Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

14-aralık- salı -2010 -takvim (1 Kullanıcı)

medahms

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
1,989
Tepki puanı
3
Puanları
0
Selamün Aleyküm.



14
ARALIK


blue26oo.gif
blue06ga.gif
blue10fq.gif
blue06ga.gif



aaaaaws0wc0.gif

70dr2xb.gif
--
seniseviyorumyarasulallahnl7.gif
--
70dr2xb.gif



Hicrî Kamerî : 8 MUHARREM 1432




Hicrî Şemsî : 1388 Rûmî : 1 Kânûn-i Evvel 1426 Kasım : 37
ebuab0.gif

Salı

YARIN AŞÛRE GECESİDİR - Irak'ın istiklâli (1927) - Bosna Barış Antlaşması (1995)


rosepnkbaranim.gif
rosepnkbaranim.gif



[Gündüzün kısalması 1 dak. - Bugün ezânî sâat ayarlanmaz.]
ercanercan18ul0xc3gv8.gif




Kim bana itaat ederse, Allaha itaat etmiş, her kim bana isyan ederse, Allaha isyan etmiş olur. Hadîs-i şerîf





124858xntsco1sl7vk7.gif


Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzer. Bunlar, insanın rûhuna tat verir. Süleyman aleyhisselâm Rahmetullahi Aleyh



rosepnkbaranim.gif
rosepnkbaranim.gif


AYET


Âl-i İmrân Sûresi
bismillah.gif

[FONT=Georgia, Times New Roman, Times, serif][FONT=Courier New, Courier, mono][FONT=Times New Roman, Times, serif]Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre, adını 33. âyette geçen “Âl-i İmrân” tamlamasından almıştır. İmrân, Hz.Mûsâ ile Hz.Hârûn’un babasıdır. Âl-i İmrân, İmrân ailesi demektir.

[/FONT]


besmele64qs.gif
  1. وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَى عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
  2. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ
  3. وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
  4. وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
  5. وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

101- Size Allah'ın âyetleri okunup dururken ve Allah'ın elçisi de aranızda iken nasıl inkâra saparsınız? Kim Allah'a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle doğru yola iletilmiştir.
102- Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.
103- Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.
104- İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.
105- Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.

[/FONT]​
[/FONT]
124858xntsco1sl7vk7.gif

[FONT=Courier New, Courier, mono]BİR HADİSİ[/FONT]​


08.gif


Hz.Peygamber (s.a.v.) : '' Ramazan ayı girdiğinde semanın kapıları açılır, cehennemin kapıları kilitlenir, şeytanlarda zincire vurulur.'' buyurmuştur.




1097015ldz8wid66r.gif
1097015ldz8wid66r.gif


[FONT=Courier New, Courier, mono]Günün Duası[/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono][FONT=Tahoma, Verdana, Arial][FONT=Courier New, Courier, mono]Allâh'ım! Bizi, bir ân bile olsa nefsimizle baş başa bırakma! Her ânını Senin rızâna uygun olarak geçiren, her adımını nefsi için değil, Senin rızân için atan kullarından eyle! [/FONT][/FONT][/FONT][FONT=Courier New, Courier, mono][FONT=Tahoma, Verdana, Arial]
[/FONT]
Âmîn... Âmîn... Âmîn...
[/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]
[/FONT]

x1pjzf2ryhxrwtsbre9koxtft9.gif

[FONT=Courier New, Courier, mono]BİR Söz[/FONT]
Ayrılığın ne olduğunu bilmek mi istiyorsun. Bil ki, ayrılık, âşıkların yoludur. Balık olanın canı, denizdir.
Bu yüzdendir ki, denizden ayrı düşen balık, daima denizi özler. İnsanlar bazan gölge isterler, bazan güneş;
ama gölge istemeyen bir zerre varsa, o da candır Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rûmî (k.s.)




1b5809352ac16e052c710c0eecd654d3.gif

BİR NASİHAT
" Ağlamak istersen gözyaşı dökenlere acı. Merhamete nâil olmak istersen zayıflara merhamet et."
Hz. Mevlâna (k.s.)


Ey oğul! Bağı çöz; âzâd ol.Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?




Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)




rosepnkbaranim.gif
rosepnkbaranim.gif

SOHBET - PEYGAMBERİMİZİN KANAATİ


Resûl-i ekrem efendimiz, sade bir hayat yaşar, dünya nimetlerinden çok aza kanaat ederdi. Evlerinde günlerce sıcak yemek pişmediği olurdu. Peygamber aleyhisselâma 10 sene hizmet eden Enes radıyallahü anh şöyle anlatır:

“Resûlullahın mübarek hanelerinde et ile ekmek bir arada bulunmazdı. Bir arada bulunduğu zaman da yemekte bulunanlar çok olurdu.”

Abdurrahman bin Avf hazretleri, bir gün misafirlerine et ve ekmek bulunan bir sofra getirdi. Bu arada ağlamaya başladı. Sebebi sorulunca buyurdu ki:

“Peygamber efendimiz ve ailesi, dünyadan arpa ekmeğini bile doyuncaya kadar yiyemeden ayrıldılar. Biz şimdi et ile ekmeği bir arada yer olduk...”
Şemâil-i şerîf 2/289

dornrose.gif


GÜNÜN KISASI
Sevilmek İçin Randevu Alan Çocuk...
[FONT=Courier New, Courier, mono]Uykusunun baldan tatlı olduğu sabahlarda, melek öpüşlerle uyandırılmaz olur. Anne bağırır: [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Çabuk ol servisi kaçıracaksın!" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Baba kükrer: [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Ne yatmasını biliyorsun, ne kalkmasını!" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Sabahları günesin doğusunu bilmez çocuk. Hiç aydınlanmadan kalkar içi. Taze bir sabah, bayat bir günün devamıdır çok zaman. Her sabah adına yuva denen, adına kreş denen o yere bırakılır. Başkalarının annesinde, kendi annesinin hasretini çeker günboyu. Sabahın köründe? benim annem ne zaman gelecek" diye gözyaşları eker solgun yüzüne dizi dizi. Akşam ne uzundur. Yuva nice gürültülü. Sevgilerini konuşurlar efkarlı saatlerde. Benim babam beni çok seviyor." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Hayır, benim babam beni daha çok seviyor." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Hadi ordan, beni hem babam hem annem daha çok seviyor." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Başkalarının babası kendi çocuklarını çok severse, sanki kendi babalarının sevgisi azalacakmış gibi kavga ederler. En çok sevilen olmaktır tutkuları. Her pazartesi ne kadar sevildiklerinin ispatını yapmaya koyulurlar. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Benim babam beni hamburger yemeye götürdü." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Biz hem hamburger yemeye gittik, hem de Luna parka gittik." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"N`apalım. Benim annem beni sinemaya götürdü. Arslan Kral filminde ağladık annemle birlikte." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Kızlar ağlar zaten. Ağlamanın neresi eğlenceli?" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Biz babamla maç ettiğimiz zaman çok eğleniyoruz." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Benim babam benimle değil, arkadaşlarıyla maç etmeye gidiyor." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Bak demek ki benim babam beni daha çok seviyor. Bi kere biz ikimiz,yani babamla ben, maç ediyoruz." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Pazartesileri hep böyle geçer. Herkes kendi babasının en sevgili baba olduğunu ispat etmeye çalışır. Öteki çocuklar yeni sevgi ispatlarını ortaya koydukça içini bir ürperti kaplar. Başkalarının babası çocuklarını daha çok mu seviyordur acaba? O reklam gelir aklına. Kahrolası reklam. Evinizi seviyorsunuz, arabanızı seviyorsunuz... Beni sevmiyor musunuz?" İnanmak üzeredir onu sevmediklerine. Arka koltuğa gazoz döktü diye ne çok bağırmıştı babası. Ama olsun, arkadaşlarına bunu anlatmazsa eğer, babasının arabasını kendisinden çok sevdiğini nereden bilecekler. Keşke her Pazartesi en sevilen evlat oyununu oynamak zorunda kalmasaydı. Bunun için Pazartesileri hep hasta numarası yapması. Uyanamaması. En sevilen çocuk olmak yarışması bilseniz ne kadar zor diyebilse bir gün, her şey ne kadar kolay olacak. Oyunu değiştirebilirdi. Bu oyunun mağlubu olduğunu arkadasları öğrenecek diye her Pazartesi karanlık bir kuyu olmazdı o zaman. Herkesin annesinin ve babasının ne kadar iyi anne baba olduğu, çünkü onlara ne çok pahalı oyuncak aldıklarının konuşuldukları bir sıra beni anneannem çok sever" diye bağırıverdi. Sustu arkadaşları. Söyleyebilecek bir şey bulamadılar bir an. Akın boynunu büküp “benim anneannem yok" dedi. Üzüldü o zaman. Ama geri dönemezdi. Benim anneannem beni çok sever. Masal anlatır bana. Yaramazlık yapınca `dayın da böyleydi` der gülerek." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Arkadaşları ne kadar dinliyor diye sustu birden. Kendisine doğru yönelmiş meraklı bakışları keyifle seyretti. Ağızları açık? Ee sonra?" diyorlardı. "Sever beni. Masal anlatır. Hiç susturmaz beni. Ben konuştukca güler. Hay çocuk der. Sen beni güldürdün. Allah da seni güldürsün" der. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Herkes bir masal büyüsü ile dinlerken onu, anneannesini öteki çocuklarla paylaştığını düşünüp susuverdi. Üsteledi arkadaşları. "Hadi anlatsana!" dediler. Top havuzuna doğru koşup "Herkesin anneannesi kendine" diye bagırdı. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Akın itiraz etti. Hiç olmazsa arkadaşının anneannesinde tatmadığı bir duyguyu tadacağını düşünürken ne diye oyunbozanlık yapıyordu. Kızdı. "Herkesin babasi kendisine` demiyordun ama!" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Duymazlığa geldi. Anneannesini hiç kimselerle yarıştırmak istemiyordu, işte o kadar. Akşam çabuk oldu. Bu oyunu kazanmıştı. Muzaffer bir komutan edasında dolaştı bütün gün. Artık annesine neden Pazartesileri yuvaya gitmek istemediğini anlatabilirdi. Yorganın altına saklanmazdı bundan böyle. Her Pazartesi anneannesinden bir demet yapıp götürürdü. Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı: "Anne biliyormusun bugün yuvada ne oldu?" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Hiç kimsenin sevdigi şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu olduğunda. Bir de eve misafir gelecek oldumu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi? Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı baktı. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır? Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]öpücük konduruverirdi. Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu. "Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle yorgun yorgunken... [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Anneciğim sen yorulma diye..." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Hani siz yoruluyorsunuz ya..." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Eeee...." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Ben de oynamaktan yoruluyorum." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Ne yapayım?" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Bilmem..." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı. Işıklar söndü birden. Annesi öfkeyle söylenmeye başladı. "Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamı. Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı. "bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden asağı sarktı. Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti birden. Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı. Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini. Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu. Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına "İşin bitince beni sever misin anne?" dedi. Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı. [/FONT]​


[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Fatma Karabıyık Barbarosoğlu[/FONT]
81eb2.gif
 

medahms

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
1,989
Tepki puanı
3
Puanları
0
dornrose.gif



GÜNÜN KISASI
Sevilmek İçin Randevu Alan Çocuk...
[FONT=Courier New, Courier, mono]Uykusunun baldan tatlı olduğu sabahlarda, melek öpüşlerle uyandırılmaz olur. Anne bağırır: [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Çabuk ol servisi kaçıracaksın!" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Baba kükrer: [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Ne yatmasını biliyorsun, ne kalkmasını!" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Sabahları günesin doğusunu bilmez çocuk. Hiç aydınlanmadan kalkar içi. Taze bir sabah, bayat bir günün devamıdır çok zaman. Her sabah adına yuva denen, adına kreş denen o yere bırakılır. Başkalarının annesinde, kendi annesinin hasretini çeker günboyu. Sabahın köründe? benim annem ne zaman gelecek" diye gözyaşları eker solgun yüzüne dizi dizi. Akşam ne uzundur. Yuva nice gürültülü. Sevgilerini konuşurlar efkarlı saatlerde. Benim babam beni çok seviyor." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Hayır, benim babam beni daha çok seviyor." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Hadi ordan, beni hem babam hem annem daha çok seviyor." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Başkalarının babası kendi çocuklarını çok severse, sanki kendi babalarının sevgisi azalacakmış gibi kavga ederler. En çok sevilen olmaktır tutkuları. Her pazartesi ne kadar sevildiklerinin ispatını yapmaya koyulurlar. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Benim babam beni hamburger yemeye götürdü." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Biz hem hamburger yemeye gittik, hem de Luna parka gittik." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"N`apalım. Benim annem beni sinemaya götürdü. Arslan Kral filminde ağladık annemle birlikte." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Kızlar ağlar zaten. Ağlamanın neresi eğlenceli?" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Biz babamla maç ettiğimiz zaman çok eğleniyoruz." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Benim babam benimle değil, arkadaşlarıyla maç etmeye gidiyor." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Bak demek ki benim babam beni daha çok seviyor. Bi kere biz ikimiz,yani babamla ben, maç ediyoruz." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Pazartesileri hep böyle geçer. Herkes kendi babasının en sevgili baba olduğunu ispat etmeye çalışır. Öteki çocuklar yeni sevgi ispatlarını ortaya koydukça içini bir ürperti kaplar. Başkalarının babası çocuklarını daha çok mu seviyordur acaba? O reklam gelir aklına. Kahrolası reklam. Evinizi seviyorsunuz, arabanızı seviyorsunuz... Beni sevmiyor musunuz?" İnanmak üzeredir onu sevmediklerine. Arka koltuğa gazoz döktü diye ne çok bağırmıştı babası. Ama olsun, arkadaşlarına bunu anlatmazsa eğer, babasının arabasını kendisinden çok sevdiğini nereden bilecekler. Keşke her Pazartesi en sevilen evlat oyununu oynamak zorunda kalmasaydı. Bunun için Pazartesileri hep hasta numarası yapması. Uyanamaması. En sevilen çocuk olmak yarışması bilseniz ne kadar zor diyebilse bir gün, her şey ne kadar kolay olacak. Oyunu değiştirebilirdi. Bu oyunun mağlubu olduğunu arkadasları öğrenecek diye her Pazartesi karanlık bir kuyu olmazdı o zaman. Herkesin annesinin ve babasının ne kadar iyi anne baba olduğu, çünkü onlara ne çok pahalı oyuncak aldıklarının konuşuldukları bir sıra beni anneannem çok sever" diye bağırıverdi. Sustu arkadaşları. Söyleyebilecek bir şey bulamadılar bir an. Akın boynunu büküp “benim anneannem yok" dedi. Üzüldü o zaman. Ama geri dönemezdi. Benim anneannem beni çok sever. Masal anlatır bana. Yaramazlık yapınca `dayın da böyleydi` der gülerek." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Arkadaşları ne kadar dinliyor diye sustu birden. Kendisine doğru yönelmiş meraklı bakışları keyifle seyretti. Ağızları açık? Ee sonra?" diyorlardı. "Sever beni. Masal anlatır. Hiç susturmaz beni. Ben konuştukca güler. Hay çocuk der. Sen beni güldürdün. Allah da seni güldürsün" der. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Herkes bir masal büyüsü ile dinlerken onu, anneannesini öteki çocuklarla paylaştığını düşünüp susuverdi. Üsteledi arkadaşları. "Hadi anlatsana!" dediler. Top havuzuna doğru koşup "Herkesin anneannesi kendine" diye bagırdı. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Akın itiraz etti. Hiç olmazsa arkadaşının anneannesinde tatmadığı bir duyguyu tadacağını düşünürken ne diye oyunbozanlık yapıyordu. Kızdı. "Herkesin babasi kendisine` demiyordun ama!"
Duymazlığa geldi. Anneannesini hiç kimselerle yarıştırmak istemiyordu, işte o kadar. Akşam çabuk oldu. Bu oyunu kazanmıştı. Muzaffer bir komutan edasında dolaştı bütün gün. Artık annesine neden Pazartesileri yuvaya gitmek istemediğini anlatabilirdi. Yorganın altına saklanmazdı bundan böyle. Her Pazartesi anneannesinden bir demet yapıp götürürdü. Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı: "Anne biliyormusun bugün yuvada ne oldu?"
[/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Hiç kimsenin sevdigi şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu olduğunda. Bir de eve misafir gelecek oldumu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi? Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı baktı. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır? Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir
öpücük konduruverirdi. Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu. "Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor."
[/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle yorgun yorgunken... [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Anneciğim sen yorulma diye..." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Hani siz yoruluyorsunuz ya..." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Eeee...." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Ben de oynamaktan yoruluyorum." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Ne yapayım?" [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]"Bilmem..." [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono]Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı. Işıklar söndü birden. Annesi öfkeyle söylenmeye başladı. "Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamı. Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı. "bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden asağı sarktı. Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti birden. Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı. Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini. Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu. Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına "İşin bitince beni sever misin anne?" dedi. Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı. [/FONT]
[FONT=Courier New, Courier, mono][/FONT]

[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Fatma Karabıyık Barbarosoğlu[/FONT]
dornrose.gif


SAĞLIK - STRES
Stres: Bir sinir hastalığıdır ve nevrasteni de denir. Çok yorulmaktan ve heyecanlardan olur. Ağır hastalıklardan kalkınca da arıza olarak kalabilir.

Belirtileri: Yorgunluk, yataktan hâlsiz kalkmak, baş ağrısı, gelip geçici ağrılar, evham, korku hâlleri, sindirim zafiyeti, kabızlık, unutkanlık ve hâlsizliktir. Yüzü birden kızarır ve solar. Elleri ayakları soğur. Bazen çok terler. Kalb çarpıntısı ve nefes darlığı olur.

Tedavisi: Duş ve masaj iyi gelir. Zihnî ve bedenî istirahat lâzımdır. Baharatlı ve hazmı güç gıda yememelidir. Açık yerlerde oturmalı, teselli edici, moral verici kimselerle konuşmalıdır. Fosfatlı, çelikli ilâç ve gıda almalıdır. Kınakına ile siyah kuru üzümü kaynatıp, yemeklerden yarım saat önce içmelidir. Her gün yarım saat istirahattan sonra, ılık banyo yapmalı, sonra gezmelidir. Yayla hayatı iyidir. Deniz iklimi iyi gelmemektedir. Elektrik ve akupunktur tedavisi faydalıdır. Kahve ve tütün içmemelidir. Gaz yapıcı şeyler yememelidir.

dornrose.gif
İst. Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, evde dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle anlattı:

  • Kanserle mücadele, anne karnında başlar. Hamileler, çok vitaminden kaçının! Haftada 2 kere kırmızı et ve balık yiyin!
  • Evde, sokakta giydiğimiz ayakkabılarla dolaşmayın! Dışarıda giyilen ayakkabı kanserin en önemli sebebidir.
  • Gökkuşağının 7 rengindeki meyve ve sebzelerden, ne bulursanız, hepsinden günde en azından 3-5 tane yiyin!
  • Evde, bütün pestisitleri tutan en tehlikeli yer halıdır. Kesinlikle deterjanla değil, sirkeli su ile silin veya yıkayın!
  • Deterjan kullanırken muhakkak eldiven kullanın! Plastik eldiven kullanmayın, içine izci eldiveni giyin! (Pamuk eldiven)
  • Bulaşık makinesi deterjanı kanserojendir. Yıkadığınız bulaşıkları tekrar sirkeli suyla veya limonlu suyla silin!
  • Deterjandan kaçının! Zeytinyağından yapılan sabun kullanın!
  • Yeni alınan beyaz iç çamaşırını en az 2 kere kaynatın! Bunlar, beyazlatılmak için kanserojen maddelerle yıkanıyor.
  • Oda spreyleri petrol menşelidir, kullanınca zehir solunuyor.
  • Sebzeler, mevsiminde dondurulup saklanabilir. Yalnız bir defa çözülünce, muhakkak pişirin! Tekrar dondurmayın!
  • Radyasyon, kronik olarak kansere en çok yaklaştıran faktörlerden biridir. Televizyondan çok uzak durun!
  • Zeytinyağı ve fındık yağı, kızartma için en uygun yağdır.
  • Çocuklar, fast food türü yiyecekleri haftada 3 defa yedikleri takdirde, beyin tümörlerinde 3 kat artış gözükür.
  • Çocuklara, meyve ve yoğurdu bol yedirin! Yoğurdunuzu günlük sütlerden evde yapın! Keçi peyniri çok faydalıdır.
  • Herkesi 3 beyazdan (un, şeker ve tuz) uzak tutun!
  • Amerika'daki çocukların tombul olmasının sebebi, her şeye şeker katmalarıdır. Ucuz ve kolay beslenmedir.
  • En faydalı gıda ceviz, fındık ve bademdir. Kabuklu alın!
  • Elma, dünyanın en faydalı gıdalarından birisidir.

346317uuympmwsqv.gif

ÇOCUKLARINIZA İSİMLER

Erkek : Hulusi - Kız : Hanefe


SOHBET - MÜBÂREK GECELER
Mübârek geceler, İslâm dininin kıymet verdiği gecelerdir. Allahü teâlâ kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki duâ ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibâdet yapması, duâ ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. Kıymetli vakit, öğle namazı vaktinden, o gecenin sonuna, yani imsak vaktine kadar olan zamandır.
Mübârek geceleri ihyâ etmeli, yani kazâ namazları kılmalı, Kur'ân-ı kerîm okumalı, duâ ve tevbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevabını ölülere de göndermelidir. Mübârek gecelerde, tevbe ve istiğfar etmek, Allahü teâlâya ilticâ etmek, yalvarmak, günahlarını düşünmek, ayıplarını kusurlarını hatırlamak, kıyâmetteki azapları düşünüp korkmak, Cehennemin sonsuz acılarından titremek lâzımdır. Af ve mağfiret için çok yalvarmalıdır. Mübârek geceler şunlardır:
1-Kadir Gecesi: Ramazan ayı içinde bir gecedir. İmâm-ı Âzam Ebû Hanife “rahmetullahi aleyh” hazretleri; “27. gecesi olması çok vâki olur.” buyurdu.
2-Fıtr (Ramazan) Bayramı gecesi: Ramazanın son günü ile bayramın 1. günü, arasındaki gecedir.
3-Arefe Gecesi: Arefe günü ile Kurban bayramının 1. günü arasındaki gecedir. Arefe, Zilhicce’nin 9. günüdür. Başka günlere Arefe denmez!
4-Kurban Bayramı geceleri: Kurban bayramının 1, 2 ve 3. günlerinden sonraki gecelerdir. Bu 3 güne “Eyyâm-ı nahr” denir.
5-Mevlid Gecesi: Rebî’ul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğduğu gecedir.
6-Berat Gecesi: Şaban ayının 15. gecesidir.
7-Mirâc Gecesi: Receb ayının 27. gecesidir.
8-Regâib Gecesi: Receb ayının ilk Cuma gecesidir.
9-Muharrem Gecesi: Muharrem ayının 1. gecesi, Müslümanların kamerî yılbaşı gecesidir.
10-Aşûre Gecesi: Muharrem ayının 10. gecesidir.
Bunlardan başka, Fıtr Bayramının diğer geceleri, Zilhicce ve Muharrem aylarının ilk on geceleri, haftanın her Cuma ve Pazartesi geceleri de mübârektir. Yukarıdaki on geceden beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci gecelere Kandil geceleri denir.


Bediüzzaman'dan VECİZE SÖZLER
[FONT=Geneva, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
[FONT=Geneva, Arial, Helvetica, sans-serif]***[/FONT]
(İnsan) Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Lem'alar - 10

[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]***
a17ve5hh6.gif
a17ve5hh6.gif

[/FONT]


Hakikat Damlaları
***
Gülde bile diken vardır. İnsanın, gülün kokusunu duymayıp dikenine takılması biraz da kendi ruhundaki dikenlerden kaynaklanır.
***
548902gfx41bz2.gif

Yemek :
Pirinç çorbası, Fırında balık, Salata, Helva
81eb2.gif


637b7fbd21646075604265037748f806.gif
484975az4grljt6zvn9.gif
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt