Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kalbdenkalbe mesajlar(imamı rabbani ile ilk yapılan röportaj) (1 Kullanıcı)

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
İMAM RABBANİ İLE YAPILAN İLK RÖPORTAJ


Müslümanların zihin fesadına uğratılamaya çalışıldıgı,alimlerin bile zamanın fitneleriyle doğruyu söylerken bile zorlandığı ahirzamanda ötelerden ilmine ,irşadına kimsenin itirazı olmayan,realist ve alanında otorite olmuş İmam Rabbani Hazretlerinden alaçagımız çok şeyler var.Bu manada kendisiyle güncel konularda robörtaj yapmak istedik...


------------------ Alimlerin alimimi desek, Hakikatın Hikmetli Madenimi desek, karanlık gecelerin parlayan ışığımı desek, büyük hocamızmı desek, yoksa kutsi öğretmenimizmi desek sizin gibi bir üstadı azama hangi ünvanla hitap etsek kelimelerin yetmeyeçegi aşikardır bunu başta itiraf gerekir.


Ama sizin ilminizin ,irfanınızın büyüklügüne güvenerek affınızla size Aziz Hocamız İmam Rabbani Efendimiz diyerek ilk sorularımızı müsaade ederseniz tevdi etmek istiyoruz.




İMAM RABBANİ İLE YAPILAN İLK RÖPORTAJ


Müslümanların zihin fesadına uğratılamaya çalışıldıgı,alimlerin bile zamanın fitneleriyle doğruyu söylerken bile zorlandığı ahirzamanda ötelerden ilmine ,irşadına kimsenin itirazı olmayan,realist ve alanında otorite olmuş İmam Rabbani Hazretlerinden alaçagımız çok şeyler var.Bu manada kendisiyle güncel konularda robörtaj yapmak istedik...


------------------ Alimlerin alimimi desek, Hakikatın Hikmetli Madenimi desek, karanlık gecelerin parlayan ışığımı desek, büyük hocamızmı desek, yoksa kutsi öğretmenimizmi desek sizin gibi bir üstadı azama hangi ünvanla hitap etsek kelimelerin yetmeyeçegi aşikardır bunu başta itiraf gerekir.


Ama sizin ilminizin ,irfanınızın büyüklügüne güvenerek affınızla size Aziz Hocamız İmam Rabbani Efendimiz diyerek ilk sorularımızı müsaade ederseniz tevdi etmek istiyoruz.


Ahirzamanın zifiri karanlıklarında zihinlerin bulandıgı, günlerin birbiri ardına su misali aktıgı hızla gecen dünya hayatımız hakkında


kısa bir soruyla başlasak efendim ;


dünya nedir ?



-Ey oğul!


Dünya nedir, bilir misin? Kadın, çocuk, mal, makam, reislik, oyun, oyuncak, lüzumsuz işlerle uğraşmak...


Bütün bu sayılanlardan hangisi seni alıp Allah'tan başka şeylerle oyalayıp perdelerse, o dünyaya dahildir.


Dünya malına gelince, elde etme sebepleri çok ve kolaydır, bu manada arkadaşlarının çoğu da uygunsuzdur. Dünya bir seraptır


Bu dünya imtihan yeridir. Onun yüzü yaldızla ve çeşitli yüzlerle süslenmiştir. Sureti nakışlıdır. Çirkin bir kadın gibi kaşı çekilmiş, yanakları boyanmış. İlk bakışta tatlı gelir, göze tazelik ve canlılık hayali verir; lâkin gerçekte o üzerine koku sürülmüş cifeye benzer.


Sineklerin ve kurtların içine dolduğu bir çöplük gibidir. Su gibi görünür, o bir seraptır, Şeker suretinde zehirdir. İçi harap ve çok kötüdür. Bu süsü ve hayasızlığı ile söylenenlerin ve anlatılanların hepsinden şerlidir.


Onun aşıkı sefih ve büyülüdür. Fitneye düşmüş, çıldırmış ve aldatılmıştır. Kim onun görünüşüne aldanırsa ebedi kayıp zehiri ile zehirlenmiştir. Kim onun tazeliğine ve tadına bakarsa sonsuzluğa kadar pişmanlık duyar.


Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur:


"Dünya ve âhiret iki kuma gibidir; birini razı etsen, diğeri darılır."



Aziz Hocamız İmam Rabbani Efendimiz bu dünyada hakikate ulaşmamız için bize öyle bir formul verinki dünya ve ahiret dengesini kurmak için devamlı kulanaçagımız çok önemli bir formül olsun böyle bir formül için bize ilk önce ne lazım efendim?



- Ey oğul!


Sana tefekkür lazım


Önemle üzerinde duracağın iş, mübah şeylerin zaruri olan miktarı ile yetinmektir. Bu zaruri miktar da ibadetlerde kuvvet bulmak niyetiyle alınmalıdır.


Yenen yemekten maksat, ibadetin yerine getirilmesi için kuvvet kazanılması olmalıdır. Elbise giymekten maksat, avret yerini örtmek, sıcaktan ve soğuktan korumaktır. Bu ölçüyü diğer zaruri mubah işlerde de devam ettirmelidir.


Sana tefekkür lâzım. Kalbe dayalı işleri yapmak gerek. Aksi halde yarın ziyandan ve pişmanlıktan başka bir şey elde edilmez.


Aziz Hocamız İmam Rabbani Efendimiz zamanınımızın gençleri her yönden manevi olarak kuşatılmış durumda sokaklar ,medya onların ruhi hayatlarını öldürmek istercesine yaşayan şuursuz ölülere çeviriyor .Bu zamanın gençlerine merhem olması için o hikmet çağlayanı ilminizden ne gibi manevi reçeteler arzedersiniz neler yapılaması gerekir, gençlik hakkında fikirlerinizi öğrenebilirmiyiz?


Gençlik büyük fırsattır Gençlik büyük fırsattır


Ey oğul!


İbadete yönelme vakti gençliktir. Akıllı olan bu vakti kaçırmaz, fırsatı ganimet bilir. Zira iş önemlidir. İnsan yaşlılık zamanına kalmayabilir. Kaldığını farz edelim, derlenip toparlanmak nasip olmaz. Böyle bir derlenip toparlanmanın mümkün olduğunu farz edelim, bir amel işlemeye güç yetiremez. Zira o zaman, zaafın ve aczin bastırdığı zamandır. Halbuki şu anda derlenip toparlanma durumu vardır, elde eldilmesi kolaydır.


Bu mevsim fırsat mevsimidir. Güç ve kuvvetinin yettiği mevsimdir. Bugünün işini yarına bırakmak için şu andaki durum nasıl bir özür olabilir? Ertelemeye ne gerek var? Resulullah (a.s.m.) bu manada şöyle buyurmuştur: "İşi erteleyen helak olur."


Evet, bugün ahirete ait işlerle bir meşguliyet varsa, bu düşük dünyanın işini yarına bırakmak cidden güzel olur, tam bunun aksi ise pek çirkin bir şey olur.


Şu zaman gençlik zamanıdır. Nefsin, şeytanın ve din düşmanlarının istilası zamanıdır. Bu zamanda yapılan az amele biçilen itibar, bu vakitlerden başka zamanlarda yapılan amellere biçilmez.


Allah'ın emir ve yasaklarına uymalı


Ey oğul!


Varlıkların özü olan insanın yaratılmasındaki gaye, oyun ve oyuncakla eğlenmek, yemek ve içmek değildir. Onun yaratılmasındaki gaye, kulluk vazifelerini yerine getirmek, devamlı bir şekilde Allah'a iltica ve niyazda bulunmaktır.


Dinin anlattığı ibadetlere gelince, bunların edasından gaye, kulların faydası ve onların yararıdır. Bunlardan hiçbiri Cenab-ı Hakkın yararına değildir, çünkü onun böyle bir şeye ihtiyacı yoktur.


Durum böyle olunca, onların edası memnuniyete sebep olmalıdır. Bu emirlerin yerine getirilmesi ve yasaklardan kaçınmak için koşmalı, çabalamalıdır.


Cenab-ı Hak sonsuz zenginliği ile kullarına emir ve yasaklar yolundan ikramlar eylemiştir. Bu durumda bize düşen, tam manasıyla bu nimetlere şükretmektir. Memnuniyetin en üstün derecesi ile emir ve yasaklardan ne varsa hepsinin yerine getirilmesi için çaba harcamaktır.


Gençlik tövbesi


Ey oğul!


Cenab-ı Hak sonsuz inayetinden sana nasip verdiyse. Bilhassa gençlik çağında sana tevbe nasip ettiyse. Şimdi bilmiyorum, o tevbede sebatlı mısın? Yoksa çeşitli muzahrefat ile şeytan seni azdırdı mı?


Tevbe üzerinde durup devam ettirmek zor görülebilir, zira çağ gençlik çağıdır. Dünya malına gelince, elde etme sebepleri çok ve kolaydır, bu manada arkadaşlarının çoğu da uygunsuzdur.



Nefis kendi özünde cimridir. İlâhi emirleri yerine getirmekten kaçar. Bunun için devamlı yumuşak konuşmalıdır. Yoksa mal ve mülk bütünüyle Allah'ındır.


Kula asıl layık olan zekâtı tam bir memnuniyetle vermektir. Yoksa nefsin arzularına uyarak ibadetin edasında tembellik edip ağırdan almak yakışmaz.


Tavşan uykusu ne zamana kadar sürecek?


Ey oğul!


Hayatının en güzel zamanlan heva ve heveste geçti. Allah düşmanlarının rızasını kazanma yolunda geçip gitti. Şimdi ömrünün sonu kaldı. Bugün de bunu Hakkın rızası istikametinde harcamazsak, o en güzel ömrün yerini doldurma işinde bir tedarik görmezsek, isterse pek az


olsun, çekeceğimiz zahmeti ebedi rahata vesile bilmezsek, az sevap işlemek suretiyle çok günahlarımıza kefaret ettirmezsek, yarın hangi yüzle Allah'ın katına varacağız? Hangi çareye başvuracağız?


Bu tavşan uykusu ne zamana kadar sürecek? Bu gaflet pamuğu ne zamana kadar kulakta kalacak? Yakında basiret gözünden gaflet kalkacak, hiç şüphe edilmesin kulaktan bu gaflet pamuğu da gidecek, lâkin o zaman ne faydası olur? O zaman hasret ve pişmanlıktan başka bir şey olmayacak.


Ölüm gelmeden önce amel işlemeye bak. Kabrinde yaslanacağın bir şey hazırlamalısın. Öncelikle itikadını düzeltmelisin. Sonra dini yönden zaruri bilgileri öğrenmelisin. Fıkıh kitaplarının açıkladığı şeyleri bilmeli ve amel etmelisin.


Aziz Hocamız İmam Rabbani Efendimiz İbadetlerimizi yaparken en çok hangi hususlara dikkat etmemizi tavsiye edersiniz? Birde nefis kavramı nedir ? Bu zamanda sizin gördügünüz en büyük nefsin hastalıklerı nelerdir? Satır alimlerinin çok olduğu sadr(kalp) alimlerinin bilinmedigi bir dönemdeyiz ebedi kurtuluşumuz için sadece ilim yeterlimi?


İlim, amel, ihlas lâzım


Ey oğul!


Bilmiş ol ki, ebedî kurtuluşun kolaylaşması için insana şu üç şey mutlaka lâzımdır: İlim, amel, ihlâs.


İlim iki kısımdır: Birinci kısım, amel olup bunun izahını fıkıh üzerine almıştır.


İkinci kısım, bundan maksat mücerred itikat ve kalbi yakindir. Bunun tafsilatı kelâm ilmi üzerine yazılan kitaplarda vardır. Haliyle Ehl-i Sünnet ve'1-cemaatin görüşüne göre... Şöyle ki: Bunlar fırka-i naciye olup, bunlara tabi olmadan hiç kimse için kurtuluş ümidi yoktur. Bunlara kıl kadar muhalefet olsa, iş tehlikeye girer, hem de ne tehlike!


Hayat şeriat üzere olmalıdır


Ey oğul!


Düşük dünya süslerine aldanmaktan sakın. Bu fani saltanata kanmamaya dikkat et. Bütün hal ve hareketlerinde şeriata göre amel et. Hayat, temiz şeriat üzere olmalıdır.


Ehl-i Sünnet ve'1-cemaat âlimlerinin görüşlerine göre öncelikle itikadı düzeltmek gerekir. Bundan sonra himmet dizginlerini amele faydalı fıkıh hükümlerini yerine getirmeye sarfetmelidir.


Farzların edasınde önemle durulmalıdır. Helal ve haram işlerinde dikkatli hareket etmelidir. Farzların yanında nafile ibadetlerin durumu yolda bırakılmış ve itibardan düşmüş gibidir. Halbuki bu zamanda insanların pek çoğu nafile ibadetlere önem verip farzları harap bırakmaktadır. Nafile ibadetlere önem verip farzları da düşük ve itibarsız saymaktadırlar.


Kul hakkını dünyada iken öde


Ey oğul!


Tam manasıyla kul hakkının ödenmesi cihetine gidilmelidir. Bu yolda tam bir gayret gösterilmelidir. Ta ki, üzerinde hiç kimsenin hakkı kalmaya. Çünkü bu dünyada hak ödemek kolaydır, yumuşaklıkla, tatlı dille helallik dilemek mümkündür; ama âhirette iş zordur. Orada çare bulmak mümkün değildir.


Nefsin sevdasına kapılma


Ey oğul!


Nefis, makam ve baş olmak sevdası üzerine yaratılmıştır. Bütün gayreti, akranı üzerine üstün gelmektir.


Bütün arzusu yaratılmışların hepsi kendisine muhtaç, emrine ve nehyine boyun eğmiş olmaktır. Kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmasını istemediği gibi, hiç kimsenin hükmü altına da girmek istemez.


Bütün bunlar ondan gelen uluhiyet davasıdır. Benzeri olmayan Yüce Yaratıcı ile ortaklık davasına girer. Mutlu olmaktan yana pek uzaktır.


Hatta ortaklığa bile razı olmaz. Yalnız kendisinin hâkim olmasını ister, başkasını istemez. Herşeyi hükmü altında görmek ister. Bir kudsî hadiste şöyle buyurulur:


"Nefsine düşman ol, çünkü o Bana düşmanlığa saplandı."


Makam, reislik, yükselmek, büyüklenme hususunda nefsin isteklerini vermek suretiyle nefsi terbiyeye kalkışmak ona yardım olur ki, hakikatte Yüce Allah'a düşmanlıktır. Onu takviye etmek dahi bu mânâyadır. Bu işin çirkinliği ciddi bir şekilde idrak edilmelidir.


Bir kudsî hadiste'Allah Teâlâ şöyle buyuru:


"Kibriya ridamdır, azamet izarımdır. Bir kimse bunlardan birisi ile benimle nizaya tutuşmak isterse, onu ateşime atarım, haline hiç bakmam."


Aziz Hocamız İmam Rabbani Efendimiz nefsin en önemli hastalıklarından dünya sevgisi,kibir den bahsettiniz son olarak nefs terbiyesiyle uğraşırken nefsin hilelerini çözmek istiyoruz ibadet ederkende insan nefsin hilelerine düşermi ? Peygamber efendilerimiz Hastalıklı nefis olan Nefsi emmareden bahsetmişlermidir?


Peygamberlerin gönderilmesinin hikmeti, nefs-i emmareyi âciz bırakıp onun yapısını tahrip etmektir. Dinî emirler nefsi arzuları kaldırmak için gelmiştir. Ne kadar dinî emir işlenirse, o kadar nefsanî arzu zail olur.

Peygamberlerin gönderilmesinin hikmeti, nefs-i emmareyi âciz bırakıp onun yapısını tahrip etmektir. Dinî emirler nefsi arzuları kaldırmak için gelmiştir. Ne kadar dinî emir işlenirse, o kadar nefsanî arzu zail olur.
Dinî hükümlerin birini yerine getirmek nefsanî arzuların izalesi için bin senelik riyazetten ve bu uğurda mücahededen daha faziletlidir.


Bu riyazet ve mücahede şeriat gereğince olmayınca nefsin arzusunu takviye ve teyit eder. Brahmanlar ve Hindular riyazet ve mücahedede hiçbir kusur işlemezler, fakat şeriat dairesinde yapmadıkları için kendilerine hiçbir faydası olmaz.


Meselâ bir kimse dinin emrettiği zekât niyetiyle bir dinar verse, nefisten gelen bir arzu ile nefsin tahribi yolunda bin dinar harcamasından daha faydalıdır.


Ramazan Bayramında şeriatın emrine uymak maksadıyla oruç tutmayıp yemek, bir kimsenin kendiliğinden tuttuğu bin senelik oruçtan hayırlıdır.


Sabah namazının iki rekât farzını cemaatle kılmak sabah namazını cemaatle kılmayı bırakıp geceyi sabaha kadar ibadetle geçirmekten çok faziletlidir.


Hâsılı; nefsin, başkanlık, üstünlük, yükseklik taslamak hususundaki boş kuruntulann pisliklerinden kurtulmadıkça kurtuluş mümkün değildir. Ondanki bu hastalığın izalesi zaruridir. Tâ ki, ebedi ölümle yüz yüze gelmeye.....................................................................................................................


ÖNEMLİ NOT:


Asırlardır bizlere yazdıgı kitaplarla kendi yolundan giden sevenleriyle bizlere ışık olan İmam Rabbani hazretleri şu an hayatta olsaydı bu soruları ona tevdi ederdik.Fakat biz sorularımızın cevabını onun tesiri hala etkili olan kitaplarında bulduk.Asırımıza bile uzanan mektuplarından oluşan mektubat eseri bize ilaç oldu. Bu soruları başka bir islam alimine değilde ona sormamamızın sebebi yaşadığı zaman ve dönem itibariyle bu zamana çok benzemesidir. Hayatı hakkında şunları kısaca söylemek istiyoruz:


Asıl ismi Ahmed Faruk-u Serhendî olan İmam-ı Rabbani Hazretlerin Hz. Ömer'in (r.a.) neslinden gelmektedir. 1563'de Hindistan'ın Serhend şehrinde dünyaya gelmiş ve aynı yerde 1624 tarihinde vefat etmiştir.


İmam-ı Rabbânî'nin zamanında Hindistan'da çok geniş fikrî çalkantılar vardı. Halkı İslâmdan uzaklaştırmaya ve İslâmı tanınmaz hale getirmeye çalışan yönetime karşı İmam-ı Rabbani Hazretleri çok geniş bir hizmet halkası oluşturur. Yetiştirdiği talebelerle, daha sonra hem bu talebelerine, hem de nüfuzlu kişilere yazdığı mektuplarla İslâmı müdafaaya çalıştı.


İmam-ı Rabbani müceddiddir. Yani Hicri ikinci bin yılın din yenileyicisidir. Dine sokulmaya çalışılan hurafe, bid'at ve batıl inançları reddedip, dinin aslını muhafazaya çalışmış ve o devir insanının ihtiyacı olan dinî meselelerde yeni bir takdim şekli oluşturmuştur. Hizmeti sadece kıta Hindistan'ına bağlı kalmamış, zamanla dünyanın her tarafına kök budak salmıştır.


İmam-ı Rabbani Hazretlerinin fikir, izah ve hizmet esasları bütünüyle mektuplarında mevcuttur. Aslı Farsça olarak üç cilt halinde tertip edilen, 847 mektup, 1670 sayfadan oluşan ve daha sonra Arapça ve Türkçeye da tercüme edilen Mektubat, asıl itibariyle yazıldığı devre ışık tutmakla birlikte, bizlerin de bu eserden öğreneceğimiz pek çok şey vardır.


Mektubat Türk okuyucusuna yabancı değildir. Özellikle Nakşı tarikatına mensup bazı hizmet grupları tarafından kaynak kitap olarak kabulmesinin de tanınmasında büyük payı vardır.


Mektubat'ta yer alan mektupların büyük bir kısmı kendi talebelerine yönelik olduğundan "Ey oğul!" şeklinde hitapları bulunmaktadır. Biz daha çok bu şekildeki hitapların bulunduğu paragraflardan seçmeler yaptık. Merhum Abdülkadir Akçiçek'in tercümesi aslına çok yakın bir şekilde tercüme edildiğinden bu kitaptan istifade ettik
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt