Ali Karahasanoğlu Suriye ile yaşanılan Uçak Düşürme krizine dair kaleme aldığı yazısında oldukça önemli olan bazı hususları anlatmış..
Hemen; peşinen fikrimi söyleyeyim..
Suriye ile aramızdaki ihtilafta, NATO devreye gireceğine, biz düşürülen uçağımızın mağduriyetini sineye çekelim, daha iyi!
Her şeye varım; ama Müslüman bir ülkenin, Müslüman bir ülke ile arasındaki ihtilafta (ki uçak düşürme operasyonunun sadece iki Müslüman ülke arasında yaşanmadığını da tahmin edebiliyoruz) Hıristiyanların çoğunlukta olduğu bir askeri birlikten yardım istenilmesinde yokum..
Hiç kusura bakmasınlar..
Gerçekten Türk uçağını Suriye askerleri düşürmüş olsa bile..
Gerçekten uçağın rotasında, pilotların seyirlerinde küçücük bir kusur olmadığı halde F-4'ümüz,Suriye birlikleri tarafından düşürülmüş olsa bile..
Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu'nun açıklaması ile, uluslararası sularda uçağımız düşürülmüş olsa bile..
"Sağlık olsun" derim..
"Pilotlarımız kurtulsun, başka bir şey istemeyiz. Gelen zarar mala/uçağa gelsin" derim..
Ama, hiçbir yönü ile, "NATO devreye girsin" demem.
Onun için de, Türkiye'nin talebi ile, yarın NATO'da, Suriye'nin Türk uçağını düşürmesi olayının konuşulmasına karşıyım..
Bu tavrım, hem inancımın gereği.
Hem de NATO'nun derin yapısı gereği.
Yani bazıları çıkıp da "Bakın, ne kafada oldukları anlaşılıyor. Dindarlık sebebi ile, Türkiye'nin milli menfaatlerini bile göz ardı ediyorlar" demesin.
Benim fikrim; hem inancımın gereği.
Hem de NATO'nun "derin" sabıkaları ile ilgili tecrübemin gereği..
NATO'ya elini veren kolunu, hatta gövdesini bile kurtaramaz.
Bugüne kadar, NATO'nun siz hangi faydasını gördünüz?
Şöyle bir bakın, geçmişimize..
İşlerine gelir, ABD'nin emperyalist amaçları için Irak'a girilmesini, Afganistan'a girilmesini, bu girişlerin/işgallerin de Türkiye'nin desteği ile yapılmasını hayata geçirirler..
Ama işlerine gelmez, Türkiye'ye 30 yıldır çile çektiren PKK terörüne karşı, milim yardımda bulunmazlar.
Hatta yardımı boşverin, "Yardımcı olanları engelleyin" çağrılarına dahi cevap vermezler..
Şöyle düşünelim..
Tamam, NATO, devletler arasındaki ihtilaflarla ilgili bir birlik.
Ülke içindeki ihtilaflara karışmıyor..
Peki, ülke içindeki güçlere yönelik de olsa, "devletler ile terör örgütleri arasındaki silah trafiği"ni engelleyemez mi?
Şu mayınlara bakın..
Üç tane teröristin, kendi başına imal edip, askerlerimizi şehit etmekte kullandığı patlayıcılara benziyor mu bunlar?..
Alenen belli ki, büyük silah üreticisi devletler imal ediyor, bunlara bir şekilde ulaştırıyorlar..
Sonra onlarla, bizim askerlerimizi şehit ediyorlar..
NATO dese ki, "Silah üretiminde, bakkal dükkanı işletiliyormuş gibi, dandik hesap-kitap usûlü faaliyete izin yok. Her patlayıcının, her silahın envanteri tutulacak. Ve bir tane bile kayıp bilgisi gelmeyecek. Gelirse, o silahı üreten devlet hangisi ise, o silahla birlikte, ülkesini başına geçiririm."
Dese..
Onlarca yılı aşan süreci esir alan terör olayları, hangi örgütün harcı olur?
Sadece mayınlar değil..
En sıradan tüfekten, mermisine kadar..
Çok mu zor, o trafiğin akışına engel olmak?..
Ama olmuyorlar..
Tavşana "Kaç", tazıya "Tut" diyorlar..
Kendi ülkelerinde küçücük bir olay yaşandığında, bir başka devlet topraklarını işgale varan operasyonlara imza atıyorlar..
Ama Türkiye'nin başına bela ettikleri PKK'ya silah akışını bile önleyemiyorlar..
Sahi, şu darbe soruşturmalarında da, NATO çıkmadı mı hep karşımıza?..
Neymiş?
Rusya, Türkiye'yi işgal edecekmiş. Onun için, yerin altına, silahlar saklanmalı imiş!
Böyle böyle, kendi ülkemizin insanları, illegal işlere bulaştırıldılar..
Derin yapıların oluşmasına zemin hazırladılar..
İşbirliği içinde oldukları generallere, darbeler yaptırdılar..
Şimdi, Türkiye'nin Suriye'den alacağı bir "özür", bir "tazminat", bir "iyi ilişkiler jesti"ni,NATOaracılığı ile sağlayacakmışız..
Aman kalsın..
NATO bu işe burnunu sokmasın, bizim alacaklarımız Suriye'de kalsın..
Elbet bir gün alırız..
Ama NATO'nun girdiği yerden, Müslümana hayır çıkmaz!
Bu, böyle biline!
Suriye ile aramızdaki ihtilafta, NATO devreye gireceğine, biz düşürülen uçağımızın mağduriyetini sineye çekelim, daha iyi!
Her şeye varım; ama Müslüman bir ülkenin, Müslüman bir ülke ile arasındaki ihtilafta (ki uçak düşürme operasyonunun sadece iki Müslüman ülke arasında yaşanmadığını da tahmin edebiliyoruz) Hıristiyanların çoğunlukta olduğu bir askeri birlikten yardım istenilmesinde yokum..
Hiç kusura bakmasınlar..
Gerçekten Türk uçağını Suriye askerleri düşürmüş olsa bile..
Gerçekten uçağın rotasında, pilotların seyirlerinde küçücük bir kusur olmadığı halde F-4'ümüz,Suriye birlikleri tarafından düşürülmüş olsa bile..
Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu'nun açıklaması ile, uluslararası sularda uçağımız düşürülmüş olsa bile..
"Sağlık olsun" derim..
"Pilotlarımız kurtulsun, başka bir şey istemeyiz. Gelen zarar mala/uçağa gelsin" derim..
Ama, hiçbir yönü ile, "NATO devreye girsin" demem.
Onun için de, Türkiye'nin talebi ile, yarın NATO'da, Suriye'nin Türk uçağını düşürmesi olayının konuşulmasına karşıyım..
Bu tavrım, hem inancımın gereği.
Hem de NATO'nun derin yapısı gereği.
Yani bazıları çıkıp da "Bakın, ne kafada oldukları anlaşılıyor. Dindarlık sebebi ile, Türkiye'nin milli menfaatlerini bile göz ardı ediyorlar" demesin.
Benim fikrim; hem inancımın gereği.
Hem de NATO'nun "derin" sabıkaları ile ilgili tecrübemin gereği..
NATO'ya elini veren kolunu, hatta gövdesini bile kurtaramaz.
Bugüne kadar, NATO'nun siz hangi faydasını gördünüz?
Şöyle bir bakın, geçmişimize..
İşlerine gelir, ABD'nin emperyalist amaçları için Irak'a girilmesini, Afganistan'a girilmesini, bu girişlerin/işgallerin de Türkiye'nin desteği ile yapılmasını hayata geçirirler..
Ama işlerine gelmez, Türkiye'ye 30 yıldır çile çektiren PKK terörüne karşı, milim yardımda bulunmazlar.
Hatta yardımı boşverin, "Yardımcı olanları engelleyin" çağrılarına dahi cevap vermezler..
Şöyle düşünelim..
Tamam, NATO, devletler arasındaki ihtilaflarla ilgili bir birlik.
Ülke içindeki ihtilaflara karışmıyor..
Peki, ülke içindeki güçlere yönelik de olsa, "devletler ile terör örgütleri arasındaki silah trafiği"ni engelleyemez mi?
Şu mayınlara bakın..
Üç tane teröristin, kendi başına imal edip, askerlerimizi şehit etmekte kullandığı patlayıcılara benziyor mu bunlar?..
Alenen belli ki, büyük silah üreticisi devletler imal ediyor, bunlara bir şekilde ulaştırıyorlar..
Sonra onlarla, bizim askerlerimizi şehit ediyorlar..
NATO dese ki, "Silah üretiminde, bakkal dükkanı işletiliyormuş gibi, dandik hesap-kitap usûlü faaliyete izin yok. Her patlayıcının, her silahın envanteri tutulacak. Ve bir tane bile kayıp bilgisi gelmeyecek. Gelirse, o silahı üreten devlet hangisi ise, o silahla birlikte, ülkesini başına geçiririm."
Dese..
Onlarca yılı aşan süreci esir alan terör olayları, hangi örgütün harcı olur?
Sadece mayınlar değil..
En sıradan tüfekten, mermisine kadar..
Çok mu zor, o trafiğin akışına engel olmak?..
Ama olmuyorlar..
Tavşana "Kaç", tazıya "Tut" diyorlar..
Kendi ülkelerinde küçücük bir olay yaşandığında, bir başka devlet topraklarını işgale varan operasyonlara imza atıyorlar..
Ama Türkiye'nin başına bela ettikleri PKK'ya silah akışını bile önleyemiyorlar..
Sahi, şu darbe soruşturmalarında da, NATO çıkmadı mı hep karşımıza?..
Neymiş?
Rusya, Türkiye'yi işgal edecekmiş. Onun için, yerin altına, silahlar saklanmalı imiş!
Böyle böyle, kendi ülkemizin insanları, illegal işlere bulaştırıldılar..
Derin yapıların oluşmasına zemin hazırladılar..
İşbirliği içinde oldukları generallere, darbeler yaptırdılar..
Şimdi, Türkiye'nin Suriye'den alacağı bir "özür", bir "tazminat", bir "iyi ilişkiler jesti"ni,NATOaracılığı ile sağlayacakmışız..
Aman kalsın..
NATO bu işe burnunu sokmasın, bizim alacaklarımız Suriye'de kalsın..
Elbet bir gün alırız..
Ama NATO'nun girdiği yerden, Müslümana hayır çıkmaz!
Bu, böyle biline!