Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Muhtazafın düşündükleri! (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Siz, siz olun!
Bu sene beşinci ayın sonu idi ben evde oturuyordum.
Oğlum geldi:
- Baba ben bisikletle bir dolaşacağım.
- Oğlum tamam git ama dikkat et.
Fazla sürmedi birazdan zil çaldı.
Baktım oğlum, rengi atmış ve korku içinde:
- Ne oldu yanlış birşeymi var?
- Aşağıya bir gel. Aşağıya iniyorum.
İki kişi bir araba ve bisiklet yok.
Meğer benim oğlan bisikletle bir arabaya çarpar tabi arabanın sol tarafından geldiği için haksız.
Karşı taraf durumu anlatıyorlar.
Bende Zararı hemen karşılayamayacağımı taksit olursa karşılayacağımı söylüyorum. Polis çağırıyorlar.
Polis olay yerini görüyor.
Bizim şuçlu olduğumuzu ve bir kaç bin euro tutacağını söylüyor ve haftlich olup olmadığını sordu.
Bende haftlich olmadığını ve durumumun müsaid olmadığını anlatıyorum.
Poliste bu sefer karşı tarafa kasko olup olmadığını soruyor.
Onlarda var olduğunu söylediler.
Poliste kasko ile zararı karşılayın fazlalığını şuçlu karşılasın dedi.
Onlarda tamam deneriz dediler ve gittiler.
Tabiki adres ve isim alışverişi oldu.
Aradan 5 ay geçti hiçbir haber yok.
Biz kaskodan haber bekliyoruz.
Birgün zil çaldı postacı kapıda.
Şuraya bir imza at atıyoruz elimize büyük bir zarf tutuşturuyor.
Zarfı açıyorum içinde bilirkişi raporu avukattan tepliğat ve 4100 euro masraf ve filan tarihte hemen öde.
Siz siz olun olaya sıcakken müdahele edin.

Ve sigortanızı yapın.
Birgün birşeyler olabiliyor.
ALLAH c.c. beterinden saklasın.
Dostlar şimdi sözün bittiği yere geldik.
Yeni bir yazıda buluşmak üzere ALLAH’a emanet olun.
Selam ve dua ile.
M.S.A.

 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
HER FIRTINA….
Her fırtına, savuracak bir toz bulur…
Her hayal yaşanacak bir can bulur...
Her düş gerçekleşecek bir umut bulur...
Kolay bulunmayan tek şey davasında sadık olmaktır...
Davasına ihanet etmeyen kişiliktir...
İnsan oğlu yürümeyi, kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendikten sonra...
Basit bir sanatı unuttu...
İNSAN gibi yaşamayı…
Sadık olmayı…

Adam gibi ayakta durmayı…
Zengin; çok mala sahip olana denmez, zengin kalbi, zengin ve itaat duygusu olana denir.
Kalp zenginliğinden mahrum olan kimse, ne kadar geniş servete sahip olursa olsun yine fakirdir.
Hırsı sebebiyle de halk nazarında gün gelir hakir olur.
Kalbi zengin olan kimse de, ne Kadar fakir olursa olsun herkesin nazarında muhteremdir…
Bugünün, yarını olduğunu unutma.
Bugün senin olabilir, ama yarın ne olacak acaba.
Para dediğin el kiridir yıkanınca oda gider ama iyiliklerin inancın seninle,
mezara kadar gider sadık isen…
M.S.A./ Muhtazaf...
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com

Ön bilgi.
Almanyada yerel bir türk gazetesindeki makalelerim.

Gurbet Mektupları...
Deruni dilden canı gönülden pek çok sevgili kardeşlerim.
Nasılsınız iyimisiniz iyisinizdir inşa-ALLAH.
Sizde bizlerden soracak olursanız, gurbetten çok şükür derim.
Gelelim asıl konuya.
Gurbet mektupları, işte öylesine aklıma geliverdi bu isim.
Ve bu isim adı altında yazmaya devam edeceğim.
Babamın hastalığı ağırlaşınca ruhumda rüzgarlar esti adeta.
Bir gurbet güvercini daha anadoluya uçacak ve bir baba daha memleket hasreti ile bu dünya,ya veda edecekti.
Ve öyle oldu babacığım rahmana doğru kanat açtı.
Geldiği yere adeta uçtu. Daha nice birinci kuşaktan insanlar son limana yelken açtı. Hepsine ALLAH’dan rahmet dilerim.
Ne ümitlerle gelmişlerdi, evlatlarını, eşlerini ebeveynlerini düşünerek.
Sevdiklerinden hasret kalarak, hiç tanımadıkları bekar evlerinde bir odada 4, 6, 8, kişi kalarak.
Hayatı tanımadıkları, huylarını bilmedikleri kişilerle paylaşarak.
Her türkçe konuşanlara kardeş gibi sarılarak, ama hep onları menfaat gören insanlara aldanarak.
Camiler kurmuşlar, çocuklarını getirmişler adeta kendilerine küçük bir dünya oluşturmuşlardı.
Her taraftan fireler verdiler, hayata yenilmemek için hep direndiler.
Vatanları onlar için önemliydi.
Canlarından önemliydi ay-yıldızlı bayrakları.
Gurbette yabancı vatanda Almancıya çıkmıştı isimleri.
Emekleri ile alın teri ile tırnakları ile kazandıkları paralarını sömürenler olmuştu.
Ama onlar birgün vatana dönmeyi hep hayal etmişlerdi.
Gözlerinin içinde vatan hasreti titrerdi.
Ama geriye dönüş olmayınca, gurbet ikinci vatan olmuştu.
Çocuklar büyümüş okullu olmuşlardı.
Çocuklar evlenmiş torunlar, hatta torunların çocukları olmuştu.
Hasret güvercinleri her köşede uçuyordu adeta.
Geriye baktığımızda nasıl bir girdabın içine girmişiz anlarız.
RABB’im bizim yardımcımız olsun.
Sadece birinci kuşaktan ve onların çektikleri çileleri düşünürsek.
Böyle bir serüvenin bizleri nerelere sürüklediğini görürüz.
Onların verdikleri emeklere sahip çıkarak benliğimize sahip çıkmamız gerektiğini.
Uğraşımız geleceğiz olmalı, geçmişimizden örnek alarak.
Vatana sıla özlemi ile giden arabamızın tekerleri gibi adeta uçarak.
Evet hasret güvercinleri sizlere yazdığım bu ilk gurbet mektubunun sizleri memnun edeceğini düşünerek o ilk kahramanların vefat edenlerine ALLAH’dan rahmet kalanlara sıhhat ve afiyetler dilerim.
Burada mektubuma son verirken büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim.
ALLAH’a emanet olun.
Selam ve dua ile.
M.S.A.
 
Son düzenleme:

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Gurbet Mektupları 2
Mektubuma başlamadan önce en içten sevgilerimle selamlarımı iletirim.
Selamün aleyküm arkadaşlarım, dostlarım.
Eh klasik olarak nasılsınız demeden önce, ALLAH’tan sağlık, sıhhat, afiyet, bereketler dilerim.
Ve ayrıyeten kocaman tebessümlerimi gönderiyorum.
Bu mektubların ayrı bir özelliği ve güzelliği vardı hayatımızda.
Şimdilerde mesajlarla, canlı bağlantılarla bu dostluklar tüketildi.
İstedimki bu dostluklar bir can bulsun.
İstedimki yüreklerde kardeşlere karşı bir sıcak ve samimi tebessüm belirsin.
İnsan bir derya kendini bilene.
İşte marifet bu deryada yüzmesini bilende.
Bencilliğimizden tavizler vererek yaratıldığımız gibi olalım.
Girelim o ince ruhlara dost olalım.
Arada sırada da olsa tefekkür edelim niçin, nasıl, neden?
İçimizdeki o gizli putları kıralım.
Vel hasıl hayatın içinde olalım diyorum.
Sizlere bir mektub yazayım dedim nerden nereye geldik.
Gelelim günlüğümüzde olanlara.
Eh kuşların haber verdiğine göre kardeşin birinin misafiri gelmiş.
Gezmişler, tozmuşlar zaman geçmiş ayrılık treni gara girmiş.
Uğurlamak için misafirle trene binerler.
Trenin kalkış saati gelince tren hareket eder.
Sonradan trenin hareket ettiğini farkederler.
Tren bilet kontrol memuruna giderek ben gitmeyecektim desede 170 € ya patlar.
Çünkü hızlı trene binmişlerdi.
Bu arada yenge telefon eder:
- Nerdesin?
- Mannheimdayım.
- Şakamı yapıyorsun?
- Ne şakası! Misafiri uğurlamak için trene binmiştim, Mannheimda ancak durabildi.
Demekki insan, başına ne geleceğini, biraz sonra hangi yerde ve zeminde duracağını bile bilememektedir.
İşte, onun için yaşadığımız bu günü sevdiklerimizle değerlendirelim.
Yarın ne olacağını hala bilmiyoruz...
Şöyle pencereden bakıyorum.
Kaybettiklerim aklıma geliyor.
Yeniden dünyaya gelseler vaktimi boşyere geçirmez size harcardım insan ne boş işlerle uğraşırmış.
Babamın vefatından 1 ay geçmişti.
Camideyim, bir kardeşimiz geldi, uzun zamandır görmemiştim.
Biraz sonra yanıma yaklaştı ve:
- Uzun zamandır izinde idim, bu mescide hacı amcayı görmek için geldik. Görebilirmiyim?
- Abi nasıl söyleyeyim, babam sizlere ömür rahmetli oldu.
Uzun bir zaman yüzüme baktı kaldı.
Sonra yanıma yaklaştı ve:
- ALLAH rahmet eylesin. Dedi.
- ALLAH tüm geçmişlerimize rahmet eylesin.
Sonra sadece gözleriyle konuştu.
İşte sevdiklerini kaybedince, onunla geçirecek zamanında olmaz.
Sadece ufuklara bakar hüzünlenirsin.
Kalbine buruk bir acı ve vucudunu hasret kaplayıverir.
Dünyayı versen geriye dönüş yok.
Sonra camiye gidersin onun oturduğu köşeye bakarsın.
Köşede hala meal okuyor ve hala bir vakitten öbür vakite o köşede oturuyor.
Baba ocağına gidersin, sanki köşeden çıkıp yine takılacak gibi sanırsın.
Ama bunların hiçbiri olmayacaktır.
Gurbetin hikayeleri de mektupları da hüzün ve gülümsemelerle dolu.
Gurbet dedikçe insanın aklına hep vatan geliyor.
Vatanın kıymetini gurbete giden anlarmış.
Daha şehre girer girmez, ilk namaz vaktinde ezanı duyar ve huzurla dinlerim.
O anki huzuru kimse veremez.
Çünkü iç huzurudur, insanı rahatlatır.
Hele şadırvanda abdest alıp o mimari deha camilerde namaza durmak daha başka bir huzur.
Kelimelerle anlatılmaz, sadece yaşanır.
Bu menval üzere burada kelimelerime son verirken sizleri ALLAH’a emanet ediyorum.
Sizlere bu şiirimi takdim ediyorum.

Babam’a!

Bir rüya gibi geldi geçti 80 yıllık ömür,
Ömür Birgün imiş ben bilemedim.
Izdıraplar, çileler, hayatın cilvesi imiş,
Hasretler, umutlar teselli imiş, göremedim.

Gözlerinde, hep neşe, gülüşün vardı,
Umutsuzluk sezmedim, asla yüreğinde.
Hayatını tırnaklarında nasıl kazandın,
Yavruların için gizli, gizli geceleri ağlardın.

Hep özlerdin belki yollarını beklerdin,
Anladım dediğim anda, sen yoktun.
Yüreğindeki sevgi yangını anlamadan,
Şimdi, senin dediğin sözler hatıramda canlandı.

Benimde dayanağım sendin, ama gittin,
Hatıramda hep sen varsın, güzel insan yittin..
Arkamda kalmadı umut, geriye bakmak,
Huzur bulurdum, seninle iki laf etmek.

Babam sana rahmet olsun,
Kabrin daima nurla dolsun,
Ruhun nura gark olsun,
ALLAH c.c. senden razı olsun.

Salih dua et babana, gönder fatiha,
Unutma atanı erersin felaha,
Salatı selamla dur duaya,
Evlat olmak, atana hürmet etmektir anla.

Selam ve dua ile.
M.S.A.

 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Gurbet Mektupları 3
Derdiniz derdim, sevinciniz sevincim dedim.
Aldım elime kalemi, yazdım aklıma geleni, ilk aklımda olan bir olayı hemen yazdım.
Yazıma başlamadan önce baktım unuttuğum birşeymi var?
Dedim:
- Selam kelamdan öncedir. Öyle ise! Bir selam vereyim dedim..
Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adı ile.
ALLAH’ın selamı rahmeti bereketi üzerinize olsun.
Gününüz bereketli, geceniz hayırlı olsun.
RABB’im sıhhat ve afiyetten ayırmasın.
Geçenlerde arkadaşın biri anlatıyor:
Arkadaş telefon etti:
- Bizim bodrumda kalorifer yakıt deposu var. Gel kes götür.
- Tamam kardeşim.
Ben kesmeye başladım, bu arada içinde yakıt varmış, her tarafa akmaya başladı.
Arkadaşa dedimki:
- Biraz bıçkı tozu getirde üzerine atalım.
- Hemen alıp geliyorum.
Biraz sonra bir çuval bıçkı tozu geldi, üzerine attım, işe koyuldum.
Tabii, ben çalışırken, makinadan çıkan kıvılcımlar bıçkı tozuna düştükçe ateş alır yanmaya başlar.
Ben oh sıcaklık geliyor sırtım ısınıyor.
Arkana dön de bir bak.
Nerde!
Yok, ben hala çalışıyorum.
Bu arada pencereden çıkan dumanı gören meraklılardan biri hem itfaiye ye hem polise telefon açar.
Etraf itfaiye kaynıyor.
Arkama bir döndümki ateş almış yanıyor.
Neredeyse bende yanacağım.
Hemen suyla felan söndürdüm.
Dışarı çıktım, arkadan birşey yokmuş gibi yaklaştım, baktım itfaiye erlerinin içinde bir türk var.
Ona yaklaştım:
- Yangın felan yok yakıt tankını keserken biraz ateş almış söndürdüm dedim. Git şunlara yanlış ihbar varmış de kurtar bizi.
- Tamam dedi.
Ben yukarı çıktım duruma bakıyorum.
Baktım polisler de geldi, ama daha sonra itfaiye gidince arkasından polislerde çekti gitti.
Oh be dünya varmış dedim.
Arkadaş bunu anlatınca, bir gurbetçi saflığı daha dedim ve sizlerle paylaşmaya karar vererek sizlerle paylaşıyorum....
Eh mektublarımda zaman, zaman böyle hikayeleri sizlerle paylaşabilirim.
Sizlerin mektublarıma katkılar sağlamanızı, hatta yorumlar yazmanızı bekledim.
E mail adresime her zaman yazabilirsiniz.
Olumlu veya olumsuz.
Hiç farketmez.
İnşa-ALLAH hayırlı yorumlarınızı bekliyorum.
Zamanın birinde adamın biri uzak bir memlekete çalışmaya gider.
Uzun bir zaman memleket hasreti ile çalışır didinir ve yavrularının özlemini yüreğine gömer.
Gün gelir memlekete döner.
Bakarki ne memleket yerinde kalmış ne yavrularından hanımından eser var.
Yıkılmış adamcağız.
Günlerce kendine gelemememiş.
Oradan geçen bir bilge adam:
- Niçin umutsuzluk girdabına girdinde kendini bıraktın acizler gibi, mantığını aklınla yoğur, düşünceni içine kat, kuvvetini yardımcı ver ve yola çık çok sürmeyecek düşünce pınarındaki kişilere ulaşacaksın. Umutsuzluk acizlerin işidir. Der.
Bunu duyan adam o bilge adamın dediği gibi yapar ve hasretler buhar olur ailesine kavuşur.
Gurbete hiçbir kimse zevkine gelmemişken ve içindeki vatan hasretini saflığıyla yoğurmuşken, memleketteki bütün kültür ve adetlerini yaşamaya çalışmışken yinede boynu bükük yüreği özlemle, sırtını dayayacak bir duvar bile bulamamış, bulamamaktadır.
Gözlerinizde bu durumu okur gibiyim.
Kim gelirse boynu kravatlı sırtı katlı, hemen boynumuz bükülür, saygıdan dolayı.
İçimiz titrerken ruhumuz adeta siner.
Eh memleket mektubları önemli, kimi haber bekler, ana, babadan kimi komşulardan kimi kalbe hitap edeni bekler.
Bir kere gelmeye görsün acıklı ve umutsuz haberler, yüreği acıyla burkulur, gözleri bir noktaya bakar ve öylece akar gözlerindeki yaşlar.
Başka da yapacak birşey yoktur.
Bütün gücü gözlerinden akan yaşlar.
Ayrısı gayrısı kalmamış bütün vatan köşelerinden gelenler birbiri ile akraba bile olmuş, olmaktadır.
ALLAH c.c. geleceğimizi hayr eylesin.
Burada bir mektubun sonuna gelirken sizlere mektub yazmayı özleyeceğim.
Uzun zamandır ne bir mektub ne kart gönderdik.
Artık bu adetler yerini teknolojiye bıraktı.
İşte bu can alıcı noktada teknolojiye tamamen teslim olmadan bazı güzellikleri yaşatalım.
Hayata yeniden eskidi dediğimiz adetlerimizi yükleyelim.
Belki hareket bereket getirir.
Bu minval üzere sizleri ALLAH’a emanet ediyorum.
Selam ve dua ile.
M.S.A.


 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt