Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Nuh (a.s) ve NUH TUFANI (1 Kullanıcı)

tersinim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2010
Mesajlar
39
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
77
Bir uyarıcı gelmeden halkların helâk edilmeyeceği ilâhi vaadi gereği (İsra 15) Yüce Allah (c.c.) Şit oğullarına Nuh’u (a.s.) gönderdi. (Hud 25)

Nuh (a.s.) Kûfe civarlarında yaşıyordu ve Allah’ı (c.c.) unutmayan, yalnız Ona ibâdet eden çok az kişiden birisiydi. İdris’in (a.s.) neslinden gelmekteydi ve İdris’in (a.s.) şeriatı üzerindeydi.

Nuh (a.s.); uzun boylu, esmer, ince tenli, uzunca başlı, sivri yüzlü, büyük gözlü, uzun ve enli sakallı, iri vücutluydu. Kolları ve bacakları inceydi.

Nuh (a.s.) kırk yaşlarına gelince halkı irşat ile görevlendirildi. Allah’a (c.c.); bütün güçlüklere, eza ve cefalara katlanacağı, ne olursa olsun davasından dönmeyeceği, vazgeçmeyeceği sözünü vermiş, bunu yeminle teyit etmiş, Misak-ı Galizle pekiştirmişti.

Nuh (a.s.), beş büyük peygamberin birincisidir. (Ahzap 8)

Nuh’un (a.s.) kavmi; Vedd, Süva, Yağus, Yauk ve Nesr isimleriyle anılan putlara tapmaktaydı. (Nuh 23)

Nuh (a.s.) irşadına gizliden gizliye başladı. (Nuh 8-9) Gece, gündüz demeden bütün vaktini ve gücünü bu işe hasretmişti.

Daha sonra irşadını açıkça yapmaya başladı. Kavmine şöyle diyordu:

-Ey kavmim! Allah’a (c.c.) ibadet ediniz. Ondan başka ilâh yoktur. Ben size Allah’ın (c.c.) azabıyla açıkça korkutanım.(Araf 59)

Ey kavmim! Allah’tan (c.c.) başkasına tapmayınız. Ben başınıza acıklı bir azabın gelmesinden korkuyorum dedi.(Hud 5-6)

Bu sözler üzerine kavminden bazı kişiler:

-Ey Nuh! Sen atalarımızın tuta geldikleri yolu bırakmışsın. Bu nedenle biz seni apaçık bir sapıklık üzere görüyoruz dediler.

Bunun üzerine Nuh (a.s.):

-Ey kavmim! Ben de sapıklık yoktur. Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim. Bana gelen Allah’tandır. (c.c.) Ben, Rabbimin bana vahiy ettiklerini bildirmekteyim.

Ben sizlerin iyiliğini istemekteyim.

Size önünüzde duran o korkunç akıbeti bildirmek için; ondan korunmanız, sakınmanız için ve belki böylelikle rahmete kavuşmanız için, kendinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden bir ihtar gelmesini şaşıyor musunuz?
Dedi. (Araf 59-63)

Müşrikler:

-Biz seni kendimiz gibi bir adamdan başka şekilde görmüyoruz. Sana tâbi olanlar da en aşağı tabakada olanlardır. Onlarsa basit ve dar görüşlü kişilerdir. Senin bizden bir üstünlüğünde yoktur, muhakkak ki sen yalancılardansın dediler.

Nuh (a.s.) onlara dönerek:

-Peki ya ben Rabbimden gelen apaçık bir burhan üzereysem? O bana kendi katından bir rahmet verdiyse ve o rahmet gözlerinizden gizli bırakılmışsa?

Ey kavmim! Söyleyiniz bana. İstemediği halde azabını indirmesi için Onu zorlayacak mısınız?

Ey kavmim! Ben şu tebliğimden dolayı sizlerden bir karşılık beklemiyorum. Şu yaptığım kendime yönelik bir menfaat karşılığı değildir.

Şu yaptıklarımın karşılığı Allah (c.c.) katındadır. Benim mükâfatım Allah’tan (c.c.) başkasına ait değildir
diyor; Allah’ın (c.c.) emirlerini açıkça bildiriyor, bu emirleri uymazlarsa başlarına gelecek acıklı azabı haber veriyordu.

Müşrikler ise Nuh’u (c.c.) dinlemek istemiyorlardı.

Öyle zaman geldi ki Onu görmemek için yüzlerini başka yöne çevirmeye, başlarını elbiseleriyle örtmeye, (Nuh 7) Onu dinlememek için kulaklarını tıkamaya başladılar.

Her şeye rağmen Nuh (a.s.) tebliğ görevini hakkıyla yerine getirmeye, kendine ve Allah’a (c.c.) asi gelen kavmini doğru yola iletmeye çalışıyordu.

Nuh (a.s.) müşriklerin put hanelerinde bulundukları sırada yanlarına gelip:

-Lâ İlâhe İllâllah, Allah’tan (c.c.) başka Tanrı yoktur deyiniz dedikçe, başlarını yere eğerler, kulaklarını tıkarlardı.

Yine böyle bir gün Lâ İlâhe İllâllah, Allah’tan (c.c.) başka Tanrı yoktur dediği bir gün put hanede ne kadar put varsa yüz üstü düşüverdi.

Bunu Nuh’tan (a.s.) bildiler. Toplanıp onu diz üstü düşene kadar dövdüler.

O memleketin kralı Mahvil bunu haber alınca Nuh’u (a.s.) yanına çağırdı.

Huzuruna girince Ona:

-Nedir bu senin hakkında işittiklerim? Dinime, atalarının üstünde oldukları şeye karşı nedir şu davranışların? Şu sânemlerimizi kürsülerinden düşüren sihir nedir? Bütün bunları sana kim öğretti? Diye sordu.

Nuh (a.s.) krala:

-Ey kral! Onlar dediğin gibi birer ilâh olsalardı burunları üstü düşmezlerdi. Ben Allah’ın (c.c.) kulu ve resulüyüm. O Allah (c.c.) ki tektir; ortağı, şeriki yoktur dedi.

Kral Mahvil askerlerine şöyle emretti.

-Siz şu kişiyi tutup, hapsediniz. Sânem bayramına kadar salıvermeyiniz. Ben Onu bayramda dövdüreceğim. Belki de Onu öldürürüm.

Bayram günü gelinceye kadar putların ve put hanenin kırılan, bozulan yerlerini onarıp, düzelttiler. Olduğundan daha güzel bir hâle getirmeye çalıştılar.

Bayram günü gelince kral halkın meydan da toplanmasına nidâ ettirdi. Niyeti halkın gözü önünde Nuh’a (a.s.) ağır bir ceza vermekti.

Bu sırada zindan da bulunan Nuh (a.s.):

-Ya Rabbi! Ben Sana güvenir, Sana dayanırım. Sen Beni şu cebbar kralın şerrinden kurtar, Beni ondan koru diye dua ediyordu.

Sânem bayramı yaklaştığında kralın başı fena halde ağrımaya başladı, yerinde duramaz oldu.

Hekimleri, tabipleri, büyücüleri derdine derman bulamadılar. Kral acılar içinde; kendini yerden yere ata, ata bir hafta içinde öldü.

Ölüsünü altın bir serir üzerine koyup ağlaşarak, feryatlar ederek sânemlerin etrafında döndürdüler, tavaf ettirdiler, sonra da gömdüler.

Müşrikler kralın bu şekilde ölümünü Nuh’tan (a.s.) bildiler. Ona fena şekilde kötülediler; sövdüler, dövdüler. (Kamer 9)


Devamı var.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt