Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kurandan okuyalım (1 Kullanıcı)

adapazarli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2011
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Güzel bilgiler paylaşmışsınız. Teşekkürler.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Thomas’la yaklaşık dört ay süren haftalık görüşmelerimize yaz boyunca ara vermiştik. Eylül ayının sonunda kaldığımız yerden devam ettik. Thomas, yazın Avrupa’ya tatile gitmişti. Tatilde, kendisine hediye ettiğim Kur’an mealini vakit buldukça okumaya çalışmış. İlk 250 sayfayı okuyabilmiş. Bu görüşmemize, Thomas’ın Kur’an hakkındaki ilk izlenimlerini dinleyerek başladık:

– Öncelikle, Kur’an’ın nasıl bir kitap olduğunu anlamaya çalışıyorum. Şu sorunun cevabını arıyorum: Kur’an gerçekten Allah’ın kelamı mı? Yani, “Allah” diye bir yaratıcı, gerçekten varsa Kur’an gibi bir kitabı göndermiş olabilir mi? Anlayacağın, Allah’ın varlığını varsayımsal olarak kabul edip Kur’an’ın ilahî bir kitap olup olmadığını anlamaya çalışıyorum.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Aslında bu soruna cevap bulduğunda, Allah’ın varlığıyla ilgili olan soruna da cevap bulmuş olursun. Çünkü Kur’an’ın beşerî bir eser olmadığını anladığında, bunun ilahî bir eser olduğunu tasdik edeceksin. O zaman, Kur’an’ın haber verdiklerinin hak olduğunu da kabul edeceksin. Kur’an’ın en büyük davası, Allah’ın var ve bir olduğudur. Bu anlamda, Kur’an’a semavî kitap olarak iman etmen, diğer iman esaslarını da kabul etmen anlamına gelir.

– Haklısın. Bunun farkındayım. Bu nedenle Kur’an’ı dikkatle okuyup ilahî bir eser mi, yoksa bir beşer tarafından mı yazılmış, anlamaya çalışıyorum. Şimdiye kadarki okumalarımdan Kur’an hakkında edindiğim izlenimleri şöyle özetleyebilirim: Birincisi, Kur’an gayet açık ve basit bir üslupla yazılmış. Özellikle İncil(ler)le kıyaslayınca gayet anlaşılır bir kitap. Sanırım, tek yazarın kaleminden çıkmasından kaynaklanıyor. Bildiğin gibi, İncil farklı birkaç yazar tarafından yazılmış. Bu nedenle, akıcı değil. Bir bütünlük arz etmiyor. Kur’an’ı bu açıdan hayli farklı gördüm. Şunu itiraf edeyim ki akıcı ve anlaşılır olması benim için iyi oldu. İncil gibi olsaydı, muhtemelen biraz okuyup bırakacaktım. Sonunu getiremeyecektim.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Kur’an’ın basit ve anlaşılır olması, mesajının anlaşılması açısından önemli. Herkese hitap etme iddiasını taşıyan semavî bir mesajın açık ve anlaşılır olması gerekir. Nitekim Allah, bize ayetlerinin herkesin anlayacağı şekilde hakikatleri ifade ettiğini söylüyor: “And olsun ki sana çok açık ayetler, parlak mucizeler indirdik. Öyle ki iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onları inkâr etmez.” (Bakara Suresi, 2:99) “Allah, düşünesiniz diye, ayetlerini size böylece açıklıyor.” (Bakara Suresi, 2:219) “… insanlara, hatırda tutmaları için ayetlerini iyice açıklıyor.” (Bakara Suresi, 2:221)

– İkincisi, Kur’an’ın teolojik mesajının gayet net olduğu dikkatimi çekti. Sonsuz ilim, sonsuz kudret ve sonsuz hikmet gibi vasıfları olan tek bir Allah var. Allah’ın melekleri var. Her şey kaydediliyor. Sonra kıyamet kopacak. Herkes yeniden diriltilecek ve yargılanacak. Kötüler cehenneme, iyiler de cennete gidecek. Bir de şeytan var işin içinde.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
– Şeytanın neler yapabileceğine ilişkin Kur’an’ın anlattıklarının farkı dikkatini çekti mi?

– Evet. Hıristiyanlıktan hayli farklı. Hıristiyanlar şeytanın insana baskıyla bir şeyler yaptırabileceğine inanıyor. Bir Hıristiyan kötü bir şey yapınca şöyle der: “Şeytan bana yaptırdı.” Şeytanın, insana istemediği şeyleri yaptırabileceğine inanırlar. Kur’an ise şeytanın, insana vesvese vermek dışında, hiçbir şey yapmaya kudretinin olmadığını söylüyor. Bu durumda, kötülüğü işleyen insanın kendisidir.

– Bu ince farkı fark etmene sevindim. Basit bir fark, ancak çok önemli sonuçları var. Orta Çağ’da, kilise, “İçine şeytan girmiştir” diyerek milyonlarca insanın giyotine göndermişti. Bu anlayış, Hıristiyanlıkta, şeytana biçilen rolün farklılığından kaynaklanmıştı.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
– Kur’an’ın Hıristiyanlık konusunda çok net bilgiler içerdiğini gördüm. Hz. İsa’dan bahsederken Allah’ın değil, “Meryem’in oğlu” diyor. Hıristiyanların, teslis inancının yanlış olduğunu açıkça ifade ediyor. Yeri gelmişken bu konuda bir hatıramı paylaşmak istiyorum. Geçenlerde, İncil’le ilgili haftalık dersler veren bir kiliseye gittim. Hz. İsa’ya hem baba, yani yaratıcı hem de oğul diyorlardı. Nasıl bir kişi hem baba hem de oğul olur, diye sordum. “Bu imanî bir meseledir. Akıl ile izahını yapamayız. İncil’de anlatıldığı gibi inanırız” dediler. İncil’de, Hz. İsa’nın “baba” diye kendisinden başka birine dua ettiğini gösteren iki ayeti onlarla paylaştım. Bana çok kötü baktılar. Hiç hoş karşılamadılar söylediklerimi. Farklı görüşe açık olmadıklarını anladım. Bir nevi koyun gibiler. Kendilerini teselli etmek için ders alıyorlar. Kilisenin anlattığını sorgulamadan kabul ediyorlar. İki defa toplantılarına katıldım. Bir daha da devam edemedim.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
– Koyun benzetmen ilginç. Kur’an da benzer bir tabirle, inkâr edenlerin koyun gibi atalarının inançlarını takip ettiklerini ve kendilerine gelen yeni mesaja kulak vermediklerini söylüyor: “O inkârcıların hâli, çobanlarının bağırıp çağırmasından başka bir şey anlamayan hayvanlara benzer. Onlar sağırdırlar, hakkı işitmezler; dilsizdirler, hakkı söylemezler; kördürler, hakikati görmezler. Peygamberin tebliğ ettiklerini düşünüp anlamazlar.” (Bakara Suresi, 2:171) O derse ben de katılıp Kur’an’daki tevhidi anlatsaydım, beni recmederlerdi herhâlde!

– Bence de hâlin yaman olurdu. Rasyonel biri olarak, İslam’ın Hıristiyanlığa göre daha makul bir din olduğunu kabul ediyorum. Saçma bir şeyi insana dayatmıyor. İnananları, düşünmeye davet ediyor; oysaki Hıristiyanlık, aklınızı atın, diyor. Kur’an’ın tam tersini yapıyor. Benim gibi insanlar için kabul edilir bir şey değil.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
– Doğrusunu söylemek gerekirse ben senden daha çok Hıristiyanların durumuna şaşırıyorum. Akıl, ilim ve burhanın hâkim olduğu bir asırda, iki milyarı aşkın insanın, aklen kabulü imkânsız olan teslise inanmalarını anlayamıyorum. Şimdiye kadar, insanları uyutarak teslis inancını devam ettirmişler. Bundan sonra işleri çok daha zor. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, insanların teslisteki saçmalığı anlamasını hızlandıracak sanırım.

– Kur’an’ı okurken başka bir nokta dikkatimi çekti: Mükâfat dağıtılırken dışlayıcı olmaması. Allah’a inanıp güzel amel işleyen herkesin mükâfat göreceğini söylüyor. Oysa Hıristiyan ve Yahudiler sadece kendilerinin cennete gideceğini iddia ediyorlar. Bu konuda Kur’an’ın daha kapsayıcı olduğunu anladım.

– Doğru söylüyorsun. Kur’an, tek Allah’a iman edip güzel amel edenlerin mükâfat göreceğini şöyle açıklıyor: “İman edenler ile Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden (diğer din mensuplarından) kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman ederek güzel işler yaparsa, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Bakara Suresi, 2:62)
 

sumisali33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Kas 2010
Mesajlar
93
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
selamun aleykum tahsin hocam paylaşımlarınızın devamını beklıyoruz ögrenmek için bekleyen öğrencilerinizin oldugunu unutmayın selametle kalın.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
New-Bliss-400.jpg


'Kitab-ı kâinat' deyimini Bediüzzaman pek sık kullanır. Gerçekten de kâinat okunmakla bitmeyecek, ders ve ibretleri tükenmeyecek bir muhteşem kitaptır. Ve Yüce Kur'ân'ımız gibi, onun da âyetleri vardır. Kur'ân âyetlerinin anlattığını, kâinat kitabının âyetleri de kendi dilleriyle bize anlatır; Kur'ân ve kâinat, böylece, karşılıklı olarak birbirlerini şerh ederler.
Kur'ân, âyetlerinin önemli bir kısmında bizim ibret nazarlarımızı kâinat kitabının âyetlerine çevirir. Rum Sûresinde peş peşe gelen şu âyetler buna bir örnektir; bu âyetler kâinatın sayfalarını birer birer açarak önümüze sermekte ve bizden de bu sayfaları dikkatle okumamızı istemektedir:
Sizi topraktan yaratması da Onun âyetlerindendir. Sonra siz birer beşer olarak yeryüzüne yayılırsınız.

Hemcinslerinizden, kendilerine ısınacağınız eşler yaratması ve aranıza merhamet ve sevgi vermesi de Onun âyetlerindendir. Tefekkür eden bir topluluk için bunda ibretler vardır.

Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. Bilgi sahibi olanlar için bunda ibretler vardır.

Gece uyumanız, gündüz Onun lütfundan rızkınızı aramanız da Onun âyetlerindendir. Kulak veren bir topluluk için bunda ibretler vardır.

Size ümit ve korku içinde şimşeği göstermesi ve gökten bir su indirerek onunla ölmüş yeryüzünü diriltmesi de Onun âyetlerindendir. Aklını kullanan bir topluluk için bunda ibretler vardır.

Göklerin ve yerin, Onun yasalarıyla ayakta durması da Onun âyetlerindendir. Sonra sizi çağırır çağırmaz kabirlerinizden çıkarsınız.

Rum Sûresi, 30:20-25.
Dikkatimizden kaçmasın: Bu âyetler, sözünü ettikleri kâinat hadiselerini de, tıpkı kendileri gibi, birer 'âyet' olarak nitelemektedir. Fakat bu âyetleri de fark etmek ve doğru bir şekilde okuyabilmek herkesin harcı değildir.
Yukarıdaki âyetlerde ve Kur'ân'ın daha başka yerlerinde, bu âyetlerden ancak 'tefekkür etmek, bilgi sahibi olmak, kulak vermek, aklını kullanmak, sağduyu sahibi olmak, görecek gözü olmak, iman etmek, Allah'a karşı gelmekten sakınmak' gibi özelliklere sahip olanların ibret alabileceği vurgulanmıştır. Bunun anlamı ise açıktır:
Kur'ân'ı okumasını bilen, kâinatı da okuyabilir. Kur'ân'dan yüz çevirenler ise, aynı zamanda kâinat kitabının âyetlerinden de yüz çevirenlerdir.
Bu tespit ışığında, Yusuf Sûresinin 105. âyeti, bizi ciddî bir muhasebe ile karşı karşıya getiriyor:
Göklerin ve yerin âyetleriyle biz ne kadar ilgiliyiz? Hergün bizimle iç içe olan ve bizi her taraftan kuşatan bu âyetlere biz kulak veriyor muyuz? Yoksa, insanların çoğunluğu gibi biz de bu âyetlerin yanından aldırmaksızın geçip gidiyor muyuz?
Bu sorulara içtenlikle vereceğimiz cevap, sadece kâinat âyetlerine karşı değil, Kur'ân'a karşı da ne derece duyarlı olduğumuzu ortaya çıkaracaktır. Ne yazık ki, bugün hep 'büyük işlerin' peşinde koşan insanlar, göklerin ve yerin yaratılışı, gece ve gündüzün birbirini izlemesi, bahar mevsiminde yeryüzünün dirilişi gibi olayları izleme fırsatını bulamıyorlar. Onun için, gece gündüz kâinat kitabını okumakla meşgul olan bir büyük tefekkür adamının Dünya Harbine bir gün dahi olsa dönüp de bakmaması bugünün insanlarına pek tuhaf, hattâ inanılmaz geliyor.
Lâkin, aradan biraz zaman geçince ortada ne dünya savaşları kalıyor, ne de savaşanlar veya savaştıranlar…
Göklerin ve yerin âyetleri ise, okumasını bilenlere, anlatacakları şeyi anlatmaya devam ediyorlar.
 

sumisalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
63
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Bu (Kur'an) insanlar için bir beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür. (Al-i İmran Suresi, 138)



Gerçek (şu ki), o (Kur'an), elbette bir öğüttür. Artık kim dilerse, öğüt alıp-düşünür. (Müddesir Suresi, 54-55)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt