Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

MERHAMETSİZ İNSAN KALMADI DEMEYESİNİZ DİYE (1 Kullanıcı)

medahms

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
1,989
Tepki puanı
3
Puanları
0
Selamün Aleyküm.





____MERHAMETLİ İNSAN KALMADI DEMEYESİNİZ DİYE



__Hz. Ömer arkadaslariyla sohbet ederken, huzura üç
genç girerler. Derler ki
-Ey halife, bu aramizdaki arkadas bizim babamizi öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine
getirin.
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :
-Söyledikleri dogru mu diye sorar. Suçlanan genç der ki evet dogru Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalim nasil oldu diye sorar. Bunun üzerine genç anlatmaya baslar, der ki
"Ben bulundugum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanim ailemle beraber gezmeye çiktik, kader bizi arkadaslarin bulundugu yere getirdi. Afedersiniz hayvanlarimin arasinda bir güzel atim var ki dönen bir defa daha bakiyor, hayvana ne yaptiysam bu arkadaslarin bahçesinden meyva koparmasina engel olamadim, arkadaslarin babasi içerden hisimla çikti atima bir tas atti atim oracikta öldü.
Nefsime bu durum agir geldi, ben de bir tas attim, babasi öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaslar beni yakaladi, durum bundan ibaret dedi.


Bu söz üzerine Hz Ömer
"Söyleyecek bir sey yok, bu suçun cezasi idam.Madem suçunu da kabul ettin" dedi.
Bu sözden sonra delikanli söz alarak
"Efendim bir özrüm var" diyerek konusmaya basladi "Ben memleketinde zengin bir insanim, babam rahmetli olmadan bana epey bir altin birakti.Gelirken kardesim küçük oldugu için saklamak zorunda kaldim. şimdi siz bu cezayi infaz ederseniz yetimin hakkini zayi ettiginiz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz,
bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardesime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum" der.


Hz. Ömer dayanamaz der ki "Bu topluluga yabanci birisin senin yerine kim kalir ki?!"


Sözün burasinda genç adam ortama bir göz atar, der ki
"Bu zat benim yerime kalir."
O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaslarindan daha yasarken cennetle müjdelenen Amr Ibni Asa dan baskasi degildir.
Hz.Ömer Amra dönerek
"Ey Amr, delikanliyi duydun" der.
O yüce sahabi "Evet, ben kefilim" der ve genç adam serbest birakilir.


Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medinenin ileri gelenleri Hz.Ömere çikarak gençin gelmeyecegi, dolayisiyla Amr Ibni Asa verilecek idam yerine maktülün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razi olmaz ve babamizin kani yerde kalsin istemiyoruz derler, Hz. Ömer kendinden beklenen cevabi verir der ki :


"Bu kefil babam olsa farketmez cezayi infaz ederim."
Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki "Biz de sözümün arkasindayiz." Bu arada kalabalikta bir dalgalanma olur ve insanlarin arasindan genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki
"evladim gelmeme gibi önemli bir nedenin vardi neden geldin?" Genç vakurla basini kaldirir ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan) AHDE VEFASIZLIK ETTI demeyesiniz diye geldim der.


Hz.Ömer basini bu defa çevirir ve Amr Ibni Asa der ki
"Ey Amr, sen bu delikanliyi tanimiyorsun nasil oldu onun yerine kefil oldun". Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razi olsun vakurla kanimizi donduracak bir cevap verir,
"Bu kadar insanin içerisinden beni seçti. INSANLIK ÖLDÜ dedirtmemek için kabul ettim" der.


Sira gençlere gelir, derler ki "Biz budavadan vazgeçiyoruz." Bu sözün üzerine Hz Ömer "Ne oldu, biraz evvel babamizin kani yerde kalmasin diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?"der.


gençlerin cevabı da dehşetlidir:


MERHAMETLİ INSAN KALMADI DEMEYESINIZ DIYE



[URL="http://img166.imageshack.us/img166/9395/secdegul2xg4.gif"] [/URL][URL="http://img90.imageshack.us/img90/1306/secdemevlalz9.gif"] [/URL][URL="http://img176.imageshack.us/img176/9981/secdegul1rh8.gif"] [/URL]
[URL="http://img1.loadtr.com/k-638133-yph.gif"] [/URL]
<<<-Sen öyle bir insan ol ki!
öldüğünde düşmanın bile ağlasın->>>
 

gulderen

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2006
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: MERHAMETSİZ İNSAN KALMADI DEMEYESİNİZ DİYE

Allah razı olsun.
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
dini hikayeler

dini hikayeler

Genç mühendis, işe yeni başladığı şirketteki bir toplantıya katıldığında, masa üzerindeki gazeteye göz atıp âniden yerinden fırladı ve ‘eyvah mahvoldum’ gibilerden bir şeyler söyleyip koşar adımlarla odasına girdikten sonra, kapısını da arkadan kilitledi. Bir anda buz gibi bir hava esti içeride.

Şirket sahibi, çok babacan insandı. Toplantıyı bir bıçak gibi kesip:

-Bu işte bir bit yeniği var, dedi. Mühendise kötü birşeyler oldu. Dikkat edin, canına kıyabilir.

Şirket çalışanları, müdürün ne kadar tecrübeli olduğunu bildiklerinden, hep birlikte yerlerinden fırladı. Sekreterlerden biri, mühendisin okuduğu gazeteye bakarak:

-Biliyorsunuz ki bugün borsa tepetaklak geldi, dedi. Mutlaka çok sayıda hissesi vardı.

Bir başkası:

-Faiz veya repo da olabilir, diye araya girdi. Yüzde ikiyüz sınırı aşıldı.

Diğeri, kendinden emin bir tarzda:

-Dün dolar bozduracağını söylemişti, dedi. Bugün döviz âniden yükseldiği için, milyarlarca lira zarar etmiş olmalı.

Şirketin muhasebe müdürü:

-Kesinlikle yanılıyorsunuz, diye lafa karıştı. Daha üç gün önce avans çekmişti. Paralı insan böyle bir şeyler yapmaz. Olsa olsa karısıyla kavga etmiştir.

Kadın sekreterlerden biri:

-Öyledir öyledir, diye atıldı. Hanımına geçen gün rastlamıştım, çok suratsız biriydi.

Bütün ihtimaller tek tek sıralanırken, şirket müdürü,:

-Konuşmakla vakit kaybetmeyelim, diye gürledi. Her an bir tabanca sesi gelebilir içerden..

Müdürün sözleri, ortalığı tekrar karıştırdı. Şirkette ne kadar çalışan varsa, mühendisin kapısına yığıldı. Müdür bey, etrafındakileri bir el işaretiyle susturduktan sonra, yumuşak bir sesle:

-Mühendis beyyy!.. diye seslendi. Benim canım kardeşim, sakın bir çılgınlık yapma. Biliyorsun ki bu dünya fânidir. Bir gün zaten öleceğiz, değil mi?

Mühendisin bulunduğu oda müstakil olduğu için başka bir mekana bağlanmıyordu. Bu yüzden de herkes, onun içeride olduğundan emindi. Oda kapısı da özel olarak izole edildiği ve iki adet çelik levhadan yapıldığı için bütün çabalara rağmen kırılmıyordu. Buna rağmen içeriden çıt çıkmıyordu. Bu arada itfaiyeye haber verildi, altıncı katta bulunan odanın pencereleri altına brandalar gerildi ve televizyon kameramanları, yüzlerce meraklı eşliğinde canlı yayına geçerek, adamın aşağı atlaması için duaya başladılar. Mühendis bey, on beş dakika sonra kapıyı açtı. Yüzü ışıl ışıldı ve neler olup bittiğinden habersiz görünüyordu. Kapı önündeki kalabalığın şaşkın bakışları arasında:

-Az kalsın ikindi namazını kaçırıyordum, diye gülümsedi. Dünya fâni olduğundan, bu iş ihmale gelmez.
 

zeynep1111

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
477
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

çok güzel bir paylaşm
kardeşim allah razı olsun
rabbim namazımızı kaçırmayı nasip etmesn:(
 

suranur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Tem 2006
Mesajlar
56
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

Allah senden razı olsun kardeşim.Hikaye gerçekten çok güzel,hele son mükemmel:)ALLAH'A emanet ol...
 

husna

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ağu 2006
Mesajlar
110
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

Allah herkese dini konularda bu kadar hassas davranmayı nasip etsin
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

ALLAHdini bütün insanlardan eylesin
 

tuncay147

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2006
Mesajlar
159
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

şüper eline B):Dsağlık
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: on gümüş

RE: on gümüş

PEYGAMBER ALEYHİSSELAM, bir gün Medine pazarına çıktı. Yanında on gümüş kadar parası vardı. Kendisine dört gümüşe bir gömlek satın aldı. Ancak, bir fakir adam gelip, kendisinden o gömleği istedi. Resulullah gömleği ona verdi. Geriye dönüp dört gümüşe bir gömlek daha satın aldı. Derken, ağlayan küçük bir kız çocuğu gördü ve yanına yaklaşıp neden ağladığını sordu.
“Ev sahibim bana un almam için iki gümüş vermişti” dedi küçük kız, gözyaşlarını silerek. “Ama ben parayı kaybettim.”

Resulullah, yanında kalan son iki gümüşü de o kız çocuğuna verdi.

“Ağlama, unu bununla alabilirsin!” buyurdu.

Paraları alan küçük kızın ağlaması bir miktar durduysa da, tamamen kesilmedi.

“Ama eve geç kaldığım için beni dövecekler!” dedi hıçkırarak.

Peygamber Aleyhisselam kızın elini tuttu, gittiler unu aldılar. Bir elinde küçük kız, öteki elinde un, beraber kızın evine doğru yola çıktılar.

Akşam vaktiydi. Ev sahibi küçük hizmetçisini beklerken, karşısında Âlemlerin Efendisi’ni görünce hem çok şaşırdı, hem de çok sevindi.

Peygamber Aleyhisselam:

“Geç kaldığı için ceza almaktan korkuyordu. Sakın onu dövmeyin!” buyurdu.

Ev sahibi:

“Ey Allah’ın Resulü! Sizin evimi şereflendirmenize sebep olduğu için ben onu azad ediyorum, artık hürdür!” dedi.

Peygamber Aleyhisselam bu işe çok sevindi ve:

“Allah’ım şu on gümüş ne kadar da bereketli imiş. Onunla bana ve bir fakire gömlek giydirdin ve bu kız çocuğunu sevindirip, hürriyetine kavuşturdun!”

...
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: akşama kadar

RE: akşama kadar

Mekke...
Yaşlı bir adam ve genç bir delikanlı bir köşede oturup konuşmaktalar.
Önlerinde iyi giyimli bir adam belirir. Genç olanın önüne bir kese
altın koyar.
Genç:
- Sağol, paraya ihtiyacım yok.
- Olsun, ben sana veriyorum, ister sen harca, ister fakirlere ver.
Genç fazla ısrar etmez. Keseyi alır hemen hepsini ihtiyacı olduğunu
bildiklerine dağıtır.
Yaşlı adam aynı akşam genci bir başkasından yardım isterken görür ve
sorar:
- Niçin o bir kese altından kendine ayırmadın?
Genç:
-Akşama kadar yaşayacağımı düşünemezdim.
 

ruzgar_17

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
274
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

allah her ınsana ıslamı her yonuyle dort dortluk yasamak nasıp etsıınn
 

seda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Haz 2006
Mesajlar
82
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

gercektende çok anlamlı ve çok guzel allah senden razı olsun kardesım ınsallah butun musluman kardesım ınşallah cennede gırer
 

medina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ağu 2006
Mesajlar
148
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

amin hikayeler çok güzel ALLAH cümlemizden razı olsun ...
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: · NİŞANELERİ OKUMAK

RE: · NİŞANELERİ OKUMAK

· Mesnevıden Hikayeler
Mevlana Celaleddın-i Rumi nin 5 ciltten olusan Hikayeleri

Çocuğun biri, babasının tabutu önünde ağlamakta, başına vurmaktaydı. “ Baba, seni nereye götürüyorlar? Nihayet seni toprağın altına yatıracaklar. Öyle bir dar, öyle bir elemli eve götürüyorlar ki orada ne halı var, ne hasır. Ne geceleyin bir ışık var, ne gündüzün bir dilim ekmek. Ne yemek kokusu var, ne yiyecekten eser. Ne mamur bir kapı var, ne damın da bir yol, ne de sığınılacak bir komşu! Halkın öptüğü cismin o elemli yurda nasıl gidecek? Amansız bir ev, dar bir yer orada ne bet kalır ne beniz” demekte. Bu suretle o evin vasıflarını sayıp gözlerinden kanlı yaşlar saçmaktaydı. Cuha babasına dedi ki: “ Babacığım, vallahi bu adamı bizim eve götürüyorlar.” Babası , Cuha’ya “ Ahmak olma” dedi. Cuha, “ Baba, şu nişaneleri dinle. Birer ,birer saydığı bu nişanelerin hepsi, şeksiz şüphesiz bizim evin nişaneleri. Ne hasır var, ne ışık var, ne yemek. Ne kapısı mamur, ne içi, ne damı!” Halkta da bu suretle kendilerine ait yüzlerce alamet olduğu halde azgınlar, bu nişaneleri görmezler. Kibriya güneşinin şuanından mahrum ve ışıksız olan gönül evi, Yahudilerin canı gibi dar ve karanlıktır; muhabbet ihsan eden Tanrının zevkinden mahrumdur. Ne güneşin o gönüle ışığı parlar, ne o gönlün sahası genişler, ne kapısı açılır. Sana böyle bir gönülden mezar yeğdir. Gönül mezarından çık artık! Ey şuh ve neşeli can, dirisin, diri oğlusun. Bu dar gönül mezarında nefesin daralmıyor mu? Sen vaktin Yusuf’un, gökyüzünün güneşi. Bu çölden bu zindandan çık yüzünü göster! Yunus balığın karnında pişti. Yunus Peygamber, bu beladan ancak tespihle kurtuldu. Balık karnında tespih etmeseydi kıyamete kadar o hapiste, o zindan da kalırdı. Yunus balıktan Tanrıyı tespih ederek halas oldu. Tespih nedir? Elest gününün nişanesi. Eğer can tespihini unutursan şu balıkların tespihini dinle. Tanrıyı gören Tanrıya mensuptur, o denizi gören, o balıktır. Bu cihan denizdir, ten balık, ruh da sabah nurundan mahcup Yunus. Yunus Tanrıya tespih ettiği için balıktan kurtuldu, yoksa hazmolur, yok olup giderdi. Bu deniz can balıklarıyla dopdoludur. Sen görmüyorsun amam etrafında uçuşup duruyorlar. O balıklar, sana kendilerini çarpmaktalar. Gözünü aç da apaçık gör. Balıkları görmüyorsan bile bari kulağın, tespihlerini duysan. Sabretmek, canın tespihleridir. Sabret asıl doğru tespih odur. O derecede hiçbir tespih yoktur. Sabret, asıl doğru tespih odur. O derecede hiçbir tespih yoktur. Sabret, “ Sabır, sıkıntının, darlığın anahtarıdır.” Sabır sırat köprüsüne benzer, cennetse öbür tarafta, her güzelin bir çirkin lalası vardır. Kırılan sırça gönüllü, sen sabrın zevkini ne bilirsin? Hele o Çikil güzeline ulaşmak için çekilen sabrın lezzetini! Savaş zevki, kudret ve kuvvetli ere göredir, karı tabiatlı adamsa ancak zekerden zevk alır. Zekerden başka ne dini vardır. Ne zikri; o düşünce , o adamı ta aşağılık yere kadar çekip götürür. Gökyüzüne bile çıksa korkma ondan. Çünkü sesi yukarılardan gelse bile atını aşağıya doğru sürüp durur.! Yoksulların alemlerinden korkulur mu? O alemler lokma elde etmek için bir yoldur. Bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. Bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı. Adam dedi ki “ güzelim, emin ol. Sen benim üstüme bineceksin. Ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben bir ibneyim. Deveye biner gibi bin üstüme, sür” İnsanların suretleriyle manaları da böyledir. Dışardan adam görünürler, içerden melül Şeytan! Ey Ad gibi ip iri adam, sen rüzgarın tesiriyle dalın vurduğu davula benziyorsun. Tilki hava ile dolu tulum gibi bir davul yüzünden avını yele verdi. Davulda bir can olmadığını, içinin hava dolu olduğunu görünce dedi ki: “ Domuz bile şu bomboş tulumdan yeğ!” davul sesinden tilkiler korkar, fakat akıllı kişi onu öyle döver ki deme gitsin!
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: oduncu ve şeytan

RE: oduncu ve şeytan

Odunculukla hayatını kazanan bir zat vardı. Allah'a karşı kulluk
vazifesini yapar, kimsenin akşisine tatlısına karışmazdı. Bu zahit
kişinin bulunduğu köyün yakınında bir köy daha vardı, onlar da dağda
kutsal diye kabul ettikleri bir ağaca taparalar, ondan medet
beklerlerdi. Oduncu, bir gün: "Şunların Allah diye taptıkları ağacı
kesip odun edeyim, pazarda satarak ekmek parası kazanırım; hem de,
bir kavmi Allah'a isyandan kurtarmış olurum" diye düşünerek Allah
rızası için ağacı kesmeye karar verdi.

Dağa doğru giderken karşısına acayip suratlı pis bir adam çıkarak
nereye gittiğini sordu. Oduncu:

- Halkın Allah diye taparak Allah'a isyan ettikleri ağacı kesmeye
gidiyorum, dedi.

Adam , oduncuya :

- Ben şeytanım... O ağacı kesmene müsaade etmiyorum, deyince zahit
oduncu, şeytana çok kızmıştı.

Öldürmek için hücum ederek yere yatırdı ve üzerine oturup hançerini
boğazına dayadı.

Şeytan zahide:

- Ey zahid, sen beni öldüremezsin. Allah bana kıyamete kadar müsaade
etmiştir. Fakat gel o ağacı kesme, seninle anlaşalım. Ben sana her
gün bir altın vereyim, sen de ağacı kesmekten vazgeç. Hem elağaca
tapıyormuş, günah işliyormuş senin neyine gerek, altınını al işine
bak, dedi.

Adam şeytanı bırakmıştı. Şeytan adama, akşam yatıp sabahleyin
yastığının altına bakmasını söyledi ve anlaşarak ayrıldılar.

Adam ağacı kesmekten vazgeçip, evine dönmüştü.. Akşam yatıp
sabahleyin yastığının altına baktığında altını gördü. Memnun olmuştu.
İkinci gün oldu, fakat bu sefer şeytan altını koymamıştı. Adam kızıp
baltasını aldığı gibi dağa ağacı kesmeye gitti. Fakat yolda yine
şeytanla karşılaştı. Adam şeytana iyice kızmıştı. Görünce :

-Seni sahtekar seni, kandırdın değilmi beni?... diyerek üzerine hücum
etti.

Fakat ilkinin aksine bu sefer şeytan adamı tuttuğu gibi altına aldı.
Adam şaşırmıştı. Bu nasıl hâl der gibi şeytanın yüzüne bakıyordu.
Şeytan:

- Hayret ettin değilmi? Niçin bana yenildiğinin sebebini söyleyeyim:
Dün sen Allah rızası için ağacı kesmeye gidiyordun. Seni değil ben ,
dünyadaki bütün şeytanlar bir araya gelsek yine yenemezdik. Lakin
şimdi Allah rızası için değil de, sana altını vermediğim için
kızdığından gidiyorsun. İşte o yüzden bana mağlup oldun ve sana ağacı
kesmene müsaade etmeyeceğim...

Yazarı bilinmmiyor..
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

ALLAH şeytanın şerrinden korusun
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

Halife Hz. Ömer bir mecliste hazır bulunanlara sordu: <
<
- Eğer dileğiniz hemen kabul ediliverecek olsa ne dilerdiniz? <
<
Birisi, "Benim falan vadi dolusu altınım olsun isterim. Onu harcayarak İslâm'a daha çok hizmet edeyim diye" dedi. <
<


Bir başkası, "Şu kadar sürüm (davar, koyun, keçi), mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektikçe onları sarfederek dine yararlı olayım diye" dedi.

Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz. Ömer hiçbirini beğenmedi. Bu defa meclistekiler, Hz. Ömer'e sordu: - Ya Ömer peki sen ne dilerdin? Cevap verdi:

- Ben de Muaz, Salim, Ebû Ubuyde gibi müslümanlar yetişsin isterdim. İslâm'a onlar vasıtasıyla hizmet edeyim diye.
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

Genç mühendis, işe yeni başladığı şirketteki bir toplantıya katıldığında, masa üzerindeki gazeteye göz atıp âniden yerinden fırladı ve r16;eyvah mahvoldumr17; gibilerden bir şeyler söyleyip koşar adımlarla odasına girdikten sonra, kapısını da arkadan kilitledi. Bir anda buz gibi bir hava esti içeride.

Şirket sahibi, çok babacan insandı. Toplantıyı bir bıçak gibi kesip:

-Bu işte bir bit yeniği var, dedi. Mühendise kötü birşeyler oldu. Dikkat edin, canına kıyabilir.

Şirket çalışanları, müdürün ne kadar tecrübeli olduğunu bildiklerinden, hep birlikte yerlerinden fırladı. Sekreterlerden biri, mühendisin okuduğu gazeteye bakarak:

-Biliyorsunuz ki bugün borsa tepetaklak geldi, dedi. Mutlaka çok sayıda hissesi vardı.

Bir başkası:

-Faiz veya repo da olabilir, diye araya girdi. Yüzde ikiyüz sınırı aşıldı.

Diğeri, kendinden emin bir tarzda:

-Dün dolar bozduracağını söylemişti, dedi. Bugün döviz âniden yükseldiği için, milyarlarca lira zarar etmiş olmalı.

Şirketin muhasebe müdürü:

-Kesinlikle yanılıyorsunuz, diye lafa karıştı. Daha üç gün önce avans çekmişti. Paralı insan böyle bir şeyler yapmaz. Olsa olsa karısıyla kavga etmiştir.

Kadın sekreterlerden biri:

-Öyledir öyledir, diye atıldı. Hanımına geçen gün rastlamıştım, çok suratsız biriydi.

Bütün ihtimaller tek tek sıralanırken, şirket müdürü,:

-Konuşmakla vakit kaybetmeyelim, diye gürledi. Her an bir tabanca sesi gelebilir içerden..

Müdürün sözleri, ortalığı tekrar karıştırdı. Şirkette ne kadar çalışan varsa, mühendisin kapısına yığıldı. Müdür bey, etrafındakileri bir el işaretiyle susturduktan sonra, yumuşak bir sesle:

-Mühendis beyyy!.. diye seslendi. Benim canım kardeşim, sakın bir çılgınlık yapma. Biliyorsun ki bu dünya fânidir. Bir gün zaten öleceğiz, değil mi?

Mühendisin bulunduğu oda müstakil olduğu için başka bir mekana bağlanmıyordu. Bu yüzden de herkes, onun içeride olduğundan emindi. Oda kapısı da özel olarak izole edildiği ve iki adet çelik levhadan yapıldığı için bütün çabalara rağmen kırılmıyordu. Buna rağmen içeriden çıt çıkmıyordu. Bu arada itfaiyeye haber verildi, altıncı katta bulunan odanın pencereleri altına brandalar gerildi ve televizyon kameramanları, yüzlerce meraklı eşliğinde canlı yayına geçerek, adamın aşağı atlaması için duaya başladılar. Mühendis bey, on beş dakika sonra kapıyı açtı. Yüzü ışıl ışıldı ve neler olup bittiğinden habersiz görünüyordu. Kapı önündeki kalabalığın şaşkın bakışları arasında:

-Az kalsın ikindi namazını kaçırıyordum, diye gülümsedi. Dünya fâni olduğundan, bu iş ihmale gelmez.
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ALLAH DEMEK

RE: ALLAH DEMEK

Fakir bir genç, padişahın kızına aşık olmuş. Bu ümitsiz sevdasını gidip meşhur dervişine anlatarak yardım dilemiş. Derviş:Evlâdım, şehrin girişinde tam yol ağzında otur, kim ne derse desin sadece Allah diye cevap ver. demiş.

Fakir genç, denileni yapmış. Günlerce, aylarca şehrin girişinde başka hiçbir kelime konuşmadan Allah demiş. Derviş, yiyeceğini, içeceğini her gün getiriyormuş. Zamanla Allah diyen genç halk arasında meşhur olmaya başlamış. Nihayet bir gün padişah da genci merak etmiş. Dervişten, genç hakkında bilgi istemiş.

Derviş, gencin devrin büyüklerinden olduğunu söylemiş. Padişah, kalkıp genci ziyarete gitmiş. Kimsin?

Derdin ne? Ne istersin? demiş ise de, genç, padişaha karşı da “Allah” demekten vazgeçmemiş. Başka tek kelime konuşmamış.

Derviş akşam gencin yanına gelmiş. Padişah sana Kızımı vereyim diyene kadar, sen ondan sakın ola ki bir istekte bulunma! diye tembihte bulunmuş. Nihayet bir gün padişah gelip: “Ne istiyorsun, istiyorsan seni kızımla evlendireyim. deyince, genç, dervişin şaşkın bakışları altında Yok demiş. Artık onu da istemiyorum.

Ben başka birisinin hatırı için Allah dedim, Allah devrin padişahını ayağıma getirip, benim gibi miskin bir gence kendi kızını teklif ettirdi. Eğer Onun hatırı için Allah deseydim kim bilir ne olurdu? Ben bundan böyle Ondan başkasını anmıyor, ondan başkasını istemiyorum.
B)B)B)B)
 

yusufk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
497
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: çılgın

RE: çılgın

Sabah namazını kılan kimse, Allah’ın himayesinde olur.

Hz.EBÜBEKR (R.A.)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt