Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sarılmak.. (1 Kullanıcı)

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,573
Tepki puanı
32
Puanları
48
Yaş
38
Annem/babam bana sarılmazdı" şikâyetini ne zaman işitsem boğazıma bir yumru oturur. Beni sevmedi/ler anlamına gelir bu şikâyet. Bana kendimi değerli hissettirmedi/ler.
Beni önemsemedi/ler. Oysa ne çok sevilmek isteriz. Sonsuzca sevilmek isteriz. Sonsuz merhamet ve şefkatle sarıp sarmalanmak, kuşatılmak isteriz. Sonsuzluğun şefkati bizi tutsun, hiç bırakmasın isteriz. Büyüyüp koca adamlar da olsak, üniversitede hoca olsak, elleri titrek güngörmüş yaşlılara da dönsek, yine de şefkat ve merhamete sonsuz ihtiyaç duyarız. Hatta daha da çok.
Bir de, ne zaman "Annem/babam bana sarılmazdı" şikâyeti işitsem, oturduğum evin bahçesinde şahit olduğum minik bir sahne belirir gözümün önüne. Sarılmanın gücünü ve özellikle çocuklar için önemini gösteren bir sahnedir bu. Beş-altı yaşlarında bir erkek çocuğu bahçede oynarken düşmüştü. Kıyıda onu seyreden annesi hemen yanına koştu. Onu ne azarladı, ne ah vah edip telaşlandı. Hiçbir şeycik söylemedi. Oğlunu yerden kaldırdı ve ona sarıldı. Sadece sarıldı. O kadar. O sarılış, söylenmesi gereken tüm sözcükleri söyledi. O an muhtaç olduğu tüm duyguları çocuğun kalbine taşıdı. Çocuk başka bir söze ihtiyaç duymadı. Ağlamasını kesip oyuna kaldığı yerden devam etti.
Şefkat ve merhamet, başkasının ıstırabına ve sevincine katılmaktır ve her ıstırap ve sevinç, merhamet ve şefkati hak eder. Sarılmak da, şefkat ve merhametin gülümsemesidir. Bundandır ki sarılmayı çok ciddiye alırım bir terapist olarak. Gücüm yetse tüm anne-babalara sesimi duyurmak isterim: "Çocuklarınıza sarılın, çocuklarınıza sarılın!" Gücüm yetmez tabii. Kalakalırım.
Hepimiz bu çocuk kadar şanslı değilizdir. Bizi kuşatmasını umduğumuz kollar yerinden kımıldamaz. Bir el bize dokunmaz. En yakınımızdaki insanın kolları bize merhamet ve şefkat taşımaz. Hasretle bekleriz. Yıllarca bekleriz. "Belki bir gün" deriz, "bir gün anne babam gelip bana sarılacak." O gün bir türlü gelmek bilmez. Bir gün gelir, bu imkânsızlaşır. Artık bu hayatta değillerdir.
Eskiden olsa onlara kızardım. Çocuklarına sarılmayan anne-babalara. Artık kızmıyorum. Onların da aynı dertten muzdarip olduklarını anladığımdan beri. Şefkat görmeden şefkat göstermek zordur. Sevilmeden sevmenin zor olması gibi. Değerli olduğumuzu hissedemeden başkasına değer vermenin zor olması gibi. "Bu o kadar zor ki benim için. Annem babam da bana sarılmadı. Bilmiyorum ki şefkatli bir sarılmanın ne olduğunu." Kısmen doğru bir tespittir bu. Bilmediğimizi nasıl uygularız? Sözlerini bilmediğimiz bir şarkıyı nasıl söyleyebiliriz?
Zordur sarılmanın ne olduğunu bilmeden sarılmaya çalışmak. Çok zordur. Ama kısır döngü bir yerden kırılmalıdır. O an bir el, elimizi tutup bağlar sanki. Geri geri gideriz. Tam elimizi oğlumuzun omzuna atacakken birden çekeriz. Bir kere daha denemek gerekir. Gerekirse bin kere. Önceleri tedirgin, ürkek ve acemice yaparız bunu. Varsın olsun. Hangi zor işin acemiliğini ve yabancılığını çekmedik ki. Oğlumuza ve kızımıza sarılmayı öğrenmeden ölüp gitmek hayatı eksik bırakır bir yerinden. Anne-babamıza sarılmadan ölüp gitmek hayatı eksik bırakır bir yerinden.
Tam elimiz giderken içimizde şeytani bir ses konuşur: "Ama içimden gelmiyor ki!" Varsın gelmesin. Neyi çok isteyerek yapıyoruz ki. Bazen doğru olanı yapmanın kendisidir erdem. Her şeyi isteyerek yaptıktan sonra insan iradesinin önemi kalır mı ki!
Bazen de şeytani ses başka bir açıdan ellerimizi kollarımızı bağlar. Tam, kırgın olduğumuz anne-babamıza, oğlumuza, kızımıza, eşimize sarılmak isterken şeytani ses bizi duraklatır: "Niye sarılacaksın ki ona! Kırgınsın. Kırgınlığın geçtikten sonra sarılırsın." Gerçekteyse sarılmanın işlevi tam da budur: Kırgınlığı tamir etmek. Kırgınlıkları şefkat ve merhamet yüklü bir sarılmadan daha öte ne iyileştirebilir ki?
Bazen de şöyle olur: Sevdiklerimizden bize sarılmalarını istemek acizlik ve dilencilik gibi gelir. "Bana sarılmana ihtiyacım var babacığım demek bana iman zayıflığı gibi geliyor, ihtiyacımı O'ndan istemeliyim" diye bir ses uyanır içimizde. Dünyada vesileler ile gelir şefkat ve merhamet. Sarılarak şefkat ve merhamet talebimiz O'ndan talep ediştir. Çünkü sarılmada aldığımız ve verdiğimiz şefkat ve merhamet O'na aittir. O'nun olanı alır ve veririz.
Zor gelse de, çok zor gelse de sarılarak bizden şefkat ve merhamet bekleyen insanlar var. Çok yakınımızda hem de. Unutulmamalıdır ki merhamet ve şefkat en çok merhamet ve şefkat edenlerin üzerinde tecelli eder. Sevdiklerimize sarılarak onlara O'nun merhamet ve şefkatinin bir cilvesini sunduğumuzda bu O'nun da bize merhamet ve şefkatini celbedecektir. Bundan daha büyük bir kazançsa düşünemiyorum.


Mustafa Ulusoy
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat.
Yalnız seccademin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz madem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem!
...
Necip Fazıl Kısakürek
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,573
Tepki puanı
32
Puanları
48
Yaş
38
ALLAH razı olsun katkınız için..
 

salavatqetir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2010
Mesajlar
1,596
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Kıyıda onu seyreden annesi hemen yanına koştu. Onu ne azarladı, ne ah vah edip telaşlandı. Hiçbir şeycik söylemedi. Oğlunu yerden kaldırdı ve ona sarıldı. Sadece sarıldı. O kadar. O sarılış, söylenmesi gereken tüm sözcükleri söyledi. O an muhtaç olduğu tüm duyguları çocuğun kalbine taşıdı. Çocuk başka bir söze ihtiyaç duymadı. Ağlamasını kesip oyuna kaldığı yerden devam etti.


Şefkat ve merhamet, başkasının ıstırabına ve sevincine katılmaktır ve her ıstırap ve sevinç, merhamet ve şefkati hak eder. Sarılmak da, şefkat ve merhametin gülümsemesidir. Bundandır ki sarılmayı çok ciddiye alırım bir terapist olarak. Gücüm yetse tüm anne-babalara sesimi duyurmak isterim: "Çocuklarınıza sarılın, çocuklarınıza sarılın!" Gücüm yetmez tabii. Kalakalırım.


Allah razı olsun.
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
büyükler (ane baba dede nene vs...) cocuklarınıza sarılın onları okşamaktan cekinmeyin sevin.

oturun oyunlarına dahil olun.

ilgisizlik cocugu yaralayabilir.
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
degil mi ya? Bir tek seccadenin izi kalsin alnimizda, cunku bir tek o sonsuz opucugu fisildar kulagimiza..
Allah razi olsun :)
 

esraisra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Kas 2011
Mesajlar
337
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
evet ben bu acıyı çok iyiy bilirim bugüne kadar anneme hiç sarılmadım oda bana sarılmadı bunun için babamı çok seviyorum
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt