Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslâm´da kadının tesettürü nasıl olmalıdır? (1 Kullanıcı)

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Bu zamanda tesettür olur mu?

Zannediyorum bu soru değişik mekânlarda sizin de kulağınıza gelmiştir. Bir belediye otobüsü içindeydim. Tam önümde iki yaşlı insan oturuyordu. Aralarında konuşuyorlardı. Bu sırada otobüse iki başörtülü genç kız bindi. Yer olmadığı için ön tarafta ayakta dikiliyordu. Önümde oturan yaşlı hanım, yanındaki kişiye koluyla dürterek "Şunları görüyor musun?" dedi. Kadın, "Evet, görüyorum ve çok üzülüyorum. Yazık bu gençlere... Hadi eskiden başımızı örtüyorduk. Ama şimdi modern çağdayız. Hiç bu asırda böyle kılık kıyafet olur mu? Bu çağ dışılıkla bir adım ileri gidemeyiz" diye cevap verdi.

Maalesef ülkemizde böyle düşünen insanlar da var. Öncelikle şunu ifade edelim ki tesettürün, zamanla hiçbir alakası yoktur. İnsan farklı ve acayip kılık-kıyafete girebilir, ama kafası çalışabilir. Mesela Almanya'da bir dönemde kadın-erkek herkes başlarına kalpak giyiyorlardı. Başına kalpak giyen Alman aptallaşmamış, sanayisi ve tekniğiyle üstün gelmiştir. Düne kadar Avrupa başını kapatıyordu. Onların başlarını kapatmaları, gelişmelerine mani olmamıştır. Bu meselenin devirle hiç ilgisi yoktur.

Bu meseleyi medeniyetle telif etmek de mümkün değil. "Medeni insan açık gezer" sözü çok anlamsız. Medeniyet, eski devirlere nispeten onlardan, onların tarz-ı hayatından uzak olmak ise, vahşet devri, açıklık saçıklık olarak İslam'ın gelmesiyle terk edilmiştir. İslam gelmiş, tesettürü emretmiştir. Tesettür, cazip hale getirilmiş, mükemmelleştirilmiş, olgunlaştırılmış ve kadının sevdiği bir kıyafet haline getirilmiştir.

Dolayısıyla medeniyet, çok eski devirlere ait şeyleri yaşamamak ise, bugünkü çırılçıplaklık, İslam'dan evvel Cahiliye devrinde yaşanan şeylerdi. Çırılçıplak, açık saçık dolaşmak şayet medeniyet ise, ormanlarda yamyamlar, tamtamlar göğüslerini de açarak gezmektedirler.

Kadının kılık kıyafetine şiddetle reaksiyon gösterenler neyi savunuyorlar? Niçin bu konuda ısrar ediyorlar? Bunu anlamak mümkün değil. Zannediyoruz ki bu düşünce sahipleri, başkaları hakkında bir hüküm olarak savurdukları yobazlık içinde kendileri bocalamaktadırlar. Yobazlık, delilsiz, mesnetsiz bir kısım iddialara kalkışmak demektir. Mü'minin iddia ettiği şeylerde, delili çok kuvvetlidir.
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
KEŞKE BU KONU HAKKINDA REEL ALEMDE DE TÜRKİYE ÇAPINDA KONFERANSLAR VE PANELLER DÜZENLENSE KISA ZAMANDA KIZLARIMIZ VE HANIMLARIMIZ İSLAM'IN ÖN GÖRDÜĞÜ TESETTÜRE BÜRÜNECEĞİNDEN ŞÜPHEM OLMAYACAKTIR.

Sözü geçen, popüler olmuş gerçek İslam alimlerinin bu hususta gayretli çalışmaları her zaman temennimizdir.Bütün yük onların üzerindedir.
 

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38

Dolayısıyla medeniyet, çok eski devirlere ait şeyleri yaşamamak ise, bugünkü çırılçıplaklık, İslam'dan evvel Cahiliye devrinde yaşanan şeylerdi. Çırılçıplak, açık saçık dolaşmak şayet medeniyet ise, ormanlarda yamyamlar, tamtamlar göğüslerini de açarak gezmektedirler.

Kadının kılık kıyafetine şiddetle reaksiyon gösterenler neyi savunuyorlar? Niçin bu konuda ısrar ediyorlar? Bunu anlamak mümkün değil. Zannediyoruz ki bu düşünce sahipleri, başkaları hakkında bir hüküm olarak savurdukları yobazlık içinde kendileri bocalamaktadırlar. Yobazlık, delilsiz, mesnetsiz bir kısım iddialara kalkışmak demektir. Mü'minin iddia ettiği şeylerde, delili çok kuvvetlidir.

Kardeşim çok güzel yazmışsın, eline sağlık..

Aslında bence burada önemli olan zihniyet. Tarih boyunca insanlar, kendileri gibi olmayan insanları farklı farklı sıfatlarla yaftalayıp, onları anlamaktan ve düşünlerine, yaşayışlarına, inançlarına saygı duymaktan ziyade, çeşiftli sıfatlar yaftalayıp, kendileri gibi, çoğunluk gibi olmaları için baskı yapmışlardır.. Maalesef günümüzde vatanımızdaki olayların da bundan farkı yoktur. İslam imanıyla yetişmemiş insanlar, hanım kardeşlerimizin yazın 35-40 derece sıcaklarda, başını örtüp, pardesü veya manto ile gezmelerini anlayamamakta, ki anlamak zorunda da değiller, üstüne bir de onların acınacak halde olduklarını düşünecek kadar kibir gösterebilmektedirler.. Farkında olmadıkları şey ise, asıl acınacak olanlar kendileridir.. "Medeni insan açık gezer.." lafını söyleyen bir insanın, bu tezini neye dayandırdığını çok merak etmekteyim.. Şayet, teknoloji ve bilimde medeniyet seviyesi olarak daha ileride olan batılı ülkelerdeki insanların yaşayışlarına, giyim kuşamlarına bakıp bu cümleyi kuruyorsa, basiretsizliğin kralını yapıyor demektir.. Peki, eyvAllah, batıyı örnek al ama örnek alırken neden sadece düşüncesizce, inançsızca, kendi toplumundaki insanların bile rahatsızlık duyduğu ahlaktan yoksun yaşayışlarını ve yaşam stillerini örnek alıyorsun da asıl örnek alınması gereken yönlerini -mesela çalışkanlıklarını- örnek almıyorsun.. Alamazsın çünkü o işine gelmez, o "medeni" bünyen kaldıramaz.. Nerede kolayı var, basite kaçmak var, onu yaparsın, hatta örnek aldıklarından bile güzel yaparsın.. Allah'ım nu düşünce yapsındaki insaları ıslah eylesin inş...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Kardeşim çok güzel yazmışsın, eline sağlık..

Aslında bence burada önemli olan zihniyet. Tarih boyunca insanlar, kendileri gibi olmayan insanları farklı farklı sıfatlarla yaftalayıp, onları anlamaktan ve düşünlerine, yaşayışlarına, inançlarına saygı duymaktan ziyade, çeşiftli sıfatlar yaftalayıp, kendileri gibi, çoğunluk gibi olmaları için baskı yapmışlardır.. Maalesef günümüzde vatanımızdaki olayların da bundan farkı yoktur. İslam imanıyla yetişmemiş insanlar, hanım kardeşlerimizin yazın 35-40 derece sıcaklarda, başını örtüp, pardesü veya manto ile gezmelerini anlayamamakta, ki anlamak zorunda da değiller, üstüne bir de onların acınacak halde olduklarını düşünecek kadar kibir gösterebilmektedirler.. Farkında olmadıkları şey ise, asıl acınacak olanlar kendileridir.. "Medeni insan açık gezer.." lafını söyleyen bir insanın, bu tezini neye dayandırdığını çok merak etmekteyim.. Şayet, teknoloji ve bilimde medeniyet seviyesi olarak daha ileride olan batılı ülkelerdeki insanların yaşayışlarına, giyim kuşamlarına bakıp bu cümleyi kuruyorsa, basiretsizliğin kralını yapıyor demektir.. Peki, eyvAllah, batıyı örnek al ama örnek alırken neden sadece düşüncesizce, inançsızca, kendi toplumundaki insanların bile rahatsızlık duyduğu ahlaktan yoksun yaşayışlarını ve yaşam stillerini örnek alıyorsun da asıl örnek alınması gereken yönlerini -mesela çalışkanlıklarını- örnek almıyorsun.. Alamazsın çünkü o işine gelmez, o "medeni" bünyen kaldıramaz.. Nerede kolayı var, basite kaçmak var, onu yaparsın, hatta örnek aldıklarından bile güzel yaparsın.. Allah'ım nu düşünce yapsındaki insaları ıslah eylesin inş...

aslında m. akif ersoyun şu sözü bile yeterli
Eğer Medeniyet Açıp Saçmaksa Bedeni Desenize Hayvanlar Bizden Daha Medeni
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
12
Bu zamanda tesettur olurmu yaninda gercek tesettur nasil olmali isimli bide konu acilirsa cok iyi olur. Biz hala tesetturu sadece basortusu zannediyoruz. Suan Turkiyede kendine tesetturlu diyen kesimin yarisindan fazlasi tesetturlu degil. Gerci tesetture gelene kadar da neler neler olmakta ki neyse.
 

Reyhani_konyevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2012
Mesajlar
834
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Bu zamanda tesettur olurmu yaninda gercek tesettur nasil olmali isimli bide konu acilirsa cok iyi olur. Biz hala tesetturu sadece basortusu zannediyoruz. Suan Turkiyede kendine tesetturlu diyen kesimin yarisindan fazlasi tesetturlu degil. Gerci tesetture gelene kadar da neler neler olmakta ki neyse.

hiç deme kardeş güzel tesbit önce bir şu imanı bir yerleştirsek insanımıza saf imanı, burada 1 rekat namaz yok zekat yok oruc yok sadece inanalım da bari ebedi cehennemden kurtulalım..daha sonra salih ameller inşaallah..
 

Reyhani_konyevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2012
Mesajlar
834
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Bu zamanda tesettur olurmu yaninda gercek tesettur nasil olmali isimli bide konu acilirsa cok iyi olur. Biz hala tesetturu sadece basortusu zannediyoruz. Suan Turkiyede kendine tesetturlu diyen kesimin yarisindan fazlasi tesetturlu degil. Gerci tesetture gelene kadar da neler neler olmakta ki neyse.

tesettürü timurtaş hocadan dinleyelim..
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Çarşafa karşı çıkan erkek ve hanımlar imanını bir gözden geçirsinler bakalım.Acaba doğru mu düşünüyorlar yoksa düşündükleri Allah katında ne derecede doğrudur?

MANTO VEYA PARDESÜYÜ GİYMEYE ALIŞMIŞ OLAN HANIMLAR!...

NASIL YAŞIYORSANIZ ÖYLE İNANMAYA BAŞLARSINIZ.PARDESÜ VEYA MANTOYU İSLAMİ TESETTÜR OLARAK KABUL ETMEK DİNEN SAKINCALIDIR.CİLBAP DENİLEN ELBİSE ÇOK GENİŞ VE BOL OLAN ELBİSE ANLAMINI TAŞIMAKTADIR.HANIM SAHABELER HEP ONU GİYMİŞLERDİR.

ÇARŞAF SİZİ DAHA ÇOK HEYBET VE SAYGINLIK KAZANDIRIYOR.AH KEŞKE BUNU BİR BİLSEYDİNİZ!...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Askeriyede savaş anında her asker bir "sütre" gerisinde yatar, oradan ateş eder.

Kore'den gelen bir subay, bir taş göstermiş, "Beni kurtaran bu taştır." demiş. Savaşırken o taşın arkasında yatmış. Bir iki kurşun o taşa değip sekmiş, böylece o arkadaş vurulmamış.

Sütre ve tesettür aynı kökten gelir. Setr... Yani örtmek...

Nasıl ki askerler savaşta sütre gerisinde yatarak korunur, Müslüman hanımlar da tesettürle kendilerini düşmanlardan korurlar. İstisnalar kaideyi bozmaz.

Bir zamanlar modernizme uyarak hızla açılan Amerika gibi ülkeler şimdi tesettürün çarelerini arıyorlar. Amerikalılar bir zaman çıplaklıkta sınır tanımayarak çıplaklar kampı bile kurdu. Sonra baktılar ki soyunmak felaket getiriyor, hiç faydası yok, babasız çocukların sayısı her geçen gün artıyor; şimdi de müstehcenlikle mücadeleye başladılar. Çünkü haramlar, insanı çökerttiği gibi aileyi ve milleti de çökertir.

Bazı insanlar gözlerini, güzellik aramak için kullanır. Güzel bir çiçeğe baktığı gibi güzel bir kadına da bakar. Çiçeğe bakar, "Bu ne güzel bir çiçek!" der alır. Güzel kadın da hoşuna gitmişti...

Videolar, resimler, filmler, internet müstehcen resim göstererek insanlığı çökertmek istiyorlar. Ya onlara bakmayacağız veya onlar ortadan kalkacak! Eğer onlara bakarsak koyunun ota koştuğu gibi, sineğin tatlıya koştuğu gibi insan da harama yapışır; maddeten ve mânen ölür.

Gözü yaratan, gözün baktığı yeri görür. Harama bakan, gözüyle avlanmıştır. Sanki onun bakışı ip olur, kişiyi baktığı şeye bağlar. İnsan da ister istemez o yöne gider. Bu sebepten harama bakmamak lazım.

Otobüsteydim. Önde oturan yolcu, gazeteyi açmış bakıyor. Gazetede bir resim var. İçimden dedim ki: "Allah'ım, bu resme bakmamı haram etmişsin; işte ben de başımı çevirdim!"

Nefse hakim olmak kolay değil. Fakat zoru başarmak mesele...

Tesettürde renk sınırlaması var mıdır?

bebis.jpg
En başta örtünen insan örtüsünün manasını bilecek. Şeffaf bir kumaşla örtünme olmaz. Penye gibi vücuda yapışan bir kumaşla, yanar döner parlak renkli elbiseyle tesettür olmaz. Böyle giyinenlerle insan gözü muhakkak alaka kuruyor. Elbiseyi inceleyeyim derken, vücut hatlarına kayılıyor... Bir hanım tesettürde fakat elbisesi diyor ki, "Bana bak!" Bu olmaz! Rengin önemi yoktur yeter ki, kişiyi cazip göstermesin. İnsan kendini Allah'a beğendirmeye çalışmalı. Önemli olan bu. Mesela bir hanım manto almış. Kimisi bu mantonun rengini beğenmez, kimisi biçimini, kimisi düğmelerini beğenmez. O hanım şöyle soracak kendine: "Bu mantoyu Allah beğenir mi?" O'dur önemli olan. Bol mu? Uzuvları belli ediyor mu? İçini gösteriyor mu? Rengi canlı mı?

Bir kadının iffetli sayılabilmesi için, örtünmesi yeterli değildir. Kadının bakışları, yürüyüşü, hareketleri... Bunlar tesettürü oluşturan bütünün parçalarıdır. Kur'an'da tesettür, "cilbab" diye geçer. Yani kadının kafasından bir örtü bırakacağız, işte oldu cilbab...

Şimdiki hanımlar, modern tesettürlü (!) Modernizm Avrupa'ya aittir. Kanımca böyle hanımları imanları kurtaracak... "Efendim ben öyle kapanamam." Kapanma. O zaman gelecek tehlikelere de razı ol.

Kapalı bir hanım, yolda giden diğer bir kapalı hanımı durdurmuş, şöyle demiş: "O kadar güzel kapanmışsın ki, çok cazip görünüyorsun!"

Ceylanı güzelliği için vururlar. En güzel meyveye çok taş atarlar. Altın, değerli olduğu için onu ateşe atıp eritirler. Elmas yontuldukça kıymetlenir. Geyikleri boynuzları için avlarlar. Bazı hayvanlar kürkleri için acımasızca öldürülür. Birçok değerlere sahip olanlar, birçok felaketlere uğrayabilirler. İslamiyet, dünya ve ahiretimizi cennet etmek için vardır. İslamiyet'in dışına çıkansa, avcının ağına düşer!

Tesettür, kadının cazibesini artırması değildir!
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Ahzab Suresi 59. Ayet-i Kerimesinde geçen “cilbab” nedir?

Tefsirlere ve Arapça sözcüklere baktığımızda, "cilbab" için şu değişik tanımların yapılmış olduğunu görürüz: Milhafe yani çarsaf, vücudu baştan ayağa kadar örten bir örtü; mikna'a, yani peçe, başörtünün üzerinden örtülen rida; kadının elbisesinin ve başörtüsünün üzerinden büründüğü çarsaf. (Bu tanımlar "cilbâb" kelimesinin pek çok tefsirden çıkarılan tarifinin özetidir.)

Görüleceği gibi bu tanımlarda genellikle belirlenen ortak özellik "cilbab"ın giyilenden çok, bürünülen ve normal giysinin üzerine örtülen bir örtü olduğudur.

Cilbabın giyiniş şekli:

Müfessirler, bize cilbab'ın nasıl giyildiğini ve uygulama biçimini de anlatırlar. Meselâ:

İbnü'1-Cevzî: “Başlarını ve yüzlerini örterler.” Demiştir.

Ebû Hayyân: “Ahzab Suresi 59. ayet-i kerimede geçen ‘cilbablarını üzerlerine örtsünler.’ ifadesi, bütün bedenin örtülmesini anlatır. ‘Üzerlerine’ ifadesiyle de yüzlerini örtmeleri kastedilmiştir. Çünkü cahiliyye döneminde kadınların açık olan yerleri yüzleri idi.” Demiştir.

Ebu's-Suud: “Kadın cilbabı başına atar ve kenarını da göğsüne sarkıtır. Bu âyet; kadınlar herhangi bir sebeple dışarı çıkarlarsa, yüzlerini ve bedenlerini örterler anlamına gelir.” Demiştir.

Süddî: “Bir gözleri hariç, bütün yüzlerini kapatırlar.” Demiştir.

İbn Kuddâme: “Cilbab giyilmeyerek entari üzerinden kuşanılır.” Demiştir.

İbn Abbas: “Kadınlar, hür olduklarının bilinmesi için tek gözleri hariç, başlarını ve yüzlerini örterler.” Demiştir.

İbn Sîrîn diyor ki: “Ubeyde es-Sem'ânî'ye cilbabın nasıl örtüldüğünü sordum. Bir çarsaf alıp kuşandı. Başının tamamını kaşlarına kadar örttü. Sol gözünü açık bırakarak yüzünü de örttü: (İşte cilbab böyle kuşanılır demiş oldu.) (bk. Zâdü'l-Mesîr 5 / 250; Ebu's-Suûd 6 / 81; İbn Kuddâme, el-Muğnî 1 /602; Ebû Hayyân, el-Bahru'l-Muhît 5 / 250; Sabûnî, Ravâiu’l-Beyan 2 / 283, 381)

Elmalılı Hamdi Yazır Ahzab Suresi 59. âyet-i kerimede geçen: "cilbablarını sarkıtsınlar, yaklaştırsınlar" ifadesini anlattıktan sonra şunları ekler:

"Bu açıklamada da iki şekil vardır:
Birisi, kaşlarına kadar başlarını örttükten sonra, büküp yüzünü de örtmek ve sadece tek bir gözünü açık bırakmak. (Bizler yetiştiğimiz zaman validelerimizin tesettür tarzı bu idi.)

İkincisi de, alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerinin ikisi de açık kalsa bile, yüzünün ekserisini ve göğsü tamamen örtmüş bulunmakdır. (1310'da Istanbul'a geldiğim zaman, Istanbul hanımlarının, bir peçe eklemek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları da bu idi.” ) (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili 6 / 351)

Cilbabda renk önemli midir?

Ümmü Seleme validemiz şöyle demiştir: "Cilbab âyeti nazil olduğu zaman, Ensâr kadınları siyah çarşaflara büründüklerinden ötürü, başlarında siyah kargalar varmış gibi çıktılar." (Cessâs, Ahkâmü'l-Kur'ân 1 / 372; Sabûnî 2 /382)

Demek başta ezvac-ı tahirat ve Peygamberimizin kızları olmak üzere sahabe-i kiramın hanımları siyah çarşaf giymişler ve uygulama ekseriyetle günümüze kadar “siyah çarşaf” şeklinde gelmiştir. Cilbabın verdiğimiz tariflerinden de anlaşılacağı gibi, cilbabın asıl görevi kadının zînetlerini örtmesi ve dışarıda kadının çekiciliğini azaltmasıdır; bunu ise siyah renk daha iyi temin eder. Müfessir Alûsî şöyle der:

"Sonra bilesiniz ki, bana göre günümüzde ileri düzeyde (müreffeh) hayat süren bir çok kadının, evlerinden çıkarken, üst elbise olarak giydikleri şeyler, cilbab olamayacakları gibi, gösterilmesi yasaklanan zînetler türündendir. Çünkü bunlar nakışlı, desenli ve göz alıcı giysilerdir. Bana göre erkeklerin, kadınlarına dışarıya bu şekilde çıkma izni vermeleri, bundan hoşlanmaları ve kadınlarının yabancı erkekler arasında bu şekilde dolaşmaları gayret azlığındandır. Bu, yaygın bir musibet halini almıştır. Böyle yaygın musibet haline gelen şeylerden biri de, kadınların, kayınbiraderlerinden sakınmamaları, kocalarının da buna aldırmamaları, hattâ çoğu zaman da bunu bizzat kendilerinin emretmeleridir. Bütün bunlar Allah ve Resûlü'nün müsaade etmediği şeylerdir. Lâhavle ve-lâ kuvvete illâ billah..." (Alûsî, 17 / 146)

Cilbabta aranan özellikler:

Fukaha-i İslâm, kadının avreti ve tesettürü ile ilgili olan bütün âyet ve hadisleri göz önünde bulundurarak kadının tesettürü için aşağıdaki özelliklerin şart olduğunu belirlemişlerdir:

l. "Cilbab" bütün bedeni örten bir örtüdür. Cilbabın farz kılınmasının asıl hikmeti, fitneyi ortadan kaldırmak için yüz ve eller dahil bütün bedeni örtmektir, sadece avret mahallini örtmek değildir. Çünkü avret mahalli elbise ile örtülmektedir.

2. Cilbab, ince ve şeffaf olmamalıdır. Çünkü tesettürden maksat, bedeni göstermemektir. Halbuki seffaf bir örtü vücudu gösterir, hattâ bazan daha câzip hale getirir. Dolayısı ile bu tür bir örtü ile örtünen bayan "zinet yerlerini göstermesinler" emrine uymuş olmaz. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, ince bir örtü ile yanına giren baldızı Esma’dan yüzünü çevirmiştir. (Ebû Dâvûd.) Âişe validemiz, ince bir başörtüsü ile gördüğü Abdurrahman kızı Hafsâ'nın başörtüsünü yırtmış ve ona kalın bir başörtü örtmüştür. (İbn Sa'd, Tabakât 8 / 71-72; Muvatta' Lübs / 6)

3. Cilbab, dar olup vücut hatlarını belli etmemelidir. Hz. Ömer Halife iken halka dağıttığı bir çeşit örtünün, vücut hatlarını belli edeceği için kadınlara giydirilmemesini emretmiştir. (Beyhakî /234-35; Serahsî, Mebsût 10 /155)

Kadının vücut hatlarını dışarı vuran bir giysiye bakmak fukahay-ı İslam’ca o uzuvlara bakmak sayılmıştır.

Ibn Âbidin; "Kim bir kadını arkadan hayâle dalar ve kemiklerinin şekli belirecek derecede elbisesini görürse, Cennetin kokusunu duyamaz" hadisini delil tutarak, uzuvların şeklini belli eden elbise, kalın olsa ve cildi göstermese bile yasaktır, demiştir. (İbn Âbidîn.)

4. Kokusunu yabancılar duymamalıdır. Allah Resûlü (s.a.v) Efendimiz, kokuyu çok övmek ve tavsiye etmekle beraber, başkalarının duyacağı şekilde koku sürünüp dışarı çıkan kadının zina etmiş gibi günah alacağını bildirmiştir. Yina koku sürünüp camiye giden kadının namazının kabul olunmayacağını haber vermiştir. (Ebû Dâvûd, teraccul 7; Tirmizî, edep 35; Nesaî, zînet 35; Dârimî, isti'zân 18)

5. Kadının tesettür-ü şer’isi erkek elbisesine benzememelidir: Resulullah (s.a.v) Efendimiz, "erkeğe benzeyen kadına ve kadına benzeyen erkeğe Allah lânet etsin" buyurmuş ve “böyle olanları evlerinize sokmayın” diye emir vermiştir. (Buhârî, Libas 62; Ebû Dâvûd, edep 53; Tirmizî, edep 34 )

6. Kadının şer’i tesettürünün kendisi de süslü olmamalıdır. Çünkü kadınların yabancılara zinetlerini göstermeleri âyetle yasaklanmıştır. Allah Resûlü kendisine bîat eden kadınlardan, cahiliyye kadınları gibi, zinetlerini göstererek çıkmamaları üzere bîat almıştır. (Taberî 1 / 79; Heysemî, Mecma'uz-Zevâid 6 / 42) Kadının namahremlere göstermediği elbisesi ise istediği kadar süslü olabilir.

7. Kadının emrolunduğu şer’i tesettür, gayrı müslimlerin özel elbiselerine benzememelidir. Çünkü Efendimiz (asm): "Kim, bir kavme benzerse o da onlardan olur." (Ebû Dâvûd, libâs 4; Müsned 50; Benzer bir hadîs için bk. Tirmizî, isti'zân 7) buyurmuş ve Müslümanları devamlı, başkalarından ayrı olmaya çağırmıştır.

8. Ayakkabılar, dikkat çekecek derecede ses çıkaran türden olmamalıdır. Allah (c.c.) bu konuda; "Kadınlar, gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar.." (Nûr / 31) buyurmuştur.

İslâm Dini, sanıldığı gibi kadının süslenmesini ve güzel giyinmesini yasaklamamış, aksine buna izin vermiştir. Hattâ altın ve ipek gibi değerli takı ve kumaşları erkeğe yasaklarken kadınlara serbest etmiştir. Çünkü kadınlar tabiaten süslenmeye eğilimlidir. Ancak kadın, süslü elbiselerini namahrem olmayan yerde, evinde, özellikle kocasının yanında giyecektir.

Bu tarifler muvacehesinde anlaşıldı ki cilbab, yüz ve eller dahil baştan aşağı bütün vücudu örten ve beden hatlarını belli etmeyen bir örtüdür.

Elhasıl: Tesettür ikidir:

Biri: Avretin tesettürüdür ki; bu, elbise ve başörtüsü ile olur.

Diğeri: Fitne ve fesaddan mahfuz kalmak için kadının namahrem erkeklere karşı olan tesettürüdür ki; bu da çarşaftır.

Tesettür-ü şer’i olan çarşafın farziyetine ve kadının başörtüsü, elbisesi, yüzü ve eli zinet ve sebeb-i fitne olduğundan onların da örtünmesi gerektiğine dair kitap, sünnet, icma-i ümmet (sahabe ve müctehidin-i izamın icmaı) ve kıyas-ı fukahanın tafsilatlı delilleri bu eserin sonuna bir lahika olarak eklenmiştir.


Mukaddime burada bitti. Tevfik-i İlahinin refik olmasıyla Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin “Yirmidördüncü Lem’a Tesettür Risalesi” adlı eserini şerhiyle beraber takdim ediyoruz.

TESETTÜR RİSALESİ VE ŞERHİ(Tahşiye Yayınları) isimli eserden alıntıdır
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Nur cemaati ve ya Fethullah Gülen cemaati hep çarşafa karşı çıkmışlardır.Talebe okuttukları halde çarşaflı bir kıza veya kadına rastlanmamıştır ,NEDEN?.
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Müslüman hanımlara sesleniyorum.

Allah rızası için çarşaf giymekten korkmayın.Zira onda çok hikmetler vardır.Resulullah efendimizinin mübarek eşi "Hz.ayşe" validemiz ile yine peygamber efendimiz(s.a.v.) efendimizin mübarek biricik kızı Fatıma-tüz-Zehra validemiz hep çarşaflı idi.O güzel hanımlara neden uymazsınız niçin onlar gibi olmak istemezsiniz?.Onlar hep ilim sahibi olup aynı zamanda takva ehli hanımlardı.Neden çarşaf giymek nefsinize çok ağır geliyor niçin niçin niçin?...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Nur cemaati ve ya Fethullah Gülen cemaati hep çarşafa karşı çıkmışlardır.Talebe okuttukları halde çarşaflı bir kıza veya kadına rastlanmamıştır ,NEDEN?.

İslam’ın fıkhi bir hükmünü ve emrini öğrenmenin yolları bellidir. Bu yol ise ehlisünnete uygun olan ilmihal ve fıkıh kitaplarıdır. Şahısların görüşleri kendine aittir, ümmeti ve Müslümanları bağlamaz.

İslam’da örtünmenin şartları bellidir. Bayanlarda asgari olarak el, yüz ve ayaklar hariç, vücut hatları belli olmaksızın vücudun her tarafının örtülmesi şeklindedir. Bu şartlar yerine geldikten sonra, nasıl ve ne şekil örtmesi gerektiği insanların örf ve iklim şartlarına havale edilmiştir. Bu yüzden dünyanın dört bir yanında örtünme motifleri ve şekilleri farklıdır. İslam, tek tarzı, tek kalıbı dayatmamış; insanların iklim ve örflerini de düşünmüştür.

Risale-i Nurları okuduğu halde farklı düşünmenin, çok normal bir durum ve fıtratın gereğinin de bu olduğu kanaatindeyiz.

Bütün mezheplerin kurucularının aynı dinin mensupları olduğunu düşünürsek, bu durumu daha iyi anlarız. Hatta batıl mezheplerin de İslam alimlerinden oluğunu ilave eder isek, meselenin daha iyi anlaşılacağı ortaya çıkacaktır.

Dolayısı ile bir Nur Talebesinin farklı düşünmesi ve hatta yanlış düşünmesi dahi gayet normal bir durumdur. Yadırganacak bir tarafı olmadığı kanaatindeyiz.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Aksi taktirde, tek giyim şekli sihay çarşaftır demekle, onun dışındaki bütün üst giyimleri inkar ederek, onları günah işlemek ile suçlamış olmaz mıyız?
Dinimiz şartları ortaya koyar, şartlara uyulup uyulmadığını esas alır, giydiği elbisenin rengine karışmaz. Önemli olan, vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde giyinmektir.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Nur cemaati ve ya Fethullah Gülen cemaati hep çarşafa karşı çıkmışlardır.Talebe okuttukları halde çarşaflı bir kıza veya kadına rastlanmamıştır ,NEDEN?.

Bizim anlayabildiğimiz kadarıyla İslâm’da elbisenin ismi ve resmi mühim değildir. Mühim olan vasfıdır. Yâni, el yüz dışındaki bütün bedeni örtüyor mu, vücut hatlarını belli etmeyecek genişlik ve uzunlukta bedeni kaplıyor mu? Aranan vasıf budur.

Bir elbise böyle ise, yâni eşarp saçın telini dahi göstermiyor, manto vücudun hatlarını dahi gizliyor, kalın çoraplar diz üstlerine kadar çıkıp teni kapatıyorsa farz olan giyim hâsıl olmuştur. Siz bunun adına ne derseniz deyin.

İşte bu giyim bir (fetva) gereğidir. Yâni mecburi olan kısımdır.

Ayrıca bu giyimin üzerine bir de çarşaf ilâve eden olursa, elbette bu da bir (takvâ) gereğidir, tebrike şayân bir titizliktir. Kendini bütünüyle gizlemektir.

Ne var ki (fetva) mecburi, (takvâ) ihtiyarî olduğundan çarşafa herkesi zorlamamız mümkün değildir. İlgi duyanlar, gönülden alâka hissedenler tercih eder, istemeyenlere ısrar olunmaz. Zira takvâsını zorlamak, bazan fetvasını da kayba sebeb oluyor, başka mahzurlar da tevlid edebiliyor.

Hem fetva gereği olan giyime herkes alâka duyabilir. Ama, henüz fetvayı göze alamayanlara takvâyı gösterecek olursak büsbütün zorlanır, iyice alâkasızlığa sebeb olabilir.

Demek ki, geniş bir eşarp, vücud hatlarını belli etmeyecek bolluk ve uzunlukta bir manto, yahut pardesü, kalınca çorap, topukları kapalı ayakkabı, (fetva) gereği olan bir tesettürü temin etmektedir. Bunu hemen herkes benimseyip tatbik edebilir. Bunun yanında ayrıca çarşafa da alâka duyup ilâve etmek, bir takvâ gereği olduğundan itirazı mümkün olmayan yüce bir fazilettir. Ancak ısrarla değil, sevdirmekle, içinden ilgi duymakla hâsıl olacak bir tercihtir bu.

En iyi, iyinin de icrasına mani oluyor bazan. O takdirde pişmanlık zuhur ediyor, keşke sadece iyiyi yapsaydık da, en iyiyi sonraya bıraksaydık denebiliyor.

Ayrıca bugün muhafazakâr giyimi sevdirmek zorunda olduğumuz da bir vakıadır. Çarşaf gibi nihaî noktaya herkes talip olamaz. Ancak güzel bir manto, yahut zarif bir pardesü, geniş ve zarif baş örtüsü, kalın ve sağlam bir çorap, hemen her hanımefendinin dikkatini çekip alâka duymasına sebeb olabilir. Giyenler bunun içinde çevrenin baskısına mâruz kalmayacakları gibi, görenlerin de imrenme ve gıbtalarına sebeb olabilir. Böylece muhafazakâr giyimin lehte bir örneği verilmiş olunur, aleyhte bir manzara bahismevzu olmaz. Nasibi olanların da böyle bir giyim içinde olmanın huzur ve saadet getireceğine aklı keser. Tercih ettiği bu fetva gereğinde huzur bulduktan sonra, takvâ gereği düşünülebilir, içinden duyacağı alâkayla tekamül bahismevzu olabilir.

Şurası bir gerçektir ki, bugün kim gibi giyinip, kim gibi yaşayacağını bilemez hale gelmiş mütereddid ve mütehayyirler pek çoktur. Onlara güzel örnek olmak, beğenecekleri bir giyim içinde görünmek, İslâm’ın emrini tatbik edebilecekleri hissini vermek çok mühim bir hizmet ve irşadî bir fazilettir. Yâni muhafazakâr giyimli bir hanımefendi böyle mütereddid ve mütehayyirlere birer vaiz ve mürşiddirler. Sevimli giyimleriyle onlara örnek oluyor, ikaz ve tembihte bulunmuş oluyorlar. Nasibi olanlar bu makul ve mantıkî giyimden nasiblerini alır, duymaları gereken alâkayı hissedebilirler. Yeter ki muhafazakâr giyimli hanımefendilerimiz örnekliklerini güzelce yapsınlar, giyimi çirkin ve kötü göstermekten uzak bir temizlik ve zarafette bulunsunlar.

Peygamberimizin hadisinden aldığımız şu ölçü tesettürlü hanımlarımıza pek güzel ikaz ve irşadda bulunmaktadır:

— İyi giyimin örneğini verip yayılmasına sebeb olan hanımlar sebeb olduklarının sevabına lâyık olmaktalar. Kötü giyimin örneğini verip yayılmasına sebeb olan hanımlar da kötü giyimin vebaline mâruz kalmaktalar.

Demek ki, asıl mes’ele, iyi giyim örneği verip, sevaba lâyık olmak; kötü giyimin örneğine bürünüp de günaha sebeb olmaktan uzak kalmaktır
 

ibn Abdilvahhab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2011
Mesajlar
154
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35

İslam’ın fıkhi bir hükmünü ve emrini öğrenmenin yolları bellidir. Bu yol ise ehlisünnete uygun olan ilmihal ve fıkıh kitaplarıdır. Şahısların görüşleri kendine aittir, ümmeti ve Müslümanları bağlamaz.

İslam’da örtünmenin şartları bellidir. Bayanlarda asgari olarak el, yüz ve ayaklar hariç, vücut hatları belli olmaksızın vücudun her tarafının örtülmesi şeklindedir.

El yüz ve ayaklar hariç kelimesini Kur'an dan veya hadisler den delillendirebilir misin ?

Şahısların görüşleri kendine aittir diyorsun sonra el yüz ve ayakların örtünmesi hariçtir diyorsun sence bu çelişki değil mi ?

Çarşaf diye kimse dayatmıyor zaten Ferace de giyersin afganlar gibi burkada giyersin veya elini yüzünü örtecek şekilde başka giysilerde giyersin.

Bir cemaati savunacaksınız diye Örtünme hükmünü o cemaatin suyuna göre tarif etmek yanlıştır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt