Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Neden İslam (1 Kullanıcı)

GizilS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Tem 2014
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
23
Ben Müslüman değilim. İslam'ı seçmeli miyim, neden seçmeliyim? İslam'ın kadınlara bakışı nasıldır?
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
Allah katında din islamdır.
Allahın rızasıni kazanmak için.
Daha yeni .orta çagda kadının insan olup olmadığı tartışılıyordu medeni (!) avrupada.
Hani dünyadaki tüm zulümlere sessiz kalan avrupa.
 

GizilS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Tem 2014
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
23
İslam'da erkeğin kadının lideri olduğu söyleniyor. Bu kadınları ezmek olmaz mı?
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Dünün, Bugünün ve İslam`ın; Kadına Bakış Açısı!
Esra Toprak
Yaratıcının yaratılanı tanıması kadar doğal bir şey olmadığından, Allah (c.c.) tarafından, kadından yapılması istenilen hükümler de onun yararına olup kadını iki dünya saadetine erişecektir… Şüphesiz kadına verdiği daha birçok haklarla İslam; vasat bir yol edinerek, ne `dün`ün kadına verdiği değersizlikle ne de `bugün`ün kadını sömürmesiyle kıyas edilemeyecek kadar pek ve temizdir!


Dün, (cahiliye devrinde) babaları tarafından kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü.

Dün, kadının kocasının yanındaki değeri onun mülkiyeti olan mallarının değerinden fazla değildi.

Dün, babasının vermediği borcu üzerine kız rehin tutulurdu.

Dün, eski Roma ve Yunanistan`da kadın her türlü felaketin, acının ve musibetin kaynağı olarak görülürdü.

Dün, (Çin`de) erkek çocuklar makbul sayılır fakat kız çocukları hayvan isimleriyle anılırdı.

Dün, bir kadın çocuk doğurmasıyla aileye dâhil edilirdi.

Dün, `ruhbanlığa` adanmış kızlara tüm kötülüklerin kaynağı tiplemesi yapılıp gözlerden ırak yaşanılması istenirdi.

Bugün, ‘özgürlük’ kapsamı altında her türlü şeyi meşru gören serbestlik, kızların maneviyatını diri diri toprağa gömecek niteliktedir.

Bugün, kadın bir çikolata reklamında halden hale girebilecek kadar eşyanın esiri olmuştur.

Bugün, ‘eşitlik’ adıyla kadın ve erkeğin hayat sahnesinde bir yarış halini alan üretim mücadelesi gözler önündedir.

Bugün, en kutsal meslek olan annelik, bakıcıların görevi olmuştur.

Bugün, kadınların açıklığı üzerine ‘medeniyet’ yorumlanır olmuştur.

Bugün, fıtratlarından kopartılarak, kadınların omuzlarına büyük bir yük yüklenmiştir.

Bugün, kadının en son giyebileceği; hayâdan uzak elbiseler, saç modelleri ve parfümler dışarıya kazandırılmıştır.

Bugün, kumandanın bir tek tuşuyla kadın bedeni erkeklerin temaşası haline gelmiştir.

Bugün, kendilerine modernlik yaftası geçirenler, kadınları bir değişim(!) sürecine götürüp önden yürütmüşlerdir.

Bugün, kapitalist zihniyet `çok üretim` adına kadından her türlü yararlanma serüvenindedir.

Her halükarda bugün ve dün ilişkisinin kadını onulmaz bir çıkmaza sürükleyip, ifrat ve tefrite yol açtığı inkâr edilemez bir gerçektir. Kadın yozlaştırılmış, değeri; şirazesi kopmuş tespih gibi bir yerlere dağılıp kaybolmuştur. Fıtratından uzaklaştırılmak, her canlının varlığına yapılmış bir zulümdür. Konuşmak fıtratında olmayan bir hayvana zorla konuşma muamelesi yapılırsa, bu ona zarardan başka bir şey vermez. Dolayısıyla fıtrata aykırılık, İslam`a açılmış bir savaştır aslında…

Şu üç kavram üzerinde duralım, dilerseniz…

Özgürlük, eşitlik ve medeniyet!

Özgürlük; fıtrata sadık olunduğu sürece ve doğru orantılı olarak çoğalan bir bağdır. Kula kulluktan sıyrılıp Allah (c.c)`ın kulluğuna ram olmaktır. Bu anlamda Allah (c.c)`a adanılan tesettür, özgürlüğün zirvesidir. Bir kulun emirlerini yasalarını bertaraf edip, Allah (c.c)`ın istediği hale bürünmektir. Lakin günümüzün, kadın açısından özgürlüğü; ilk olarak Allah (c.c)`ın hududunu aşıp, eşinin velayeti altından kurtulmak gibi gösteriliyor. Belli ideolojilerin esiri olmak, özgürlük alanında değerlendiriliyor…

Yine bedenin giysi sorumluluğunu aşıp, modanın esiri olması özgürlüğün zirvesi sayılıyor. Hâlbuki bu tür tanımlamalar hakkı verilmeyen ve yeri doldurulmayan büyük bir nimet olan `özgürlüğe` yapılmış haksızlıktır!

Eşitlik; kapitalist beynin sürekli ezberlediği ve her kadın-erkek ilişkisinin başına geçirdiği kölelik zinciridir. Kadının gücünün azlığını erkeğin gücüyle eşdeğer tutan dolayısıyla bedene yapılan zulümdür. Eşitlik dengesizliği, `aile` mevhumunu da ortadan kaldırmıştır. Kadın, eşinin koruması altından çıkıp patronun ve `çok üretim`in kölesi haline gelmiştir. Annenin sıcaklığından fedakârlığından yararlanamayan çocuk, paralı bakıcıların insafına kalmıştır!

Aile kavramının özünden soyutlanacağı ve böyle büyütülen çocukların oluşturacağı toplum, pek sağlıklı olmayacaktır. Nitekim temeli oluşturan aile sarsıntıya uğrarsa, onun uğrayacağı felaket topluma sirayet edecektir!

Medeniyette; daha çok kadın üzerinden yorumlanıp, batının gelenek-görenekleri ve kültürü hedef alınmıştır. Makineleşme serüvenine, cinsiyetine bakılmaksızın kazandırılacak bireylerin oluşturacağı toplum, medeniyetin merkezi telakki edilmiştir. Teknolojide insanlara bir şeyler kazandırılırken diğer yandan insani değerler alaşağı edilmiştir. Hâlbuki medeniyet, güzel ahlak esas alınarak fen ve sanatta ilerleyip ve bunların işbirliğiyle topluma kazandırılacak hizmettir. Fakat batı zihniyeti; modernliği esas alıp bir şeyleri yerli yerine koymaksızın, toplumu karmaşıklığa sürükleyip insanları dipsiz karanlıklara itmiştir. Bunun adına da `medeniyet` denmiştir! Ve bu modernlik daha çok kadın üzerinden tanıtılmıştır…

İslam medeniyeti özü ve yapı itibariyle `ahlakı` hedef edinir. Nitekim Medine, medeniyeti beraberinde getirmiştir. İmanın da bir başka şiarı güzel ahlaktır. Bilhassa kadınların yaşantılarının çok bozuk olduğu o dönem, İslami ahlak süzgecinden geçmiş, birçok yerde galip gelinerek medeniyetin temelleri o yıllarda atılmıştır. Ahlakı şiar edinen toplumlar birçok alanda en yüksek seviyeye gelip, geleceğe medeniyetler sunabilir. İslam, Afrika`ya girer girmez çıplaklıklarını örtmüştür onların. Batı zihniyetine endeksli günümüz insanı ise, açıklığı medeniyetin başrolü edinmiştir ve bu toplumun felaketini hazırlamaktan başka bir şey değildir!

Tüm bunlar, kadına yöneltilen bakış açılarını ifşa etmiştir. Bu adımlarına `ilericilik` adı verenler, aslında yüzyıllar öncesi cahiliye kalıntılarına adım atıyorlardır. Seyyid Kutup şu sözleriyle değişmeyen cahiliyeti güzel özetlemiştir:

"Hiç şüphesiz cahiliye aynı cahiliyedir. Değişen tek şey şekiller ve şartlardır."

Peki, tüm bu bakış açılarının ötesinde İslam`ın kadına bakışı nedir? Öncelikle tüm bunlardan beri olan İlahi kanun kadar hiçbir ideoloji, rejim kadına değer vermemiştir. Ve bu değer çok yüce mertebededir. Bu idrakle hemhal olunup, bu hazzı bu sevinci yaşamak gerekir.

Yaratıcının yaratılanı tanıması kadar doğal bir şey olmadığından, Allah (c.c.) tarafından, kadından yapılması istenilen hükümler de onun yararına olup kadını iki dünya saadetine erişecektir…

Bu anlamda; kadına takva örtüsü öncelikli kılınıp, korku-ümit içerisinde Allah (c.c.)`ın hudutlarının gözetilmesi istenmiştir. Bu da dediğimiz gibi kula kulluktan ziyade Allah (c.c.)`a kulluk özgürlüğünün aslına kavuşma halidir.

İslam, kadına; kötü bakışlara duçar olmaması, incitilmemesi ve rahatlığı için örtüyü emretmiştir. Nitekim hakkıyla ve bilinciyle üzerinde taşındığı sürece Müminenin süsüdür, tesettürü!

İslam; kadına mehir gibi, batının tüm kadın haklarına meydan okuyacak bir hak sağlamıştır. İslam; kadının zaaflarını ve ruhunun inceliklerini bildiği için, evinin iç işleriyle ilgilenmesini istemiştir. İslam; kadına, cinsiyetiyle değil de şahsiyetiyle ön plana çıkararak, en büyük değeri vermiştir. Annelik gibi yüce ve ulvi bir mesleği onda var etmiştir. İnsan yetiştirmek kadar asli bir şey olmasa gerek…

Şüphesiz kadına verdiği daha birçok haklarla İslam; vasat bir yol edinerek, ne `dün`ün kadına verdiği değersizlikle ne de `bugün`ün kadını sömürmesiyle kıyas edilemeyecek kadar pek ve temizdir!

Rabbim, Hakk`ı bilincinde olup, dosdoğru görenlerden ve yaşayanlardan eylesin. Âmin!

Esra Toprak
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
İslam’ın Kadına bakışı
Bir fıtrat dini olan İslam, insana şerefli bir mahluk olduğu için diline, dinine, milliyetine, ırkına, cinsiyetine, sosyal statüsüne ve rengine bakmaksızın Allah’ın yarattığı kul kabul eder adalet terazisi karşısında da herkesi eşit kabul etmektedir.
İslam dini, kadını yalnız bir yaratık olarak algılamamış kadına da erkekler gibi değer vererek toplumdaki değerini artırmıştır. Öyle ki İslam inancında:”Cennet annelerin ayakları altındadır.” Bu anlayışta cennete girmenin bir yolu da insanların doğmasına sebep olan kadınları/anneleri sevindirmek ve razı etmekten geçtiğini belirtirken bir anlamda da bu yol ile kadını yüceltmektedir.
İslam dininin önerdiği hayat anlayışında muhatap olarak insan alınmıştır. Onun için İslam dininde kadın erkek ayrımı söz konusu değildir. İslam inancında kadın yaratılış itibarı ile erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip değildir. Zira İslam’da ilke olarak kadın- erkek fark etmeksizin insanların en değerlisi takvada en üstün olandır.
İslam’ın mukaddes kitabı Kur’an-ı Kerim’de farklı fizyolojik ve psikolojik yapıya sahip olan kadın ve erkekten biri diğerinden daha üstün veya ikisini birbirine eşit tutmak yerine birbirinin tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir. Nitekim Kur’ani buyruk şu mealdedir:” onlar sizin için bir elbise sizde onlar için bir elbisesiniz.” yani kadın ve erkek tabiri caizse bir elmanın iki yarısı gibi kabul edilmiştir. Biri olmadan diğeri olmaz. Hz. Adem bütün insanların babası olduğu gibi Hz. Havva da insanların annesidir.
İslam dininin kadına bakış açısını daha iyi anlamak için Kur’an-ı Kerimin inişinden önceki ve inişinden sonraki çeşitli toplum ve medeniyetlerdeki kadının durumuna bir göz atmamız gerekir.
Bu medeniyetler etüt edildiğinde İslam’ın evrensel planda kadına kazandırdığı statü ve değer şüphesiz daha iyi anlaşılacaktır. Mesela: Eski Hind inancında kadın, yaratılış olarak zayıf karakterli kötü ahlaklı ve murdar bir varlıktır.
Budizm’in kurucusu başlangıçta kadınları kendi dinine kabul etmemiştir.
İsrail hukukunda baba kızını satabilirdi. Ailede erkek evlat varsa kızlar mirastan faydalanamazlardı.
Burada şu soru sorulabilir: Bugün İslam toplumunda da bu durum yok mu?
Evet, Müslümanlar arsında bu son madde var. Bu inkar edilemez bir gerçektir. Lakin şunu ayırmak lazımdır. İsrail hukuku gibi değil örfte olan bir durumdur. Bunu da İslam yasaklamıştır. İslam kadına miras hakkı tanımıştır. Yani kanunen yasak ama Müslümanların yanlışlığından kaynaklanan bir durum söz konusudur.
Eski Yunanda koca dilerse karısını başkasına devredebilir. Kendisi öldükten sonra eşinin başkasına devredilmesi için anlaşma yapabilirdi.
Çinlilerde Kadın insan sayılmadığı için ona isim bile verilmezdi.
Cahilliye Arapları kız çocuklarının ileride kendilerine utanç ve ar getirecek bir duruma düşmesinden kaygı duyduğundan yeni bir kız çocuğunun doğumunu utanç verici bir olay sayarlardı. Bunu önlemek için de kız çocuğu diri diri toprağa gömerlerdi.
Evrensel din İslam: “Çocuklarınıza haksız yere kıymayın” ayeti ile bu vicdansızlığa, son vermiştir.
Günümüz yaşam dünyasında bu normal karşılana bilir. Gayet normaldir bir dinin yapması gereken denilebilir. Bunu günümüzde söylemek kolay: Ama 14 Asır evvel bunu görmek, yasaklamak, kız çocuğa yaşam hakkı vermek büyük bir olaydır. İslam, Kız evlat ile erkek evlat arasında hiçbir değer farkının bulunmadığını Nahl Suresi56-59 ayetlerinde ortaya koymuştur.
İslam’da kadının fizyolojik açıdan erkeğe göre zayıf olduğu gerçeği kabul edilmekle beraber “erkekler kadınlar üzerinde koruyucudur.”(Nisa34) ilkesi benimsenmiştir. Bu kuruma kadın için bir horlanma sebebi sayılmayıp aksine bu vesile ile erkeğe, kadını himaye etme, sevgi ve şefkat gösterme, ihtiyaçlarını karşılama gibi görevler yüklemiş.
Bütün bunların ötesinde başta da ifade ettiğimiz gibi İslam kadına anne olması hesabiyle hiçbir medeniyette benzeri görülmeyen bir yücelik ve değer vermiştir. Cennete girmenin bir yolu da bu kutsal varlığı razı etmekten geçmektedir. Dahası 20. Asırda İtalya’da Mussolini kadınlara yüksek öğrenimi yasaklarken, Hitler kadınların Üç K’dan (kindar=çocuk, kuche=mutfak, kriche=kilise) başka şeylerle uğraşmamasını istemiştir. Oysa İslam 14 Asır önce İlim öğrenmeyi erkeğe farz kıldığı gibi kadına da farz kılmıştır. İslam hukukunda bir insan olarak erkeğe tanınan temel insan hakları kadına da tanınmıştır. Hayat hakkı mülkiyet hakkı, kanun önünde eşitlik, canı, malı, ırzı, erkek gibi değerli kabul edilmiştir.
İslam’ın kadına tanıdığı bunca hak ve hukuk varken bilmeden ya da insanların dinle bağdaşmayan davranışlarını örnek göstererek İslam’a saldırmak, İslam dinini kadına karşıymış gibi göstermek haksızlık bir o kadar da insafsızlıktır.
Bugün İslam toplumunda kadınlara karşı şiddet, zor kullanma, hak yeme, ikinci planda bırakma… gibi davranış ve düşünceler varsa İslam’ın değil Müslümanların yanlışı ve eksikliğidir.
8 Mart kadınlar günü ile ilgili şunu da söylemek isterim ki: Bu gün de bir çok özel günler gibi ticari bir gayeden öte bir gün değildir. Kadınlara yılda bir gün tahsis edip onları bir günle avutmak bence adil bir davranış değildir.
Türkiye de elleri çalışmaktan nasırlaşan, yetim kalmış çocuklarını hayata hazırlamak için gecesini gündüzüne katan, özürlü çocuğunun okuması için okula kadar sırtında taşıyıp belini kıran kadınlar varken; çocuklarına bir bardak su dahi vermeden büyüten kadınları yılın annesi seçmek kadınlar gününü kutlayıp onlara jest yapmak değildir. Bilakis bu davranış bütün kadınlara haksızlıktır.




SORU ve CEVAPLARLA İSLAM’DA KADIN

Kadın erkeğin kaburgasından mı yaratıldı?
Kur`an-ı Kerimin açık ifadesiyle ilk insan Hz. Adem`dir. Allah, onu topraktan yaratmıştır. Allah, Hz. Adem`e bir can yoldaşı olması hem de insan nevinin üreyip çoğalması için Havva validemizi yaratmıştır. Nisa Sûresinin 1. ayet-i kerimesinde bu yaratılış, "O insandan eşini vücuda getirdi" mealindeki ifade ile vurgulanır.
Kur’an-ı Kerimi tefsir eden alimler bu ayeti şöyle tefsir etmişlerdir.
Allah’u Teale, Havva`yı Hz. Adem`in sol kaburga kemiğinden yarattı. O sırada Hz. Adem`i hafif bir uyku tuttu. Bir müddet sonra uyandığında Hz. Havva`yı gördü. İlk anda şaşırdı, sonra çok sevindi. Kalbi hemen ona ısındı ve aralarında bir ünsiyet ve ülfet meydana geldi.
Bu mesele hadis-i şeriflerde açıkça beyan edilir. Nitekim bu hususta rivayet edilen iki hadis-i şerifin meali şöyledir: Ebû Hüreyre rivayet ediyor. Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. O, memnun olacağın bir tarzda dosdoğru devam edemez. Eğer ondan faydalanmak istiyorsan bu eğri haliyle birlikte faydalanırsın. Tam arzuna göre düzeltmeye kalkarsan onu kırarsın. Onun kırılması da boşanmasıdır."
Hz. Ebû Hüreyre`nin başka bir rivayetinde de Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar:
"Allah`a ve Ahiret gününe iman eden, bir meseleye şahit olduğu, gördüğü zaman ya hayır konuşsun veya sussun. Kadınlar hakkında iyilik ve hayır tavsiye ediniz. Çünkü onlar kaburga kemiğinden yaratılmışlardır. Kaburga kemiğinin en eğri tarafı da üst tarafı, uç kısmıdır. Eğer onu doğrultup düzeltmeye kalkışırsanız, onu kırarsınız. Kendi halinde bırakırsanız daima eğri kalır. Öyle ise birbirinize, kadınlara iyi davranmayı tavsiye ediniz"
Hadis-i şerif, ilk kadın olması itibariyle Hz. Havva`nın, dolayısıyla bütün kadın sınıfının hem maddi bakımdan yaratılışına, hem de huy, karakter, tabiat, mizaç ve bünyesine işaret etmektedir. Hz. Havva ilk kadındı. Allah, onu bir hikmet eseri olarak Hz. Adem`in bir parçasından yaratmıştı. Daha sonraki bütün kadın ve erkekler bu iki insandan türemiş, çoğalmıştır.

İslam’da kadının miras hakkı var mı?
Hz. Peygamberden önce cahiliye toplumunda kadının sabit ve belirli bir miras hakkı yoktu. Hatta o dönem Arap toplumunda, kadının mirasçı olması bir tarafa, kendisi mirasa konu olmaktaydı. İslam dini, kadına sağlanan diğer haklarla birlikte, mirasçı olma hakkını da vermiştir. Nitekim kadınlarla ilgili bir takım hukukî düzenlemelerin yer aldığı Nisâ suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulmaktadır:
“Ana-baba ve akrabaların miras olarak bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır; ana-baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da pay vardır. Allah bırakılanın azından da, çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir”.
Konu ile ilgili ayetlerin getirdiği düzenlemeler, İslam’ın kadınların hukuki şahsiyetlerini tanıdığını, onların hak ve hukukunu belirlemeye özel bir itina gösterdiğini; haklarının zayi edilmemesi için gerekli hukukî tedbirleri aldığını ortaya koymaktadır. Öyle ki Kur’an-ı Kerim’in, kadının da erkek gibi mirasta hak sahibi olduğunu açık ve net bir şekilde ifade etmesi, kadına verilen değeri göstermektedir.

Kadının kestiği hayvanın eti yenir mi?
Eti yenen hayvanı dinde sadece erkek keser, kadın kesemez, diye bir hüküm yoktur. Kadın kesmeyi becerdikten sonra kestiği hayvanın etini yemede bir sakınca yoktur. Yeter ki hayvanı usulüne göre kesmeyi becerebilsin. Ancak kadın da erkek gibi hayvanı keserken besmele çekmelidir. Kasti olarak terk ederse kesilen hayvanın eti yenmez. Ama unutmaktan dolayı terk ederse kesime zarar vermez.

Kadınların malını nereye harcayacağına kocalarının ne kadar karışma hakkı vardır?
İslam’da mal hürriyeti vardır. Herkesin malı kendisinedir. Dolayısıyla erkeğin malı erkeğin, Kadının malı kadınındır. Mal kadının olunca kocanın o mal üzerinde bir yetkisi yoktur. Kadın dileği şekilde dilediği yere harcar ne kocanın ne de bir başkasının karışma hakkı yoktur. Ama hüküm bu olmakla beraber karı koca olduklarından ve ortak bir hayatı paylaştıklarından dolayı birbirilerinin fikrini ve rızasını alarak harcama yapmaları daha doğrudur.

Kadın evde başı açık diye eve melekler girmiyor inancı doğru mu? Müslüman bir kadın kendisine dinen yabancı olan erkeklerin yanında her zaman ve her yerde başını örtmek zorundadır. Ama kadınların arasında veya evde babasının, erkek kardeşlerinin, amca veya dayısının, kayınpederinin… yanında başını örtmek zorunda değildir. Çünkü bunlarla evlenmesi caiz değildir. Dolayısıyla bunlara karşı saçını açmasında bir sakınca yoktur.
Nitekim Allah Teâlâ Nur Suresinin 31. ayetinde mealen şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haram*dan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısım dışında süslerini göstermesinler; başörtülerini yakalarının üzerini de kapayacak şekilde salsınlar. Babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), cariyeler, erkekliği kalmamış tabiler (yani yardıma muhtaç hale gelmiş ve erkekliği kalmamış yoksul ve düşkünler) ya da kadınların mah*rem yerlerini henüz anlayacak çağa gelmemiş çocuklardan başka*sına süslerini göstermesinler. Gizli güzelliklerinin belli olması için ayaklarını vurmasınlar.”
Kadınların evin içinde namahrem bir kimse yoksa yani yabancı bir kişi yoksa başlarının açık kalmasında bir sakınca yoktur. Sakınca olmadığı gibi aynı zamanda meleklerin eve girmesine de engel değildir. Yani kadın başı açık olduğunda melekler eve girer.

Kadına bir daha çocuk sahibi olmaması için tıbbi bir müdahalede bulunmak caiz mi?
Evlilikte asıl olan insan neslinin devam etmesidir. Bu yüzden evlenecek kişilerin çocuk yapabilecek kadınları nikahlamaları müstehabdır. Çünkü evliliğin en önemli hedeflerinden birisi çocuk sahibi olmaktır.
Evliliğin bu yönüne dikkat çeken fakihler, kadının tıbbi bir rahatsızlığı yoksa veya doğum yapması halinde fiziki bir rahatsızlık geçirmeyecekse o kadını temelli olarak çocuktan kesmeyi caiz görmemişlerdir. Yani sebepsiz bir şekilde ve tıbbi bir gerekçe yoksa kadının rahmini aldırmak, onu kısırlaştırmak caiz değildir
Ancak kadının hamile kalması halinde tıbbi bir tehlike veya ölüm, sakat kalma… gibi bir hadise ortaya çıkacaksa rahmini aldırabilir. Çocuktan temelli kesile bilir.
Kadınların erkeklerle aynı safta namaz kılması caiz mi?
İster cuma, ister bayram, ister farz olan günlük beş vakit namaz olsun, kadınlar erkeklerle birlikte namaz kıldıkları takdirde, erkeklerin arkasında ayrı ve uygun bir yerde namaza durmaları gerekir. Nitekim Hazreti Peygamber, namaz saflarını önce erkekler, sonra erkek çocuklar en arkada da kadınlar olmak üzere düzenlemiş; "Namazda erkek saflarının en faziletlisi en önde olanı, fazileti en az olanı ise en arkada bulunanıdır. Kadın saflarının en faziletlisi ise en arkada kalanı, en az faziletlisi ise en önde olanıdır." buyurmuştur.
Tabii bu şekildeki uygulama, kadınların ikinci sınıf konuma indirgenmesi anlamında olmayıp, herkesin anlayabileceği tabii, fıtri bir takım sebepler yüzünden, hem kadınların hem de erkek cemaatin daha fazla huşu ve sükûn içerisinde namaz kılabilmeleri içindir. Buna göre kadınların erkeklerle aynı safta namaz kılmaları uygun değildir.


Günün Sözü
‘Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır.
Mustafa Kemal Atatürk
Günün Ayeti
Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Kadınlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz.

Günün Hadisi
Kadınlar size Allah’ın bir emanetidir. Sizin en hayırlınız eşine en iyi davranandır.

Günün Duası
Allah’ım, servetin, şöhretin ve şehvetin gazabından sana sığınırım.

Günün Nüktesi
Allah Görüyor
Hz. Ömer, halifeliği esnasında her zamanki tebdili kıyafet haliyle gece vakti Medine sokaklarını dolaşırken, karanlık gecede bir evin önünden geçerken evden sesler işitir. Acaba sorun nedir, diye durup kulak kabarttığında bir anne ile kızının konuşmasına şahit olur.
Anne:
-Kızım, yarın satacağımız süte su karıştır!
-Anne, Halife süte su karıştırmayı yasak etmedi mi?
-Kızım, gecenin bu saatinde Halifenin nereden haberi olacak, O şimdi yatağında uyuyor.
-Anne! Anne! Halife uyuyor, haberi olmaz diyorsun! Her şeyi bilen, gören ve her şeye kadir olan Allah Teâlâ bizi görüyor, hâlimizi biliyor! Hilemizi insanlardan gizleyebiliriz, fakat her şeyi bilen ve gören Allah tan nasıl gizleriz?
Hz. Ömer, bu kızın güzel ahlâkına çok hayran kalır ve bu durumu hanımına da anlatır. O kızı, oğlu Asım için ister ve nikâhlanırlar böylece o güzel ahlak sahibi, doğru sözlü kız, Hz Ömer e gelin olur.
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
Sizde kendinizi tanıtırsanız biraz :)

Mesela kadın calismak zorunda degil esi karsilamak zorunda ben calisiyorum sen yiyorsun demeye hak yok bumu kadinlarin ezilmesi :)
Ha su emperyalist duzende emegin karsiligi olmadigi icin durum kotu.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
İslam insana iki dünya saadeti vaadediyor.İnsan fıtratınada tamami ile uygun kurallar koyar.
islamda kadın bir elmas mesabesindedir.Elmasta malumunuzdurki en özel ve gizli yerlerde muhafaza edilir.İslamda kadını bu şekilde muhafaza eder.Bu bekçilik görevinide erkege verir bu erkege bir üstünlük degil sorumluluk yükler.Yedirecek içirecek giydirecek koruyacak vs. Her ne kadar günümüzde bu sorumlulukta müslümanlar eksik görünsede bu eksiklik islamın degil müslümanların eksikligidir.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Paganizmin bir kolu. Adı Wicca. Eğer incelemek isterseniz:Wiccalık] Nedir, Ne Değildir? | Paganizm

Siz bu inancı yaymak mı istiyorsunuz yoksa İSLAM hakkında bilgi sahibi mi olmak istiyorsunuz..?
 

GizilS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Tem 2014
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
23
Bilgi sahibi olmak istiyorum. Bizim amacımız bu inancı yaymak değildir. herkesin kendi seçtiği yola sayı duyarız. Yukarıda inancımın ne olduğu sorulmuş. Cevap olarak iyi bir kaynak vermek istedim. Hepsi bu.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt