Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

OKYANUSTAN BİR DAMLA.. (1 Kullanıcı)

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Ey insan, mâdem rahmet böyle kuvvetli ve cazibedâr ve sevimli ve mededkâr bir hakikat-ı mahbûbedir. "Bismillâhirrahmânirrahîm" de, o hakikata yapış ve vahşet-i mutlakadan ve hadsiz ihtiyacatın elemlerinden kurtul ve o Sultan-ı Ezel ve Ebed'in tahtına yanaş ve o rahmetin şefkatıyle ve şefeatıyla ve şuaâtıyla o Sultan'a muhatâb ve halîl ve dost ol!

Evet kâinatın enva'ını hikmet dairesinde insanın etrafında toplayıp bütün hâcâtına Kemâl-i intizâm ve inâyet ile koşturmak, bilbedâhe iki hâletten birisidir: Ya kâinatın herbir nev'i kendi kendine insanı tanıyor, ona itaat ediyor, muavenetine koşuyor.Bu ise yüz derece akıldan uzak olduğu gibi, çok muhâlâtı intac ediyor. İnsan gibi bir âciz-i mutlakta, en kuvvetli bir Sultan-ı Mutlak'ın kudreti bulunmak lâzım geliyor.Veyahut bu kâinatın perdesi arkasında bir Kadîr-i Mutlak'ın ilmi ile bu muavenet oluyor.Demek kâinatın enva'ı, insanı tanıyor değil; belki insanı bilen ve tanıyan, merhamet eden bir zâtın tanımasının ve bilmesinin delilleridir.


Lem'alar
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Ey insan! Aklını başına al. Hiç mümkün müdür ki: Bütün envâ'-ı mahlûkatı sana müteveccihen muavenet ellerini uzattıran ve senin hâcetlerine "Lebbeyk!" dedirten Zât-ı Zülcelâl seni bilmesin, tanımasın, görmesin? Mâdem seni biliyor, rahmetiyle bildiğini bildiriyor. Sen de onu bil, hürmetle bildiğini bildir ve kat'iyyen anla ki: Senin gibi zaîf-i mutlak, âciz-i mutlak, fakîr-i mutlak, fâni, küçük bir mahluka koca kâinatı müsahhar etmek ve onun imdadına göndermek; elbette hikmet ve inâyet ve ilim ve kudreti tâzammun eden hakikat-ı rahmettir. Elbette böyle bir rahmet, senden küllî ve hâlis bir şükür ve ciddî ve sâfî bir hürmet ister. İşte o hâlis şükrün ve o sâfî hürmetin tercümanı ve ünvanı olan "Bismillâhirrahmânirrahîm"i de. O ahmetin vusulüne vesile ve o Rahmân'ın dergâhında şefâatçı yap.

Evet, rahmetin vücudu ve tahakkuku, Güneş kadar zâhirdir.
Çünki nasıl merkezî bir nakış, her taraftan gelen atkı ve iplerin intizâmından ve vaziyetlerinden hasıl oluyor.Öyle de: Bu kâinatın daire-i kübrasında binbir İsm-i İlahî'nin cilvesinden uzanan nuranî atkılar, kâinat sîmasında öyle bir sikke-i rahmet içinde bir hâtem-i rahîmiyeti ve bir nakş-ı şefkati dokuyor ve öyle bir hâtem-i inayet nescediyor ki, Güneşten daha parlak kendini akıllara gösteriyor.

Evet Şems ve Kamer'i, anâsır ve meâdini , nebatât ve hayvanatı; bir nakş-ı âzamın atkı ipleri gibi o binbir isimlerin şuâlarıyla tanzim eden ve hayata hâdim eden ve nebatî ve hayvanî olan umum vâlidelerin gâyet şirin ve fedâkârane şefkatleriyle şefkatini gösteren ve zevilhayatı hayat-ı insâniyeye müsahhar eden ve ondan rubûbiyyet-i İlahiyenin gâyet güzel ve şirin bir nakş-ı âzamını ve insanın ehemmiyetini gösteren ve en parlak rahmetini izhar eden o Rahmân-ı Zülcemâl, elbette kendi istiğna-yi mutlakına karşı, rahmetini ihtiyâc-ı mutlak içindeki zîhayata ve insana makbûl bir şefaatçi yapmış.

Ey insan, eğer insan isen "Bismillâhirrahmânirrahîm" de. O şefaatçiyi bul!

Lem'alar
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Evet zeminde dörtyüzbin muhtelif ayrı ayrı nebatâtın ve hayvanatın taifelerini, hiçbirini unutmayarak, şaşırmayarak, vakti vaktine kemâl-i intizâm ile hikmet ve inâyet ile terbiye ve idare eden ve Küre-i arzın sîmâsında hâtem-i ehadiyeti vaz'eden; bilbedâhe belki bilmüşâhede rahmettir ve o rahmetin vücûdu, bu Küre-i arzın sîmâsındaki mevcûdâtın vücudları kadar kat'î olduğu gibi, o mevcûdât adedince tahakkukunun delilleri var.Evet zeminin yüzünde öyle bir hâtem-i rahmet ve sîkke-i ehadiyeti bulunduğu gibi, insanın mâhiyet-i mâneviyesinin sîmâsında dahi öyle bir sîkke-i rahmet vardır ki, Küre-i arzı sîmasındaki sikke-i merhamet ve kâinat sîmâsındaki sikke-i uzmâ-yı rahmet'ten daha aşağı değil.Âdeta binbir ismin cilvesinin bir nokta-yi mihrâkiyesi hükmünde bir câmiiyeti var.

Ey insan, hiç mümkün müdür ki: Sana bu sîmâyı veren, o sîmâda böyle bir sîkke-i rahmet ve bir hâtem-i ehadiyeti vaz'eden zât, seni başı boş bıraksın; sana ehemmiyet vermesin; senin harekâtına dikkat etmesin; sana müteveccih olan bütün kâinatı abes yapsın; hilkat şeceresini meyvesi çürük, bozuk ehemmiyetsiz bir ağaç yapsın! Hem hiç bir cihetle şübhe kabûl etmeyen ve hiç bir
vechile noksaniyyeti olmıyan, Güneş gibi zâhir olan rahmetini ve ziya gibi görünen hikmetini inkâr ettirsin. Hâşâ!..


Lem'alar
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Ey insan! Bil ki: O Rahmetin arşına yetişmek için bir mi'rac var.O mi'rac: "Bismillâhirrahmânirrahîm"dir.Ve bu mi'rac ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlamak istersen, Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyân'ın yüzondört Sûrelerinin başlarına ve hem bütün mübârek kitabların ibtidalarına ve umum mübârek işlerin mebde'lerine bak. Ve Besmele'nin âzamet-i kadrine en kat'î bir hüccet şudur ki: İmam-ı Şafiî (R.A.) gibi çok büyük müçtehidler demişler: "Besmele tek bir âyet olduğu halde, Kur'anda yüzondört defa nâzil olmuştur."

Lem'alar

 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Rabbim Bismillâhirrahmânirrahîm 'in sırlarını idrak etmek nasib etsin bizlere..Geçenlerde okuduğum çok şevk aldığım besmele bahsini paylaşmak istedim..Rabbim istifademizi artırsın inşallah..
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Mâdem ölüm ölmüyor.Ve ecel gizlidir, her vakit gelebilir.Ve mâdem kabir kapanmıyor; kafile kafile arkasında gelenler oraya girip kayboluyorlar.Ve mâdem ölüm, ehl-i İmân hakkında idâm-ı ebedîden terhis tezkeresine çevrildiği, hakikat-i Kur'âniye ile gösterilmiş; ve ehl-i dalâlet ve sefâhet hakkında, gözle göründüğü gibi, bir idâm-ı ebedîdir, bütün mahbubâtından ve mevcudâttan bir firâk-ı lâyezâlîdir.Elbette ve elbette, hiç şüphe kalmaz ki, en bahtiyar odur ki, sabır içinde şükretmek ve hapis müddetinden tam istifade ederek Nurların dersini alarak istikâmet dairesinde imânına ve Kur'ân'a hizmete çalışmaktır.

Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve İmân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var.Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır.

Ey hapis musîbetine düşen bîçareler! Mâdem dünyanız ağlıyor ve hayatınız acılaştı.Çalışınız; âhiretiniz dahi ağlamasın ve hayat-ı bâkiyeniz gülsün, tatlılaşsın; hapisten istifade ediniz.Nasıl, bâzan ağır şerâit altında düşman karşısında bir saat nöbet, bir sene ibâdet hükmüne geçebilir; öyle de sizin, bu ağır şerâit altında, herbir saat ibâdet zahmeti, çok saatler olup, o zahmetleri rahmete çevirir.


Sözler-Onüçüncü Söz

 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
İ'lem Eyyühel-Aziz!

Sath-ı âlemde kurulan şu sergi-yi İlâhîde teşhir edilen tezyinâta, kemâlâta, güzel manzaralara
ve rububiyetin haşmetiyle ulûhiyetin azametine bir müşahit, bir mütenezzih, bir mütehayyir, bir mütefekkir lâzımdır ki,
o güzellikleri görsün, o manzaralar arasında tenezzüh etsin,
o harika nakışlara, ziynetlere tefekkürle hayran olsun.
Sonra o sergiden Sâniinin celâline, Mâlikinin iktidar ve kemâlâtına intikal ile
Onun azametine secde-i hayret etsin.
Bu vazifeyi ifa edecek, insandır.
Çünkü, insan gerçi cahil, zulmetli birşeydir, amma öyle bir istidadı vardır ki,
âleme bir enmuzeç ve bir nümune olmaya liyâkatı vardır.
Hem o insanda öyle bir emânet vedia bırakılmıştır ki,
onunla gizli defineyi bulur, açar.
Hem o insandaki kuvvetler tahdit edilmeyerek mutlak bırakılmıştır.
Buna binaen, küllî bir nevi şuur sâhibi olur ki,
Sultan-ı Ezelin azamet ve haşmetinin şâşaasını idrak ediyor.

Evet, mâşukun hüsnü, âşıkın nazarını istilzam ettiği gibi,
Nakkaş-ı Ezelînin rububiyeti de insanın nazarını iktizâ eder ki,
hayret ve tefekkür ile takdir ve tahsinlerde bulunsun

Evet, gül ve çiçeklerin yüzlerini güzelleştiren Zât,
nasıl o güzel yüzlere arılardan, bülbüllerden istihsan âşıkları icad etmesin?
Ve güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği yaratan,
elbette o güzelliğe müştakları da yaratır.

Kezâlik, bu âlemi şu kadar ziynetlerle, nakışlarla tezyin eden Mâlikü'l-Mülk,
elbette ve elbette o harika, antika, mu'cize manzaraları,
ziynetleri, seyircilerden, müşahitlerden, âşık ve müştaklardan, ârif dellâllardan hâli bırakmayacaktır.
İşte, câmiiyeti dolayısıyla insan-ı kâmil,
halk-ı eflâke ille-i gaiye olduğu gibi, halk-ı kâinata da semere ve netice olmuştur.

Mesnevî-i Nuriye
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Oruç çok cihetlerle hakiki vazife-i insaniye olan şükrün anahtarı hükmüne geçer..

Mektubat


Rabbim Ramazan-ı Şerifi layıkı ile yaşayabilmek nasib etsin bizlere inşallah..Şükrümüzü hakkı ile eda edebilme duası ile..Şimdiden hoşgeldin ya şehr-i ramazan..
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
İ’lem eyyühe’l-aziz! Bir incir tohumunu tavırdan tavıra hıfzeden, devirden devire himaye eden, inhilalden vikaye eden ve o tohumda incir ağacının teşkilatına lazım olan esasları kemal-i ihtimamla muhafaza eden, elbette ve elbette, halife-i arz ünvanını alan nev-i beşerin a’malini ihmal etmez, hıfzeder..

Mesnevi-i Nuriye

 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Ey ahmakul humakadan tahammuk etmiş sarhoş ahmak! Başını tabiat bataklığından çıkar, arkana bak; zerrâttan, seyyarata kadar bütün mevcûdât, ayrı ayrı lîsanlarla şehâdet ettikleri ve parmaklariyle işâret ettikleri bir Sâni-i Zülcelâl’i gör..ve o sarayı yapan ve o defterde sarayın proğramını yazan Nakkaşı Ezelî’nin cilvesini gör, fermanına bak, Kur’ânını dinle..o hezeyanlardan kurtul!..
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,214
Tepki puanı
7,569
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Ey Rabbimiz!
Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi sapıklığa meylettirme.
Yüce katından bize bir rahmet bağışla.
Muhakkak ki veren Sensin, duâ edip istediklerimizi bize bağışlayan Sensin.

(Al-i İmrân Sûresi: 8.)


Allahım, Efendimiz Muhammed'e, onun âl ve Ashâb ve kardeşlerine Senin için hoşnutluk ve onun için de hakkı edâ olacak bir rahmet ve selâm eyle. Bizi ve dinimizi selâmette kıl.
Duâmızı kabul et ey âlemlerin Rabbi!
Âmin!

Sözler | Otuzuncu Söz |
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Ey kardeş bil ki! Tavr-ı zulmet içinde nefs-i emmarenin halatının muhafazası ile beraber; ziya ve nur taleb etmek, hem de ziyayı, nefsin zulmetli tabiatıyla birleştirmeye çalışmak, çok elîm ve şediddir. Hem o vaziyet, ziya ve nurun hürmetini ihlâl etmek, belkide onu telvis etmek demektir.Öyle ise evvelâ zulmetten soyunup çıkmak ve uzaklaşmak lâzım..Sonra da, zulmet içinde ziyayı aramak değil, belki zulmetten ziyaya nazar lâzımdı..

Mesnevi-i Nuriye

 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü'minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.

Hem gündüzdeki yemekten memnûiyeti cihetiyle, "O nimetler benim mülküm değil. Ben bunların tenâvülünde hür değilim. Demek başkasının malıdır ve in'âmıdır; Onun emrini bekliyorum" diye, nimeti nimet bilir, bir şükr-ü mânevî eder.
İşte, bu suretle oruç çok cihetlerle hakikî vazife-i insaniye olan şükrün anahtarı hükmüne geçer.


Mektubat
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
İşte Ramazan-ı Şerif âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır.Ve uhrevî hasılât için, gayet münbit bir zemindir.Ve neşvünema-i a'mal için, bahardaki mâh-i Nisandır.Saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan, yemek-içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hacatına ve malayani ve hevaperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş.Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hacatını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek; savmı ile, Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir. Evet Ramazan-ı Şerif; bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır.
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Ey insan! Bu süslü masnuatı enva'-ı mehasinle tezyin eden ve bütün zîhayat olanların zevklerine, iştihalarına göre bu kadar nimetleri in'am eden Sâni'in en kâmil, en cemil ve ibadetine kemal-i iştiyakla teveccüh eden ve Sâni'in mehasin-i san'atına takdir ve istihsanatıyla arş ve ferşi taraba, sevinmeye getiren ve Sâni'in ihsanatına yaptığı teşekkürat ve tekbirat ile berr ve bahri cezbeye getiren şu güzel mahluk ve masnuuna iltifat edip sözünü nazar-ı itibara almaması ve teşekküratına mukabele etmemesi ve teveccüh edip kendisiyle konuşmaması ve iktidarına göre bütün mahlukata bir imam ve mürşid yapmaması imkânı var mıdır?

Mesnevi-i Nuriye
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hadiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir.Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir.Onlar, ancak o kudretten gelen hakikî tesirleri ilân ve neşretmekle muvazzaftırlar.Demek, daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki, yukarıdan gelen emirlerin tebliğatı o daireden yapılıyor.Çünkü, izzet ve azamet perdeyi iktizâ eder; tevhid ve celâl dahi şirketi reddeder, tesiri esbaba vermiyor.
Evet, Sultan-ı Ezelînin memurları vardır, ama icraatçıları değillerdir ki, saltanat ve rububiyetinde ortak olsunlar.Ancak o memurların vazifesi dellâllıktır ki, kudretin icraatını ilân ediyorlar.Veya o memurlar, nâzır müşahitlerdir ki, gördükleri evâmir-i tekviniyeye karşı yaptıkları itaat ve inkıyad ile istidatlarına göre bir nevi ibadet yapmış olurlar.Demek esbab, ancak ve ancak kudretin izzetini, rububiyetin haşmetini izhar için vaz edilmiş birtakım vasıtalardır.Yoksa, kudretin acz ve ihtiyacı için muavenet eden yardımcı değillerdir.

Mesnevi-i Nuriye

 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
İ'lem eyyühe'l-aziz! İnsan bir yolcudur.Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.Her iki hayatın levazımatı, Malikü'l-Mülk tarafından verilmiştir Fakat o levazımatı, cehlinden dolayı tamamen bu hayat-ı faniyeye sarf ediyor.Halbuki, o levazımattan laakal onda biri dünyevi hayata, dokuzu hayat-ı bakiyeye sarf etmek gerektir.Acaba birkaç memleketi gezmek için hükümetten yirmi dört lira harcırah alan bir memur, ilk dahil olduğu memlekette yirmi üç lirayı sarf ederse, öteki yerlerde ne yapacaktır? Hükümete ne cevap verecektir? Böyle yapan kendisine akıllı diyebilir mi? Binaenaleyh, Cenab-ı Hak her iki hayat levazımatını elde etmek için yirmi dört saatlik bir vakit vermiştir.Çoğunu aza, azını çoğa vermek suretiyle, yirmi üç saat kısa ve fani olan dünya hayatına, hiç olmazsa bir saati de beş namaza ve baki ve sonsuz uhrevi hayata sarf etmek lazımdır ki, dünyada paşa, ahirette geda olmasın!

Mesnevi-i Nuriye

 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,035
Puanları
163
Yaş
48
Konum
Gönlün olduğu yerde
Resimli-Mevlana-S%C3%B6zleri2.jpg
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,767
Tepki puanı
72
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
Evet ey insan! Sende iki cihet var: Birisi, icad ve vücud ve hayır ve müsbet ve fiil cihetidir. Diğeri; tahrib, adem, şer, nefy, infial cihetidir. Birinci cihet îtibariyle; arıdan, serçeden aşağı.. sinekten, örümcekten daha zaîfsin. İkinci cihet îtibariyle; dağ, yer, göklerden geçersin. Onların çekindiği ve izhâr-ı acz ettikleri bir yükü kaldırırsın. Onlardan daha geniş, daha büyük bir daire alırsın. Çünki sen iyilik ve îcad ettiğin vakit, yalnız vüs'atin nisbetinde, elin ulaşacak derecede, kuvvetin yetişecek mertebede iyilik ve icad edebilirsin. Eğer fenalık ve tahrib etsen, o vakit fenalığın tecavüz ve tahribin intişar eder.

Sözler

 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt