Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Merhamet, (1 Kullanıcı)

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Allah C.C. nun Merhameti,gazabından tabi ki çoktur .
Ancak ; Allah C.C. un Merhameti çok diyerek EDEP dışı hareket etmek ,AF diledim , Allah C.C. nun Merhametinden benim hatam çok değil af eder, etti, demek , hata ve kusurlara devam edip de ! her gün bu maksatla günahtan ,Allah C.C. nun Merhametine sığınmak EDEP dışı bir harekettir...
Açıkcası bilerek istiyerek suç yapmak ve bu hatayı sürdürerek işlemek TUTARSIZLIK manasına gelir ve bu kişi Allah C.C. nun Merhameti yerine azabı elde eder..
Bizden söylemesi...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
50
Aç! konuyu aç! Merhamet sonsuz ! azap da sonsuz!
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Allah C.C. na HAMD olsun ki Merhametide sonsuz ! azap'ıda sonsuz!...
Bazı İNSAN lar maalesef Allah C.C. 'nun veya gerçek MÜCEDDİD 'in adını dahi kullanarak menfaat edinmekte ve yaptıkları günaha gene '' ona sığındım , o yaptığın günah ,Allah C.C. nun MERHAMETİNDENDE mi büyük dedi '' diyerek yalan söyleyerek suçlarına kılıf bulmakta....
İnsanlara ben kendimi AF ettirdim ...diyerek, pişkin pişkin o suçu sürdürmekte ...Her seferinde aynı davranışı tekrar etmekteler...

O yalancılar Allah C.C ile insanları aldatmaktalar ama Merhameti değil AZABI bulacaklardır, İnşallah.
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
50
Hangisini diyeyim? isyanları işleyip Allah c.c böyle kabul eder diyenimi?
Putlara inanıp, Allah c.c na böyle ulaşılır diyeni mi?
İnsanlardan nefret edip, gururla , kibirle, yaptıgı ibadet ile böbürleneni mi?
Oysa ??? hiçbiri değil, hiç biri merhamete layık değil, sadece boyun eğip , herşeyde Allah c.c var deyip sıgınanındır
Yani La ilahe illalah noktası...
Çok canım yanıyor , çok ve anlatamıyorum, duymuyor görmüyorlar , kendilerini eleştirmek yerine hep karşısındakini suçluyorlar
ne demeli ? Rabbim hidayet ver, bilmiyorlar ...edebi bu
Başlar eğilir, gönül mahzunlanir, hiç bazında ne bilinir?
Sensin Ya Rab .cc herşeyi bilen sensin , bize dayanma gücü ver...
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Amin..İnsanlarada İdrak nasip etsin... Hatadan dönsünler ve Allah C.C. na yakışan İNSAN olsunlar. İnşallah.
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Maalesef bu kötü niyetli ,pişkin kişiler büyük menfaat edinmeye de devam etmekteler..
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Rabbimiz C.C. onlara HİDAYET nasip etsinde İnşallah hatadan bir daha yapmamak üzere dönsünler...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
50
Allah C.C. na HAMD olsun ki Merhametide sonsuz ! azap'ıda sonsuz!...
Bazı İNSAN lar maalesef Allah C.C. 'nun veya gerçek MÜCEDDİD 'in adını dahi kullanarak menfaat edinmekte ve yaptıkları günaha gene '' ona sığındım , o yaptığın günah ,Allah C.C. nun MERHAMETİNDENDE mi büyük dedi '' diyerek yalan söyleyerek suçlarına kılıf bulmakta....
İnsanlara ben kendimi AF ettirdim ...diyerek, pişkin pişkin o suçu sürdürmekte ...Her seferinde aynı davranışı tekrar etmekteler...

O yalancılar Allah C.C ile insanları aldatmaktalar ama Merhameti değil AZABI bulacaklardır, İnşallah.

Oysa gerçek tövbekar, kimsenin yüzüne bakacak hali olmaz
kendi günahından öyle ürker ki , değil küçük günahı artık adım atmaya mecali kalmaz
Allah c.c dan başka kimse günahı affedemez....
günahtan korkmanın vardır bir işareti, ...
Merhameti hak eden kişi , asla affedildim diyemez, hep günahının ezikliği ile iyilik peşinde
ah, ah, affediyorlar, merhamet dağıtıyorlar , bu yol öyle ucuz değil
Hak dediğin burda değil, bilmiyorlar
Allah cç .. korusun bizleri
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Amin ...
Ayrıca maalesef bazı güzel insanlarda , bu konuda doğruya ait İLİMleri ve Bilgileri olmadığı halde , etrafındaki kötü niyetli kişiler yüzünden , güzel hallerinden uzaklaşmakta ve bu suçluların suçlarına , bilerek veya bilmeyerek iştirak etmekteler...
Kısaca Menfaat ve günah işleyenler suçlarına kılıf bulup, gerçek MÜCEDDİD 'lere leke getirmekteler...
Hatta bu işlere VAKIFlarıda alet edip Şu VAKFI ŞU Müceddid kurdu ...Dolayısı ile Vakıf başkanı olan bana uyun ,saygı gösterin, menfaat edindirin demekte ...
İnsanları gerçek MÜCEDDİDDEN soğutmaktalar...

Şimdi bu İNSANA af mı yakışır AZAP mı ?

Tabiki azap ...Bu suçtan vazgeçmezler ve pişkinlikle devam ederlerse...Merhameti bulamayacaklar inşallah....
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Bilinmeli ki ; gerçek MÜCEDDİD lerin ve Allah rızası ile kurulmuş Doğru kişiler ile idare edilen VAKIFların , bu kötü insanlarla ortak olması , menfaat edinmeleri kesinlikle mümkün değildir...

Pirinçteki gerçek pirinç taneleri ile çakıl taşlarını iyi ayırmak ve Menfaat peşinde koşan YALACIlardan uzaklaşmak gerçek PİRİNCE iftira atmamak lazım...

Saygılarımla...
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,539
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Rahmet ve Merhamet Timsali Hz Muhammed(sas)
Doç. Dr. Adem APAK


siyer.merhamet.jpg
Rahmân ve Rahîm sıfatlarıyla muttasıf Allah, rahmet ve merhamet duygusunu bütün canlılarda olduğu gibi, özellikle yarattıklarının en üstün ve mükemmeli olan insanın fıtratına da koymuştur. Bu duygunun en üst düzeyde bulunduğu insanlar ise, şüphesiz Allah’ın hidayet rehberi olarak görevlendirdiği peygamberlerdir. Allah’ın kalplerine yerleştirdiği yüksek merhamet hissiyle peygamberler, bütün gayretlerini ümmetlerin ve insanlığın kurtuluşu yolunda sarf etmişlerdir. Risâlet elçileri içerisinde ümmetine şefkat ve merhamet konusunda en fazla öne çıkan ise, Son Peygamber, sadece kendi kavmine ve yaşadığı zamanın insanlarına değil, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sas)’dir. Gerçekten hayatın her anında, güzel haslet ve ahlâkta olduğu gibi, Allah Râsûlü (sas) şefkat ve merhamette de bütün insanlık için zirve şahsiyet, örnek kişiliktir.
Hz. Peygamber’e göre (sas), şefkat ve merhamet her insanın en tabiî hislerindendir. Ancak insanlar zamanla fıtratlarında olan bu duyguyu kötülük işlemek suretiyle kaybedip merhametsiz canlılar, hatta neslini yok etmeyi kendisine misyon biçen canavarlar haline dönüşebilirler. Allah Rasûlü (sas) çok sevdiği bir yakının ardından dökülen bir iki damla gözyaşını, Allah’ın kullarının kalbine yerleştirdiği merhametin bir işareti olarak kabul ederek, Allah’ın sadece merhametli kullarına merhamet edeceğini bildirmiştir.[1] Bu sebeple Allah Rasûlü (sas) hem kendisi merhamet örnekliği göstermiş, hem de Allah’a, kullarına merhamet etmesi için dua ve niyazda bulunmuştur. Sahâbeden Üsâme b. Zeyd (ra) Rasûlullah’ın (sas) kendisini ve torunu Hasan’ı (ra) dizlerine alıp oturttuğunu ve “Ey Al*lah’ım! Onlara merhamet etmeni niyaz ediyorum, çünkü ben onlara merhamet ediyorum.” diye dua ettiğini zikreder.[2] İnsanlar içinde şefkat ve merhamete en muhtaç ve layık olanlar, sahipsiz kalan güçsüzler, yoksullar ve özellikle anne-babalarının koruma ve gözetimine ihtiyaç duyan çocuklardır. Allah Rasûlü’nün (sas) bilhassa masum çocuklara karşı şefkat ve merhametini gösteren çok güzel örneklere sahibiz. Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet ediyor: “İbrahi*m’in vefatında Rasûlullah’ın (sas) gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Abdurrahman b. Avf (ra) O’na ‘Sen de mi ya Rasûlullah?’ diye sordu. Hz. Peygamber (sas), ‘İbn Avf, bu merhamettendir.’ dedi ve daha çok gözyaşı döktü ve ‘Göz ağlar, kalp üzülür, fakat biz sadece Allah’ın hoşnut olacağı sözü söyleriz. Senden ayrıldığımıza üzülürüz ya İbrahim!” dedi.[3] Bu hususta Allah Rasûlü (sas) başka bir hadisinde şöyle buyurur: “Ben yüksek sesle ağlamayı ve ölünün aşırı övülmesini yasak*ladım. Sizin bende gördüğünüz ise ancak sevgi eseridir ve kalpteki merhamettir; merhamet etmeyene merhamet edilmez. Çocuğumuz için üzülüyo*ruz, gözler yaşla doluyor ve kalp içe doğru ka*barmaktadır, yine de Rabbimizi üzecek hiçbir şey söylemeyiz. İbrahim, eğer bu, herkes tarafından takip edilecek yol olmasaydı ve en sonuncumuz ilk gidenimize kavuşacak olmasaydı, senin için bundan daha fazla üzülürdüm”.[4] Allah Rasûlü (sas) çocuklara karşı şefkat ve merhametle muamele edilmesini, üstelik bu hususta da onlar arasında adaletli davranılmasını, herhangi birine diğerleri aleyhine bir ayrıcalık tanınmamasını da özellikle hatırlatmış, anne-babanın çocuklarına eşit muamele yapmasının, onların görevi ve çocukların da doğal hakkı olduğunu bildirmiş,[5] “Çocukların senin üzerindeki haklarından birisi de, onlara eşit davranmandır.”buyurmuştur.[6] Adaletle muamele konusunda çocukların kız-erkek, büyük-küçük, öz veya üvey olması arasında fark yoktur. Dolayısıyla ana-babanın hibe, hediye, miras vb. maddî konularda olduğu gibi sevgi, ilgi şefkat vb. manevî hususlarda da çocukları arasında adaletli davranmaya gayret etmesi gerekir. Allah Rasûlü (sas) çocuklara mal bağışlanmasında âdil davranılmamasını zulüm olarak değerlendirmiş, özellikle erkek çocukların üstün tutulup kızların aşağılandığı bir kültür ortamında, bu durumu tersine çevirerek kadın cinsiyle ilgili kalıplaşmış tutum*ları ortadan kaldırmayı amaç edinmiştir. O, öncelikle kız çocuğuna karşı kötü duygular beslenmesini men etmiştir.[7] Gerçekten de erkek cinsine göre kız daha nazik, korumasız ve zayıftır. Bu durumda kızlara daha fazla ilgi gösterip, onların yetişmesine destek olmak, adalete en uygun olanıdır. Rasûl-i Ekrem (sas) bu hususta “Bağış ve ihsanlarda çocuklarınızın arasını eşit tutun. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım.” buyurur.[8] Günümüzde buna kız çocuklar adına “pozitif ayrımcılık” denilmektedir. Peygamber olarak görevlendirildiği toplumda kız çocuklarının ikinci sınıf muamele gördüğü ve horlandığı bir ortamda bu sözler ezber bozan ve çok anlamlı sözlerdir. Allah Rasûlü’nün (sas) her konuda kızlara öncelik vermeyi teşvik eden, kız çocuğu yetiştirmenin büyük ecrini dile getiren söz ve uygulamalarını da[9] bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Rivayete göre bir adam Peygamberimizin (sas) yanında oturuyordu. Bu sırada adamın erkek çocuğu yanlarına çıkageldi. Adam, çocuğu öpüp, dizlerine oturttu. Daha sonra kız çocuğu geldi. Adam onu ise yanına oturttu. Peygam*ber Efendimiz (sas) bu tavır üzerine muhatabını “Niçin ikisini bir tutmadın?”diye kınadı.[10] Örneklerde de görüldüğü gibi hediye, hibe, miras gibi maddî konularda ana-babanın tasarrufları, kardeşler arasında herhangi bir ayrıcalığa yer vermeyecek şekilde olmalıdır. “Allah’tan korkun ve çocuklarınız arasında adaleti gözetin.”[11] anlamındaki sözleriyle Hz. Peygamber (sas) Müslümanların bu konuda dik*katini çekmiştir. Ana-baba maddî konularda olduğu kadar, çocukları*nın her birine karşı gösterdiği sevgi ve ilgide de adaleti gözetmek durumundadır. Aksi takdirde kardeşler arasında kıskançlık ve düşmanlık duygularının uyanmasına yol açabilirler, bu da neticede aile içindeki huzuru tehdit eder. İslâm öncesi dönem Araplarından bir kısmı çocuklarını, özellikle kızları geçim sıkıntısı, namus endişesi gibi sebeplerle öldürürlerdi.[12] Kur’ân her ne sebeple olursa olsun çocukların öldürülmesini tamamen red*detmiş ve kötülemiştir.[13] Hz. Peygamber (sas) ço*cuklara, rengi ve cinsiyeti ne olursa olsun eşit davranılması gerektiğini öğretmiştir. İslâm öncesi Arap toplumunda uzun süredir yerleşmiş bulunan tavırları değiştirmek için kız çocuklarına özel ilgi göstermiştir. Bu hususta “Kim ki iki kız çocuğu erginlik çağına vardıktan sonra yanında kaldıkları veya o kimse onların yanında kaldığı sürece onlara iyi davranıp ihsanda bulunursa kızları onu cennete dâhil ederler (yâni o kimse kızlarına ettiği iyilik sayesinde cennetlik olur)”buyurmuştur.[14] Bu hususta Hz. Âişe’den (rah) şöyle bir rivayet gelmiştir: Rasûlullah (sas) bu*yurdu ki: “Eğer bir kimse kızlara değer verdiğinden dolayı eziyet görürse ve onlara iyi dav*ranırsa, onlar cehenneme karşı perde olurlar”.[15] Rasûl-i Ekrem’in (sas) bunlardan başka kız ço*cuklarını güzelce ve özenle yetiştirenlere Allah’ın büyük mükâfat vereceğini belirten pek çok hadisi bulunmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber’in (sas) İslâm’la müşerref olan kadınlardan biat alırken, biatin bir şartının da “çocuklarını öldürmeyecekleri”nin olduğu bilinmektedir.[16] Çocuklar arasında şefkat ve merhamete en fazla muhtaç olanlar ise, anne-babalarını veya bunlardan herhangi birini kaybetmiş olan, öksüz ve yetimlerdir. Hz. Peygamber (sas) tarafından insanlığa sunulmuş olan İslâm mesajının en karakteristik özelliklerinden birisi, çocuk, yetim, kadın, köle, fakir gibi toplumun en zayıf, savunmasız, ezilme ve istismara müsait mensuplarının haklarına sahip çıkarak, onları insanca bir ortamda ve güven içerisinde yaşatmak projesidir. Toplumsal çürümenin ya*şandığı İslâm öncesi Arap toplumunda bu güçsüz unsurların nasıl ezildiği ve yaşama hakkına varıncaya kadar en tabiî temel haklarının bile hiçe sayıldığı bilinen bir gerçektir. İşte böyle bir toplumsal ortamda Hz. Peygamber (sas), çocuk haklarından söz etmiş ve bunların ısrarlı takipçisi olmuştur. Bu hususta en çarpıcı örnek, İslâm dininin yetim çocuklar ve onların hakları ile ilgili emridir: “Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (buluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin. Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, (yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler. Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir”. (Nisâ, 4/6-10) Çocukların bakımı, beslenmesi, tedavisi ve her tür zarurî ihtiyaçları ana-baba tarafından karşılanmalı, eğer yoksa bütün bu sorumlulukları devlet üst*lenmelidir. İslâm anlayışına göre çocuğun himayesiz ve sahipsiz bırakıl*ması söz konusu olamaz. Nitekim Allah’ın Rasûlü (sas) “Velisi olmayanın velisi benim.”[17] sözleriyle, toplumdaki kimsesizlere sahip çıkmış, rahmet kanatlarıyla onların üzerine eğilmiştir. Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, Hz. Muhammed (sas), Cenab-ı Hakk’ın engin rahmetinin yeryüzündeki temsilcisi sıfatıyla, hayatı boyunca her şeyden önce bütün insanların İlahî rahmetlerin en üstünü olan hidayetten istifade etmesi için olağanüstü emek harcamıştır. O, dünya ve ahiret saadetine götüren, Allah’ın engin rahmetinden istifade etme yollarını gösteren mesajına bîgâne kalan, hatta inkâr edenlerin dahi hidayete ulaşmaları için çabalamıştır. Hz. Muhammed (sas) diğer taraftan, bütün hayatı boyunca kendisine inananların güvenini temin etmek, onları huzurlu ve mutlu kılmak için de çok hassasiyet göstermiş, ashabının üzülmemesi ve zarar görmemesi hususunda çok titiz davranmıştır. Bu da onun “rahmet ve merhamet” özelliğinin en güzel işaretidir. Nitekim Kur’an-ı Kerîm’de bu husus açıkça belirtilir: “Size kendi aranızdan öyle bir peygamber geldi ki sıkıntıya düşmeniz O’na çok ağır gelir. Kalbi sizin için titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir”. (Tevbe, 9/128-129) Bu âyet, Peygamber Efendimizin (sas) ümmetine olan şefkat ve ilgisini, onlar için nasıl endişelendiğini, kendisini inananların sıkıntılarına tahammül edemediğini, bunların kendisine çok ağır geldiğini, müminlere olan şefkatini ve merhametini çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir. Burada şu hususa da dikkat çekmek gerekir ki, müminlere karşı rahmet ve şefkatle muamele etmek, müminlerin de hassasiyet göstermesi gereken bir misyon ve görevdir. Fetih sûresinde müminlerden bahsedilirken “Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür. Onunla beraber olanlar (müminler), inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı ise merhametlidirler.”(Fetih 48/29) buyrulur.
[1]Buhârî, Cenâiz 32.

[2] Buhârî, Menâkıb 27; Müslim, Fedâil 17.

[3]Buhârî, Cenâiz 43.

[4]Buhârî, Cenâiz 32.

[5] Buhârî, Hibe 12-13; Müslim, Hibât 9-19.

[6] İbn Mâce, Ticaret 67.

[7] İbn Hanbel Müsned, IV, 151.

[8] Buhârî, Hibe 12.

[9] İbn Mâce, Edeb 3; Tirmizî, Birr 33.

[10]Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, VIII, 156.

[11]Buhârî, Hibe 12-13; Müslim Hibât 13.

[12]En’âm, 6/137, 140, 151; İsrâ, 17/31; Tekvîr, 81/6-9.

[13]Nahl, 16/58-59.

[14]İbn Mâce, Edeb 3.

[15]Buhârî Edeb 18.

[16]Mümtehine, 60/12.

[17]Tirmizî, Cihad 21.
 

repsol

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ara 2012
Mesajlar
672
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
40
Allah C.C. nun Merhameti,gazabından tabi ki çoktur .
Ancak ; Allah C.C. un Merhameti çok diyerek EDEP dışı hareket etmek ,AF diledim , Allah C.C. nun Merhametinden benim hatam çok değil af eder, etti, demek , hata ve kusurlara devam edip de ! her gün bu maksatla günahtan ,Allah C.C. nun Merhametine sığınmak EDEP dışı bir harekettir...
Açıkcası bilerek istiyerek suç yapmak ve bu hatayı sürdürerek işlemek TUTARSIZLIK manasına gelir ve bu kişi Allah C.C. nun Merhameti yerine azabı elde eder..
Bizden söylemesi...

Allah razı olsun çok güzel bi konuya değinmişsiniz bazı büyüklerimin bunu okumasını çok isterdim çünkü bişey söylediğim zaman Allahın affı büyük diyorlar tabikide büyük ama yanlışı bilipte yapmaya devam edip af beklemek ne kadar doğru bilmiyorum çok üzülüyorum Rabbim cümlemize hidayetini nasip eylesin tövbe kapıları her zaman açık inşallah Mevlam cümlemizi hakkıyla kul olanlardan eylesin
 

repsol

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ara 2012
Mesajlar
672
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
40
size kendi aranızdan öyle bir peygamber geldi ki sıkıntıya düşmeniz O’na çok ağır gelir. Kalbi sizin için titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir”. (Tevbe, 9/128-129)
Allah razı olsun paylaşımınız için
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt