Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Islâm'da yönetim nizamı muavinler--tefviz muavinleri (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
İSLÂM'DA YÖNETİM NİZAMI

MUAVİNLER

Muavinler, halife ile birlikte çalışmak üzere halife tarafından hilafet yükümlülüğünü yerine getirmek üzere tayin edilmiş olan vezirlerdir. Çünkü halifeliğin görevlerinin çokluğu, özellikle hilafet devleti büyüyüp genişledikçe tek başına halife tarafından taşınamaz hale gelir. Bu yükleri taşımakta ve halifeliğin sorumluluklarını yerine getirmekte kendisine yardım edecek kimselere ihtiyaç duyar.

Halifelik görevlerini taşımakta kendisine yardımcı olmaları için halifenin tayin ettiği vezirler iki türlüdür:

1- Tefviz Muavinleri.

2- Tenfiz Muavinleri.


İSLÂM'DA YÖNETİM NİZAMI

TEFVİZ MUAVİNLERİ
Tefviz Muavini Halife’nin kendisi ile birlikte yönetim sorumluluğunu yüklenmek üzere tayin ettiği Muavindir. Halife ona, şeriata uygun olarak içtihadına ve görüşüne göre devletin işlerini yürütme yetkisini verir.

Muavinlerin oluşturulması mübah olan fiillerdendir. Halife’nin sorumlu olduğu işleri yerine getirmekte kendisine yardımcı olacak yardımcılar tayin etmesi caizdir. Hakim'in ve Tirmizi'nin Ebu Saîd el-Hudri'den rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Semadan Muavinlerim Cebrail ve Mikaildir. Yeryüzünde benim iki Muavinim, Ebubekir ve Ömer’dir.” [1] Hadiste yer alan "Muavin" kelimesi sözlük anlamı ile "yardımcılar" anlamında kullanılmaktadır. Kur’an-ı Kerim de bu kelimeyi bu anlamda şöylece kullanmıştır:

"Ve aile halkımdan bana bir Muavin (yardımcı) kıl." [2]

Hadiste yer alan "Muavin" kelimesi, ne tür iş olursa olsun mutlak olarak her türlü iş hususunda her türlü yardımı kapsamaktadır. Hilâfet görevlerinin yerine getirilmesinde Halifeye yardım etmek te bu kapsama girer. Ebu Saîd Hadisi sadece yönetim konusundaki yardımcılarla sınırlı değildir. Çünkü Rasulullah (s.a.v.)'in semadaki yardımcıları olan Cebrail ve Mîkail'in yardımlarının yönetimle ilgili konulardaki yardımlarla alakaları yoktur. Bu nedenle hadiste yer alan "iki Muavinim" kelimesi sözlükte kullanıldığı şekilde "iki yardımcım" manasına gelmektedir. Herhangi bir şahsın herhangi bir iş için kendisine Muavinler edinmesi mübah amellerdendir. Aynı şekilde Halife’nin kendisine yardımcı olmak üzere Muavinler tayin etmesi de mübah amellerdendir. Rasulullah (s.a.v.)'in Ebu Bekir ve Ömer'i Muavin olarak tayin etmesi de bu anlamın dışında değildir. Çünkü Ebu Bekir ve Ömer'in Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte yönetim görevlerini yerine getirmelerinde bu anlamın dışında bir özellik söz konusu değildir. Onların Muavin olarak yetkiye sahip olmaları, yönetim işlerinde herhangi bir şekilde sınırlamaya tabi olmaksızın her şeyde Allah'ın Rasulüne yardım etmelerinden öte bir anlam ifade etmemektedir.

Halife olduktan sonra Ebu Bekir, Ömer'i kendisine Muavin olarak tayin etmişti. O da Halife’nin ifa ettiği yönetim işlerini ifa ediyordu. Bu da açıkça görülen bir husustur. Hatta bazı sahabeler Ebubekir'e: "Bilemiyoruz. Ömer mi Halifedir, yoksa sen mi?" diye sormaktan kendilerini alamamışlardır.

Ebu Bekir'in vefatından sonra da Osman ve Ali, Ömer'in iki Muaviniydi. Her ikisinin de Ömer'in ifa ettiği yönetim işlerini ifa etme hakları vardı. Ancak güçlü şahsiyeti dolayısıyla Ömer'in Ebu Bekir'e olan yardımcılığındaki belirginlik kadar Ali ile Osman'ın Muavin olarak yardımcılık fonksiyonları o kadar belirgin değildi. Fakat Ali (r.a) güçlü şahsiyeti dolayısıyla Ömer'in döneminde birtakım işleri ifa ettiği açıkça görülüyordu. Ömer'in vefatından sonra Ali ile Mervan bin Hakem, Osman'ın iki Muavini idiler. Ali (r.a) bazı işlerden memnun olmadığı için biraz uzak duruyordu. Fakat Mervan'ın Osman'ın Muavini olarak yönetim işlerinde Muavinlik görevini ifa ettiği, yani yönetim işlerini idare ettiği açıkça görülüyordu.

Yönetim işlerinde kendisine yardımcı olmak üzere Halife bir kimseyi Muavin olarak tayin ettiği zaman, kendisine vekaleten tam anlamıyla yetki vermiş demektir. Aldığı bu yetki ile kişi Halife’nin Tefviz Muavini olur. Yetkileri tıpkı Halife’nin yetkileri gibidir. Ancak Muavin bu yetkiye Halife gibi kendi zatından alamaz. Bu yetikleri Halife tarafından kendisine Muavinlik verilmesiyle elde etmektedir. Tefviz Muavini bu yetkiye Halife’nin şu ifadelerden birisini kullanması ile elde eder: "Ben falan kişiyi kendime Tefviz Muavini olarak tayin ettim veya kendime Tefviz Muavini olarak tayin ettim veya bana ait olan hususta bana naib ol" ya da buna benzer ifadeler kullanır. Halife’nin bu ifadeleri kullanması ile kişi Halifeye niyabeten hilafetle ilgili tüm yetkilere sahip olur. El-Maverdi, el- Ahkam es-Sultaniye adlı eserinde bu Muavinliğe "Vezaretü’t-Tefviz: Tefviz Muavinliği" adını vermiş ve bu anlama gelecek şekilde tarif ederken şunları söylemiştir: "Tefviz Muavinliğine gelince; imamın kendi görüşüne göre işleri çekip-çevirmek ve içtihadına göre onlara yürürlük kazandırmak üzere işleri kendisine havale edeceği birisini kendisine Muavin olarak tayin etmesidir."

Tefviz Muavininin durumu budur. Hilâfetle ilgili bütün işlerde Halife’nin Muavinidır. Halifelik işlerinin tümünü ifa etme yetkisine sahiptir. Bu işi yapmak üzere Halife’nin ona özel olarak yetki vermesi veya vermemesi fark etmez. Çünkü ona genel bir tefviz (yetki) verilmiş bulunmaktadır. Ancak Halifenin, bu Muavinin yaptığı her bir işi dikkatle incelemesi, gözden geçirmesi gereklidir. Çünkü Muavin yardımcıdır. Halife değildir. Tek başına bağımsız olamaz. Aksine küçük olsun büyük olsun Halife bütün işleri dikkatle gözden geçirmelidir. Çünkü yönetim ile ilgili işlerin yürütülmesi doğrudan doğruya Halifeye ait bir görevdir.

Muavinin şer'an vakıadaki bu durumu demokratik düzenlerdeki bakanlığın durumundan tamamıyla farklıdır. Çünkü demokratik düzende bakanlık, hükümet etmek demektir. Hükümet ise fertlerden meydana gelen yönetici sıfatına sahip belli bir topluluğa denir. Onlara göre yönetim topluluğa aittir. Bir kişinin yetkisinde olan bir şey değildir. Yani emirlik bireysel değil toplumsaldır. Belli bir alanda yönetim bütün yetkilerini elinde bulunduran yöneticiler bakanlar kurulunu oluştururlar. Onlardan herhangi birisi mutlak olarak yönetimin tüm yetkilerini elinde bulunduramaz. Yönetimin tüm yetkileri bir bütün olarak bakanlar kurulunun elindedir. Tek bir bakan ise ancak bakanlar kurulunun kararlaştırdığı yönetimin belli ve özel bir alanında yetkilidir. Bu alanda kendisi için belirlenmemiş yetkiler bakanlar kurulunun elindedir. Bu alanda bakanın hiçbir yetkisi yoktur. Örneğin Adalet Bakanı bakanlığı bünyesinde bir takım yetkilere sahip olmakla birlikte yine bakanlığı bünyesinde yetkili olmadığı işler de bulunmaktadır. Bunlar bakanlar kurulu tarafından belirlenir. İşte demokratik düzenlerde bakanlığın vakıası budur.

Bu açıklamalar İslâm nizamındaki Muavinlik ile, demokratik sistemdeki bakanlığın birbirinden tamamen farklı olduğu açıkça ortaya koymaktadır. Yani İslâm düzenindeki yardımcı anlamına gelen "Muavin" kelimesi ile, demokratik düzenlerdeki Muavin, "bakan" kelimesi arasındaki fark açıkça görülmektedir. İslâm düzeninde Muavin ve Muavinlik kelimelerinin anlamı, istisnasız olarak bütün işlerinde Halife’nin Muavini demektir. Muavin bu işleri ifa eder, Halife de onun yaptıklarını gözetip tetkik eder. Bu görev ferdidir ve bunu fert elinde tutar. Hatta Halife’nin bir bütün olarak sahip olduğu bu yetkiler birden çok kimseye verilecek olsa dahi durum yine değişmez. Demokratik sistemdeki bakanlar fert değil topluluktur. Demokratik düzende "bakan" yönetimin ancak belli bir yönünü elinde bulundurur. Tümünü eline bulunduramaz. İşte bundan dolayı İslâm’da "Muavin" ve "Muavinlik" kavramları ile, demokratik düzendeki "bakan" ve "bakanlık" kavramları arasındaki fark gayet açıkça ortadadır. Madem ki Demokrasinin "Muavin" ve "Muavinlik" yani "bakan" ve "bakanlık" kelimelerine verdiği anlam insanlar arasında yaygın olarak belli bir şekilde anlaşılmaktadır ve bu kelimeler kullanıldığı takdirde ancak demokratik anlamlar akla gelmektedir; bu karışıklığın önlenmesi ve yalnızca şer'i anlamın ortaya konulması için Halife’nin Muavini hakkında herhangi bir kayıt eklemeksizin mutlak olarak Muavin ve Muavinlik kelimesinin kullanılması doğru değildir. Bu nedenle Halife’nin Muavini için Muavin kelimesinin gerçek anlamını ifade eden "muavin" yani "yardımcı" kelimesinin kullanılması veya "Muavin" ya da "Muavinlik" kelimelerinin demokratik anlamıyla anlaşılmasını önleyecek, yalnızca İslâmi anlamı çağrıştıracak bir kelime ile birlikte kullanılması gerekmektedir.

Bu açıklamalara göre yardımcı, devletin bütün işlerinde ve İslâm’ın egemenliği altında bulunan ülkenin her bir tarafında Halife gibi hareket etme yetkisine sahip olan kimse anlamına gelmektedir. İşte bundan dolayı fakihler Halife Muavinine, kendisine vekil olmak üzere genel bir şekilde "Tefviz Muavini" demişlerdir. O halde Muavinin görevi gerçekte Halife’nin naibliğini (vekilliğini) yapmaktır ve bu vekillik devletin bütün işlerinde genel olmalıdır. O halde bu yardımcı (muavin) bir yöneticidir.

[1] Hakim, 3046; Tirmizi, 3613
[2] Taha: 29
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt