bir örnek de, şairin şu sözünü;

الا كل شيء ما خلا الله باطل

وكل نعيم لا محالة زائل

Dikkat edin, Allah’tan başka her şey batıldır.

Her saadet de kesinlikle yok olur.

Osman b. Maz’ûn bunu işitince, ona şöyle dedi: “Yalan söyledin. Cennet ehlinin saadeti yok olmaz.” Osman’ın bu anlayışını kimse yadsımadı. كل “her” kelimesi genellik için olmasaydı, böyle olmazdı.

Bir örnek de; Ebu Bekir’in, Ensar’a Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in şu sözü ile delil getirmesidir: الأئِمَّةُ مِنْ قُرَيْشٍ “İmamlar Kureyş’tendir.”[8] Onların hepsi de bu delil getirilişin sıhatini yadsımaksızın kabul ettiler. الأئمة “imamlar” kelimesi genel bir lafız olmasaydı, bu delil getiriliş doğru bulunmazdı.

Buna bir başka örnek de; sahabelerin, Allah ve Rasulü’nün aşağıdaki sözlerin uygulanmasında icmâ etmeleridir.

Allah’u Teâla şöyle dedi: الزانية والزاني “Zina eden kadın ve zina eden erkek.”[9] والسارق والسارقة “Hırsızlık yapan erkek ve hırsızlık yapan kadın.”[10] من قتل مظلوما “Kim mazlumu öldürürse.”[11] وذروا ما بقي من الربا “Faizden arta kalanı terk edin.”[12] ولا تقتلوا انفسكم “Kendinizi öldürmeyin.”[13] لا تقتلوا الصيد وأنتم حرم “İhramda iken av öldürmeyin.”[14]

Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem de şöyle dedi: وَلا وَصِيَّةَ لِوَارِثٍ “Miras bırakana vasiyet yoktur.”[15] لا تُنْكَحُ الْمَرْأَةُ عَلَى عَمَّتِهَا وَلا عَلَى خَالَتِهَا “Kadın, halası veya teyzesi üzerine nikâhlanmaz.”[16] ومن ألقى السلاح فهو آمن “Kim silahını bırakırsa emin olur.”[17]

Bunun gibi genelliğe delâlet eden hususlar. Bunlar dil ehlinin bu lafızları genellik için koyduklarını tekid etmektedir.



SLM AHSYET / 2- UMUM HUSUS/ GENEL OLU ZEL OLU
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt