Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

sahabe hayatı (1 Kullanıcı)

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

1) Ebu Bekir es-Sıddik Radiyallahu Anh

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den 2 yıl sonra 573 yılında Mekke’de dünyaya gelmiştir. Adı Abdullah, babası Ebu Kuhafe lakaplı Osman’dır. Annesi ise, Ümmü’l-Hayr lakaplı Selma’dır. Baba ve anne tarafından, Arap kabileleri arasındaki kutsallığı, asalet ve yüceliğiyle şanı büyük olan ‘Kureyş’ kabilesinden olup nesebi Mürre bin Ka’b’da Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in nesebiyle birleşir.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Nesebi:

İsmail (Aleyhisselam)’ın soyundan olan Adnan’ın oğlu, Ma’ad’ın oğlu, Nizar’ın oğlu, Mudar’ın oğlu, İlyas’ın oğlu, Mudrike’nin oğlu, Huzeyme’nin oğlu, Kinane’nin oğlu, Nadir’in oğlu, Malik’in oğlu, Fihr’in oğlu, Galip’in oğlu, Lüey’in oğlu, Ka’b’ın oğlu, Mürre’nin oğlu, Kilab’ın oğlu, Kusay’ın oğlu, Abdi Menaf’ın oğlu, Hişam’ın oğlu, Abdulmuttalip’in oğlu, Abdullah’ın oğlu, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir.

Buhari 3601

Ebu Bekir’in babası Mekke’nin şereflilerindendir. Kendisi ilk Müslüman erkek iken babası Mekke’nin fethi günü Müslüman olmuştur. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın babası, annesi ve aile fertleri sahabilik şerefine erişmişlerdir. Bu yüce şeref başka kimseye nasip olmamıştır.

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) Müslüman olmadan önce yaşadığı 38 yıl boyunca içki içmemiş, putlara tapmamış, hurafelerden nefret etmiş, dürüstlüğü, fazileti ve insanlığı ile tanınmış bir şahsiyetti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kayın babası ve ilk halifesidir. Seferde ve mukimken Rasulü Ekrem’in en sadık ve fedai arkadaşı, en samimi müşaviriydi. Arkadaşlığı Kur’an ile tescil edilmiştir. Tevbe 40 Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat ettiği hastalığında son namazını onun arkasında kılmıştır.

Nesei 785, 786, Tirmizi 359, 360, Ahmed 3/159

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) seferde ve hazarda münferit meseleler hariç Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanından hiç ayrılmazdı. En tehlikeli yerde onun yanıbaşındaydı ve yardımcısıydı. Elindeki servetinin tamamını İslam uğruna harcamaktan çekinmez, bu durumda iken “Ailene ne bıraktın?” sorusuna:

−“Allah ve Rasulünü bıraktım” diye cevap verirdi.

Tirmizi 3919, Ebu Davud 1678

Daha hayatta iken birçok defa cennetle müjdelenmiştir.

Buhari 3426, 3434, Müslim 1028/87

Sırf Müslüman oldukları için işkence gören 6 yahut 7 köleyi satın alarak hürriyetlerine kavuşturmuştur ki, Bilal (Radiyallahu Anh) onlardan biridir. Hakkında birçok Kur’an ayeti inmiştir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ona:

“Sen Allah’ın cehennemden azatlısısın” buyurmasından sonra azatlı manasına ‘Atik’ adını aldı.

Tirmizi 3922, Bezzar Keşfu’l-Estar 3/163

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün beraberinde Ebu Bekir, Ömer ve Osman (Radiyallahu Anhum) olduğu halde Uhud’a çıkmıştı. Bu esnada dağ onları salladı. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Ey Uhud, sabit ol! Bil ki senin üstünde bir Rasul, bir sıddik (çok dürüst) ve iki de şehit bulunuyor” buyurdu.

Buhari 3436

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke’de iken İslam’ın ilk dönemlerinde Hicri İsmail’de namaz kılıyor olduğu halde Ukbe bin Ebi Muayt onu ridası ile boğarken Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) kurtardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun hakkında:

“Beni Ebu Bekir’in malının faydalandırdığı kadar hiç kimsenin malı faydalandırmamıştır. Bir dost edinmiş olsaydım mutlaka Ebu Bekir’i edinirdim. Lakin (kendini kastederek) sahibiniz Halilullah’tır” buyurmuştur.

Buhari 3419, 3438, Tirmizi 3903, Müslim 2383, İbni Mace 93

Ammar bin Yasir (Radiyallahu Anhuma) onun hakkında:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e vardığımda ilk Müslümanlardan olarak beş köle Bilal, Zeyd bin Harise, Amir bin Fuhayre, Ubeyd bin Zeyd, Ebu Fukeyhe, iki kadın Hatice, Ümmü Eymen ve bir de Ebu Bekir’den başka kimse yoktu” demiştir.

Buhari 3421

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir konuda kendisine başvuran kadına, yanından ayrılırken kendisine tekrar müracaat etmesini söylemiş, kadın:

−Seni bulamazsam ne yapayım? deyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Ebu Bekir’e müracat et” buyurdu.

Buhari 3421, Müslim 2386

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Benden sonra şu iki zata uyunuz! Ebu Bekir ve Ömer’e.”

Tirmizi 3904, İbni Mace 97

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ölümüyle neticelenen hastalığında Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ı imam tayin etmiştir.

Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Mescitte Ebu Bekir’in kapısından başka bütün kapıları kapatın.”

Buhari 3418, Müslim 2382/2

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Allah ve mü’minler Ebu Bekir’den başkasına razı olmazlar.”

Müslim 2387/11, Buhari 5708

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözüyle kendisinden sonraki halifeye işaret etmiş.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e kendisine en sevgili olanın sorulmasına:

−“Aişe’dir.” diye cevap vermiş.

Erkeklerden kimdir? denildiğinde:

−“Babasıdır.” Yani Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’dır buyurmuştur.

Buhari 3423

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Allah beni Rasul olarak gönderdiğinde hepiniz beni yalanladınız! Ebu Bekir ise beni tasdik etti, malı ve canı ile bana yar ve yardımcı oldu” diyerek onu taltif etmiştir.

Buhari 3422

Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Ebu Bekir ve Ömer, Nebi ve Rasullerden başka önceki ve sonrakilerden cennet ehlinin orta yaşlılarının efendileridir” buyurarak onun Allah indindeki değerini bildirmiş, ayrıca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun cennete cihad edenler, sadaka verenler ve oruç tutanlar kapılarından çağrılacağını haber vermiştir.

Buhari 3426, Tirmizi 3908, İbni Mace 100

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in İsra ve Mi’raç hadiselerini anlatmasını garipseyen Mekke müşrikleri, bu anlatılanları Ebu Bekir’e anlatınca:

“Muhammed söylediyse doğru söylemişti.” diyerek onu kayıtsız şartsız tasdik etmiştir.

Siretu İbni Hişam 2/51

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çobanla konuşan kurt ile sırtına binen sahibine:

−‘Ben bunun için yaratılmadım’ diyen öküzün kıssalarını anlatınca sahabiler hayret etmişler, bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendileri yanında olmadığı halde:

−“Ben, Ebu Bekir ve Ömer bu hayvanların böyle söylediğine inanıyoruz” diyerek her halde Ebu Bekir’in kendisini doğruladığını beyan etmiştir.

Buhari 3424, Müslim 2388/13

Ebu Bekir es-Sıddik (Radiyallahu Anh)’ın sahabiler nezdinde de değeri makbuldü. İbni Ömer (Radiyallahu Anhuma):

“Biz Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zamanında insanlar arasında ‘Falan falandan, fulan fulandan hayırlı’ diye konuşurduk. Neticede Ebu Bekir’i, sonra Ömer’i, sonra Osman’ı hayırlı bulurduk” demiştir.

Buhari 3419

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat edince Ensar, Sa’d bin Ubade’yi halife yapmayı konuşurken beraberinde Ömer ve Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anhuma) olduğu halde Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) yanlarına gelmiş, onlara hilafetin Kureyş’ten olması gerektiğini izah etmiş ve yanındaki iki kişiden birine biat edilmesini istemişti. Bunun üzerine Ömer (Radiyallahu Anh):

“Hayır, biz sana bey’at ediyoruz. Çünkü sen seyyidimiz, en hayırlımız ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e en sevgili olanımızsın” demiştir.

Buhari 3429, Tirmizi 3898

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefat haberi geldiğinde insanlar inanamamış, şuurlarını kaybetmiş ve ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Hatta Ömer (Radiyallahu Anh) Allah’a yemin ederek “Muhammed ölmedi” diye bağırıyor, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in öldüğünü söyleyenleri öldüreceğini haykırıyor olduğu bir halde, metanet sahibi Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) insanlara bir hutbe irad ederek:

“Herkim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki o ölmüştür ve herkim Allah’a ibadet ediyorsa bilsin ki Allah ölmez. Allah (Azze ve Celle), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hakkında:

“Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” Zümer 30 ve “Muhammed ancak bir rasuldür. Ondan evvel daha nice rasuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse ökçelerinizin üzerinde (geriye) mi döneceksiniz? Kim böyle yaparsa elbette Allah’a hiçbir şeyle zarar veremez…” Al-i İmran 144 buyurdu” deyince Ömer ve halk teskin olmuş, onun vefatına inanmış ve sessizce ağlamaya başlamışlardır.

Buhari 3428

Zekatın dindeki yeri, Bekir (Radiyallahu Anh)’ın hilafeti döneminde zekatı vermeyenlerle savaşması ve onları öldürüp esir yapmasıyla daha iyi anlaşılmıştır. Kendisinden 142 hadis rivayet edilen Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın hilafeti 2 yıl 3 ay 8 gün sürdü.

İbni Hazm Cevamiu’s, Sire 259, 335

Bu süre zarfında irtidat eden kabilelere ve yalancı nebilere karşı mücadele ederek hepsini alt etmiş ve İslam’a eski saygınlığını kazandırmıştır. Irak’ı cizyeye bağladı, İran’ı İslam topraklarına kattı. Rumlara karşı görevlendirdiği orduya şu mesajı göndermişti: “Siz Allah’ın savaşçılarısınız, Allah size yardım edecek, kafirleri yenilgiye uğratacaktır.

Hiçbir ordu azlığından dolayı yenilmez, ancak günahları sebebiyle yenilir. Günahlardan sakının, namazlarınıza dikkat edin.” Bu savaşta Rumlar 120.000, Müslümanlar ise 24.000 kişi idiler. Gerçekten de Müslümanlar 3.000 şehit ile bu orduyu dize getirmişti.

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh), Ömer (Radiyallahu Anh)’ın savaşlarda şehit olan hafızlardan endişelenerek yaptığı tavsiye ile Zeyd bin Sabit (Radiyallahu Anh) ı görevlendirerek Kur’an sahifelerini ilk defa toplatıp bir araya getirdi.

Sıtmaya yakalanarak yatağa düştü. Bu hastalığı 15 gün sürdü. Cemaate Ömer (Radiyallahu Anh)’ı imam tayin etmişti. Osman (Radiyallahu Anh)’a bir vasiyet yazdırdı. Bu vasiyette kendinden sonra halife olarak Ömer’i atamıştı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına gömülmeyi vasiyet ederek hicri 13. yılda Cemaziyelahir ayının 8. günü vefat etti.

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

2) Ömer bin el-Hattab Radiyallahu Anh

Fil olayından 13 yıl sonra miladi 584 yılında Mekke’de doğdu. Babası Hattab, annesi Ebu Cehil’in kız kardeşi Hanseme binti Hişam’dır. Kureyş kabilesinin ileri gelenlerindendir. Baba tarafından nesebi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Ka’b bin Lüey’de birleşir.

Ömer (Radiyallahu Anh)’da, Ebu Bekir gibi Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kayın babası ve ikinci halifesidir. Cesareti, kahramanlığı, adaleti ve dirayetiyle dünyaya nam salmıştır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından hak ile batılı birbirinden ayırt eden manasına gelen ‘Faruk’ lakabı ile lakaplandırıldı. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın hak dini seçmesiyle Müslümanların sayısı 40’ı buldu ve o gün Müslümanlar dışarı çıkarak İslamiyetlerini ilan ettiler. Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh):

“Ömer Müslüman olduğundan beri hep izzetli olmuşuzdur” demektedir.

Buhari 3615

Müslümanlığını ilk açığa vuran kişi de, ‘Emiru’l-Mü’minin’ diye vasıflanan ilk halife de Ömer (Radiyallahu Anh)’dır.

Heysemi Mecmau’z-Zevaid 9/61, 63

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ömer Müslüman olmadan önce:

“Allah’ım! Ebu Cehil ve Ömer bin el-Hattab’dan sana en sevgili olanı ile İslam’ı aziz kıl!” diye dua etmiştir.

Tirmizi 3926, Heysemi 9/61

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) daha hayatta iken birçok kereler onun cennetliklerden olduğu müjdesini vermiştir.

Buhari 3439, 3449

Kendisi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e Ebu Bekir’den sonra insanların en sevgilisi idi.

İbni Mace 102

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Allah, hakkı Ömer’in dilinde ve kalbinde kılmıştır.”

İbni Mace 108, Tirmizi 3927

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözüyle onun Allah katındaki değerine işaret etmiştir. Her ne zaman bir olay olmuş ve halk onun hakkında ihtilaf etmişse Allah-u Teâlâ o hadisede Ömer’in beyan ettiği görüşe uygun ayet indirmiştir.

Tirmizi 3927

Bunlardan bazılarını zikredelim:

1) Ömer (Radiyallahu Anh):

“Ya Rasulallah! Makamı İbrahim’i namazgah edinsek” demiş, Allah (Azze ve Celle):

“…Makamı İbrahim’den bir namazgah edinin.” Bakara 125. ayetini indirmiştir.

Tirmizi 3927

2) Ömer’ul-Faruk (Radiyallahu Anh):

‘‘Ya Rasulallah! Emretsen de eşlerin perde gerisinde bulunsalar. Çünkü onlarla iyi kişiler de konuşabilir, kötüler de’’ demiş, akabinde Allah (Azze ve Celle):

“…(Nebi’nin) eşlerinden bir şey istediğinizde perde gerisinden isteyin. Bu hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır…” Ahzab 53. ayeti nazil olmuştur.

Buhari 490, Müslim 2399/24

3) Bedir savaşında Müslümanlar 70 kafiri esir almışlardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlar hakkında yapılacak işleme dair sahabesiyle istişare yaptı. Ömer (Radiyallahu Anh) öldürülmeleri, diğer sahabiler fidye karşılığı serbest bırakılmaları görüşünü ileri sürdüler. Neticede serbest bırakıldılar. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celle):

“Yeryüzünde ağır basıncaya kadar hiçbir Nebi’ye esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah, ahireti istiyor... Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.” Enfal 67, 68. ayetleri nazil oldu.

Müslim 2399/24

4) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zevcelerinin ikisinden kaynaklanan bir kıskançlık sebebiyle bazı tatsızlıklar olmuş ve bu olaylar sebebiyle, Tahrim suresinin ilk ayetleri inmişti. Ömer (Radiyallahu Anh) onlara bu mesele için kızıp:

“Eğer Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sizi boşarsa yerinize Rabbinin sizden daha hayırlılarını vermesi ümit edilir” demiş, akabinde Allah (Azze ve Celle):

“Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona sizden daha iyi, kendini Allah’a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verebilir.” Tahrim 5. ayetleri nazil oldu.

Buhari 490

5) Münafıkların lideri Abdullah bin Ubeyy bin Selul vefat ettiğinde, değerli bir sahabi olan oğlu Abdullah (Radiyallahu Anh) babasının kefeni olmak üzere Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in gömleğini istedi ve babasına cenaze namazı kılmasını talep etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gömleğini verdi, namaz için davrandığında ise Ömer (Radiyallahu Anh) buna razı olmayarak:

−“Allah seni münafıklara namaz kılmaktan nehyettiği halde ona namaz mı kılacaksın?” dedi.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Allah beni bu hususta muhayyer bıraktı. Ben istiğfarımı yetmiş seferin üzerine çıkaracağım” dedi ve cenaze namazını kıldırdı.

Aziz ve Celil olan Allah’da:

“Onlardan ölen hiçbir kimseye namaz kılma ve onun kabri başında da durma! Onlar Allah ve Rasulü’nü inkar ettiler ve fasık olarak öldüler.” Tevbe 84. ayetini indirdi.

Müslim 2400/25, Buhari 4409

Bunun gibi ayetleri İbni Hacer onbeş, Suyuti yirmibir’e çıkarmaktadır.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ömer (Radiyallahu Anh)’ı çeşitli cihetlerden övmüş ve faziletini bildirmiştir:

1) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Bir defasında Ben uyurken süt içtim. O kadar içtim ki, şimdi bile onun kanıklığının tırnaklarımdan sızdığını duyuyorum. İçtikten sonra artığımı Ömer’e verdim”

Sahabiler:

−Bunu neye yordun ya Rasulallah?” dediler.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“İlme yordum” buyurarak, Ömer (Radiyallahu Anh)’ın ilmi seviyesine işaret etmiştir.

Buhari 3440, Müslim 2391/16

2) Yine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir defasında şöyle buyurdu:

“İsrailoğullarının içinde öyle kimseler vardı ki, Nebiler derecesinde olmadıkları halde kendilerine ilham olunurdu. Eğer ümmetim içinde de bunlardan bir kimse bulunursa şüphesiz ki o Ömer’dir.”

Buhari 3445, Müslim 2398/23

3) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir rüyasını şöyle anlatmıştır:

“Bana rüyamda birtakım insanlar arz olundu. Üzerlerinde gömlekler vardı. Gömlekler kiminin memesine, kiminin ise bundan daha az yerine ulaşıyordu. Ömer’in üzerinde ise (eteklerini) yerde sürüdüğü bir gömlek vardı.”

Sahabiler:

−Bunu nasıl tevil ettin? dediler.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Din ile tevil ettim” buyurdu.

Buhari 3447, Müslim 2390/15

4) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Eğer benden sonra Nebi olsaydı, o muhakkak Ömer olurdu.”

Tirmizi 3931

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözüyle Ömer (Radiyallahu Anh)’ın faziletini, ilmini ve dirayetini izhar etmiştir.

5) Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ömer (Radiyallahu Anh)’a hitaben:

“Ey Ömer! Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sen bir yolda giderken şeytan seninle asla karşılaşmaz, o muhakkak senin yolundan başka bir yola yönelip gider” buyurarak insan ve cin şeytanlarının ondan kaçtığını bildirmiştir.

Buhari 3442, Müslim 2396/22, Tirmizi 3935, 3936

Ömer (Radiyallahu Anh), mal varlığının yarısını Allah için tasadduktan çekinmeyecek kadar cömert bir insandı. Oğlu Abdullah (Radiyallahu Anhuma) onun için şöyle demektedir:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hariç, Ömer’in derecesinde güzel huylu hiçbir kimseyi katiyyen görmedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından Ömer’in hayatının son bulmasına kadar Ömer (Radiyallahu Anh) insanların en ciddisi ve en cömerdiydi.”

Buhari 3444, Ebu Davud 1678, Tirmizi 3919

Ömer (Radiyallahu Anh)’a Hayber ganimetlerinden çok değerli bir arazi düşmüştü. O, bu araziyi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile istişare etti ve orayı; mülkiyetinin satılamayacağını, hediye edilemeyeceğini ve miras olarak paylaşılamayacağını belirterek ürününün fakirlere, yakın akrabalara, kölelere, Allah yolunda cihat edenlere, yolda kalmışlara ve yolculara tahsis edilmesi üzere vakfetti.

Buhari 2579, Müslim 1632/15

Ömer (Radiyallahu Anh), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:

“Kıyamet günü bütün nesepler ve sebepler kopmuş olacaktır. Sadece benim nesebim ve sebebim kesilmez.”

Heysemi 4/27

Bu hadis sebebiyle Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile nesepçe bağ kurmak için Ali bin Ebi Talib (Radiyallahu Anh)’ın kızı Ümmü Külsüm ile nikahlanmıştır.

Sahabiler Ömer (Radiyallahu Anh)’dan çok çekinirler, bir o kadar da severler ve saygı gösterirlerdi. Ali (Radiyallahu Anh):

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir’den sonra insanların en hayırlısı Ömer’dir” demektedir.

İbni Mace 106

Yine Ali (Radiyallahu Anh), Ömer (Radiyallahu Anh) vefat ettiğinde onun için gıyaben:

“Yaptığın işlerin benzeriyle Allah’a kavuşmak istediğim senden daha sevgili birini arkanda bırakmadın. Allah’a yemin ederim ki, ben Allah’ın muhakkak seni iki dostunla beraber bulunduracağını kuvvetle zannediyorum…” demiştir.

Buhari 3443, Müslim 2389/14

Kendisinden 537 hadis rivayet edilen Ömer (Radiyallahu Anh)’ın hilafeti 10 yıl 6 ay 15 gün sürdü. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın zamanında Şam, Ürdün, Irak, Batı Trablus, Ermenistan, Kudüs ve Mısır İslam topraklarına dahil edildi ve insanların lehine İslam hükümleri benzeri vaki olmayacak şekilde kararlaştı. Bunlara paralel olarak ganimet ve servet de çoğaldı.

Cevamiu’s-Sire 258, 335

Ömer (Radiyallahu Anh) hicri 23. yılın Zilhicce ayının 26. günü sabah namazında iken Mugire bin Şu’be (Radiyallahu Anh)’ın İranlı Mecusi kölesi tarafından hançerlendi. Bu köle safları yara yara kaçarken on üç kişiyi daha hançerledi ve bunlardan yedisi öldü. Kafir köle yakalanınca intihar ederek kendini öldürdü.

Ömer (Radiyallahu Anh) sabah namazını Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh)’a kıldırttı, namazın bitiminde evine taşındı. Yaraları tedaviye başlanınca önce nebiz, sonra süt içirildi, her ikisi de yaralı olan karnından dışarı çıktı. Bu esnada oğlu Abdullah (Radiyallahu Anh)’a borçlarını hesaplattırdı.

Bir devlet başkanı olan Ömer (Radiyallahu Anh)’ın borçlarının toplamı 80.000 kadardı! Borçlarının ödenmesini vasiyet etti. Aişe (Radiyallahu Anha) validemize haber gönderterek iki arkadaşının yanına gömülmek için izin istedi. Aişe (Radiyallahu Anha) validemiz ise:

“Ben burayı kendim için düşünüyordum ama bugün Ömer’i kendi nefsime tercih ediyorum” diyerek izin verdi. Kendisinden sonraki halifeyi tayin etmesi istenince bundan imtina etti ve halife tayini için 6 kişilik bir heyet tayin etti.

Onlar Ali, Osman, Zübeyr, Talha, Sa’d bin Ebi Vakkas ve Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anhum) idi. Gıyabında yeni halifeye nasihat etti ve kuvvetli rivayete göre 63 yaşında vefat etti.

Buhari 3460

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

3) Osman bin Affan Radiyallahu Anh

Babası Affan, dedesi Ebu’l-As’dır. Annesi Erva binti Kureyzi olup Müslüman olanlardandır. Lakabı ise Ebu Amr’dır. Hicretten 47 yıl önce miladi 577 yılında dünyaya gelmiştir. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın teşvikiyle Müslüman olmuştur.

İman eden erkeklerin dördüncüsüdür Zeyd, Ali, Ebu Bekir ve Osman. Beşinci atası Abdi Menaf’ta Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile nesepleri birleşir. Kendisi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in üçüncü halifesi, damadı ve Ebu Bekir ile Ömer’den sonra ümmetin en üstün simasıdır.

Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kızı Rukayye (Radiyallahu Anha) ile evlenmiş, ailesi ile önce Habeşistan’a, sonra da oradan Medine’ye hicret etmiştir. Bedir savaşı esnasında hanımı Rukayye (Radiyallahu Anha) hasta olduğu için Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından bu savaşa katılanların sevabı ve ganimet payı ile vaat olunarak Medine’de bırakılmış, ordu savaştayken Rukayye (Radiyallahu Anha) vefat etmiş ve savaş dönüşünde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), diğer kızı Ümmü Külsüm (Radiyallahu Anha)’yı Osman (Radiyallahu Anh)’a nikahlamıştır.

Bu yüzden kendisine Zu’n-Nureyn iki nur sahibi lakabı verilmiştir. Osman (Radiyallahu Anh) bu savaş hariç diğer savaşlara katılmıştır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından birçok kere cennetliklerden olduğu üzere müjdelenmiştir.

İlmi, ameli, cihadı ve malının çokluğuyla beraber İslam uğrunda büyük maddi fedakarlığı ve benzeri birçok meziyetleri ile üstün bir şahsiyete ve mevkiye sahip idi. Yaptığı en önemli işlerden birisi Kur’an’ı çoğaltarak İslam ülkelerinin sayılı şehirlerine birer adet göndermesidir.

Buhari 3456

Osman (Radiyallahu Anh) hayasıyla nam yapmıştı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün Aişe (Radiyallahu Anha) validemizin evinde iki baldırını açmış uzanır olduğu halde yanına önce Ebu Bekir (Radiyallahu Anh), biraz sonra da Ömer (Radiyallahu Anh) gelmiş, onların gelişi sebebiyle halinde bir değişiklik yapmamıştır.

Ancak Osman (Radiyallahu Anh) yanına girmek için izin istediğinde hemen doğrulup baldırını örtmüş ve onu karşılamıştır. Buna hayret eden Aişe (Radiyallahu Anha) misafirler çıktıktan sonra bunun sebebini sorunca Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Kendisinden meleklerin bile haya ettiği kimseden ben haya etmeyeyim mi?” diye cevap vermiştir.

Müslim 2401/26, Ahmed 1/74

Osman (Radiyallahu Anh) servetinden İslam uğruna cömertçe harcayan bahtiyar zenginlerdendir.

1) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve sahabileri Medine’ye hicret ettiklerinde burada Kuba civarındaki Rume kuyusundan başka tatlı su bulunmuyordu ve insanlar o kuyunun suyundan ücretle su alabiliyorlardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Kim Rume kuyusunu satın alıp kazdırır ve vakfederse cennette o kuyudan daha hayırlısı onundur” buyurmuş, bunun üzerine Osman (Radiyallahu Anh) bu kuyuyu satın alarak vakfetmiştir.

Buhari 2626, Tirmizi 3945, 3949

2) Tebuk Seferi, kıtlığın şiddetli olduğu bir seneye ve yazın en sıcak olduğu bir zamana tesadüf ettiğinden bu sefere ‘Sıkıntı Seferi’, bu sefer için hazırlanan orduya da ‘Sıkıntı Ordusu’ denilmiştir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Sıkıntı Ordusu’nu kim donatır, teçhiz ederse onun için cennet vardır” buyurmuş, müteakiben Osman (Radiyallahu Anh) bu orduyu ticaret kervanı olan develerinden 950 deve ve 50 at ile teçhiz etmiş, ayrıca Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına girerek 1.000 dinar para vermiştir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o paraları eliyle alt-üst eder olduğu halde:

“Bugünden sonra Osman ne yaparsa yapsın, kendisine zarar vermez” buyurmuştur.

Buhari 2626, Tirmizi 3947, 3949

3) Mescidi Nebevi, insanlara dar gelmeye başlayınca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Kim, falan ailesinin arsasını cennetten daha hayırlısı karşılığında satın almak ve mescide katmak ister?” buyurmuş, müteakiben Osman (Radiyallahu Anh) o arsayı almış ve mescide dahil etmiştir.

Tirmizi 3949, Nesei 3590

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün bir bostanın içinde, bir kuyunun başında Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahu Anhuma) ile beraber otururken yanlarına girmek için müsaade isteyen Osman (Radiyallahu Anh) için:

“Ona giriş için izin ver ve kendisine isabet edecek bela ve musibet karşılığında onu cennetle müjdele!” buyurarak ve bir defasında da bir fitneden bahsedip:

“Osman, o fitnede mazlum olarak öldürülecektir,” buyurarak bir mucize olmak üzere Osman (Radiyallahu Anh)’ın bir musibet neticesinde şehit edileceğini ve cennetliklerden olduğunu bildirmiştir.

Buhari 3451, Müslim 2403/28, Tirmizi 3953

Osman (Radiyallahu Anh) sahabiler arasında da sevilir ve saygı duyulurdu. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle demektedir:

“Bizler Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zamanında sahabeden hiçbirini fazilette Ebu Bekir ve Ömer hariç Osman (Radiyallahu Anh)’a denk tutmazdık. O üçünden sonra diğer sahabileri getirir ve onların arasında fazilet farkı aramazdık.”

Buhari 3454, Tirmizi 3952

Osman (Radiyallahu Anh), sahabiler arasında sözü dinlenir biri olduğu gibi Mekke müşrikleri arasında da hürmet edilen birisiydi. Hudeybiye Gazvesinde Mekke müşrikleri ile görüşmesi için Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından şeref ve nüfuz sahibi olarak Osman (Radiyallahu Anh) gönderilmişti. Onun dönüşü biraz gecikince de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 1.400 veya 1.500 sahabisinden asla geri dönmemek şartıyla savaşmak üzere söz almış ve sahabiler de bey’at etmiştir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) en son olarak sağ elini işaret ederek:

“Bu Osman’ın elidir” demiş, onunla sol eli üzerine vurup:

“İşte bu Osman için bey’attır” buyurarak onun da bu Rıdvan Bey’at-ı sebebiyle sevap elde etmesini ve Fetih suresi 18. ayette beyan edilen Allah’ ın rızasını kazanmasını sağlamıştır.

Buhari 3456, 3892

Osman (Radiyallahu Anh), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den 146 hadis rivayet etmiştir.

Cevamiu’s-Sire 259

Kendisinden de çocukları Ömer, Ebban ve Said ile amcaoğlu Mervan bin Hakem, İbni Mes’ud, İbni Ömer, İbni Abbas, İmran bin Husayn, Ebu Hureyre, Ahnef, Said bin Müseyyeb ve başkaları rivayet etmişlerdir. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın vefatı neticesinde hicri 23 yılında halife seçilen Osman (Radiyallahu Anh)’ın hilafeti toplam 11 yıl 11 ay 20 gün sürdü.

Cevamiu’s-Sire 336

Osman (Radiyallahu Anh)’ın döneminde Kıbrıs, Afrika kıtası, Afganistan, Horasan, Azerbeycan ve Türkistan İslam topraklarına katıldı. Hilafetinin ilk 5 yılı ahlakının yumuşaklığı sebebiyle sorunsuz olarak devam etti. Bundan sonra idarede akrabalarını görevlendirmeye ve onların sözünü dinlemeye başladı.

Hatta Ömer (Radiyallahu Anh) tarafından Kufe’ye emir olarak atanmış olan Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh)’ı Kufe valiliğinden azledip yerine ana bir kardeşi Velid bin Ukbe’yi atamıştır ki, o içkili halde insanlara namaz kıldırmıştır.

Akrabalarını kollaması sebebiyle insanlar rahatsızlık duymuş ve dedikodu yapmaya başlamışlardı. Bunlar neticesinde kışkırtma ve aleyhinde halkı isyana teşvik etme faaliyetleri yoğunlaştı. Osman (Radiyallahu Anh)’ın rahatsız olanları ikna etme çalışmaları netice vermeye başladığı anda çalınan mührü ile kendisinden habersiz olarak ağzından yazılan bir mektup sebebiyle iş çığırından çıktı.

Halifelikten çekilmesi tekliflerini, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:

“Ey Osman! Eğer Allah sana bir gün bu işi halifeliği verir de, münafıklar Allah’ın sana giydirdiği bu gömleği soymaya kalkışırlarsa sakın sen o gömleği soyma!” talimatı sebebiyle kabul etmeyerek reddetmiştir.

Evini muhasara altına alan Mısırlıları engelleme girişimleri boşa çıkmış ve bir kısım baği (azgın) tarafından evinde Kur’an’ı Kerim okurken hicri 35. yılı 18 Zilhicce Cuma günü 80 küsür yaşında iken şehit edilmiş ve Cennetü’l-Baki’ye defnedilmiştir.

Tirmizi 3951, İbni Mace 112

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

4) Ali bin Ebi Talib Radiyallahu Anh

Babası, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in amcası olan Ebu Talib, annesi ise Fatıma binti Esed bin Hişam bin Abdi Menaf’tır. Annesi Müslüman olup sahabi kadınların büyükleri arasına girmiştir. Ali (Radiyallahu Anh) bilindiği gibi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in amcasının oğludur. Ebu’l-Hasan künyesiyle anılan Ali (Radiyallahu Anh), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından Ebu Turab künyesiyle de künyelenmiştir.

Buhari 6153, Heysemi 9/101

Ali (Radiyallahu Anh) rivayetlere göre Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in risaletinin ikinci günü 8 veya 12 yaşında olduğu halde Müslüman oldu. Kendisi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in damadı, dördüncü halifesi ve kendisiyle beraber ilk namaz kılan kişidir.

Tirmizi 3979

Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hicret ettiği gece, hayati tehlikeyi göze alarak büyük bir cesaretle onun yatağında yatmış ve kendisine teslim edilen emanetleri sahiplerine iade ederek bir gün sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in talimatı gereği hicret etmiştir. Tebuk Seferi hariç Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber gibi benzeri savaşlara katılarak üstün bir kahramanlıkla savaşmıştır.

Kendisi, savaş meydanlarında karşısına çıkanların hepsini yenmesi ve onunla karşı karşıya gelenlerin yaşamamasıyla ün yapmıştır. Hemen hemen her savaşta yara alan Ali (Radiyallahu Anh) bir rivayete göre Uhud savaşında 16 yara almıştır.

Öte yandan ilmi bir dehaya sahipti. Hatipliği ve edebiyatı müstesna bir derecede idi. Hikmetli sözleri, hutbe ve şiirleri meşhurdur. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu genç yaşta Yemen’e kadı olarak göndermiştir. Ali (Radiyallahu Anh):

−“Ya Rasulallah! Beni gönderiyorsun ama ben tecrübesizim, onların arasında nasıl hüküm vereceğimi bilmiyorum” deyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek elini göğsüne vurmuş ve:

−“Allah’ım! Bunun kalbine hidayetini ver ve dilini sabit kıl” diye dua etmişti. Ali (Radiyallahu Anh) bu duadan sonra iki kişi arasında hüküm vermek hususunda hiç tereddüt etmemiştir.

İbni Mace 2310

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisini çok severdi.

Ali Radiyallahu Anh’ın Faziletine Dair Hadisler

1) Ali (Radiyallahu Anh), bir seferde komutasındaki müfrezenin elde ettiği ganimet paylaşımı neticesinde kendisine düşen cariyeyle birlikte oldu. Bundan rahatsız olan bazı sahabiler Medine’ye dönüşte bu durumu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e anlatarak Ali (Radiyallahu Anh)’ı şikayet ettiler. Buna çok kızan Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Ali’den ne istiyorsunuz? Ali bendendir ve ben Ali’denim. Benden sonra, Ali her mü’minin velisidir!” buyurmuştur.

Tirmizi 3958

2) Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahu Anhuma) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kızı Fatıma (Radiyallahu Anha) ile evlenmek istediler.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara:

“O daha küçüktür” dedi. Fatıma (Radiyallahu Anha)’yı Ali (Radiyallahu Anh) isteyince onun teklifini kabul etti.

Nesei 3207

3) Hayber’de kuşatma uzun sürmüştü. Bir akşam Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Sancağı yarın öyle birine vereceğim ki, o Allah’ı ve Rasulü’nü sever, Allah ve Rasulü de onu sever. Ve Allah fethi ona nasip edecek” buyurdu. O geceyi herkes, o kişinin kim olduğunu merak eder ve kendisini umar halde geçirdi.

Sabah olunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ali (Radiyallahu Anh)’ı çağırttı, o gözlerinden rahatsızdı. Gözlerine rukye yaparak tükürdü ve şifa için dua etti, müteakiben gözleri iyileşti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sancağı ona teslim etti ve bazı nasihatlarda bulundu. Müteakiben Allah (Azze ve Celle) fethi ve zaferi ona nasip etti.

Buhari 3467, Müslim 2405/33

4) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmetine, Kur’an’a ve Ehli Beyti’ne ehemmiyet göstermelerine emretmişti. Mübahele ayeti nazil olunca Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (Radiyallahu Anhum) çağırdı da:

“Ey Allah’ım! İşte bunlar benim Ehli Beyti’mdir” buyurdu.

Müslim 2404/32

5) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescitten Ali (Radiyallahu Anh)’ın kapısı hariç tüm kapıların kapatılmasını emretti.

Tirmizi 3977, Ahmed 1/75, Keşfu’l-Estar 2/195

6) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir başka hadisinde şöyle buyurdu:

“Ali’yi ancak mü’min sever ve ona ancak münafık buğzeder!”

Tirmizi 3981, İbni Mace 114

7) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim Ali’ye söverse bana sövmüş olur!”

Ahmed 6/323, Hakim 3/121

8) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ali (Radiyallahu Anh) hakkında şöyle dua etti:

“Ey Allah’ım! Onu (Ali’yi) seveni sev, ona düşman olana da düşman ol!”

Ahmed 4/370, İbni Hibban 2205, Bezzar 2544, İbni Ebi Asım 1367

9) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabıyla beraber Tebuk Seferi’ne giderken yerine vekil olarak Ali (Radiyallahu Anh)’ı Medine’de bıraktı. Bunun üzerine bazıları bu olay hakkında ileri geri konuşunca bunlar Ali (Radiyallahu Anh)’ın ağrına gitti ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e yetişerek:

−“Ey Allah’ın Rasulü! Beni Medine’de çocuk ve kadınlarla bıraktın. Nihayet onlar hakkımda konuşmaya başladılar” diye şikayetlenince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona şöyle dedi:

−“Ey Ali! Benim katımda, Harun’un Musa’nın katındaki derecesindesin. Ne var ki benden sonra Nebi ve Rasul yoktur.”

Buhari 3472, Müslim 2404/30

Şia mezhebine bağlı Rafizi ve İmamiye gibi bazı kollar hilafetin Ali (Radiyallahu Anh)’ın hakkı olduğuna ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in de bunu tavsiye ettiğine dair bu ve bunun gibi hadisleri delil getirmişlerdir. Hatta Rafiziler, Ali’yi ilk halife seçmedikleri için bütün sahabeyi tekfir etmişler, bir kısmı da hakkını aramadı diye Ali’nin kafir olduğuna hükmetmişlerdir. Bildiğimiz kadarıyla Şiilerin bir kolu olan Aleviler kendi içerisinde 20’nin üzerinde fırkaya ayrılmışlardır.

Bunlardan kimisi Ali (Radiyallahu Anh)’ın haşa Allah olduğuna, kimisi Nebi olduğuna ve Cebrail (Aleyhisselam)’ın nübüvvet görevini yanlış kişiye verdiğine, diğer bir kısmı ilk halife olduğuna dolayısıyla sahabenin hata ettiğine inandığı gibi, kimisi de Ehli Sünnet inancına yakın bir inancı paylaşmakta ve sadece ismen kendisini Alevi diye bilmekte ve tanıtmaktadır.

Sahabiler de Ali (Radiyallahu Anh)’ı severler ve hakkını korurlardı.

1) Muaviye, Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh)’a:

“Ebu Turab’a sövmekten seni alıkoyan nedir?” dediğinde Sa’d (Radiyallahu Anh):

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Ali’ye söylediği şu üç sözü hatırladığım müddetçe Ali’ye asla sövmem. Allah’a yemin ederim ki, o sözlerden bir tanesinin benim için olması bana kırmızı develerden ve Arapların en kıymetli mallarından daha sevgili olurdu.

−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ali’yi Harun (Aleyhisselam)’a benzetmesi,

−Ehli Beytim diye tanıtması ve

−Hayber’de sancağı ona teslim etmesi” demişti.

Müslim 2404/32, Tirmizi 3970

2) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’ya bir adam Ali (Radiyallahu Anh) hakkında sorduğunda Ali’nin güzel amellerini zikretmiş ve:

“Ali budur, evi de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in evlerinin ortasındadır”demiştir.

Buhari 3474

3) Yine Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den şöyle rivayet etmiştir:

“Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin seyyidleridir. Babaları ise ikisinden daha hayırlıdır.”

İbni Mace 118

Ali (Radiyallahu Anh)’ın hüküm ve fetvaları yayılmış ve meşhur olmuştur. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den 536 hadis rivayet etmiştir.

Cevamiu’s-Sire 258

Kendisinden hadis rivayet edenler de başta oğulları Hasan ve Hüseyin olmak üzere İbni Mes’ud, Ebu Musa, İbni Ömer, İbni Abbas, Ebu Rafi, Ebu Said, Süheyb, Zeyd bin Erkam, Cerir bin Abdullah, Ebu Umame, Bera bin Azib, Ebu Cuhayfe, Ebu’t-Tufeyl ve başkalarıdır.

Küçük yaştan itibaren İslamiyete sarılarak bütün gücü ile dine yaptığı büyük hizmet ve fedakarlığı ile bilinen bu değerli zatın halifeliği 4 sene 9 ay 10 gün sürmüştür.

Cevamiu’s-Sire 337

Bilindiği gibi bu dönem çok olaylı geçmiştir. Kendisine ısrarla yapılan halifelik teklifini kabul etmemiş, bu sebeple ümmet sekiz gün başsız kalmıştı. Bundan dolayı halk arasında huzursuzluk ve tedirginlik baş göstermiş, neticede kendisine yapılan baskılara dayanamayarak teklifi kabul etmiştir.

Bu dönemde Osman (Radiyallahu Anh)’ın katillerini muhafaza etmekle suçlanmış, Müslümanların karşı karşıya geldiği Cemel ve Sıffin vak’alarına muhatap olmuştur ki, Cemel Vak’ası’nda Talha bin Ubeydullah ile Zübeyr bin Avvam (Radiyallahu Anhuma) haince şehit edilmişlerdi.

Sıffin Vak’ası’nda hakem seçimine mecbur bırakılmış, yaptığı vaade bağlı kaldığı için Hariciler diye adlandırılan gurup kendisinden ayrılmış ve o da, dinden okun yaydan çıktığı gibi çıkan bu gurupla Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in önceden bildirdiği gibi Nehravan’da savaşmıştır.

Hariciler buna rağmen boş durmamış, ümmeti Ali (Radiyallahu Anh)’a karşı kışkırtmaya devam etmiş ve neticede kendisini ‘Fitnenin başı’ diye nitelendirip onu, Muaviye’yi ve Amr bin As’ı öldürenin cennete gireceğini dile getirerek onların katlini teşvik etmiş ve planlamışlardı.

Neticede bu suikasttan Muaviye ve Amr bin As kurtulmuş, ancak İbni Mülcem isimli Harici tarafından hicretin 40. yılı Ramazan ayının 27. günü sabah namazında hançerlenen Emir’ul-Mü’minin Ali (Radiyallahu Anh), 2 gün sonra 63 yaşındayken Kufe’de şehit olmuştur.

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ لِلهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

5) Talha bin Ubeydullah Radiyallahu Anh

Nesebi Ubeydullah bin Osman bin Amr’dır. Kureyş’in Teymi kabilesindendir. Nesebi altıncı atasında Mürre bin Ka’b’da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birleşir. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın devetiyle Müslüman olanların dördüncüsü olarak İslamiyetin ilk günlerinden itibaren o mübarek kafiledeki yerini almıştır.

Kavminin ileri gelenlerinden olması, kendisinden Kureyş’in işkencelerini bertaraf etmedi. ‘Kureyş Aslanı’ lakaplı Nevfel bin Huveylid, Talha ve Ebu Bekir (Radiyallahu Anhuma)’yı önce ayrı ayrı, daha sonra da birbirlerine bağladı. Bundan dolayı bu iki yüce sahabiye ‘bitişikler’ adı verilmiştir.

Müslüman oldu diye oğluna eziyet eden annesi Saba binti el-Hadrami, daha sonra İslamiyeti kabul ederek hicret şerefine mazhar olmuştur. Talha bin Ubeydullah (Radiyallahu Anh)’da hicret etmiş ve şair Ka’b bin Malik (Radiyallahu Anh) ile kardeş yapılmıştır.

Cevamiu’s-Sire 112

Talha bin Ubeydullah (Radiyallahu Anh) zengin bir tacirdi. Gerek kendi akrabalarına ve gerekse ihtiyaç sahibi Müslümanlara çokça yardımda bulunur, elinde bir şey kalmayıncaya kadar tüm servetini dağıttığı olurdu. Bu özelliklerinden dolayı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona ‘Talhatu’l-Hayr’, ‘Talhatu’l-Feyyaz’ ve ‘Talhatu’l-Cüd (cömertlik)’ lakaplarını takmıştı.

Taberani Mucemu’l-Kebir 1/111, 112, Heysemi 9/148

Talha bin Ubeydullah (Radiyallahu Anh) Aşere-i Mübeşşere’dendir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) daha kendileri yaşarken Ebu Bekir, Ömer bin el-Hattab, Osman bin Affan, Ali bin Ebi Talib, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam, Sa’d bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Avf, Ebu Ubeyde bin el-Cerrah ve Said bin Zeyd (Radiyallahu Anhum)’ların cennetlik olduğunu bildirmiştir.

Tirmizi 3992, İbni Mace 133

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr ve Sa’d ile beraber Hira Dağı üzerinde bulunuyorken dağ sallandı. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Ey Hira sakin ol! Senin üzerinde bir Nebi, bir sıddik ve birde şehitten başkası yok” buyurmuştur.

Müslim 2417/50

Talha bin Ubeydullah (Radiyallahu Anh) İslam’ın ilk gazvesi Bedir’e, Said bin Zeyd ile beraber Şam istikametinde görevli olduğundan katılamamış, ancak bundan sonraki tüm savaşlarda bulunmuştur. Özellikle Uhud savaşındaki yararlılığı ve fedakarlığı onun cesaret ve fedakarlığının bir vesikasıdır.

Bu savaşta bozguna uğrayan İslam ordusunun hilafına Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanından ayrılmamış, onu bizzat kendi vücudunu siper yaparak korumuş ve üzerine çullanan müşriklerden kurtarmıştır. Bu muhafızlığı esnasında Talha’nın eli sakatlanarak çolak kalmıştır.

Buhari 3483, Nesei 3135

Bir rivayete göre vücudunda 70 civarında ok, mızrak ve kılıç darbesi vardı. Uhud savaşından söz edildiğinde Ebu Bekir (Radiyallahu Anh):

“O, tamamıyla Talha’nın günüydü” derdi.

İbni Kesir Büyük İslam Tarihi 7/400

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu savaşta:

“Talha (cenneti) vacip kıldı” buyurmuştur.

Tirmizi 3983, Ahmed 1/165

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun için:

“Herkim yeryüzünde yürüyen bir şehide bakmaktan haz duyarsa Talha’ya baksın!” buyurmuş ve Ahzab suresi 23. ayetteki ahdini yerine getirenlerin kim olduğu sorusuna:

−“Talha bin Ubeydullah onlardandır” buyurarak onu taltif etmiştir.

Tirmizi 3984, 3987, İbni Mace 125, 126

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den 38 hadis rivayet etmiştir.

Cevamiu’s-Sire 261

Talha bin Ubeydullah (Radiyallahu Anh), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın emrinde malı ve canı ile önce dinden dönenlerle, sonra İranlılar ve Rumlarla savaştı. Ömer (Radiyallahu Anh) ile de İslam ordusunda cihad etti. Ömer (Radiyallahu Anh), vefatı anında yeni halifeyi seçmek için cennet ile müjdelenen 6 kişiden oluşan bir şura oluşturmuştu ki, bu şuranın içinde Talha (Radiyallahu Anh)’da bulunuyordu.

Buhari 3460, Müslim 567/78

Halife seçilen Osman (Radiyallahu Anh)’ın hilafeti çalkantılarla geçmiş ve şehadetiyle neticelenmişti. Ali (Radiyallahu Anh)’ın hilafetinde ise fitnecilerin oyunları tutmuş ve Müslümanlar bölünmüştü. Cemel Vakası patlak verdi ve Talha (Radiyallahu Anh), Aişe (Radiyallahu Anha)’nın safında bulunarak Ali (Radiyallahu Anh)’a karşı çıktı ise de Ali (Radiyallahu Anh)’ın yaptığı bir ihtar ile içtihaden yaptığı hatasını anlayarak geri çekildi ve savaştan ayrıldı.

Bu haldeyken hicretin 36. yılında Mervan bin Hakem tarafından atılan bir okla vurularak Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in haber verdiği şehadet mertebesine ulaştı.

Taberani Mucemu’l-Kebir 1/113, Heysemi 9/150

Savaşı kazanan Ali (Radiyallahu Anh) Talha (Radiyallahu Anh)’ın yanına geldi. Ölmüş olduğu halde onu oturttu. Bir yandan ağlayarak:

“Keşke ben bundan yirmi yıl önce ölmüş olsaydım” diye söyleniyor, bir yandan da Talha (Radiyallahu Anh)’ın sakalındaki ve yüzündeki tozları siliyordu.

Taberani Mucemu’l-Kebir 1/113, 114, Heysemi 9/150

Talha (Radiyallahu Anh)’ın cenaze namazını da bizzat Ali (Radiyallahu Anh) kendisi kıldırmıştı.

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
6) Zübeyr bin el-Avvam Radiyallahu Anh

Kureyş kabilesindendir. Baba tarafından nesebi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Kusay’da birleşir. Annesi Abdulmuttalip’in kızı Safiyye’dir ki, o Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in halasıdır. Eşi ise, Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’in kızı ve Aişe (Radiyallahu Anha)’nın kız kardeşi olan Zatu’n-Natikayn (İki kuşaklı) lakaplı Esma (Radiyallahu Anha)’dır.

Buhari 3660

Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh) 15 yaşında İslam’ı seçerek ilk 7 Müslümandan birisi oldu. Önce Habeşistan’a, sonra da Medine’ye hicret edenlerdendir. Cennet ile müjdelenen on kişiden ve Ömer (Radiyallahu Anh) tarafından kendisinden sonra halife seçilmesi için bıraktığı altı kişilik şura heyetinden birisidir.

Buhari 3460, Müslim 567/78

Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hicretini duyunca Habeş diyarından Medine’ye hicret etti ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile bütün savaşlara katıldı. Uhud’da müşrikler Müslümanlara galip gelip Mekke’ye yöneldiklerinde, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların tekrar Medine üzerine dönmelerinden endişe etmişti. Bu sebeple:

“Düşmanın ardı sıra kim gidip onları takip eder?” buyurdu. Bunun üzerine önemli yaralar almalarına, yorgun ve mağlup olmalarına rağmen sahabeden 70 kişi bu davete icabet etti ve geriye döndü. Hamrau’l-Esed mevkine ulaştıklarında Allah bu mücahitler sebebiyle müşriklerin kalplerine korku attı da Mekke’ye doğru gittiler. Bu hadise üzerine:

“Kendilerine yara isabet ettikten sonra yine Allah ve Rasulü’nün davetine icabet edenler, onlardan iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir mükafat vardır.” Al-i İmran: 172. ayeti nazil oldu ki, bu 70 kişinin içinde Zübeyr bin Avvam (Radiyallahu Anh)’da vardı.

Buhari 3817, Müslim 2418/51

Beni Kureyza Yahudileri Hendek savaşında müşriklerin ayartmasıyla Müslümanlarla yaptıkları anlaşmayı bozmuşlardı. Bu haberi alan Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Bize Beni Kureyza’dan kim haber getirir?” diye sormuş, Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh):

−Ben! diyerek göreve talip olmuştur. Sorusunu üç sefer tekrarlayan Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e her seferinde Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh) icabet etmiştir.

Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Her Nebi’nin bir havarisi (yardımcısı) vardır. Benim havarim de Zübeyr bin el-Avvam’dır” buyurmuştur.

Buhari 3480, Müslim 2415/48

İki yahut üç sefer Beni Kureyza’ya gidip onlardan bilgi getiren Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh)’a Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) baba ve anasını bir arada zikretmiş:

“Babam ve anam sana feda olsun!” buyurarak onu taltif etmiştir.

Buhari 3481, Müslim 2416/49

Yermuk Vakası gününde sahabiler Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh)’a hitaben:

“Ya Zübeyr! Rumlara şiddetli bir saldırı yapsan da biz de seninle beraber saldırsak!” dediler.

Zübeyr (Radiyallahu Anh) Rumların üzerine amansız hamleler yaptı. Bir rivayete göre Rum ordusunu baştan sona iki kez yarmıştı. Rumlar bu hamleler sırasında Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh)’ın omuz köküne iki darbe vurdular. Bu iki geniş yaranın arasında Bedir harbinde yediği bir darbenin çukurluğu da vardı ki, oğlu Urve:

“Ben çocukken bu üç darbenin yerlerine parmaklarımı sokar oynardım” demiştir.

Buhari 3482, 3726

Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh) muharebelerde aldığı yaralar hakkında:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte katıldığım savaşlarda yara almamış hiçbir uzvum yoktur” demiştir. Hatta bu yaralanma erkeklik uzvuna kadar varmıştır.

Tirmizi 3991

Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh)’ı sahabiler de sevip takdir ederler ve faziletini ikrar ederlerdi. Hicri 31 senesinde Osman (Radiyallahu Anh)’a salgın halinde olan ruaf hastalığı (bir çeşit burun kanaması) isabet etti ve onu haccetmekten menetti.

Bunun üzerine ölüm endişesi ile vasiyet etmeye başlayınca Osman (Radiyallahu Anh)’ı ziyarete gelen Kureyşliler yerine bir halife tayin etmesini istediler. Osman (Radiyallahu Anh) halife olarak Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh)’ın istendiğini öğrenince de memnun olmuş ve şöyle demişti:

“Dikkat edin! Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki şüphesiz Zübeyr bin el-Avvam, benim faziletli olduğunu bildiğim kimselerin en hayırlısıdır. Ve yine şüphesiz ki o, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e onların en sevgili olanıdır. Allah’a yemin ederim ki sizler de, Zübeyr bin el-Avvam’ı en hayırlınız olduğunu bilmektesiniz.”

Buhari 3480, 3481

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den 38 hadis rivayet etmiştir.

Cevamiu’s-Sire 261

Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) ile arkadaşlık etmişti. Zaten onun kızı Esma (Radiyallahu Anha) ile evli olması sebebiyle damadıydı. Abdullah bin Zübeyr bu evlilikten dünyaya gelmiş ve hicretten sonra Müslümanların doğan ilk çocuğu olmuştur.

Buhari 5546, Müslim 2144/22

Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh) cihad için Müslümanlarla Şam’a gitmiş, Osman (Radiyallahu Anh) asiler tarafından kuşatılınca onu asilere karşı savunmuş, Ali (Radiyallahu Anh) döneminde de Aişe (Radiyallahu Anha)’nın safında olmak üzere Cemel Vakasına katılmıştı. Ancak Ali (Radiyallahu Anh) ona bazı şeyleri hatırlatınca içtihadında hata yaptığını anlamış ve hatasında ısrarcı olmayarak savaştan çekilmişti.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şehitlikle sıfatladığı bu başarılı tacir, servetinin çokluğuna rağmen bunları İslam için harcaması sebebiyle vefat ettiğinde borçluydu. Hayatı Talha bin Ubeydullah (Radiyallahu Anh)’a çok benzediği gibi cesaret ve cömertlik gibi birçok ahlakı da, hatta ebedi hayata intikali de benziyordu.

O da, Talha gibi hicri 36. yılda Cemel günü hata ettiğini anlayarak savaştan çekildiği esnada Amr bin Cürmüz isimli nasipsiz tarafından dönüş yolu üzerinde Sibaa (Canavarlar) Vadisinde haince şehit edilmiş ve o vadiye defnedilmiştir.

İbni Sa’d Tabakatü’l-Kübra 3/111, 112

Zübeyr bin el-Avvam (Radiyallahu Anh)’ın kafası katiliyle beraber getirildiğinde Ali (Radiyallahu Anh) sözcüsüne:

“İbni Safiyye Zübeyr’in katilini ateşle müjdele! Ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:

“Her Nebi’nin bir havarisi vardır. Benim havarim de Zübeyr bin el-Avvam’dır’ buyurduğunu işittim” dedi.

Hakim 3/367

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
7) Abdurrahman bin Avf Radiyallahu Anh

Künyesi Ebu Muhammed’dir. Cahiliye zamanında ismi Abdu Amr idi. Annesinin adı ise Şifa’dır. Fil Vak’asından on sene sonra 581 yılında doğmuştur. Kendisi otuz yaşına geldiğinde Allah (Azze ve Celle), kulu Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e nübüvvet ve risalet görevini verdi.

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh), içinde Abdu Amr’ın da olduğu beş kişiye İslam’ı takdim etti diğer dört kişi Osman bin Affan, Talha, Zübeyr, Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anhum)’dur. Bu takdime istisnasız hepsi icabet ederek Müslüman oldular. Böylece Abdu Amr Müslüman olan ilk sekiz kişiden birisi olarak şereflendi. Müslüman olunca Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) adını değiştirerek Abdurrahman koymuştur.

Hakim 3/306

Ashabı Kiram içinde Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Abdurrahman (Radiyallahu Anh), Ömer (Radiyallahu Anh) tarafından kendisinden sonraki halifeyi tayin etmeleri için oluşturulan altı güzide sahabiden birisidir.

Buhari 3460, Müslim 567/78

İlk Müslümanların karşılaştıkları işkencelerle o da karşılaşmış, onlarla birlikte sabır ve sebat göstermiştir. İşkenceler dayanılmaz boyutlara ulaşınca da önce Habeşistan’a, oradan da Medine’ye hicret eden muhacirlerdendir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Bedir’den itibaren küfürle yapılan bütün savaşlara katılmış, önemli yararlılıklar göstermiş ve bunların nişanesi olarak da derin yaralar almıştı.

Hafız İbni Hacer’in bildirdiğine göre özellikle Uhud’da yirmi bir yara almıştır. Hatta ayağına aldığı bir yara sebebiyle topal hale geldiği anlatılmaktadır.

Bilindiği gibi hicretin yedinci ayında, mescit inşasının bitimi sırasında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Muhacirler ile Ensar Medine’nin yerleşik halkından kırk beşerden doksan kişi arasında Medine’deki evinde kardeşlik ahdi yaptı.

Buhari 2121, Müslim 2529/204

Böylece tarihin kaydettiği benzersiz dayanışma ve yardımlaşma müessesesi kurulmuş oldu. Bu ahit esnasında Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh)’a, Sa’d bin er-Rebi (Radiyallahu Anh) kardeş yapıldı. Sa’d er-Rebi (Radiyallahu Anh) kardeşine hitaben:

−Ben mal cihetiyle Ensar’ın en zenginiyim, malımı ikiye böleyim. İki tane de hanımım var. Bak, hangisi hoşuna giderse onu boşayayım, iddeti bitince onunla evlenirsin dedi. Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh)’da Sa’d er-Rebi (Radiyallahu Anh)’a:

−Allah ehlini ve malını sana mübarek kılsın diye karşılık vererek ticaret yapılan çarşılarını sordu. Ona Beni Kaynuka çarşısını gösterdiler. Artık her gün o çarşıya gider gelir, keş ve yağ alıp satardı. Böylece mehir verebilecek kadar para biriktirip Ensar’dan bir kadınla evlendi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine bir koyun ile de olsa velime yemeği yedirmesini emretti.

Buhari 3549

Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh) başarılı bir tacirdi. Malının çoğunu ticaret ile elde etmişti. Bu sayede sayılı zenginlerden olmasına rağmen malını Allah yolunda harcamaktan geri durmazdı. Bunun en bariz misali de şudur:

Aişe (Radiyallahu Anha) validemizden rivayet olunduğuna göre Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hanımlarına hitaben şöyle buyurdu:

“Sizin benden sonraki durumunuz beni cidden düşündürüyor. Size, ancak çokça vermeye gücü yeten tahammülü olanlar tahammül edeceklerdir.”

Sonra Aişe (Radiyallahu Anha) Abdurrahman bin Avf’ın oğlu Ebu Seleme’ye hitaben şöyle derdi:

−Allah senin babana Cennet Selsebili’nden içirsin! Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımlarına kırk bin dinara diğer bir rivayette dört yüz bine satılan bir mal, bahçe vasiyet etmişti.”

Tirmizi 3995, 3996

Bir seferde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tuvalet ihtiyacı için arkada kaldı. Öndeki gurup ileride mola vermişti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in gelmesi gecikince Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh)’ın imamlığında sahabiler namaza durdular. Henüz bir rek’at kılmışlardı ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanlarına geldi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in gelişini farkeden Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh) öne geçmesi için gerilemeye başladı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ona yerinde kalması için işaret etti ve arkasında namaza iştirak etti.

Müslim 274/81

Ömer (Radiyallahu Anh)’da sabah namazı esnasında Ebu Lu’lu isimli Mecusi tarafından hançerlenince, Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh)’ı elinden tutup mihraba geçirdi ve o da cemaate hafif bir namaz kıldırdı.

Buhari 3461

Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh)’ın yönetim, siyaset ve iktisattaki düşünceleri oldukça isabetliydi. Bu alanlardaki birçok problemi gayet yerinde ve doğru fikirler ortaya koyarak çözüme kavuştururdu. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın halife tayini için tespit ettiği şura heyeti, cenazenin defnini müteakip toplandı. Bu toplantıda Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh) ihtilafı azaltacak ve seçimi kolaylaştıracak şu zekice teklifi yaptı:

−Üç kişi seçim reyini gönül hoşluğu ile diğer üç kişiye vererek seçimden çekilsin. Bu teklif üzerine Zübeyr Ali’ye, Talha Osman’a ve Sa’d bin Ebi Vakkas’da Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh)’a reylerini tahsis ederek seçimden çekildiler.

Bundan sonra, gene Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh) Ali ve Osman (Radiyallahu Anhuma)’ya bu üç kişiden birinin halife adaylığından feragat ederek halkla istişare neticesinde halifenin tayini yetkisini o kimseye vermeyi teklif etti. Ali ve Osman (Radiyallahu Anhuma) bu teklife sukut edince:

−Öyleyse seçim işiyle uğraşmayı bana veriyor musunuz? Allah üzerime şahittir ki, ben sizin efdalinizi seçmede adaletsizlik yapmayacağım dedi. Onlar da bu teklifi kabul ettiler. Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh) üç gün, üç gece uyku uyumaksızın bütün Müslüman tabakalarıyla istişare yaparak genel arzuyu anladı.

Son yapılan hilafet toplantısında önce Ali (Radiyallahu Anh)’ı, sonra da Osman (Radiyallahu Anh)’ı layık oldukları şekilde övdü, onlara faziletlerini ikrar ederek seçilene, seçilmeyenin itaat edeceğine dair inancını belirtip her ikisinden de sağlam bir misak aldıktan sonra Osman (Radiyallahu Anh)’a:

–Ey Osman, elini kaldır! dedi ve ona bey’at etti. Müteakiben Ali (Radiyallahu Anh) ve ardından da Medine ahalisi bey’at etti. Böylece bu önemli ve kritik mesele sorunsuz olarak gönül hoşluğu ile halloldu.

Buhari 3465

65 hadis rivayet eden Abdurrahman bin Avf (Radiyallahu Anh) hicretin 31. yılında 75 yaşında olduğu halde Medine’de vefat ederek daha yaşarken müjdelendiği ebedi saadet yurduna kavuştu. Namazını Osman (Radiyallahu Anh) kıldırdı ve Cennetü’l-Baki’ye defnedildi.

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
8) Sa’d bin Ebi Vakkas Radiyallahu Anh

Ebu Vakkas lakaplı Malik bin Vehb’in oğludur. Nesebi Kilab bin Mürre’de Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birleşir. Sa’d’ın babası, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in annesi gibi Zühre oğullarındandır ve onunla amca çocuklarıdır. Dolayısıyla Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:

“İşte bu benim dayımdır, kimin böyle bir dayısı varsa göstersin!” dediği gibi dayısı sayılır.

Tirmizi 3998

İslamiyeti kabullenen yedinci kişi olup Müslüman olduğunda 17 yaşındaydı. Kendisi Aşere-i Mübeşşere’den ve Ömer (Radiyallahu Anh)’ın halife tayini için seçtiği altı kişilik şuradandır. Ömer (Radiyallahu Anh) bu şura heyetine:

“Eğer halifelik işi Sa’d’a verilirse isabet olur. Yok verilmezse halife olacak zat Sa’d’dan yardım istemekten geri durmasın” demiştir.

Buhari 3464

Künyesi Ebu İshak olan Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) kendi ifadesiyle “Allah yolunda ok atmış olan mücahitlerin ilkidir” Bu şöyle olmuştur:

Hicretin ilk yılında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından bir müfreze, Ebu Süfyan idaresinde Şam’dan dönen bir ticaret kervanının üzerine gönderildi. Bu, Mekke müşrikleri ile Muhacir Müslümanların ilk karşılaşması idi. Bu ilk karşılaşmada da, ilk oku Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) atmış ve tarihe geçmiştir.

Buhari 3510

Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) hicret etti, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Bedir’den itibaren bütün savaşlara katıldı. Özellikle Uhud’da büyük yararlılıklar gösterip Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i attığı oklarla koruyan ve:

“At, ey Sa’d! Anam babam sana feda olsun” övgüsüne mazhar olmuştur.

Buhari 3509, Müslim 2411/41

Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) Irak’ın fatihi ve aynı zamanda Sa’sani Devleti’ni ortadan kaldıran meşhur Kadisiye savaşının muzaffer kumandanıdır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in muhafızlarındandır.

Müslim 2410/39

Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh), Ömer (Radiyallahu Anh) tarafından Kufe’ye emir olarak atanmış, acemleri buradan çıkararak Kufe’yi şehir haline getirmiştir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından hakkında:

“Allah’ım! Sana dua ettiği vakit, Sa’d’ın duasını kabul buyur” diye duada bulunulması sebebiyle duası kabul olunan birisiydi.

Tirmizi 3997

Kufe ehlinin bazısı Sa’d’ı halife Ömer (Radiyallahu Anh)’a şikayet etmişlerdi. Ömer (Radiyallahu Anh) meseleyi tahkik için birkaç kişiyi Kufe’ye gönderip ahaliden Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh)’ın halini sordurdu. Halkın hepsi onun için övgülerde bulundu. Usame bin Katade isimli birisi ise:

“Sa’d bin Ebi Vakkas ordunun başına geçip harp etmez, ganimeti eşit dağıtmaz ve hükmettiğinde adaletli hükmetmez” dedi. Bunun üzerine Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh):

−“Ey Allah’ım! Bu kulun yalancı ise, ömrünü uzat, fakirliğini çoğalt ve fitnelere uğrat” diye aleyhine dua etti. Sonraları bu adamın kendisi:

−“Kocamış, fitnelere uğramış birisiyim” derdi. Ravi Abdulmelik onun hakkında şöyle dedi:

−“Sonraları onu ben de gördüm, yaşlılıktan kaşları gözlerinin üzerine sarkmış olduğu halde yollarda rast geldiği cariyelere sataşır, onları çimdiklerdi.”

Buhari 764

Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) hakkında birçok ayet inmiştir:

1) Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) Müslüman olunca annesi, dininden dönmedikçe onunla konuşmayacağına, yemeyeceğine ve içmeyeceğine yemin etti. Bu halde üç gün geçince açlıktan bayıldı. Böyle olunca Umare isimli oğlu annesine su içirdi. Müteakiben annesi Sa’d bin Ebi Vakkas’a beddua etmeye başladı. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celle):

“Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar seni hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin…” Lokman 14 ve 15 mealindeki ayetleri inzal etti.

Müslim 2412/43

2) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) büyük bir ganimet malı ele geçirmişti. Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) onların içinde bir kılıç görmüş ve onu kendisine hediye etmesi için Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den rica etmiş, buna kızan Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), kılıcı yerine götürmesini emretmişti. Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) kılıcı götürmüş, ancak kılıcın cazibesine dayanamamış ve tekrar geri getirerek aynı ricayı tekrarlamıştı. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) daha şiddetli bir tarzla kılıcı yerine götürmesini emretti. Müteakiben Allah (Azze ve Celle):

“Sana savaş ganimetlerini sorarlar. De ki, ganimetler Allah’a ve Rasulü’ne aittir…” Enfal 1 mealindeki ayeti inzal etti.

Müslim 1748/33

3) Şarabın haram kılınmasından önce Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh)’ı Ensar ve Muhacirlerden bir cemaat içkili bir yemeğe davet etmişti. Yeme içme esnasında Ensar ve Muhacirler hakkında konuşuldu. Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) Muhacirlerin Ensar’dan hayırlı olduğunu söyleyince aralarından birisi onun burnunu yaraladı. Akabinde Sa’d bin Ebi Vakkas, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelip durumu anlatınca Allah (Azze ve Celle):

“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan uzak durun ki felaha eresiniz.” Maide 90 mealindeki ayetini inzal etti.

Müslim 2412/43

4) “Sabah akşam sırf O’nun cemalini dileyerek Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesaplarından hiçbir şey sana ve senin hesabından hiçbir şey de onlara ait değildir. Onları kovarsan zalimlerden olursun.” En’am 52 mealindeki ayet, Sa’d bin Ebi Vakkas ve İbni Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’nın da aralarında bulunduğu altı kişi hakkında nazil olmuştur.

Müslim 2413/45

Ayrıca İslam’da varisler dışında kalanlara vasiyet etme ve bunun ölçüsü Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) sebebiyle caiz ve malum kılınmıştır. Sa’d bin Ebi Vakkas hastalandı, bu hastalığında onun sadece bir kızı vardı. Ziyaretine gelen Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den malının tamamını vasiyet etmek için müsaade istedi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kabul etmedi, yarısını sadaka yapmak istedi, onu da kabul etmedi. Malının üçte birini teklif edince kabul etti ve:

“Mirasçılarını zengin bırakman, onları insanlara avuç açar fakirler halinde bırakmandan hayırlıdır” buyurdu ve böylece malın üçte birine kadar vasiyet caiz oldu.

Buhari 2584, Müslim 2412/43

Fitne dönemlerinde tarafsız kalarak inzivaya çekilen bu büyük sahabi 271 hadis rivayet etmiş, bunlardan 15’ini Buhari ve Müslim ittifaken, 5’ini Buhari ve 18’ini Müslim münferiden rivayet etmiştir. Kendisinden hadis rivayet edenlerin başında oğulları ile Aişe, Kays bin Ebi Hazim, Said bin Müseyyeb, Alkame, Ebu Osman ve Mücahid gelir.

Ölüm döşeğinde:

−“Ey oğul, sana benden daha iyi öğüt vereni bulamazsın.

1) Namaz kılmak istediğinde güzelce abdest al ve o son namazınmış da, başka namaz kılamayacakmışsın gibi namaz kıl.

2) Tamahkârlıktan kaçın, çünkü o peşin fakirliktir.

3) Kanaatkâr olmaya bak, çünkü o zenginliktir.

4) İş ve sözlerinde dikkatli ol. Sonradan özür dilemek zorunda kalacağın her şeyden kaçın.

5) Hayırlı olduğuna inandığın işi yap.” Şeklinde nasihat etmiştir.

Mu’cemu’l-Kebir 1/142

Bu yüce sahabi hicri 55 senesinde 80 yaşını aşmış olduğu halde Medine dışında Akik mevkiinde vefat etmiş ve cenazesi buradan omuzlarda taşınarak Medine’ye getirilmiştir. Mü’minlerin Anneleri’nden hayatta olanların da katılımıyla cenaze namazı kılınarak Aşerei Mübeşşere’nin ve Muhacirlerin sonuncusu olarak Cennetü’l-Baki’ye defnedilmiştir.

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
9) Ebu Ubeyde bin el-Cerrah Radiyallahu Anh

Asıl adı Amir bin Abdullah bin Cerrah’tır. Kureyş kabilesinin Fihr oğullarındandır. Nesebi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in nesebi ile Fihr’de birleşir. Annesi Ümeyye bintü’l-Haris’tir.

Tabakat 3/297, İbnu’l-Esir Üsdü’l-Gabe 3/84

Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) Ebu Bekir’in davetiyle aynı gün Müslüman olan beş kişiden birisi olarak ilk Müslümanlardandır. Diğer dört kişi Osman bin Maz’un, Ubeyde bin Haris, Abdurrahman bin Avf ve Ebu Seleme bin Abdi Esed’dir.

Tabakat 3/298

Önce Habeşistan’a, oradan da Medine’ye hicret edenlerdendir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine’de onunla Sa’d bin Muaz (Radiyallahu Anh)’ı kardeş ilan etmiştir.

Cevamiu’s-Sire 112, el-İsabe 4/111

Cennetle müjdelenenlerden olan Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) kahramanlığı ve komutanlığı ile tanındığı kadar Emin’ül-Ümme Ümmetin Emini lakabıyla da meşhur olmuştur.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun için:

“Her ümmetin güvendiği emin bir kimsesi vardır. Ey ümmet! Bizim eminimiz de hassaten Ebu Ubeydetü’bnü’l-Cerrah’tır” buyurmuştur.

Buhari 3524, Müslim 2419/53

Esasında ashabın hepsi emanet ve adillikte yüksek mertebededir. Ancak bir vasıf her insanda aynı derecede bulunmaz. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de, eminlik vasfının ashabı içinde en fazla Ebu Ubeyde’de temayüz ettiğini böyle ifade etmiştir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Ümmetimin, ümmetime karşı en merhametlisi Ebu Bekir, Allah’ın emri hususunda en şiddetlisi Ömer, haya bakımından en doğrusu Osman bin Affan, haram ve helali en iyi bileni Muaz bin Cebel, feraizi (miras paylarını) en iyi bilen Zeyd bin Sabit ve en iyi kıraat alimi Ubeyy bin Ka’b’dır. Her ümmetin bir emini vardır, bu ümmetin emini de Ebu Ubeyde’dir” buyurmuştur.

Tirmizi 4041

Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) Bedir’den itibaren bütün gazalara katılmış büyük bir mücahittir. Taberani’nin Abdullah bin Şevzeb’den rivayet ettiğine göre, Bedir Gazası’nda müşriklerin safında çarpışan babasını öldürmüştür. İslam tarihinde buna benzer olaylar çoktur. Mesela Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) oğlu ile, Mus’ab bin Umeyr (Radiyallahu Anh) kardeşiyle, Ömer (Radiyallahu Anh) dayısıyla çarpışmıştır. Allah-u Teâlâ, Ebu Ubeyde’nin babasını öldürmesi üzerine:

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğun babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah’a ve Rasulü’ne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. Onlar o kimselerdir ki, Allah kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir.

Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak ve orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş ve onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Onlar Allah’ın tarafıdırlar ve iyi bilin ki kurtuluşa erecekler de Allah’ın tarafı olanların ta kendileridir.” Mücadele 22. ayetini indirmiştir.

İbni Kesir Hadislerle Kur’an’ı Kerim Tefsiri 14/7793

Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) Uhud Savaşında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yüzüne batan miğfer parçalarını dişleriyle çıkarırken iki ön dişi kırılmıştır.

Tabakat 3/298

Cabir (Radiyallahu Anh)’ın rivayet ettiğine göre, Ebu Ubeyde’nin kumandanlığında keşfe gönderilen üç yüz kişilik sahabe birliğinin iki dağarcık hurması bulunmakta, bütün gün her bir kişi tek bir hurma ile idare etmekteydi.

Bu hurmalar bitince Habat denilen dikenli ağacın yapraklarını ve yemişlerini yediler. Bu sebeple bu gazaya ‘Habat Gazvesi’ denir. Müteakiben Allah (Azze ve Celle) sahile Anber denilen bir balık attı da bu balığın eti ile on beş gün karınlarını doyurdular.

Bu balığın kaburga kemiklerinin altından deveye binmiş uzun boylu bir süvari kemiğe dokunmadan geçmiştir.

Buhari 4055

Bu örnek olay, sahabenin hangi zor şartlar ve yokluk altında cihada çıktığının bir numunesidir. İbni Hacer, Musa bin Ukbe’den şöyle rivayet etmektedir:

Amr bin As, Zatü’s-Selasil bölgesinde takviye güç isteyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), içlerinde Ebu Bekir ve Ömer’in de bulunduğu bir birliği Ebu Ubeyde’nin komutasında Amr’a yardıma göndermiştir.

Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) hicretin 9. yılında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından ‘Emin’ül-Ümme’ diye övülerek Necran Hristiyanlarından cizye almaya ve Yemenlilere İslam’ı ve sünneti öğretmeye memur edildi.

Müslim 2419/54, Buhari 3524

Mekke Fethi’nde, Taif Muhasarası’nda, Veda Haccı’nda hep Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında bulunmuştur. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra meydana gelen Benu Saide sakifesi olayında Ensar:

−Bizden bir emir, Muhacirlerden bir emir olsun dediğinde, Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın, yanında bulunan Ömer ile Ebu Ubeyde’nin ellerinden tutarak:

−Bu ikisinden birine bey’at edin dediği iki kişiden birisidir. Bilindiği gibi bu teklifi Ömer (Radiyallahu Anh) kabul etmeyerek Ebu Bekir’e bey’at etmiş ve Müslümanlar da onu takip etmişlerdi.

Buhari 3429

Ebu Ubeydetu’bnu’l-Cerrah (Radiyallahu Anh), Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahu Anhuma)’nın hilafetleri döneminde cihad hareketlerinde bulunmuş, Şam bölgesi fetihlerinde, Bizan, Taberiye, Ba’l-Bekke, Humus, Hama, Seyre, Lazkiye, Halep, Antakya ve Delul bölgelerinin fetihlerine çoğunlukla kumandan olarak, bazen de Halid bin Velid (Radiyallahu Anh)’ın komutası altında katılmış ve aldığı yerlerde halka karşı uyguladığı adalet ve gösterdiği şefkat bölge sakini olan Hristiyan Bizanslıları hayran bırakmıştır.

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh), Şam bölgesi için dört ayrı birlik hazırlayıp göndermiş ve onlardan birinin başına Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh)’ı tayin etmiştir. Daha sonra Ömer (Radiyallahu Anh)’ın onu Şam bölgesindeki bu dört ordunun başına emir tayin etmesiyle ‘Emir’ul-Umera’ Emirler Emiri olarak adlandırılan ilk kişi olmuştur.

Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) Şam emiri iken hicri 17. yılın sonunda Suriye, Mısır ve Irak’ı ‘Amvas Taunu’ diye tarihe geçen veba salgını istila etmiş, birçok sahabi bu salgında vefat etmişti. Ömer (Radiyallahu Anh) Ebu Ubeyde’ye Şam’dan ayrılması için ısrar etmiş, ancak o Mü’minlerin Emiri’ne yazdığı cevapta:

−Ben Müslümanların ordularından bir ordunun içindeyim ve onların başına gelen musibetten kendi nefsime rağbet edecek değilim demiş, Şam’ da kalmaya ısrar etmişti. Nitekim malum taun ona da bulaşmıştı.

Hakim 3/263

Bu ümmetin emini olan Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) zühd ve takva sahibi, cesur bir savaşçı, adaletle hükmeden bir emir ve itaatkâr bir sahabidir. Diğer birçok sahabi gibi o da fetihler sonunda ele geçirilen mal ve mülke rağbet etmeyerek sade bir hayat sürdü.

Ömer (Radiyallahu Anh), Şam’da Emirler Emiri’yken onun odasına girmiş, odada bir keçe, bir su kırbası ve birkaç kırıntı yiyecekten başka bir şey olmadığını görünce ağlamış ve:

−Dünya herkesi değiştirdi, yalnız seni değiştiremedi demiştir.

Aşere-i Mübeşşere’den olan Ebu Ubeydetu’bnul-Cerrah (Radiyallahu Anh) sadece 14 hadis rivayet etmiş, bunlardan birisini Müslim Sahihi’ne almıştır. Sürekli Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile bulunduğu ve ondan sonra da hayat sürdüğü halde bu kadar az hadis rivayet etmesi, hadis rivayetinin büyük bir sorumluluk olduğunun bilincinde oluşundan kaynaklanmaktadır.

Kendisi gibi mukillin az rivayet eden ashabın birçok büyüğü, daha ziyade sünneti yaşayarak canlı bir numune olmaya önem vermişler, sünneti anlatma sorumluluğunu ise daha ehil arkadaşlarına bırakmışlardır.

Vebaya yakalanan Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) vefatına yakın, maiyyetine şöyle vasiyet etmiştir:

−Size bir vasiyetim var, kabul ederseniz hayra erersiniz:

1) Namazınızı kılın,

2) Orucunuzu tutun,

3) Zekatınızı verin,

4) Haccı ifa edin,

5) Birbirinizi gözetin,

6) Emirlerinize itaat edin ve onları aldatmayın.

7) Dünya sizi aldatmasın. Bir insan bin sene de yaşasa akıbeti şudur ki; Allah (Azze ve Celle) insanların alnına ölümü yazmıştır. İnsanların en akıllısı Allah (Azze ve Celle)’ye en çok itaat eden, ahiret için en çok çalışandır.”

Taberi, Riyazu’n-Nadira fi Menakibi’l-Aşra li’l-Muhib 2/423, 424

Emirler Emiri Ebu Ubeydetü’bnül-Cerrah (Radiyallahu Anh), bu Amvas taunu sebebiyle hicri 18. yılda 58 yaşında olduğu halde Şam bölgesinde vefat etmiş ve daha yaşarken müjdelendiği muttakilerin ebedi saadetgahına kavuşmuştur.

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
10) Said bin Zeyd Radiyallahu Anh

Babası Zeyd bin Amr olup nesebi, Ka’b’da Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in nesebi ile birleşmektedir. Künyesi Ebu’l-Aver’dir.

Üsdü’l-Gabe 2/387

Annesi Fatıma binti Ba’ce’dir. Babası Zeyd, putlara tapınmayı anlamsız bularak hanif dine ulaşabilmek için birkaç arkadaşı ile beraber semavi dinleri araştırmış, ancak onlarla gönlü mutmain olmamıştı. Bir papaz ona şirk ve hurafelerden uzak İbrahim (Aleyhisselam)’ın dinini tavsiye etti. Zeyd, bu öğrendiklerini uygular ve Ka’be’ye yönelerek ibadet eder, Mekke’de İbrahim (Aleyhisselam)’ın dini üzere olan tek kimse olduğunu iftiharla söyler ve müşriklerin putlarına kurban kesmelerini ayıplardı.

Buhari 3583

Zeyd, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e risalet görevi verilmeden evvel vefat etmişti. Babasının kendisine telkin ettiği hanif dinin bilinciyle yetişen Said (Radiyallahu Anh) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaydığı dinin hak olduğunu gördü ve yirmi yaşına ulaşmadan ilk Müslümanlardan olarak tarihe geçti. Kendisi Ömer (Radiyallahu Anh)’ın amcasının oğlu ve kız kardeşi Fatıma’nın da kocasıdır. O ve hanımı, Ömer (Radiyallahu Anh)’den evvel Müslüman olmuştur.

Buhari 3614

Ömer (Radiyallahu Anh)’ın da Müslüman olmasına vesile olmuşlardı. Ömer (Radiyallahu Anh)’da Said’in kız kardeşi Atike ile evliydi.

Üsdü’l-Gabe 2/387

Said ile hanımı, Müslüman olduklarından dolayı işkence görenlerdendir.

Buhari 3614

Aşere-i Mübeşşere’den olan Said bin Zeyd (Radiyallahu Anh) Medine’ye hicret edenlerdendir. Bedir Savaşı esnasında Talha (Radiyallahu Anh) ile Ebu Süfyan komutasındaki ticaret kervanını gözetlemekle görevli olduğu için bu savaşa katılamamış, ancak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından savaşa katılmış gibi ganimetten hisselendirilmiştir.

Tabakat 3/382, 383

Uhud’dan itibaren Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bütün savaşlarına, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra da Yermuk Savaşı’na ve Şam’ın fethine katılmıştır.

Üsdü’l-Gabe 2/388

Osman (Radiyallahu Anh)’ın şehit edilmesiyle başlayan fitne olaylarına şahit olmuş, ümmetin içine sürüklendiği bu fitne belasından ve bazı kendini bilmezlerin ashabın ileri gelenlerine dil uzatmalarından rahatsız olmuş ve ızdırap duymuştur. Birgün Kufe mescidine giden Said (Radiyallahu Anh) orada Muaviye’nin Kufe valisi Mugire bin Şu’be’yi, etrafında bir takım insanlarla otururken gördü. O esnada bir adam birilerini kastederek sövüp saydı. Said (Radiyallahu Anh) Mugire’ye:

−Bu adam kime küfrediyor? diye sordu.

O da:

−Ali bin Ebi Talib’e! cevabını alınca son derece üzgün ve kızgın bir halde:

−Mugire! Mugire! Senin yanında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabına sövülüyor ve sen susuyor, birşey yapmıyorsun. Ben şimdiye kadar Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den asla yalan rivayette bulunmadım. Şahitlik ederim ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu kulağımla duydum ve kalbimle de ezberledim dedi ve Ali (Radiyallahu Anh)’ın da içlerinde bulunduğu cennet ile müjdelenenleri saydı. Sonra da etrafındaki insanlara bakarak:

−Ashabdan birinin Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile bir arada bulunarak yüzünün tozlanması, sizin herhangi birinizin Nuh (Aleyhisselam) kadar yaşasa bile bu müddet zarfında yaptığı amellerinden daha hayırlıdır diyerek sahabenin seçkin konumunu vurguladı.

Ebu Davud 4650, Ahmed 1/187

İmam Müslim Sahihi’nde Said bin Zeyd (Radiyallahu Anh) hakkında şöyle bir hadis rivayet etmektedir:

−Erva binti Uveys isimli bir kadın, Said bin Zeyd aleyhine ‘kendisine ait arazisinden bir kısmını aldı’ diye iddia etti ve Muaviye’nin Medine emiri olan Mervan bin Hakem’e şikayet etti. Hakkındaki bu şikayet üzerine Said (Radiyallahu Anh):

“Ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den işittiğim şeyden sonra o kadının arazisinden bir parçasını nasıl alır mışım?

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Herkim başkasına ait araziden zulümle bir karış yer alırsa, o arazi parçası yedi katı ile bu zalimin boynuna halka yapılır” buyurdu dedi ve:

“Ey Allah’ım! Eğer bu kadın yalan söylüyorsa onun gözünü kör et ve kabrini evinin içinde kıl!” diye beddua etti.

Ravi dedi ki:

Ben o kadını duvarları yoklaya yoklaya yürüyen bir kadın olarak gördüm. Kendisi:

−Bana Said bin Zeyd’in bedduası isabet etti der dururdu. Evinin içinde yürüdüğü bir sırada evde bulunan bir kuyunun içini düşerek ölmüş ve o kuyu kendi kabri olmuştu.”

Müslim 1610/138, 139

Ebu Ubeydetu’bnul-Cerrah (Radiyallahu Anh) tarafından Şam valiliğine atanan ve bu itibarla İslam ümmetinden Şam valiliği görevinde bulunan ilk kişi olan Said bin Zeyd (Radiyallahu Anh) 48 hadis rivayet etmiş, bunlardan ikisini Buhari ve Müslim ittifaken, birini de Buhari münferiden rivayet etmiştir.

Said bin Zeyd (Radiyallahu Anh) ömrünün son bölümünü Medine’nin dışında bulunan Akik vadisindeki çiftliğinde geçirdi ve burada hicri 50. veya 51. yılda yetmiş yaşını aşmış olduğu halde vefat etti. Cenazesi buradan Medine’ye taşındı ve Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) tarafından yıkandı. Medine’de defnedilen Said bin Zeyd’in cenaze namazını Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) kıldırdı.

Tabakat 3/384

Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
1) Hatice binti Huveylid Radiyallahu Anha

Nesebi Huveylid bin Esed bin Abdiluzza bin Kusayy’dır. Hatice validemizin nesebi, Nebimizin nesebi ile Kusayy’da birleşir. Buna göre kadınlarının nesepçe kendisine en yakın olanı Hatice (Radiyallahu Anha)’dır. Cahiliye döneminde Tahire yani temiz diye çağrılırdı.

Annesi Fatıma binti Zaide’dir. Kendisi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile evlenmeden önce dul bir kadın idi. İlk evliliğinde kocası vefat etmiş, müteakiben ikinci bir evlilik yapmış ve o evlilikten bir çocuğu olunca ikinci eşi de vefat etmiştir.

Ahlakı, güzelliği, zenginliği ve nesebinin şerefli oluşu sebebiyle Kureyş’in birçok ileri geleni kendisine evlenme teklifinde bulunmuş, ancak o tüm bunları reddetmiştir.

Hatice (Radiyallahu Anha) Kureyş’in en soylu ve zengin kadınlarından birisiydi. Bir ticaret kervanı vardı. Malını tüccarlara verir ve belli bir ücret karşılığı ticaretini onlara yaptırırdı. Muhammed’in doğruluğunu işitince, ona kendisi için ticaret yapmasını teklif etti.

Başkasına vereceğinden daha iyi bir ücretle onu kendi hizmetçisi Meyser ile Şam’a gönderdi. Bu ticaret çok karlı ve bereketli oldu. Hatice (Radiyallahu Anha) onun güvenilirliğine ve bereketine bizzat şahit oldu.

Meyser’den de sefer esnasındaki güzel hal ve hareketlerini ve iki meleğin Nebi’yi sıcaktan koruyup gölgelendirmesi gibi bazı harikuladeliklerini işitti. Hatice (Radiyallahu Anha) bir arkadaşı vasıtasıyla Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e evlenme teklifinde bulunmuş, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de bu teklifi kabul etmişti. Bu esnada Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 25, Hatice (Radiyallahu Anha) ise kuvvetli görüşe göre 40 yaşında idi.

Böylece kendisi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ilk hanımı olma şerefini elde etmiştir. Bu evlilik Hatice (Radiyallahu Anha)’nın vefatına kadar yani 24 sene sürdü. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Hatice (Radiyallahu Anha) vefat edinceye kadar başka bir kadınla evlenmedi.

Müslim 2436/77

Mariye’den olan İbrahim dışında, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in tüm çocukları Hatice (Radiyallahu Anha) validemizdendir. Bu çocuklar;

1) Kasım,

2) Zeynep,

3) Rukayye,

4) Ümmü Külsüm,

5) Fatıma ve

6) Abdullah’tır.

Erkek çocuklar daha küçükken vefat etmiş, kızların tamamı ise nübüvvete yetişmiş, Müslüman olmuş ve hicret etmişlerdir. Fatıma (Radiyallahu Anha) dışında hepsi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den önce vefat etmiş, Fatıma (Radiyallahu Anha) ise babasından 6 ay sonra vefat etmiştir.

Hatice (Radiyallahu Anha) eşi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile nübüvvetten önce 15 yıl kadar mutlu bir hayat arkadaşlığı yapmış, üzerlerine sekinet inmiş ve örnek bir aile hayatı yaşamışlardı.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gönderilen nübüvvet alametlerine şahit olmuş, zor ve sıkıntılı o ilk dönemlerde eşinin teselli kaynağı olmuştur. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e Hira mağrasında Cebrail (Aleyhisselam) gelmiş, ona okumasını emretmişti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Ben okuma bilmem” deyince melek onu kuvvetlice sıkarak tekrar okumasını emretmiş ve aynı hadise üç kere tekrar etmişti. Üçüncüden sonra melek "اِقْرَاْ" diye başlayan ilk beş ayeti okudu. Müteakiben korkuyla Hatice (Radiyallahu Anha)’nın yanına gelip olanları anlatan Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i teskin eden Hatice (Radiyallahu Anha):

“Allah’a yemin ederim ki, Allah hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, işini görmekten aciz olanların yükünü yüklenirsin, fakire verir ve ona kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misafirini ağırlar ve hak yolunda zuhur eden hadiselerde halka yardım edersin” dedi ve onu alıp amcasının oğlu Varaka bin Nefvel’e götürdü.

Bu zat, cahiliye döneminde Hristiyan olmuş, İbranice bilen ve İncil’e vakıf bir kimseydi. Hatice (Radiyallahu Anha) durumu ona izah edip, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de başından geçenleri anlatınca, Varaka o gelenin Musa (Aleyhisselam)’a gönderilen melek olduğunu, bir davete başlayacağını ve kavminin onu beldelerinden çıkaracağını haber vermiş ve kendisinin o davet günlerine ulaşması halinde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yardım edeceğini bildirmiş ancak bundan kısa bir süre sonra vefat etmiştir.

Buhari 146, Müslim 160/252

Bu arada bir süre vahiy kesilmiş, bir müddet sonra da Müddessir suresinin ilk ayetleri olan:

“Ey örtüye bürünen! Kalk da uyar. Rabbini yücelt. Giydiklerini temiz tut. Kötü şeyleri terket. Yaptığın iyiliği çok gösterip başa kakma. Ve Rabbin için sabret!” ile risalet görevi başlamış oluyordu.

Nübüvvet ise, ilk inen vahiy "اِقْرَاْ" ile başlamıştı. Risaletin başlamasıyla Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kavmini Allah’a daveti başladı. Bu davet başladığında Allah’ın kendilerine saadet verdiği ve hayırda öne geçmeyi nasip ettiği bir gurup ilk iman edenlerden olma şerefine nail oldu.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ilk iman eden kişi sevgili eşi Hatice (Radiyallahu Anha) olmuştur. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i yakından tanıyor ve nübüvvet alametlerine bizzat şahit oluyordu.

Varaka’nın sözlerinden sonra, onun bu ümmete gönderilmiş elçi olduğunda hiç şüphesi kalmamıştı. Bilindiği gibi ilk iman edenlerin diğerleri Ebu Bekir, Ali ve Zeyd bin Harise (Radiyallahu Anhum)’dur. Davet neticesinde Mekke’li müşrikler Allah Rasulü’nü yalanlıyor ve inananlara da zulmediyorlardı.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu olaylara üzülüyor, Hatice (Radiyallahu Anha) ise daima ona destek veriyordu. Allah-u Teâlâ bu fedakarlıkları neticesinde Cebrail (Aleyhisselam) vasıtasıyla Hatice (Radiyallahu Anha)’ya selam göndermiş ve kendisini cennette inciden yapılmış, içinde gürültü patırtı ve çalışıp çabalama olmayan bir sarayla müjdelemiştir.

Buhari 3578, Müslim 2432/71

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Hatice (Radiyallahu Anha)’nın hakkında:

“Zamanındaki dünya kadınlarının hayırlısı İmran kızı Meryem’dir. Bu ümmet kadınlarının hayırlısı da Huveylid kızı Hatice’dir” buyurmuştur.

Buhari 3575, Müslim 2430/69

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in en sevdiği eşi olan Aişe (Radiyallahu Anha) validemiz Hatice (Radiyallahu Anha) hakkında şöyle demektedir:

“Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımlarından hiç birisi hakkında Hatice’ye karşı kıskançlığım derecesinde kıskanç olmadım. Halbuki ben onu kumam olarak görmemiştim. Hatice, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in benimle evlenmesinden 3 yıl önce vefat etmişti. Ona olan kıskaçlığımın sebebi şunlardı:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), onun adını sık sık anardı ve andolsun ki, Aziz ve Celil olan Rabbi, Nebisi’ne, Hatice’yi cennette inciden yapılmış bir evle müjdelemesini emretmişti. Ve şu da muhakkak ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bazen bir koyun keserdi de onun etlerini parçalar ve Hatice’nin sadık kadın dostlarına gönderirdi. Bazı kereler ben sabırsızlanarak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e hitaben:

−Sanki yeryüzünde hiç kadın yok da sadece Hatice var! der, onu ta’riz ederdim.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de:

−“Hatice şöyle idi, Hatice böyle idi diye iyiliklerini sayar ve ondan benim çocuklarım var” buyururdu.

Buhari 3576, Müslim 2435/74

Hatice (Radiyallahu Anha) sıkıntılar sebebiyle oldukça yıpranmıştı. Özellikle, Kureyşlilerin Haşim ve Muttalip oğullarının mü’min olsun kafir olsun bütün fertlerine Ebu Leheb ve oğulları hariç boykot uygulamaları ve onları ablukaya almaları validemizi iyice çökertmişti. Bu boykot şu şekilde idi:

1) Onlarla kız alıp verilmeyecek,

2) Alış-veriş yapılmayacak,

3) Onlarla oturulup kalkılmayacak,

4) Evlerine gidilmeyecek,

5) Onlarla konuşulmayacak,

6) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), öldürülmek üzere kendilerine teslim edilmedikçe barış yapılmayacak ve onlara merhamet edilmeyecekti.

Anlaştıkları bu hususları içeren bir metin hazırlayıp bu şartlara uymaya dair birbirlerine söz verdiler. Daha sonra da yazdıkları bu metni, daha bağlayıcı olması için Ka’be’nin duvarına astılar. Kureyşliler, tüccarları da onlara bir şey satmaktan men ediyorlardı. Bu boykot üç sene sürdü.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdudu:

“İnsanlar beni inkar ettiğinde, Hatice bana iman etti. İnsanlar beni yalanladığında, Hatice tasdik etti. İnsanlar beni engellediğinde, Hatice beni malına ortak etti. Allah başkasının değil, sadece Hatice’nin çocuğuyla beni rızıklandırmıştır.”

Ahmed 6/118, İbni Abdilberr el-İstiab 4/1824

Hatice validemiz, adı geçen boykotun kaldırılmasından 6 ay sonra, hicretten 3 sene evvel ve Ebu Talib’in vefatından 3 gün sonra, nübüvvetin 10. yılı Ramazan ayında 65 yaşında iken ölmüş ve Hacun’a defnedilmiştir.

Elde ettiği onca hayrın yanı sıra Allah (Azze ve Celle), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in temiz soyunun, Hatice validemizin kızı Fatıma (Radiyallahu Anha)’nın çocuklarıyla devam etmesini bir nimet olarak ona bahşetmiştir. Yani Havva validemiz insanlığın annesi olduğu gibi, Hatice validemiz de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in neslinin annesidir.

Allah ondan ve temiz neslinden razı olsun.
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
2) Sevde binti Zem’a Radiyallahu Anha

Mü’minlerin Annesi Sevde (Radiyallahu Anha) Kureyşli ve Amiriyelidir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Hatice (Radiyallahu Anha)’nın vefatından bir ay sonra Şevval ayında nikahladığı ilk hanımıdır ve Sevde (Radiyallahu Anha), Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte, Aişe (Radiyallahu Anha) ile zifafa girinceye kadar üç yıl veya biraz daha fazla bir süre tek kadın olarak yaşamıştır.

Kendisi yüce soylu ve iri yapılı bir hanımefendi idi. İlk kez Süheyl bin Amr’ın kardeşi Sekran (Radiyallahu Anh) ile evlenmişti. Her ikisi de ilk Müslüman olanlardandı. Mekkeli müşriklerin zulümleri dayanılmaz hale gelince Habeşistan’a hicret ettiler. Orada Sekran (Radiyallahu Anh)’ın hastalanması üzerine Mekke’ye geri döndüler. Bu hastalık neticesinde kocasının vefatıyla dul kalan Sevde (Radiyallahu Anha) ile Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) evlendi.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu dönemde kendisinin nübüvvet görevini ilk anlayıp doğrulayan, kalbine huzur ve sükunet vermekten kaçınmayan, yaşadığı sürece onu zevce sevgisi ve şefkatiyle kuşatan çok sevdiği eşi Hatice (Radiyallahu Anha)’nın vefatı sebebiyle sıkıntıdaydı. Yaşları küçük olması sebebiyle çocuklarına hem analık hem babalık yapmak durumundaydı. Ayrıca kendisini sürekli himaye eden amcası Ebu Talib’in vefatı da bu dönemde meydana gelmiş ve bu sebeple müşrikler zulümlerini arttırmışlardı.

Bu ve benzeri sebeplerle ortaya çıkan durumda Sevde (Radiyallahu Anha)’ya düşen görev önemli olduğu kadar ağırdı da. Çünkü o da, bir kadın için oldukça sıkıntılı bazı aşamalardan geçmiş ve yıpranmıştı. Şöyle ki; memleketini terk ederek halkını, dilini, dinini, örf ve adetlerini bilmedikleri bir beldeye hicret etmek zorunda kalmış, bir süre sonra orada kurdukları düzeni terk ederek Mekke’ye zorunlu dönüş yapmış ve kısa süre sonra da hayatının önemli bir parçasını teşkil eden eşini kaybetmiş ve dul kalmıştı.

Bu dönemde kendisine gelen evlenme teklifi, her iki taraf için de sıkıntılarını azaltmak ve ihtiyaçlarını gidermek için bir fırsat olmuştu. Velhasıl öyle de oldu, birbirlerine destek oldular, acılarını unuttular. Sevde (Radiyallahu Anha) hiçbir zaman Hatice validemizin yerini tutma iddiasında değildi. O, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in evine gönlü alınmak ve aynı zamanda amcaoğlu olan kocası Sekran (Radiyallahu Anh)’ın ölümü dolayısıyla taziye edilmek için girmişti.

Ama bu ona dokunmadı. Sevgili eşinin onu bu mevkiye yükseltmesi, dul ve yaşlı bir kadın iken ‘Mü’minlerin Annesi’ yapması yeter de artardı bile. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in evinde bir yerinin olmasına, onun kızlarına analık yapıp eşinin zaten ağır olan yükünü birazcık olsun hafifletebilmesine dünden razıydı.

Sevde (Radiyallahu Anha) çok ibadet eden, zahide ve takvalı bir kadındı. Aişe (Radiyallahu Anha) onun hakkında şöyle demiştir:

“Sevde binti Zem’a kadar bedenine sahip olmak istediğim başka bir kadın yoktur. Ancak kendisinde hiddet bulunan bir kadındı.”

Müslim 1463/47

Sevde binti Zem’a (Radiyallahu Anha) yaşlandığında Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’nin, diğer eşlerine gösterdiği ilgi ve sevgiyi ona gösterememe korkusu sebebiyle kendisini boşamak istediğini anlayınca kendi nöbetini Aişe (Radiyallahu Anha)’ya tahsis etmiş ve:

“Ya Rasulallah! Ben senden hakkım olan nöbet günümü Aişe’ye hibe ettim beni boşama ve nikahında tut. Vallahi benim bir kocaya ihtiyacım ve hırsım yok. Ancak kıyamet gününde Allah’ın beni senin hanımın olarak diriltmesini istiyorum” demişti.

Bunun üzerine:

“Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse aralarında sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh daha hayırlıdır.” Nisa 128. mealindeki ayet indirildi.

Tirmizi 3230, Müslim 1463/47, El-İsabe 8/117

Sevde (Radiyallahu Anha), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber Veda Haccı’nda bulundu. Kendisi iri yapılı, ağır hareket eden bir kadın olduğu için bayram günü sabahı insanların izdihamından önce kendisinin Müzdelife’den Mina’ya gitmesi için izin istedi ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ona izin verdi. Böylece bu durum zayıf kimselerin Mina’ya erken dönmelerine ruhsat oldu.

Buhari 1600, Müslim 1290/293

Sevde (Radiyallahu Anha) bu haccından sonra da, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:

“Artık bu, hasırların ortaya çıkışının sonudur” sözünü, ihtiyaç olmadıkça evinden dışarı çıkmaması gerektiği şeklinde değerlendirdi ve ortağı Zeynep binti Cahş (Radiyallahu Anha) ile birlikte hareket ederek bir daha haccetmedi.

Ebu Davud 1722, Münziri et-Terğib ve’t-Terhib 3/49

Sevde (Radiyallahu Anha) 5 hadis rivayet etmiştir. Kendisinden de Abdullah ibni Abbas ve Yahya bin Abdullah el-Ensari hadis rivayet etmiştir. İbnu’l-Cevzi’nin bildirdiğine göre hicri 54 senesinde, İbni Ebi Hayseme’ye göre de Ömer (Radiyallahu Anh)’ın hilafetinin son dönemlerinde vefat etmiştir.

Sevgili annelerimizden Sevde binti Zem’a (Radiyallahu Anha) Allah’a olan samimi kulluğunun ve İslam’a olan bağlılığının karşılığını, ömrünün yaşlı günlerinde, dünyada iken Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in nikahı altına girerek ve ‘Mü’minlerin Annesi’ sıfatını alarak mükafatlandırılan şerefli bir İslam kadınıdır.

Allah ona rahmet etsin ve onu ahiret hayatında da mükâfatlandırsın.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
3) Aişe binti Ebi Bekir es-Sıddik Radiyallahu Anha

Annesi Ümmü Ruman binti Amir’dir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in temiz eşlerinden birisidir. Hicretten 3 sene kadar önce 6 yaşında iken Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’le nikahlandı. Mekke’li müşrikler, bugünkülerin hilafına böyle bir evliliğe karşı çıkmamış ve hiçbir laf etmemişlerdir. Çünkü bu onların geleneklerine uygundu.

Bu tip evlilikler halen Afrika’nın birçok yerinde olduğu gibi Doğu Asya’da, hatta İspanya ve Portekiz gibi Avrupa ülkelerinde normal karşılanmaktadır. Hicretten hemen sonra da kendisi 9 yaşında iken buluğa erince zifaf gerçekleşti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile 10 yıl beraber yaşadı.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Aişe validemizi çok severdi. Amr bin As kendisine:

“Ya Rasulallah! İnsanların hangisi sana daha sevgilidir?” diye sorunca, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Aişe’dir”demişti.

Tirmizi 4134

Bir başka hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), İmran kızı Meryem ve Firavun’un hanımı Asiye’nin kemala erdiğini haber verdikten sonra Aişe’nin faziletine de değinmiş ve:

“Kadınlara karşı Aişe’nin fazileti, tirit yemeğinin diğer yemeklere karşı fazileti üstünlüğü gibidir” buyurmuştur.

Buhari 3538

Sahabiler, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e takdim edecekleri hediyeleri Aişe validemize olan muhabbetini bildikleri için onun nöbeti gününde getirmeyi tercih ederlerdi ki bununla Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in memnuniyetini talep ediyorlardı.

Müslim 2441/82

Bu durumdan şikayetlenen diğer validelerimiz önce Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kızı Fatıma (Radiyallahu Anha)’yı babasına, kendileri hakkında şefaatçi olarak gönderdiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Ey kızcağızım! Benim sevdiğimi sen sevmez misin? Öyle ise Aişe’yi sev!” diye mukabelede bulunmuş ve Fatıma bu işten vazgeçmişti. Mütakiben Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) bu durumu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e söylemiş, ilk iki seferde bundan yüz çevirip susan Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üçüncüsünde:

−“Ya Umme Seleme! Aişe hakkında beni üzme! Gerçek şu ki Aişe’den başka sizden hiç kimsenin yanında olduğum halde bana vahiy inmedi” demiştir.

Buhari 3541,Tirmizi 4128

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefatı ile neticelenen hastalığının ilk 5 gününde mu’tadı üzere hanımlarının nöbetlerine riayet etmiş, hastalığı şiddetlenince Aişe’nin yanında kalmak istediğine işaret ederek Aişe’nin nöbetinin gecikmesinden dolayı:

“Bugün kimin nöbetindeyim? Yarın kimin nöbetinde olacağım?” der, Aişe’nin nöbeti gelince bunu demez, sükut ederdi.

Buhari 3541

Cebrail (Aleyhisselam) nikahtan evvel Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e, üç gece rüyasında ipekli beyaz bir kumaş parçasında Aişe (Radiyallahu Anha)’nın resmini getirip:

−“Bu, senin dünyada ve ahirette hanımındır” demişti.

Müslim 2438/79, Tirmizi 4129

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun hücresinde ve başı onun kucağında olduğu halde vefat etmiş, onun hücresine defnedilmiştir.

Müslim 2444/85, Buhari 1312

Aişe validemiz iffetli, pak ve pakize bir hanımdı. Kendisine büyük bir iftira atılmış, Allah (Azze ve Celle) Müslümanların dilinde ve mihraplarında kıyamete kadar tilavet olunacak bir vahiy ile ona isnat edilenin iftira olduğunu beyan etmiştir. Cebrail (Aleyhisselam) Nebimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aracılığıyla ona selam vermiş, o da:

“Ve Aleyhisselam Ve Rahmetullah Ve Berekatuh” diyerek mukabelede bulunmuştur.

Buhari 2452, 3875, Müslim 2447/30

Bir sefer esnasında Aişe (Radiyallahu Anha)’nın gerdanlığı kayboldu. Bazı sahabiler onu aramaya yollandılar. Bulundukları bölgede su olmadığı için namazı abdestsiz olarak kıldılar ve bu durumu dönüşte Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e arz ettiler. Bu vak’a üzerine teyemmüm ayeti nazil oldu. Bu sebeple gerdanlığı aramaya gidenlerden Usayd bin Hudayr (Radiyallahu Anh) Aişe validemize hitaben:

“Allah seni hayırla mükafatlandırsın. Vallahi senin başına hiçbir iş gelmez ki, Allah onda senin için de, Müslümanlar için de bir hayır bulundurmasın” dedi.

Buhari 3540

Aişe validemizin en belirgin özelliklerinden birisi de çok kıskanç oluşu ve bu özelliğini hep diri tutmasıydı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gece Aişe (Radiyallahu Anha)’nın hücresindeyken dışarı çıktı. Bunu farkeden validemiz kıskançlık duydu. Sevgili eşi biraz sonra dönünce onun kıskanmakta olduğunu hissetti ve:

−“Neyin var ya Aişe? Kıskandın mı?” diye sordu.

Aişe (Radiyallahu Anha)’da:

−Bana ne olmuş ki? Benim gibisi senin gibisini kıskanmaz mı? diye karşılık vererek bunu ikrar etmiştir.

Müslim 2815/70

Bazen kızdırıcı ve huzursuzluk verici gibi görünen onun bu kıskançlığı, yeryüzünde bir eşi daha olmayan erkeğine karşı duyduğu derin sevgisinin görüntüsünden, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e olan bağlılığının delilinden ve onu kendisine bağlama çabasından başka bir şey değildir. Bu da normaldir çünkü onun eşini kendileriyle paylaştığı sekiz ortağı vardı. Malumdur ki, bu kıskançlık fıtrat gereği bütün hanımlarda vardır.

Aişe validemizde diğerlerinden daha fazla olma sebebi de herhalde onun, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile bakire olarak evlenen tek hanım olmasıdır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) diğer hanımlarının ya ikinci ya da üçüncü eşleriydi, ancak Aişe’nin hayatına girmiş ilk ve tek erkekti.

Değerlendirme yapılırken bunun gözardı edilmemesi gerektiği gibi ondaki bu kıskançlığın yok kabul edilmemesi de gerekir. Bu sebeple, Aişe gibi ümmetin en üstün simalarından birinin, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gibi yeryüzüne bir benzeri gelmemiş erkeğini kıskanmaması mümkün mü? İşte, fıtri olan bu kıskançlık neticesinde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımları iki guruba ayrılmışlardı:

Bir fırkada Aişe’nin liderliğinde Hafsa, Safiyye ve Sevde, diğer fırkada da Ümmü Seleme’nin liderliğinde Rasullullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diğer eşleri bulunuyordu. Allah hepsinden razı olsun.

Buhari 2377

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımları arasında onun kadar bilgili bir hanım daha yoktur.

Bu hususta İmam Zühri şöyle demiştir:

“Aişe’nin ilmi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diğer hanımlarının ilminden daha üstün gelir.”

Bunun birkaç sebebi vardır:

1) Vahyin Medine’deki nüzulü zamanlarında hemen hemen sürekli sevgili eşinin yanında bulunması. Biliyoruz ki şeri hükümlerin birçoğu Medine’de inmişti.

2) Arap edebiyatına, cahiliye devrini yaşamış Arap şairlerinin şiirlerinin çoğuna, Arapların tarihi durumlarına ve geçirdikleri tehlike ve kazandıkları zaferlere vakıf olması.

3) En mümtaz özelliği ise keskin zekası, ince anlayışlılığı, liderliğe uygun yapısı ve bunlar neticesinde olarak da ilmi kudretinin üstünlüğüdür.

El-İsabe 8/140, El-İstiab 4/1883

Bu özelliklerinin ürünü olarak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den çok hadis ezberledi ve onları fıkhetti. Kendisinden 74 tanesi Buhari ve Müslim’de ittifaken olmak üzere 2210 hadis rivayet edilmiştir.

Cevamiu’s-Sire 257

Bu hadislerin çoğunun Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ev haline ve diğer sahabilerin kendisinin yanında olmadığı anlara taalluk ettiği düşünülürse Aişe validemizin dine olan katkısının büyüklüğü anlaşılır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra sahabilerin müşkül meseleleri kendisine arz edilirdi.

Bu hususta Ebu Musa (Radiyallahu Anh) şöyle demektedir:

“Biz Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabı hangi hadiste müşkül kalmış ve Aişe’ye sormuşsak behemehal onda o hadise dair bir malumat bulmuşuzdur.”

Tirmizi 4132, El-İsabe 8/140

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in irtihalini müteakip yarım asır yaşadığı ve bir fetva mercii durumunda olduğu için şeri hükümlerin dörtte birinin ondan alındığı söylenmiştir. Ata bin Ebi Rabah:

“Aişe kuvvetli bir fıkıhçı, üstün bir alim, Müslümanlar hakkında rey ve içtihadında en güzel isabet eden bir simadır” der. Urve de:

“Helal-haram, fıkıh, tıp, şiir ve eyyamı Arap tarihi konularında Aişe’den daha bilgili bir kimse görmedim” demiştir.

El-İsabe 8/140

Aişe (Radiyallahu Anha) validemizin ilminden istifade edenlerin sayısı 211 civarındadır ki bunların içinde İbni Abbas (Radiyallahu Anhuma)’nın da olduğu sahabeden bir cemaat, tabiinden Mesruk, Said bin Müseyyeb, Urve, Kasım, Şa’bi, Ata bin Ebi Rabah, İbni Ebi Müleyke, Mücahid, İkrime, İbni Ömer’in azatlısı Nafi ve başka birçok kimse vardır. İmam Zühri:

“Aişe (Radiyallahu Anha) insanların en alimi idi. Büyük sahabiler bile ona ilmi konularda başvururlardı.” demektedir.

Tabakat 2/125

Aişe (Radiyallahu Anha) çok ibadet eder, yetim çocukları büyütür, okutur ve sonra da evlendirirdi. Çokça sadaka vermeyi severdi. Eline geçeni biriktirir, bunları muhtaç ve yoksullara paylaştırırdı. Hişam bin Urve, Aişe (Radiyallahu Anha)’nın yetmiş bin dirhemi birden tasadduk edip kendisine bir şey bırakmadığını anlatmıştır.

Tabakat 8/45

Halkın yardımına koşmayı, dertlilerin dertlerine derman olmayı ve insanlara faydalı olmayı büyük faziletlerden sayardı. Cemel Vak’asındaki hatası ise büyüktü. Bu olay hakkında şöyle demiştir:

“Aslında benim yerimin, insanlar arasında bir ara bulucu olması kastedilmişti. İnsanlar arasında bir savaş çıkacağını hesap edemedim. Bunu bilseydim o yerde asla durmazdım.”

Meğazi’z-Zühri 154

Bu sebeple çok acı çekti ve olayın kahramanı olmaktan dolayı çok pişmanlık duydu. Hatta “Ey Nebi’nin hanımları! Evlerinizde oturun...” ayetini okuduğunda başörtüsü ıslanıncaya kadar ağlardı.

Siyeru A’lami’n-Nübela 2/177, Tabakat 8/56

Bu hatasını telafi etmek maksadıyla çokça hayır yapmaya özen göstermiştir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bakire olarak evlendiği tek ve en sevgili eşi olan, Aişe (Radiyallahu Anha) hicretin 57. veya 58. yılında Muaviye’nin hilafeti döneminde, Ramazan ayının 17. gecesi 65 yaşı civarında iken Medine’de vefat etmiş, cenaze namazını Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) kıldırmış ve Cennetu’l-Baki kabristanına defnedilmiştir.

Allah ondan razı olsun.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
4) Hafsa binti Ömer bin el-Hattab Radiyallahu Anha

Mü’minlerin Emiri Ömer (Radiyallahu Anh)’ın kızı olan Hafsa (Radiyallahu Anha) Abdullah bin Ömer’in ana baba bir kardeşi olup onun ablasıydı. Hafsa (Radiyallahu Anha)’nın doğumunun nübüvetten yaklaşık 5 yıl önce olduğu rivayet edilmiştir. Önce, Müslüman olup Habeşistan’a, oradan da Medine’ye hicret eden Huneys bin Huzafe es-Sehmi ile evlenmiş ve kocasıyla beraber her iki hicrette de bulunmuştu.

Huneys (Radiyallahu Anh)’ın Bedir’de aldığı bir yara neticesinde vefat etmesiyle 18 yaşında iken dul kaldı. Hicretten yaklaşık 30 ay kadar sonra da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından nikahlanarak bir kadın için olabilecek en büyük şerefe, Allah’ın en sevgili kulunun hanımı ve ‘Mü’minlerin Annesi’ olma şerefine erdi.

Bu evlilik olayı şöyle olmuştu. Hafsa (Radiyallahu Anha) dul kalınca babası Ömer (Radiyallahu Anh) arkadaşı Osman (Radiyallahu Anh)’a Hafsa’yı teklif etti. Osman (Radiyallahu Anh) düşünmek için zaman istedi ve birkaç gün sonra ihtiyacı olmadığını belirterek reddetti. Bunun üzerine Ömer (Radiyallahu Anh), Hafsa’yı diğer arkadaşı Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’a teklif etti. Ebu Bekir bu teklife susarak bir şey söylemedi.

Ömer (Radiyallahu Anh) bu sükutundan dolayı, ona Osman (Radiyallahu Anh)’dan daha çok gücenmişti. Birkaç gün sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hafsa’ya talip oldu. Ömer (Radiyallahu Anh)’da kızını ona nikahladı. Bu nikahtan hemen sonra Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) Ömer (Radiyallahu Anh) ile karşılaştığında şunları söyledi:

“Sanıyorum ki Hafsa’yı bana teklif ettiğinde sana cevap vermediğim için bana darıldın. Teklifini kabul etmeme mani olan tek şey, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Hafsa’yı zikretmesini bilmemdi ve ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sırrını açıklayacak değildim. Şayet Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hafsa ile evlenmekten vazgeçseydi, ben teklifini kabul eder ve onunla evlenirdim.”

Buhari 5213

Bu hadiste birçok hüküm ve hikmet bulunmaktadır. Bunlardan birisi sırrı gizlemenin faziletine dairdir. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kendisine verdiği bir sırrı, arkadaşının kendisini kınamasını bile göze alarak açıklamamış ancak, o sır olmaktan çıkınca durumu izah edip özür beyan ederek arkadaşının gönlünü almıştır.

Hadisten çıkarılan diğer ve belki de en önemli hüküm de, kişinin kızını evlenmesi için hayırlı gördüğü salih insanlara teklif etmesinin caizliğidir.

Böyle bir şey her ne kadar içinde yaşadığımız bu dönemde bize yanlışmış gibi gelse de böylesi bir konuda utanma, sıkılma ve benzeri duyguların yeri yoktur. Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:

“Dinini ve ahlakını beğendiğiniz bir kimse sizden bir kadına talip olursa onu evlendirin. Yoksa yeryüzünde fitneler ve çok büyük fesat olacaktır.”

Tirmizi 1090, İbni Mace 1967

Günümüzde, insanların dini ve ahlakından önce, maddi imkanı ile toplumdaki mevkii ve konumunun araştırılıp ehemmiyet verilmesi sebebiyle evliliklerin büyük çoğunluğu ya boşanmalarla neticelenmekte ya da huzursuzluklarla devam etmektedir. İşi olmadığı veya istenen eşyaları alamadığı için evlenemeyen nice gençlerimiz ise dinen yasaklanmış haramların hemen her çeşidini işleyerek eşya düzmeye gayret etmektedir.

Ellerimizle ektiğimizin karşılığının bundan daha farklı olması beklenemez. Bu fitnelerle yüz yüze gelmek istemiyorsak maddiyatı ön planda tutmadan evlatlarımızı dindar olan, kendilerine denk kişilerle evlendirmemiz gerekir. Çünkü Allah-u Teâlâ yeryüzündeki tüm canlıların rızkını sadece kendi üzerine almıştır. Hud 6 Geriye, onların sebeplere yapışıp takvaya sarılmaları ve kanaatkar olmaları kalır.

Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Kadın dört şeyden dolayı nikahlanır:

1) Malı için,

2) Soyu için,

3) Güzelliği için ve

4) Dini için. Sen dindar olanı ele geçirmeye bak, teribet yedak.”

Teribet yedak: Kelimesi Arapların manasını kast etmedikleri teşvik sadedinde kullandıkları bir ifadedir. Anlamı ise elin fakir olsun demektir.

Buhari 5183, Müslim 1466/53

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Allah herhangi bir kimseyi saliha bir eş ile rızıklandırmışsa şüphesiz ki dininin yarısını yaşamak üzere ona yardım etmiştir. Diğer yarısı için de Allah’tan korksun, takvaya sarılsın.”

Taberani Mucemu’l-Evsad 976, Hakim 2/161

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hafsa (Radiyallahu Anha)’yı bir talakla boşamış, akabinde Cebrail (Aleyhisselam)’ın kendisine gelerek:

“Hafsa’ya dön! Zira o çok oruç tutar, çok namaz kılar. Ve o muhakkak cennette de senin hanımındır” demesi üzerine hanımına geri dönmüştür.

Ebu Davud 2283, Heysemi 9/244

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ölümünden sonra Kur’an hafızı sahabilerin şehit olmaları sebebiyle Kur’an’ın muhafazası gayesiyle Ömer (Radiyallahu Anh)’ın teklifiyle Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) tarafından Zeyd bin Sabit (Radiyallahu Anh)’e toplatılıp cem edilerek tek bir mushaf haline getirilen Kur’an’ı Kerim’i muhafaza görevi Hafsa (Radiyallahu Anha)’ya verilmişti.

Osman (Radiyallahu Anh) döneminde İslam’ın birçok beldeye yayılması neticesinde kıraat hususunda hata derecesinde ihtilaflar ortaya çıkınca Osman (Radiyallahu Anh) Kur’an’ın bir nüshasının çıkartılması için Zeyd bin Sabit, Abdullah bin Zübeyr, Said bin As ve Abdullah bin Haris bin Hişam’dan oluşan heyeti görevlendirdi. Bu arada Hafsa’dan da ondaki nüshayı geri iade etmek üzere istedi.

Neticede mushaflar halinde ortaya koyma işi bitti ve Osman (Radiyallahu Anh) her beldeye bir mushaf göndererek bunun dışında kalan her sahife ve mushafın yakılmasını emretti.

Mü’minlerin Annesi Hafsa (Radiyallahu Anha)’dan 60 hadis rivayet edilmiştir. Kendisinden de kardeşi Abdullah ibni Ömer, Harise bin Vehb, Şüteyr bin Şekel, Muttalip bin Ebi Vedea, Abdullah bin Safvan el-Cühmi ve bir gurup Müslüman hadis rivayet etmiştir.

Hafsa (Radiyallahu Anha) Cemel Vak’ası esnasında Aişe validemizin tarafında olmayı isteyerek Basra’ya gitmeye niyet ettiyse de kardeşi Abdullah ibni Ömer’in müdahalesiyle Medine’de kalmıştır.

Mü’minlerin Annesi ve yeryüzündeki tek mushaf halinde bulunan Allah’ın Kelamı’nın muhafızı olan Hafsa binti Ömer (Radiyallahu Anha) Afrika’nın fethedildiği hicri 41 yılında vefat etmiş ve Cennetu’l-Baki’deki ortaklarının yanına defnedilmiştir.

Allah ondan razı olsun.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
5) Zeynep binti Huzeyme Radiyallahu Anha

Babası Huzeyme bin Haris el-Hilali’dir. Kocasıyla beraber ilk Müslüman olanlardan idi. Müşriklerin işkencelerine maruz kalıp Medine’ye hicret ettiler. Kocası, tercih edilen görüşe göre Tufeyl bin Haris bin Abdülmuttalip’tir.

Tufeyl (Radiyallahu Anh), bir rivayete göre Bedir savaşında, diğer bir rivayete göre de Uhud savaşında şehit olunca Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Zeynep (Radiyallahu Anha)’ya evlenme istediğini iletti ve onula evlendi. Bu olay Hafsa (Radiyallahu Anha)’nın, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in evine gelişinden kısa bir süre sonra, hicretin otuz birinci ayında oldu.

Zeynep (Radiyallahu Anha), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in evinde çok az kalmıştır. Bu sebeple siyer yazarları ve tarihçiler onun hakkında doyurucu ve kesinlik taşıyan bilgiler verememekte. Verdikleri bilgilerin birçoğu ihtilaflarla nakledilmektedir.

Babası yönünden soy bilgileri ittifakla nakledilmekte ancak, annesi yönüyle soy bilgilerinde, nasıl dul kaldığı, kocasının akıbeti ve eş olarak geldiği bu şerefli evde ne kadar kaldığı hususlarında ihtilaflar vardır.

Zeynep validemiz hakkındaki tüm bu ihtilaflı bilgilerle beraber ittifakla gelen bir bilgi vardır ki, o da merhametli ve yufka yürekli olduğundan, fakirlerle ilgilenmesi, onlara iyilik ve ikramda bulunmasıdır. Bu sebeple ‘Ümmü’l-Mesakin yani Yoksulların Annesi’ diye isimlendirilmişti.

Siretu İbni Hişam 4/400

Yoksullara yemek yedirir ve sadaka verirdi. Zeynep (Radiyallahu Anha)’nın evi Hafsa (Radiyallahu Anha)’nın evine bitişikti. Ne var ki Zeynep (Radiyallahu Anha) bu evde ancak birkaç ay kalabildi. Hicretten otuz dokuz ay sonra Rebiulahir ayının sonunda otuz yaşındayken vefat etti.

Cenaze namazını Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kıldırdı ve onu Baki mezarlığına defnetti. Böylece Zeynep (Radiyallahu Anha), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken Medine’de vefat eden ve Cennetu’l-Baki mezarlığına defnedilen ilk validemiz olmuştur.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eşlerinden Meymune (Radiyallahu Anha)’nın anne bir kız kardeşi olan Zeynep validemizin Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in evinde kısa bir süre kalmıştır. Ancak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diğer hanımları ile uğraşmaktan el çekip yoksulların dertleriyle dertlenerek Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e eş ve mü’minlere anne olma şerefine ulaşmıştır.

Allah ondan razı olsun.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
6) Ümmü Seleme Radiyallahu Anha

Adı Hind binti Ebi Ümeyyetü’l-Mahzumiyye’dir. Allah’ın kılıcı Halid bin Velid (Radiyallahu Anh)’ın amcasının kızıdır. Kadınların en güzellerinden ve en soylularından olduğu kadar hicaplı ve pak bir hanımefendiydi. Babası ise Zadu’r-Rakb yani yol azığı lakaplı Sehl bin Mugire’dir ki, Kureyş’in sayılı cömertlerindendir.

Yolculuğa çıkarken yol arkadaşları için de fazlasıyla azık bulundurduğu için bu lakapla anılmaktaydı. İlk kocası, amcasının oğlu ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sütkardeşi olan Ebu Seleme Abdullah bin Abdilesed el-Mahzumi (Radiyallahu Anh)’dır. Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe hem Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i, hem de Ebu Seleme’yi emzirmişti.

Buhari 5214

Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) kocası ile beraber Habeşistan’a hicret eden ilk Müslümanlardandır. Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh)’ın Müslüman oluşuyla Mekke’deki Müslümanların dinlerini izhar etmeye ve Ka’be’de açıktan ibadet etmeye başladıklarını öğrenince Mekke’ye geri döndüler.

Ancak dönüşte müşriklerin düşmanlıklarını iyice artırmaları neticesinde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in izniyle, dinlerini kurtarabilmek için mallarını ve yurtlarını bir kere daha terk ederek ikinci kez Habeşistan’a hicret edip huzur ve güvene kavuştular.

Bir müddet sonra Medine’deki Evs ve Hazrec kabilelerinin Akabe’de, kendi eş ve çocuklarını korudukları gibi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i koruyacaklarına dair yaptıkları biatı haber aldılar ve bir kısım Muhacir ile Ebu Seleme ve ailesi Mekke’ye tekrar döndüler. Ne yazık ki bu dönüşlerinde de aradıklarını bulamadılar. Çünkü müşriklerin baskı ve zulümleri had safhaya çıkmıştı.

Müslümanlar için yeni bir hicret arayışından başka çıkar yol olmadığı anlaşılınca Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den izin istediler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sefer beklenenin aksine hicret yurdu olarak Habeşistan’ı değil komşu belde Medine’yi gösterdi.

Ebu Seleme (Radiyallahu Anh) hanımı tarafının engellemeleri sebebiyle eşi ve oğlu Seleme’yi Mekke’ye bırakarak Medine’ye yalnız başına gitti ve oraya giden ilk muhacir oldu. Bir yıla yakın bir süre sonra da kavminin insafa gelmesiyle rahatlayan Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha), deveye binip oğlunu da yanına alarak Medine’ye doğru yola çıktı. Yolda kendisine rastlayıp durumunu öğrenen Osman bin Talha’nın nezaretinde Kuba’ya kadar geldi ve o da eşi gibi muhacire olarak Mekke’den Medine’ye gelen ilk deve yolcusu oldu.

Tirmizi 3210

Onun ardından guruplar halinde diğer muhacirler geldi ve sonunda da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın hicreti gerçekleşti. Burada Bedir ve Uhud gazvelerine katılan Ebu Seleme (Radiyallahu Anh) Uhud’da aldığı bir yaranın daha sonra tekrar açılmasıyla vefat etti. Eşinin vefatı üzerine Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in tavsiyesine uyarak:

إِناَّ لِلهِ وَإِناَّ إِلَيهِ رَاجِعُون

“Muhakkak ki biz Allah’ınız ve O’ na dönücüleriz.” ayetini okudu ve:

اللَّهُمَّ أَجِرْنِي فِي مُصِيبَتِي وَأَخْلِفْ لِي خَيْرًا مِنْها

“Allah’ım! Musibetimde beni ecirlendir ve bana bundan daha hayırlısını ver” diye dua etti. Bir müddet sonra Allah-u Teâlâ, duasına icabeten ona Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i eş olarak ihsan etti.

Müslim 918/3

Bu olay hicretin 4. yılı Şevval ayında vuku buldu ve bu evlilik Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatına kadar yedi yıl civarında sürdü.

Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha):

“Erkekler savaşıyor da kadınlar savaşmıyor. Hem biz mirastan da yarım hisse alıyoruz” dediğinde Allah-u Teâlâ:

“Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri temenni etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri vardır, kadınların da kazandıklarından nasipleri vardır. Allah’tan lütfunu isteyin.” Nisa 32. ayetini indirdi.

Tirmizi 3210

Yine Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha):

“Ya Rasulallah! Hicret hususunda Allah’ın kadınlardan bahsettiğini duymuyorum” deyince Allah (Azze ve Celle):

“Erkek olsun, kadın olsun çalışan hiç kimsenin yaptığını zayi etmem. Bazınız bazınızdansınız. Onlar ki; hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler. Andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükafat Allah katındandır. Sevabın güzeli Allah katındadır.” Al-i İmran 195. ayetini indirdi.

Tirmizi 3211

Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) hicretin 6. yılında umre yapmak için Mekke’ye hareket eden Müslümanlarla beraber Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında bulunuyordu.

Bu seferde müşrik Kureyşliler, onların Mekke’ye girmelerine izin vermediler ve sonunda Hudeybiye anlaşması yapıldı. Bu olayda Ümmü Seleme’nin İslam tarihi açısından çok önemli bir rolü olmuştur.

Hudeybiye anlaşmasının şartları sahabeye ağır gelmişti. Görünüşe göre bu bir zafer değil, müşriklere boyun eğiş idi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) anlaşmanın yazım ve imzasını bitirdiğinde sahabesine:

“Haydi, artık kalkın, kurbanlarınızı kesip başlarınızı tıraş edin” buyurdu.

Sahabeden bir kişi bile kalkmadı. Hatta Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu emrini üç kere tekrarladı.

Buna rağmen kimse kalkmayınca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in üzgün ve kızgın olarak zevcesi Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha)’nın yanına girdi ve sahabilerinden gördüğü kayıtsızlığı ona anlattı.

Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha):

−“Ey Allah’ın Nebisi! Sen bu emri yerine getirmek istiyorsan şimdi dışarı çık, kimseyle bir kelime konuşmadan kurbanlığını kes ve berberini çağırarak başını tıraş ettir” dedi.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun görüşüne uyarak çadırından çıktı, kurbanını kesti ve tıraş oldu. Sahabiler de onu bu halde görünce hemen kalkarak kurbanlarını kesmeye ve tıraş olmaya başladılar.

Buhari 2570

Müslümanlar bir an hislerine mağlup olmuş ve Nebilerinin sözünü dinlememişler ancak gerçeği çabuk görerek hatalarından dönmüş ve Allah’a tevbe etmişlerdir. Nitekim Ömer (Radiyallahu Anh) o olaylar esnasındaki tepkisinden dolayı kefaret olarak birçok iyilikler yaptığını haber vermektedir.

Buhari 2569

Aslında Hudeybiye’de yapılan bu anlaşma, Allah ve Rasulü’nün haber verdiği gibi önceki fetihlerin hepsinden daha büyük bir fetihtir. Çünkü Hudeybiye’den sonra, Allah’ın dinine, daha önce girenlerden çok daha fazlası girmiştir.

Buhari 2973, Müslim 1785/94

Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) Hayber Seferi’nde, Mekke’nin fethinde, Taif Muhasarası’nda, Hevazin ve Sakif gazalarında Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanındaydı. Hicretin 10. yılında da Onunla beraber Veda Haccı’nda bulundu.

Kadın sahabilerin fakihlerinden olan Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha)’nın parlak bir zekası ve isabetli görüşleri vardı. Kendisinden 378 hadis rivayet edilmiş olup bunlardan 13’ünü Buhari ve Müslim ittifaken, 3’ünü Buhari ve 13’ünü de Müslim münferiden rivayet etmişlerdir.

Ravileri ise, çocukları Ömer ve Zeynep ile Said bin Müseyyeb, Şakik bin Mesleme, Esved bin Yezid, Şa’bi, Ebu Salih Semman, Mücahid, Nafi bin Cübeyr bin Mut’im, kölesi Nafi, İbni Ömer’in azatlısı Nafi, Ata bin Ebi Rabah, İbni Ebi Müleyke gibi meşhur şahsiyetlerdir.

Ebu Seleme (Radiyallahu Anha)’dan olma Seleme, Ömer, Dürre ve Zeynep isimli dört çocuğu da sahabe olan Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) en yüksek şereflerden bir kısmını elde etmiş olarak hicri 62. senesinde doksan yaşındayken Medine’de vefat etmiş ve Cennetu’l-Baki’ye defnedilmiştir. Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eşlerinden ilk vefat edeni Hatice (Radiyallahu Anha) olduğu gibi son vefat edeni de Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha)’dır.

Heysemi 9/247

Allah ondan razı olsun.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
7) Zeynep binti Cahş Radiyallahu Anha

Babası Cahş bin Riab el-Esedi, annesi ise Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in halası olan Ümeyye binti Abdulmuttalip’tir. Müstehaze olması sebebiyle istihaze ile ilgili birçok hükmün hakkında nas olarak geldiği Hamne binti Cahş (Radiyallahu Anha)’ın kız kardeşidir. İlk muhacirlerdendir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu azatlısı Zeyd bin Harise (Radiyallahu Anh) ile evlendirmişti. Bilindiği gibi Zeyd, Hatice validemizin kölesi iken onu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e hediye etmişti.

Zeyd’in babası Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den oğlunu fidye karşılığı serbest bırakıp kendileriyle göndermesini isteyince Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Zeyd’i azat etmiş ve dilerse babasıyla gidebileceği, dilerse de kendisiyle beraber kalabileceği hususunda serbest bırakmıştı. Zeyd (Radiyallahu Anh) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile kalmayı tercih edip babasına:

“Ben bu zattan öyle şeyler gördüm ki, ondan ayrılmam mümkün değildir” demişti.

Bunun üzerine Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun elini tutarak Kureyşlilerden bir topluluğun yanında Zeyd’in miras alıcı ve verici olarak evlatlığı olduğunu ilan etti. Bundan sonra Zeyd (Radiyallahu Anh) ‘Zeyd bin Muhammed Muhammed’in oğlu Zeyd’ diye çağrılmaya başlamıştı ki, “Onları babalarının adları ile çağırın. Bu, Allah katında daha adildir...” Ahzab 5. mealindeki ayet indi.

Tirmizi 3424

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ısrarıyla gerçekleşen bu evlilik her iki tarafı da pek mutlu etmedi. Zeynep (Radiyallahu Anha), kendisi Arapların en üstün kavimlerinden birinden olması sebebiyle bir azatlı ile evliliğini içine sindiremiyor ve kocasına sıkıntı veriyordu. Bundan dolayı Zeyd (Radiyallahu Anh) birkaç kez hanımını Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e şikayet etmiş ve boşanma isteğini bildirmişse de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her seferinde:

“Allah’tan kork ve hanımını elinde tut” buyurmuştu.

Tirmizi 3429

Neticede Zeyd, Zeynep’i boşayınca Allah-u Teâlâ şu ayeti indirdi:

“Hani Allah’ın nimet verdiği ve senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye ‘Eşini yanında tut, Allah’tan kork!’ diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi insanlardan çekinerek gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki, evlatlıkları karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (onlarla evlilik hususunda) mü’minlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri (böylece) yerine getirilmiştir.” Ahzab 37

Buhari 4669, Tirmizi 3429

Bu ayette geçen Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in gizlediği şey, Allah’ın kendisine, Zeynep (Radiyallahu Anha)’yı nikahlayacağını haber vermesidir. Gizleme sebebi ise, insanların:

‘Oğlunun hanımıyla evlendi’ demeleri endişesidir. Allah-u Teâlâ bu olayla, evlat ile evlatlığın aynı konumda olamayacağını en beliğ bir şekilde ifade etmiş ve evlatlığın boşadığı hanımla evliliğe ruhsat vermiştir. Aişe (Radiyallahu Anha) bu ayet hakkında şöyle söylerdi:

“Eğer Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Allah’ın Kitabı’ndan bir şey gizleseydi bu ayeti gizlerdi.”

Tirmizi 3423

Bu ayetin inişini müteakiben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Zeynep’e bir haberci göndererek durumdan haberdar etmek istedi. Haberi alan validemizin ilk işi Rabbi ile istihare yapmak olmuştur.

İstihare: Müslümanın bir karar almadan veya bir işe girişmeden önce Rabbinden kendisi hakkında hayırlısını istemesidir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bize öğrettiğine göre bu, bazılarının neye dayanarak yaptıklarını kendilerinin de bilmediği uykuya yatarak ve rüyada çeşitli renkler görerek yorum yapmak şeklinde değildir.

İstihare, iki rek’at nafile namaz kılınarak ve bunun neticesinde kalbin herhangi bir karara meyletmesi şekinde yapılır. Bu namazın şekli ve yapılacak dua için hadis kitaplarının ilgili yerlerine başvurulabilir.

Buhari 1109, Ebu Davud 1538, Nesei 3239, İbni Mace 1383

Ancak Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kur’ani hüküm gereği izin almaya lüzum görmeksizin Zeynep validemizin yanına girmiştir.

Müslim 1428/89, Nesei 3237

Zeynep, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e şöyle derdi:

“Ben sana üç şeyle işve ve naz ediyorum ki diğer hanımlarından hiçbirisi sana bunlarla naz edemez:

1) Benim dedem ve senin deden aynıdır.

2) Beni sana Allah nikahladı.

3) Beni nikahlamana aracı Cibril (Aleyhisselam)’dır.

Hadislerle Kur’an’ı Kerim Tefsiri 12/6546

Enes (Radiyallahu Anh)’ın bildirdiğine göre Zeynep binti Cahş (Radiyallahu Anha), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diğer hanımlarına karşı da övünür ve şöyle derdi:

“Sizleri velileriniz evlendirdi. Halbuki beni yedi kat semanın üstünden Allah-u Teâlâ evlendirdi.”

Buhari 7290, Tirmizi 3427

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Zeynep ile evliliği hicri 5. yılın Zilkade ayında gerçekleşmiştir. Yine, davet edilmedikçe Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in evine girilmemesini, yemek yendikten sonra lafı uzatıp gereksiz yere kalmamayı, hanımlarından bir şey istendiğinde perde arkasından istemeyi ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra hanımlarıyla evlenmenin yasaklığını içeren ayetde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Zeynep validemizle zifafa girmesi dönemlerinde indirilmiştir.

Tirmizi 3434, Buhari 7291, Nesei 3238

Böylece bu günden itibaren Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımlarına da, bütün mü’min kadınlara da şerefi korumanın azizliğin işareti ve düşüklükten kurtulmanın teminatı olan hicap yani tesettür farz kılındı.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) İslam’a uygun olmayan veya çirkin olan isimleri değiştirirdi. Nitekim Zeynep validemizin ismi Berre iken onun ismini Zeynep olarak değiştirmiştir.

Müslim 2142/18

Zeynep validemiz saliha bir kadındı. Çok oruç tutar, çok namaz kılardı. Birgün Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescide girince mescidin iki sütununa bağlanmış bir ip gördü de:

−“Bu nedir?” diye sordu.

Sahabeler:

−“Bu Zeynep’in ipidir. Namaz kılar, yorulduğunda veya gevşeklik hissettiğinde ona tutunur” dediler.

Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“O ipi çözün. Sizden biriniz zinde olduğunda (nafile) namaz kılsın, yorulduğu veya gevşeklik hissettiğinde otursun” buyurdu.

Buhari 1101, Müslim 784/219

Aişe (Radiyallahu Anha) Zeynep’in hakkında:

“Dininde, Allah’a takvada, doğru sözlülükte, sılai rahimde, çok sadaka vermede ve Allah’a yaklaşmaya vesile olan her türlü hayır işlerinde nefsini alçaltmada Zeynep derecesinde şiddetli bir kadın görmedim” demektedir.

Müslim 2442/83

Zeynep (Radiyallahu Anha) cömertlik ve iyilik hususunda da kadınların önderlerindendi. Kendisi el sanatkârıydı. Deriyi tabaklar, diker ve Allah yolunda sadaka olarak verirdi.

Hakim 4/25

Bir defasında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hanımlarına hitaben:

“Sizin bana en çabuk kavuşacak olanınız, eli en uzun olanınızdır” buyurdu.

Aişe (Radiyallahu Anha) dedi ki:

“Bunun üzerine biz kadınlar hangimizin eli daha uzundur diye kollarımızı ölçerdik. Sevde eli en uzun olanımızdı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımı Zeynep binti Cahş vefat edinceye kadar böyle yapıp durduk. İşte o zaman Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in el uzunluğundan sadaka vermeyi kasdettiğini anladık.”

Müslim 2452/101, Buhari 1345, Hakim 4/25

Nitekim Heysemi’nin bildirdiğine göre, Heysem, bin Adiyy (Radiyallahu Anh)’den Taberani’nin rivayet ettiği bir hadiste şöyle rivayet edilmiştir:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımlarından kendisinden sonra ilk vefat eden Ömer (Radiyallahu Anh)’ın halifeliğinde ölen Zeynep binti Cahş (Radiyallahu Anha)’dır. En son vefat eden ise hicri 62. yılında Yezid bin Muaviye’nin döneminde ölen Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha)’dır.

Heysemi 9/247

Zeynep binti Cahş (Radiyallahu Anha), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Veda Haccı’nda bulunmuş ve Onun eşlerine hitaben söylediği:

“Artık bu, hasırların ortaya çıkışının sonudur” sözünden hareketle Sevde (Radiyallahu Anha) ile beraber hareket ederek bir daha haccetmemiştir.

Ebu Davud 1722, Et-Terğib ve’t-Terhib 3/49

Zeynep validemizden rivayet olunan 11 hadis vardır. Bunlardan 2’sini Buhari ve Müslim ittifaken rivayet etmişlerdir. Kendisinden de Muhammed bin Abdullah, Ümmü Habibe ve Zeynep binti Ebi Seleme rivayet etmiştir.

Allah-u Teâlâ’nın en sevgili kulu, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e, Kitabı’nın nassıyla yedi kat semanın üzerinden veli izni ve şahit olmaksızın nikahladığı Zeynep binti Cahş (Radiyallahu Anha) hicretin 20. yılında Ömer (Radiyallahu Anh)’ın hilafeti esnasında vefat etmiş, cenaze namazını Ömer (Radiyallahu Anh) kıldırmış ve Cennetu’l-Baki’ye defnedilmiştir.

Heysemi 2/248

Allah ondan razı olsun.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
8) Cüveyriye binti Haris Radiyallahu Anha

Cahiliye döneminde adı Berre idi. Babası Haris bin Ebi Dırar el-Mustaliki olup kavminin reisiydi. Mustalikoğulları büyük Huzaa kabilesinin bir koluydu. Bu kavim genelde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yakınlık ve sempati duyuyordu, ancak Müslümanlara karşı bir savaş hazırlığı içinde oldukları haberi geldi.

Yapılan tahkikat duyumların doğru olduğunu ortaya koyunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yedi yüz kişilik bir orduyla harekete geçti ve hicri 6. yılın Şaban ayının ikinci gecesi ani bir baskınla sahil boyundaki Fedid bölgesinde Müreysi denilen bir suyun etrafında toplanmış olan Mustalikoğulları kabilesinin bir kısmını öldürdü. Kalan kısmını da esir olarak ele geçirdi. Esirler arasında kabilenin reisi Haris’in kızı Berre de vardı. Bundan sonrasını Aişe validemizden dinleyelim:

“Haris’in kızı, Sabit bin Kays (Radiyallahu Anh)’ın veya onun amcaoğlunun hissesine düşmüş ve onunla arasında mükatebe ücret karşılığı azat edilme anlaşması yapmıştı. Kendisi göz alacak kadar güzel bir kadındı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den mükatebe akti için gerekli bedeli istemeye geldi.

Kapıda dikilince onu gördüm ve durumundan hoşlanmadım. Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in benim o kadında gördüğüm güzelliğini ve çekiciliğini göreceğini anladım. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e kendini tanıtarak durumunu anlattı ve mükatebe bedeli için yardım istedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Sana ondan daha hayırlısını söyleyeyim mi? Senin borcunu ödeyeyim ve seni nikahlayayım” buyurunca o da kabul etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), onu azat etti ve Müslüman olduktan sonra kendine nikahladı. Bu haber Müslümanlar arasında duyulunca ellerindeki Mustalikoğullarından ne kadar esir varsa ‘Bunlar Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in akrabalarıdır’ diyerek azat ettiler.

Kavminde Berre’den daha bereketli bir kadın görmedik. Çünkü onun sebebiyle Mustalikoğullarından 100 aile hürriyetine kavuştu.”

Ebu Davud 3931, Ahmed 6/277

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Berre’nin ismini Cüveyriye olarak değiştirdi. Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) itaat ve ibadet manasına gelen Berre’nin yanından çıktı denilmesini kerih görüyordu.

Müslim 2140/16

İmam Zehebi’nin Siyer’inde ve Hafız İbni Hacer’in el-İsabe’sinde belirttiklerine göre Cüveyriye’nin babası Haris de bu evlilikten bir müddet sonra Müslüman olmuştur.

Cüveyriye (Radiyallahu Anha) ibadete düşkün bir validemizdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir sabah, hanımı Cüveyriye henüz namaz kıldığı yerde bulunuyorken yanından dışarı çıktı. Sonra kuşluk vakti olunca geriye döndü ki, hanımı hala namaz kıldığı yerde bıraktığı gibi oturuyordu.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona şöyle buyurdu:

“Vallahi ben senden sonra şu dört kelimeyi üç kere söyledim ki, eğer bu kelimeler senin güne başladığından beri söylediklerinle tartılsaydı benim söylediklerim, senin söylediklerini tartardı.”

Onlar şunlardır:

سُبْحاَنَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ عَدَدَ خَلْقِهِ، وَرِضَا نَفْسِهِ، وَزِنَةَ عَرْشِهِ، وَمِدَادَ كَلِماَتِهِ

−“Allah’ı hamdiyle yarattıklarının sayısı, nefsinin zatının rızası, Arş’ının ağırlığı ve kelimelerinin çokluğu kadar tesbih ederim.”

Müslim 2726/79

Yine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir Cuma günü Cüveyriye (Radiyallahu Anha)’nın yanına girdiğinde onun oruçlu olduğunu öğrendi ve:

−“Dün oruç tuttun mu?” diye sordu.

Cüveyriye (Radiyallahu Anha):

−“Hayır!” dedi.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Yarın oruç tutmayı istiyor musun?” diye tekrar sordu.

Cüveyriye (Radiyallahu Anha):

−“Hayır!” dedi.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Öyleyse orucunu boz!” diye emretti.

Buhari 1851

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Biriniz Cuma’dan bir gün evvel yahut bir gün sonra oruç tutmadıkça sakın yalnız Cuma günü oruç tutmasın” buyurarak sırf Cuma günü orucundan nehyetti.

Buhari 1850

Cüveyriye (Radiyallahu Anha)’dan 7 hadis rivayet edilmiş olup kendisinden de İbni Abbas, Ubeyd bin Sebbak, Kureyb, Mücahid, Ebu Eyyub, Yahya bin Malik el-Ezdi ve başkaları hadis rivayet etmiştir.

Yaklaşık dört yıl Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e eşlik yapma şerefine ulaşan Mü’minlerin Annesi Cüveyriye (Radiyallahu Anha) hicretin 50. yılında 65 yaşında vefat etmiş. Cenaze namazını Mervan bin Hakem kıldırmış ve Cennetu’l-Baki’ye defnedilmiştir.

Allah ondan razı olsun.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
9) Ümmü Habibe Radiyallahu Anha

Arap örf ve adetlerine göre ilk çocuğu olan Habibe ile künyelenen bu pak validemiz daha çok künyesiyle tanınmakta olup adı Ramle’dir. Nesebi, binti Ebu Süfyan Sahr bin Harb bin Ümeyye bin Abdişşems el-Kureşi’dir. Annesi Safiyye binti Ebi’l-As’dır. İlk evliliğini Mü’minlerin Annesi Zeynep (Radiyallahu Anha)’nın kardeşi Ubeydullah bin Cahş ile yapmış ve babası Ebu Süfyan’ın İslam düşmanlığına rağmen kocasıyla birlikte ilk Müslümanlardan olma şerefine ermiştir. Bu sebeple kocasıyla müşriklerin eza ve baskılarına maruz kalanların başında geliyorlardı.

Ubeydullah bu sıkıntıdan kurtulmak için hanımıyla birlikte ikinci kafileyle Habeş diyarına hicret etti. Ne var ki, dini uğruna memleketini terk edecek kadar inanç ve değerlerine bağlı olan Ubeydullah bin Cahş bu Hristiyan beldesinde irtidat ederek eski dini olan Hristiyanlığa girdi. Bununla kalmayıp eşi Ümmü Habibe’ye de dinini değiştirmesi için baskı yaptı. Bu durum karşısında Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha) şu üç şey arasında seçim yapmak zorunda kalmıştı:

1) Hristiyan olması için ısrar eden kocasının isteğini kabul ederek uğruna çok şeyini terk ettiği İslam’ı terk edecekti ki, bu dünya belası ve ahiret azabının ta kendisiydi.

2) Mekke’deki babasının evine dönecekti ki, orası şirkin kalesi ve babası da o kalenin komutanıydı. Bu durumda dinini yaşaması mümkün değildi.

3) Tek başına, ailesiz ve yardımcısız olarak Allah kendisine bir çıkış yolu yaratana kadar bu gurbet diyarı olan Habeşistan’da dini üzere yaşamaya gayret edecekti.

Takdir edilir ki, bu üçüncü durum, kucağında çocukla yalnız bir kadın için en sıkıntılı ama uhrevi azık olarak en faydalısıydı. O da kendisine yakışanı tercih ederek Allah’ı ve dinini seçti. Zaten Ubeydullah da kısa bir süre sonra içkili bir halde Hristiyan olarak ölmüştü. Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha)’nın beklemesi uzun sürmedi. Dinini yaşamaya çalışan samimi kullarının yar ve yardımcısı olan Allah-u Teâlâ kuluna çıkış yolunu çabuk gösterdi.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Necaşi aracılığıyla ona evlenme teklifinde bulundu. Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha) bu teklifi kabul etti ve Necaşi onu gıyaben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e nikahladı, çeyizi kendisi dizdi ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yerine 4.000 dirhem mehir verdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diğer hanımlarına verdiği mehir ise 500 dirhem idi.

Müslim 1426/78

Necaşi tüm bunlarla kalmayıp Ümmü Habibe’yi Şurahbil bin Hasene ile Medine’ye eşinin yanına, Habeşistan’daki Müslümanları da iki gemiye bindirerek beldelerine gönderdi. Allah ona yaptıklarının karşılığını hayırla versin.

Ebu Davud 2107, Nesei 3335, El-İstiab 4/422, El-İsabe 4/299

Bu olay hicretin 7. yılında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hayber seferindeyken meydana geldi. Onların Medine’ye ulaşmasından az sonra da Hayber’in fethedildiği ve Yahudilere karşı zafer kazanıldığı haberi ilan edilmişti ki, böylece sanki iki bayram birden yaşanıyordu. Medine halkı muzaffer orduyu karşılamak için şehrin dışına çıktı.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), o kalabalığın arasında, işkence ve sıkıntı günlerinde Mekke’den Habeşistan’a hicret eden ashabını görünce sevincine sevinç katıldı. Bineğinden inerek amcasının oğlu Cafer bin Ebi Talib’i kucakladı. Bir yandan da:

“Hangisine sevineceğimi bilemiyorum. Hayber’in fethine mi, yoksa Cafer’in gelişine mi?” diyordu. Ardından diğer muhacir sahabesi ile ilgilenerek onlarla hasret giderdi.

Siretu İbni Hişam 4/5

Bu olay, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile nikahlı eşinin kavuşmasıyla aynı zamanda oldu. Bütün bunlar Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha)’nın samimiyetinin, sabrının ve çektiği sıkıntıların bir nevi mükafatıydı. Bu evlilik, Ebu Süfyan’a bildirildiğinde kızının kendisine danışmadan düşmanıyla evlenmesine kızması beklenirken aksine onun bir bakıma memnuniyetini ifade ettiği ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için:

“O, reddedilmeyecek biridir” diyerek bu evliliği tasvip ettiği görülür ki, bu evlilikten sonra Ebu Süfyan’ın Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e olan düşmanlığı azalmış ve Müslümanlara karşı yumuşamaya başlamıştır.

Tabakat 8/99, El-İstiab 4/298

Bu evliliğin fıkhi bakımdan da ayrı bir önemi vardır. Zira Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Ümmü Habibe’nin nikahı ‘gıyabi nikah’ şeklinde vuku bulmuştur. Bu, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu sahada da ümmetine örnek olduğunun bir göstergesidir.

Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha)’nın eşine olan sevgisi Onun minderine müşrik olan babasını oturtmayacak kadar sağlam ve samimiydi. Hudeybiye anlaşmasını bozan Kureyş kavmi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in tepkisinden çekinerek anlaşmayı yenilemek ve süreyi uzatmak üzere Ebu Süfyan’ı elçi olarak gönderdiler.

Medine’ye gelen Ebu Süfyan, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımı olan kızının yanına vardı. Mindere oturmak üzere olan babasının altından döşeği çekip alan Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha):

“O Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in döşeğidir, ona bir müşrik oturamaz” demişti.

Siretu İbni Hişam 4/7

Bilindiği gibi Ebu Süfyan, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ordusu Mekke seferindeyken Müslüman olmuş ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de onu taltif ederek:

“Kim Ebu Süfyan’ın evine girerse emniyettedir, kim evine kapanırsa emniyettedir ve kim Kabe’ye sığınırsa emniyettedir” buyurmuştur.

Siretu İbni Hişam 4/62, Müslim 1780/84, Ebu Davud 3022

Gerçek bir sabır taşı olan Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha) babasının Şam’dan ölüm haberi gelişinin üçüncü günü za’feranlı bir koku ile kokulanarak:

“Şüphesiz ki ben böyle süslenmekten müstağni bir kadınım. Lakin ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i şöyle buyururken işittim:

−“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının eşinden başka bir ölü için üç günden fazla yas tutması helal olmaz. Kadın eşi için ise dört ay on gün yas tutar.” İşte ben bu sebeple süslendim demiştir.

Buhari 1207

Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra zahidane bir hayat yaşadı. Onun bu hayatı 34 yıl sürdü. Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diğer hanımları gibi herkes tarafından sayılırdı. Bu sebeple kardeşi Muaviye’ye ‘Mü’minlerin dayısı’ diye hitap ediliyordu.

Siyeru A’lami’n-Nübela 2/222

Ayrıca Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha)’nın ortaya çıkan fitne olaylarından uzak kaldığı ve siyasi olaylara karışmadığı da bilinmektedir.

65 hadis rivayet ettiği bildirilen Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha)’dan kardeşi Muaviye, yeğeni Abdullah bin Utbe, Urve bin Zübeyr, Ebu Salih Semman, Safiyye binti Şeybe, Zeynep binti Ebi Seleme, Şuteyr bin Şekel, Amir el-Huzeli ve daha başkaları hadis rivayet etmişlerdir.

Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha) ahiret alemine göçeceğini hissedince kuması Aişe (Radiyallahu Anha)’yı yanına çağırarak:

“Aramızda ister istemez kumalar arasında kaçınılmaz olan bazı şeyler geçti. Allah bu olanlardan dolayı beni de, seni de affetsin. Bana hakkını helal et!” dedi. Aişe de ona hakkını helal etti ve onun için mağfiret dileğinde bulundu. Bunun üzerine Ümmü Habibe’nin solgun yüzü hoşnutlukla parladı ve zayıf bir sesle:

“Beni sevindirdin, Allah da seni sevindirsin!” diye dua etti. Aynı şeyi diğer ortağı Ümmü Seleme için de tekrarladı.

El-İsabe 4/306

Mü’minlerin Annesi Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha) kardeşi Muaviye’nin hilafeti devrinde 70 yaşındayken hicretin 44. senesinde vefat etti ve Baki kabristanına defnedildi.

Tabakat 8/100, El-İstiab 4/299

Allah ondan razı olsun.



سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
 

hira_nurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2013
Mesajlar
622
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
10) Safiyye binti Huyey Radiyallahu Anha

Beni Nadir Yahudilerinin lideri Huyey bin Ahtab’ın kızı olan Safiyye (Radiyallahu Anha) Musa (Aleyhisselam)’ın kardeşi Harun (Aleyhisselam)’ın neslindendir. Bu kavim hicri 4. yılda Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e komplo hazırladı. Yedi kat semanın üzerinden Allah (Azze ve Celle) bu planlarını Rasulü’ne bildirince İslam ordusu bu Yahudi kavminin üzerine yürüdü ve kısa süren bir kuşatmadan sonra Medine’den çıkmayı kabul ederek teslim oldular.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara, silah hariç yanlarına diledikleri kadar mal ve eşya almalarına izin verdi. Buradan çıkarılan Yahudilerin büyük kısmı Hayber’e, bir kısmı da Şam tarafına gitmişlerdir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye’den döndükten sonra hicretin 7. yılının başında Hayber’e yürüdü. Uzun ve sıkıntılı bir kuşatmadan sonra Allah (Azze ve Celle) Hayber’in fethini nasip ettiğinde Yahudilerin lideri olan Huyey bin Ahtab da dahil olmak üzere savaşçılar öldürüldü ve kadınlarla çocuklar esir alındı.

Cebrail (Aleyhisselam)’ın çoğunlukla kılığına girerek vahiy getirdiği büyük sahabi Dihyetü’l-Kelbi (Radiyallahu Anh) bu esirlerin içinden bir cariye istedi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in müsaade etmesiyle bazı kaynaklarda ismi Zeynep diye geçen Huyey’in kızını kendisine cariye olarak seçti. Bunun üzerine birisi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelerek:

−“Ey Allah’ın Nebisi! Dihye’ye Nadiroğulları ve Kureyzaoğullarının liderinin kızını verdin. O ancak sana layıktır” deyince Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Dihye (Radiyallahu Anh) ile cariyeyi çağırdı ve Dihye’den onu yedi kişi karşılığında satın aldı. Akabinde onu azat ederek kendine nikahladı ve hürriyetine kavuşturmasını da onun mehri yaptı.

Hayber’den dönüşte Seddu’s-Sahba mevkisine ulaştıklarında Safiyye orada hayızdan temizlendi ve zifaf gerçekleşti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun düğün yemeği olan velimesini yoğurt kurusu, hurma ve yağdan yapılan hays yemeği ile o bölgede verdi. Sonra Medine’ye döndüler.

Buhari 909, 2717, Müslim 1365/84, 88, Ebu Davud 2995, 2998

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in, savaşta hazır bulunsa da, bulunmasa da elde edilen köle ve mallardan bir hissesi vardı ki, buna ‘safiy sehmi’ denirdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hissesini ister köle veya cariye ve isterse at vb. olsun ganimetin 1/5’i olan humusdan önce alırdı. Huyey’in kızı Safiyye de bu safiy hissesinden idi.

Ebu Davud 2991, 2994

Safiyye (Radiyallahu Anha) önce Sellam bin Mişkem’in nikahındaydı. Daha sonra ondan ayrılıp Kinane bin Ebi’l-Hukayk ile evlenmişti ve bu kocası da Hayber’de öldürülenler arasındaydı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına zifaf için girdirildiğinde gözlerinde bir morluk gördü. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nedenini sorduğunda Safiyye (Radiyallahu Anha) şöyle cevapladı:

“Kocama, ‘Ben ayın kucağıma düştüğünü gördüm’ diye rüyamı anlattığımda yüzüme sert bir tokat indirdi ve ‘Sen Medine’nin kralını Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i mi arzuluyorsun?’ dedi. Safiyye sözüne devamla Babamı ve kocamı öldüren Allah Rasulünden daha çok buğzettiğim kimse yoktu.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) durmadan bana özür beyan ederek:

“Ya Safiyye! Baban Arap kabilelerini bana karşı kışkırttı, şöyle şöyle yaptı, böyle böyle yaptı” diye sürekli söyledi. Müteakiben içimde duyduğum bu duygu yok olup gitti.

Heysemi 9/251

Safiyye (Radiyallahu Anha) yumuşak huylu ve akıllı bir kadındı. Bir gün Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanına girdiğinde o ağlıyordu.

Ağlama nedenini soran Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:

−“Hafsa bana ‘Yahudi kızı’ diye ta’rizde bulundu” diye cevaplayınca Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Muhakkak ki sen Nebi Harun’un kızısın, amcan Musa da Nebi idi ve sen şimdi bir Nebi’nin nikahı altındasın. O hangi hususta sana karşı övünüyor?” buyurarak onun gönlünü aldı.

Tirmizi 4146

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu tesellisi, Safiyye validemizin yüreğindeki ateşi serinlettiği gibi sevgili eşinin kendisi için yegâne sığınak olduğunu da iyice idrak etmesini sağlamıştır.

Asiler, Mü’minlerin Emiri Osman bin Affan (Radiyallahu Anh)’ın evini kuşatınca Mü’minlerin Annesi Safiyye (Radiyallahu Anha) kendi evinden Osman’ın evine bir kalas uzattı ve kuşatma süresince evinden ona yemek ve su taşındı.

Tabakat 8/128

İbni Kesir (Rahmetullahi Aleyh)’in bildirdiğine göre Safiyye (Radiyallahu Anha) ibadet, takva, zühd, iyilik ve sadaka verme bakımından kadınların lideri ve hanımefendisiydi.

İbni Kesir Büyük İslam Tarihi 8/83

Cariyelerinden birisi Mü’minlerin Emiri Ömer (Radiyallahu Anh)’a gelerek:

“Safiyye Cumartesi gününü seviyor ve Yahudilerle ilişkisini devam ettiriyor” diye şikayet etti. Ömer bunun sebebini öğrenmek isteyince validemiz:

“Cumartesi gününü soruyorsun; Allah bana onun yerine Cuma gününü verdiğinden beri o günü sevmiyorum. Yahudilerle ilişkime gelince; onların arasında akrabalarım var, onlarla İslam’ın emri gereği sılai rahim yapıyorum” demiştir.

El-İstiab 4/1872

Safiyye binti Huyey (Radiyallahu Anha)’den 10 hadis rivayet edilmiş olup bunlardan birini Buhari ve Müslim ittifakla sahihlerine almışlardır. Kendisinden de Ali bin Hüseyin, İshak bin Abdullah bin Haris, kölesi Kinane ve başkaları rivayet etmişlerdir.

Safiyye binti Huyey (Radiyallahu Anha) güzel olduğu kadar zeki ve şerefli validemiz Muaviye döneminde hicri 50. yılda vefat etmiş ve Cennetu’l-Baki’ye, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diğer hanımlarının yanına defnedilmiştir.

Allah ondan razı olsun.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt