Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

100 Aç Adamın Huzurunda ... (1 Kullanıcı)

baltefsiri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
619
Tepki puanı
0
Puanları
0
100 Aç Adamın Huzurunda

YİRMİALTI YIL ÖNCE, onbeş yaşında bir genç olarak yaz mevsimini Risale-i Nur’u baştan sona okuyarak geçirmiştim. Risale’yi, ilk kez okuyordum. O ilk okumamdan, onbeş yaşında bir gencin alabileceği kadarını aldım; alamadıklarımı alma çabam ise hâlâ devam ediyor.

Risale’yi bu ilk okumam esnasında, uzun bahislerin içerisinden, birer vecize gibi, kısa ama özlü cümleler devşirip kaydettiğimi hatırlıyorum. Yazıp tekrar tekrar okuyarak hafızama kaydettiğim bu cümlelerden biri, Lem’alar’da, İktisat Risalesi’nde geçen, “Yüz aç adamın huzurunda, kemal-i lezzet ile fazla yenilmez” cümlesi idi. Sonraları, “Hakikat Çekirdekleri”nde, aynı mânâya işaret eden başka bir sözü de keşfedecektim: “Eskiden ekser İslâm aç değildi; tereffühe ihtiyar vardı. Şimdi açtır, telezzüze ihtiyar yoktur.”

İlk cümle, o ilk gençlik yıllarımda bir hayat düsturu olarak zihnime ve vicdanıma nakşolduğu gibi, zaman içinde keşfettiğim ikinci cümle de zihnime yerleştiğinde, elindeki nimetle başkalarını imrendirme gibi pest ahlâklar lillâhilhamd semtime yaklaşmayacak; dahası, ‘lüküs hayat’a, ‘telezzüz’ ve ‘tereffüh’e karşı iç dünyamda bir direnç oluşacaktı. Zaten, yine Bediüzzaman, ‘bu fakr-u zaruret zamanında, aç ve muhtaç olanların elemlerinden’ ehl-i vicdanın ‘rikkat-i cinsiye vasıtasıyla’ duyacağı hüzün ve elemden söz edip, bu teellümün o nimetlerden gelen lezzeti ‘acılaştırdığı’na da dikkat çekmiyor muydu?

Gelin görün ki, 80’ler, 90’lar ve 2000’ler derken, gözlerim, birbiri ardısıra gelen dünyevîleşme dalgalarının, aynen Bediüzzaman’ın 1930’larda gözlemlediği üzere, ‘dünyayı dine tercih rejimi’ dahilinde, ehl-i İslâm’ın dahi ‘hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye bilerek ve severek tercih edişi’ne şahit oldu.

Bu süreç, el’an devam ediyor. Rakamların gösterdiği üzere bu ülkede ve bir bütün olarak dünyada gelir adaletsizliği artar, zenginler ile fakirler arasındaki uçurum genişlerken, ehl-i din içerisinde de belli ilişkilerin rantını devşirerek zenginleşen bir zümre zuhur ediyor. Öte yandan, hemen belirtelim, elbette böylesi şaibeli ilişkiler yoluyla değil, helalinden kazanan, helalinden kazanarak zenginleşen insanlar da yok değil; ve onların kazancı için bize ancak ‘helal olsun’ demek düşüyor.

Ancak, orada dahi, kazancın helalliği kadar önemli bir husus, haram kazanç yasaklandığı gibi, helâl kazancın israfla harcanmasının yasaklandığı gerçeği kısmen ihmale uğruyor. Gitgide, zenginleşen ehl-i din aileler arasında, hem ehl-i dünyaya karşı, hem kendi içlerinde bir rekabet halet-i ruhiyesi, bir ‘kendini gösterme’ merakı boy gösteriyor. Açık yüreklilikle söyleyelim: Nice ehl-i din var ki, ehl-i dünya ile ve iman kardeşleriyle, aldıkları evin fiyatı, aldığı arabanın markası ve modeli, giydiği elbisenin markası ve fiyatı, gittiği lokantanın ‘karizması’ üzerinden yarışıyor.

Ve bütün bunlar olurken, bu diyarda, nice insanın açlık sınırında yaşadığı; nice ailenin bütün efradı çalışırken dahi zorlukla geçindiği; büyükşehirlerin varoşlarında ve de giderek yoksullaşan kırsal kesimde Bediüzzaman’ın “Şimdi ekser İslâm açtır” gözlemine ve ‘yüz aç adam’ teşbihine denk düşen manzaraların azalmayıp arttığı gerçeği gözardı ediliyor. Daha dün İstanbul’un göbeğinde gördüğüm üzere, çöp tenekesinden çıkardığı kirli ekmeği açlığın zoruyla yiyen insanların yaşadığı bir diyarda, İslâmî hassasiyeti öne çıkan bir yazar İslâmî hassasiyeti bilinen birisinin davetinde yedikleri yirmi küsur yemeği anlatıyor.



Ülkedeki yoksulluk ve yoksunluğun boyutlarını gözler önüne seren kimi programlar, ağızların suyunu akıtarak izleyenleri dünyaya, daha fazla tüketmeye sevkeden ‘reklam araları’ vererek yayınlanıyor. Ana sayfasında fakirlerin durumuna dikkat çeken bir haber yayınlayan dinî çizgide bir gazetenin, başka bir sayfasını dört kişilik bir ailenin yüzbin lira ödemeden çıkması imkânsız lüks bir lokantanın tanıtımına ve yemeklerinin tarifine ayırdığını; ve bunu bir kere değil, sürekli yaptığını görüyoruz.

Velhasıl, yoksulluğun yaygın olduğu, açların dahi bulunduğu şu diyarda, ‘bu fakr-u zaruret zamanında, aç ve muhtaç olanların elemlerinden ehl-i vicdana rikkat-i cinsiye vasıtasıyla gelen teellüm’ün ‘lezzeti acılaştıran’ sadâsı duyulmuyor ortalıkta.

Neden böyle oldu sahi? Nasıl oldu da, ehl-i din içinden dahi niceleri, ‘yüz aç adamın huzurunda kemal-i lezzetle fazla yer’ hale gelebildi? Vicdanlar mı karardı, kalbler mi katılaştı? Yoksa, “Ekser İslâm açtır” gerçeğinin artık geçersiz olduğunu mu düşünüyor birileri? Yoksa?

Oysa, bir Bediüzzaman gerçeği var bu zamanda mü’minâne hayatın bir nümune-i imtisali olarak.

Haydi diyelim ki Bediüzzaman’ı ‘bir nümune-i imtisal’ olarak görmeyenler var ehl-i din içerisinde; ya rahmet peygamberi kudsî nebinin hayatına ve Asr-ı Saadet hatırasına ne demeli? Ya “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz” emrinin yanısıra, “İsraf edenler, şeytanların kardeşleridir” de buyuran (bkz. İsrâ sûresi, 17:27) Kur’ân’ın apaçık beyanına ne demeli?

Dün, Şeyh Sâdi’nin Gülistan’ını okuyordum. Şu cümleler özellikle rikkatimi ve dikkatimi celbetti:

“Yusuf Peygamber, Mısır’ın kuraklık yıllarında, açları unutmamak için, doyunca yemezdi. Üzümün tadını dul kadın bilir, meyve sahibi değil. Nimetin içinde rahat yaşayan, açın hali nedir, nasıl bilecek?”





Melekleri Ürkütmeden isimli kitabından...
 

nuri sezer

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
191
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
ALLAH razı olsun güzel bir paylaşımdı..............
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
42
Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi

Sevgili kardeşim
Bir kez daha empati yapma olanağı doğdu sayenizde
En yükseğinden tesir etmesi dileğile
Allah'u teala razı olduğu kullarından eylesin cümlemizi inşaAllah
Selametle





--------------------
Mubarek ramazan ayı malum zekatınızı verdinizmi?
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
Rabbimizin verdiği rızkın her damlasından sorumluyuz , nasıl ve nerelerde kullandık diye..

ancak israftan kaçınıp ,zaruri ihtiyaçlarımız için kullanarak ve olmayanlarla paylaşarak verilen nimetlerin şükrünü eda edebiliriz.
biz varlık içinde zevk-ü sefaya dalarken , mahallemizde aç olan , yakacağı giyeceği olmayan ihtiyaç sahiplerinin vebalini taşıyoruz.
elimizde ihtiyacımızı karşılayacak bir nimet varken ,lüks için kullandığımız ikinci ve üçüncü nimetlerin bir başkasının hayatını idame ettirebilmesi için gerekli olduğunu unutmamalıyız.

zevk-ü sefanın sonu maddeye bağımlılıktır ki bu da dünyaya bağımlılık demektir..Ahir aleme de malımızı mülkümüzü değil -kaldı ki bu mal mülkün sahibi de biz değiliz , sadece emanetçiyiz - yaptığımız hayır ve hasenatları götüreceğiz..

Peygamber efendimizin hayat tarzını örnek alırsak ... '' BİR LOKMA ,BİR HIRKA ''

Rabbim verdiği nimetleri en güzel şekilde kullanmayı nasip etsin..
 

torressa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2009
Mesajlar
923
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
a.r.o. senden kardeşim güzel bir yazı sunmuşsun ders almalıyız her ne kadar uygulamaya çalışmış olsak bile arada bilmedende sitemediğimiz şeyler oluyor
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt