Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslam aleminin kurtuluşu için Allah'ın Kuran'da gösterdiği çözüme uymak gerekir (1 Kullanıcı)

Sertürk Sercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2010
Mesajlar
102
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Allah Kuran'da Müslümanların hayatlarının her anı için, karşılaşacakları her durum için nasıl davranmaları gerektiğini gösteren yollar haber vermiştir. Eğer bir Müslüman karşılaştığı herhangi bir durumda, Allah'ın gösterdiği, Kuran'da haber verdiği yola göre değil de, kendi mantığına, kendi düşüncesine göre bir yola uyarsa, Allah bu yolda o kişiye başarı vermez, onu istediği neticeye ulaştırmaz.

İnsanlara olduğu gibi İslam toplumuna da başarıya ulaşmak için, maddi manevi güzelliğe hizmet eden hayırlı bir güç sahibi olmak için, refaha kavuşmak, ilerlemek için, ezilmemek için, mağlup olmamak için yol göstermiştir. Allah'ın gösterdiği bu yol, yeryüzünde fitne kalmayıncaya yani acılar, akan kanlar, zulümler, baskılar, haksızlıklar son buluncaya; din Allah'ın oluncaya yani Kuran ahlakı dünyanın dört bir yanına hakim oluncaya ve Peygamber Efendimiz (sav) dönemindeki gibi yaşanıncaya kadar ilimle, kültürle, bilimle, felsefeyle, sanatla, fikirle Allah yolunda mücadele etmektir:

"Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla cehd edin..." (Enfal Suresi, 39)

Allah'ın Müslümanların galip gelmesi, bu ilmi mücadelelerinde zafer kazanmaları için gösterdiği yollardan biri de bu mücadelenin mutlaka birlik halinde yapılmasıdır. Yani İslam aleminin tümünün, mezhep, kültür, uygulama, ırk, etnik köken, cemaat, grup ayrımı gözetmemeksizin birlik olması, manevi bir liderin etrafında toplanması, Allah yolunda kurşunla kaynatılmış binalar gibi saf bağlayarak fikren mücadele etmeleridir.

Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak cehd edenleri sever. (Saff Suresi, 61)

Allah'ın bu açık hükümlerine rağmen, Müslüman aleminin çektiği acı ve zulümler karşısında, Kuran'da yeri olmayan yöntemler öne sürmek ise makul bir davranış değildir. Müslümanların ilmi mücadele azimlerini güçlendirmek, heyecanlarını coşturmak, şevklerini artırmak varken, onları pasifliğe itecek, mağlubane bir yöntem izlemelerine sebep olacak yollar göstermek vicdana uygun bir davranış değildir. Fitne dünyaya hakim olmuş, dinsizlik insanlığı belalarıyla sarıp kuşatmış, dünyanın dört bir yanındaki mazlum kadınlar, yaşlılar ve çocuklardan "Rabbim bize Katından bir yardım eden yolla, bizi kurtar" feryatları yükselmişken Müslümanların yapması gereken atalet içinde beklemek değildir. Müslümanların yapması gereken tüm güçleriyle, tüm imkanlarıyla, bilimi, aklı ve teknolojiyi en etkin şekilde kullanarak, ilmi ve felsefi olarak bu fitnenin kaynağını ortadan kaldırmaktır.

Fitnenin kaynağı dinsizlik ve materyalizm ve bunlara zemin hazırlayan Darwinizm'dir. Bediüzzaman Hazretleri'nin de haber verdiği gibi, "Fen ve felsefenin tasallutiyle (tesiriyle) ve MADİYYUN (MATERYALİZM) VE TABİYYUN (Darwinizm ve evrim teorisi) BEŞER İÇİNDE intişar etmiş", yani yayılmıştır. Yapılması gereken ise,"HER ŞEYDEN EVVEL FELSEFEYİ VE MADDİYUN FİKRİNİ (materyalizm ve Darwinizmi) TAM SUSTURACAK BİR TARZDA İMANI KURTARMAKTIR."

Allah'ın izniyle içinde bulunduğumuz ahir zamanda, Bediüzzaman Hazretleri'nin de müjdelediği gibi Hz. Mehdi (as) bu görevi tam olarak yerine getirecektir. Hz. Mehdi (as)'ı coşkuyla bekleyen, bu mübarek zatın destekçisi, talebesi, öncüsü olmak isteyen tüm müminlerin de bu büyük göreve destek olmaları ve "Yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar" herşeylerini seferber ederek gayret etmeleri şarttır.

118.gif
 
F

FiSeBiLiLLaH

Doğru diyorsun Yahudiler bizim kardeşimizdir diyen harun yahya gibiler -ki doğru söylüyor yahudiler onun kardeşidir- yüzünden Toplumda müslümanlar arasında fesat yayıldı...Müslüman müslüman kardeşini savunamaz oldu en büyük düşman olan yahudileri müslümanların kardeşi diye yutturan münafıklar türedi.
 

Sertürk Sercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2010
Mesajlar
102
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
FiSeBiLiLLaH kardeşimiz.
Bir düşünelim bakalım annesinden yeni doğmuş bir yahudi soyundan bir çocuk için sen bu çocuk benim düşmanımdır diyebilir misin? Yüce Allah Kuran'da Yahudiler ve hristiyanlardan kitap ehli olarak bahsediyor ve Hz. İsa (a.s.) ve Hz Musa (a.s.)'dan de övgü ile bahsediyor. Şeytan bazı insanları asıl düşman olan kendisinden, başka yana çevirmek için dindar yahudileri ve müslümanları birbirine düşürmek istiyor. Bizim asıl düşmanımız şeytan pisiliği ve ona tabii olanlardır. Bunların arasında Yahudilere ile onlara düşman olan ateist siyonistleri birbirine karıştırmamalıyız. Bu çok büyük bir fitne olur. Hz. Musa'da (a.s.)'da, Hz. İsa (a.s.)'da ve Kuran'da yer alan bütün peygamberler gibi bizimde peygamberimizdir. Onlara indirilen kitaplara iman eden dindar Yahudi ve Hristiyanlar'a da sevgi, şefkat, koruyucu, adalet, merhamet, birlik kanatlarımızı germeliyiz. Düşmanımızı karıştıran şeytana tabi olanlara karşıda çok dikkatli olmalıyız. Değil mi ki müslümanları da birbirine düşüren bu ateist siyonistler ve diğerleri.
Nasıl ki kimliğinde müslüman yazıpta terörist katliamlar yapanlar, canlara kıyanlar, İslam için savaşıyoruz deyipte masum insanların canlarına kıyanlar var ise aynı durum Yahudi dindarları hedef göstermek için kurulan ateist siyonist örgütün uygulamalarına kanmamalıyız. Birlik olmalıyız. Allah rızası için, Allah'ın birliğini, yüceliğini,yarattıkları iman delillerini, Kuran'da bildirilen güzel ahlakını tüm dünyada tüm insanlığa göstermeliyiz, anlatmalıyız.
En önemlisi ise gerçek düşmanımızı karıştırmamalıyız. Bu şeytan'ın bir oyunudur.
Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin.
O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır.
(Fatır Suresi, 6)
 

Sertürk Sercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2010
Mesajlar
102
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
FiSeBiLiLLaH kardeşimiz.

FiSeBiLiLLaH kardeşimiz.

İlk video kısa ve net.

Harun Yahya TV - Ateist Siyonistler dindar Musevilerin de düşmanıdır

YAHUDİLİK KONUSUNDA ADALETİN GEREĞİ

Şimdiye kadar yayınlanan bazı kitaplarımızda, ırkçı bir ideoloji olan Siyonizm'i benimsemiş olan bazı Yahudilerin, Filistinli ve diğer pek çok Ortadoğulu Müslümana karşı acımasız bir işgal, baskı ve soykırım politikası yürüttüğünü delilleriyle ortaya koyduk. Elbette her Müslüman, ve adalet ve vicdan kavramlarına sahip her inançtan insan, bu haksız zulmü kınayacaktır ve bu kınamada haklıdır.

Ancak konunun ikinci bir yönü daha vardır ki, onu da mutlaka dikkate almak gerekir. Bu, tarihte ve günümüzde, bazı Yahudilerin de başka inançlar veya milletler tarafından haksız yere hedef alındığı, zulme ve işkenceye uğratıldığı gerçeğidir. "Antisemitizm" olarak bilinen Yahudi düşmanlığı, çeşitli fanatik gruplar, faşist rejimler veya ırkçı örgütler tarafından benimsenmiş ve bu ideoloji nedeniyle pek çok Yahudi zulüm görmüştür.

Bu zulme de mutlak şekilde karşı çıkmak gerekmektir.

Biz, bir ırkçı ve zalim bir ideoloji olan Siyonizme karşıyız. Aynı şekilde, ırkçı ve zalim bir ideoloji olan antisemitizme, yani Yahudi düşmanlığına da karşıyız. Çünkü inancımız, dünyadaki her millete ve her inanca karşı adalet ve hoşgörüyle davranmamızı gerektirir. Allah bir Kuran ayetinde, her toplum için adaleti ayakta tutmayı emretmektedir:

Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 135)

Eğer bir insan, Siyonizmin suçları nedeniyle, masum Yahudi insanları eleştirir ve incitirse, adaleti çiğnemiş olur. İsrail'in haksız işgal ve saldırıları nedeniyle, dünya üzerindeki farklı Yahudi cemaatlerini, örneğin ülkemizdeki Yahudi inancına bağlı vatandaşlarımızı kınarsa, yine adaleti çiğnemiş ve hata etmiş olur. İsrail'in saldırı ve işgallerine karşı, İsrail'in sivil vatandaşlarını hedef alan terör eylemleri düzenlerse, adaletten tamamen sapmış, masum insanları hedef alarak büyük bir günah işlemiş olur.

Bu yazıda, Siyonizm, Yahudilik ve antisemitizm kavramlarını kısaca ele alacak, bir Müslümanın bu konularda izlemesi gereken tutumu açıklayacağız.

İslamın Kitap'a Hoşgörüsü

Yahudiler, binlerce yıldır yaşadıkları Filistin'den, MS 70 yılında, putperest Roma imparatorluğu tarafından sürülmüşler ve daha sonraki 19 asır boyunca diasporada, yani sürgünde yaşamışlardır. Bu dönem boyunca özellikle Hıristiyan ülkelerde çoğu zaman baskı ve zulüm görmüşler, defalarca yurtlarından sürülmüş, hatta toplu katliamların hedefi olmuşlardır. Yahudilerin bu dönemde en çok huzur ve güven buldukları coğrafya ise İslam topraklarıdır. Bunun başlıca nedeni, Kuran ahlakıdır. Kuran'da Yahudiler ve Hıristiyanlar "Kitap Ehli" olarak ifade edilir ve Müslümanlar ile Kitap Ehli arasında dostça bir yaşam tavsiye edilir.

Kuran'a göre Kitap Ehli'nin yemeğini yemek ve Kitap Ehli'nden hanımlarla evlenmek Müslümanlara serbest kılınmıştır (Maide Suresi, 5). Bu hükümler, Müslümanlar ile ehli kitap arasında nikah sonucu akrabalık bağlarının kurulabileceğini, iki tarafın birbirlerinin yemek davetlerine icabet edebileceklerini gösterir ki, bunlar sıcak insani ilişkiler ve huzurlu bir ortak yaşam kurulmasını sağlayacak esaslardır.

Dahası Kuran'da Kitap Ehli dahil tüm gayrı Müslimlere, Müslümanlara düşmanca davranmamaları şartıyla, iyilikle davranmak emredilir:

Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever... (Mümtehine Suresi, 8)

Müslümanlar asırlar boyu bu hükümler uyarınca Yahudilere dostça davranmışlar ve Yahudiler de buna dostluk ve vefayla cevap vermişlerdir. Siyonist ideoloji ortaya çıkıncaya dek...

Siyonizm İle Yahudiliği Ayırmak

Siyonizm, 19. yüzyılda ortaya çıkmıştı. 19. yüzyıl Avrupası'nın iki belirgin karakteri, Siyonizmi de etkilemişti: ırkçılık ve sömürgecilik. Siyonizmin bir diğer belirgin özelliği ise, dönemin diğer ideolojileri gibi din-dışı bir ideoloji olmasıydı. Siyonizm'in fikri öncülüğünü yapan Yahudiler, dini inançları çok zayıf kimselerdi. Hatta çoğu ateistti. Yahudiliği bir inanç birliği olarak değil, bir ırkın ismi olarak kabul ediyorlardı. Yahudilerin Avrupalı milletlerden ayrı bir ırk olduğu, onlarla birlikte yaşamalarının mümkün olmadığı, mutlaka kendilerine has ayrı bir yurt edinmelerinin şart olduğu iddiasıyla ortaya çıktılar. Filistin'i seçmelerinin nedeni dini değil, tarihseldi.

Siyonizm, Ortadoğu'ya girdiği günden itibaren, bölgeye çatışma ve acı getirdi. İki dünya savaşı arasındaki dönemde, Siyonist terör örgütleri Araplara ve İngilizlere karşı kanlı saldırılar düzenlediler. 1948'de İsrail'in kurulmasının ardından da, Siyonizmin yayılmacı stratejisi Ortadoğu'yu kaosa sürükledi.

Bu zulmü gerçekleştiren Siyonizmin çıkış noktası, Yahudi dini değil, 19. yüzyıldan miras kalma ırkçı, sömürgeci ve Sosyal Darwinist ideolojiydi. İnsanlar arasında daimi bir çatışma olması gerektiğini savunan, "güçlüler kazanır, zayıflar yok olur" felsefesini empoze eden Sosyal Darwinizm, Alman milletini Nazizme sürüklediği gibi, Yahudileri de Siyonizme sürükledi.

Bugün Siyonizmi eleştiren pek çok dindar Yahudi aynı gerçeği vurgulamaktadır. Bu dindar Yahudilerin bir kısmı İsrail devletini meşru görüp tanımamaktadırlar bile. Dindar Yahudilerin önde gelen isimlerinden biri olan Haham Hirsch, "Siyonizm, Yahudi halkını milli bir antite (varlık) olarak tanımlamak ister... bu dinen bir sapmadır" der. İsrailli devlet adamı Amnon Rubinstein'a göre, pek çokları için "Siyonizm, (bazı Yahudilerin) babalarının yurduna ve hahamların sinagoguna başkaldırısının doğal sonucu"dur.

Haham Forsythe ise, Yahudilerin 19. yüzyıldan itibaren dinden ve Allah korkusundan uzaklaştıklarını, bunun bir cezası olarak Hitler'in zulümlerine maruz kaldıklarını savunmakta ve Yahudileri daha dindar olmaya çağırmaktadır. Forsythe, yeryüzünde zulüm ve bozgunculuk yapmanın "Amalek"in (Tevrat dilinde inkarcıların) işi olduğunu söyler ve şöyle yazar: "Yahudi, Amalek'in ruhunun tam zıddı olmalıdır. Bu ruh, Allah'ı ve vahyi terk etmek, şeytanilik, ahlaksızlık, acımasızlık, haksızlık ve anarşidir."

Bunun aksini uygulamış olan Siyonizm, gerçekte bir tür faşizmdir. Faşizm ise dinden değil, dinsizlikten kaynak bulur. Dolayısıyla Ortadoğu'da akan kanların asıl sorumlusunun, Yahudi dini değil, din-dışı ve faşist bir ideoloji olan Siyonizm olduğunu bilmek gerekmektedir.

Ancak faşizmin diğer versiyonları gibi, Siyonizm de, dini kendi amaçları için kullanmak istemiştir.

Tevrat'ın Siyonistlerce Çarpıtılması

Tevrat, Allah'ın Hz. Musa'ya vahyettiği mübarek bir kitaptır. Allah Kuran'da "Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik..." (Maide Suresi, 44) buyurur. Yine Kuran'da bildirildiği üzere, Tevrat daha sonra tahrif edilmiş ve içine insan sözleri sokulmuştur. Bu nedenle bugün elimizdeki Tevrat, "Muharref Tevrat"tır.

Yine de M. Tevrat incelendiğinde, içinde Hak Din'in pek çok unsurunun halen bulunduğu görülür. Allah'a iman, teslimiyet ve şükür, Allah korkusu, Allah sevgisi, adalet, şefkat, merhamet, zulme ve haksızlığa karşı koyma gibi pek çok hak din özelliği M. Tevrat'a ve Eski Ahit'in diğer kitaplarına hakimdir.

Bunun yanında, M. Tevrat'ta, tarihte yaşanmış bazı savaşlar ve bu savaşlardaki kıyımlar da anlatılmaktadır. Eğer bir kişinin amacı, uygulamak istediği şiddet, kıyım ve cinayetlere çarpıtarak da olsa bir dayanak bulmaksa, söz konusu M. Tevrat pasajlarını kendine bir malzeme haline getirebilir. Siyonizm, gerçekte faşist bir terör olan kendi terörünü meşrulaştırabilmek için bu yola başvurmuş ve etkili de olmuştur. Bu kitapta okuyacağınız gibi, geçmişte yaşanmış bazı savaş ve katliamlarla ilgili M. Tevrat ayetlerini, Filistin'in mazlum halkına karşı kullanmıştır. Bu, samimiyetsiz bir yorumdur. Dini, faşist ve ırkçı bir ideolojiye alet etmektir. (Nitekim pek çok dindar Yahudi, söz konusu M. Tevrat ayetlerinin Filistinlilere karşı işlenen cinayetleri meşrulaştırmak için kullanılmasına karşı çıkmaktadır.)

Günümüzde aynı samimiyetsizliği İslam adına uygulamak isteyenler vardır. Suçsuz insanlara karşı korkunç vahşetler uygulayıp, sonra da bunu, Kuran'da geçen savaş ve cihatla ilgili ayetleri yanlış yorumlayarak haklı göstermek istemektedirler. Oysa söz konusu ayetler, Müslümanlara karşı savaş açan insanlara karşı yürütülecek bir sıcak savaşta, savaş anındaki durumu tarif eder. Bunları kötü niyetle kasten farklı yorumlayıp, suçsuz insanları öldürmenin gerekçesi olarak gösterenler, gerçekte Allah korkusu taşımayan, dini kalplerindeki vahşet tutkusu için suistimal etmek isteyen insanlardır. Nitekim Allah Kuran'da bu gibi kötü niyetli kimselerin Kuran ayetlerini çarpıtarak yorumlamaya çalışacaklarını haber vermektedir (Ali İmran Suresi, 7).

Gerçekte ne İslam, ne Yahudilik, ne de Hıristiyanlık, haksız şiddete ve zulme rıza göstermez. Ama her dinin, her inancın içinden fanatik, şiddet yanlısı, acımasız insanlar çıkabilir. Asıl amaçları kan dökmek, acı çektirmek, kibir ve gururları için insanları ezmek olan kötü niyetli kimseler, bu dinlerin kavramlarını çarpıtarak, suistimal edebilirler.

Bu da bizi önemli bir sonuca götürmektedir: Siyonizm'in Yahudi dinini kendi amaçları için kullanmaya çalışması, asla bir "Yahudi düşmanlığı"nın gerekçesi olamaz. Müslümanlar Siyonizme karşıdır, "Kitap Ehli"ne değil.

Antisemitizmin İçyüzü

Buraya kadar incelediğimiz gerçekler, antisemitizm olarak adlandırılan "Yahudi düşmanlığı"nın İslam'da hiçbir yeri olmadığını açıkça göstermektedir. Müslümanlar, antisemitizm de dahil her türlü ırkçılığa karşı çıkmalıdırlar. Bunu gerektiren bir diğer neden, antisemitizmin gerçekte din-düşmanı bir ideolojinin parçası olmasıdır.

Antisemitizm teriminin asıl manası "Sami düşmanlığı"dır, yani Sami ırkından gelen, diğer bir ifadeyle "semitik" milletlere karşı duyulan nefreti ifade eder. Sami ırkı ise Araplardan, Yahudilerden ve diğer bazı Ortadoğu kökenli etnik gruplardan oluşur. Kuşkusuz tüm bu farklı medeniyetlere ve toplumlara Allah'ın varlığını ve birliğini anlatan, O'nun emirlerini bildiren peygamberler gelmiştir. Ancak yazılı tarihe baktığımızda, Hint-Avrupa milletlerinin çok eski zamanlardan beri hep putperest inanışlara sahip olduklarını görürüz. Bu nedenle bu toplumlar ahlaki kıstaslardan tamamen yoksun kalmıştır.şiddet ve vahşet meşru ve övülen bir özellik olarak görülmü·, eşcinsellik, zina gibi ahlaksızlıklar yaygın biçimde uygulanmıştır. Avrupa'ya hakim olan bu putperest kavimler, ancak Sami ırkına gönderilmiş bir peygamberin, yani Hz. İsa'nın etkisiyle Tevhid inancıyla karşılaşmıştır. İsrailoğulları'na peygamber olarak gönderilen Hz. İsa'nın tebliği, zaman içinde Avrupa'ya yayılmış ve eskiden putperest olan kavimlerin hepsi birer birer Hıristiyanlığı kabul etmiştir.

Ancak 18. ve 19. yüzyılda Avrupa'da Hıristiyanlığın zayıflaması ve dinsizliği savunan ideoloji ve felsefelerin güçlenmesi ile birlikte, Avrupa'da garip bir akım doğmuştur: Yeni-putperestlik (neo-paganizm). Bu akımın öncüleri, Avrupalı toplumların Hıristiyanlığı reddederek eski putperest inançlarına geri dönmesi gerektiğini savunmuşlardır. Yeni-putperestlere göre, Avrupalı toplumların putperest oldukları dönemdeki ahlak anlayışları (yani savaşçı, acımasız, kan dökmekten zevk alan, sınır tanımaz barbar ahlakı), Hıristiyanlığı kabul ettikleri dönemdeki ahlak anlayışlarından (yani mütevazi, merhametli, barışçıl dindar ahlakından) daha üstündür.

Yeni-putperestler, Hıristiyanlığa düşman olurken, aynı zamanda Hıristiyanlığın kökeni olarak gördükleri Yahudiliğe karşı da büyük bir nefret benimsemişlerdir. Hatta Hıristiyanlığı "Yahudi fikrinin dünyayı istila etmesi" gibi yorumlamışlar, bir tür "Yahudi komplosu" saymışlardır.

İşte bu yeni-putperestlik akımı, bir taraftan din düşmanlığını körüklerken, bir yandan da faşizm ve anti-Semitizm ideolojilerini doğurmuştur. Özellikle Nazi ideolojisinin temellerine bakıldığında, Hitler'in ve yandaşlarının gerçek anlamda birer putperest oldukları açıkça görülmektedir.

Dolayısıyla, Avrupa'da doğmuş bir ideoloji olan "Yahudi düşmanlığı", aslında "din düşmanlığı"nın bir ifadesidir. Dolayısıyla hiçbir Müslümanın; Yahudileri dünyadaki tüm kötülüklerin kaynağı olan habis bir millet gibi tasvir eden bu fanatik idelojiye hiçbir şekilde itibar etmemesi gerekir. Aksine, Müslüman, Siyonizme karşı masum Filistinlileri savunduğu gibi, antisemitizme karşı da masum Yahudileri savunmakla sorumludur. (Ayrıntılı bilgi için; Islam Antisemitizmi Lanetler)

Sonuç

Siyonizmin insanlık suçlarının her Müslümanda bir tepki ve "buğz" uyandırması doğaldır. Ancak bunun hiçbir zaman adaletsiz bir tepkiye dönüşmemesi gerekir. Allah bu konuda bizleri uyarır ve " Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır" buyurur (Maide Suresi, 8).

Bu adalet ilkesi gereğince:

o İsrail'in var olma hakkını tanıyoruz. İsrail'in Yahudi vatandaşları, atalarının diyarı olan Filistin'de barış ve güven içinde yaşama hakkına sahiptirler. Ama mutlaka aynı toprağın diğer sahipleri olan Filistinli Müslümanların da yaşama hakkını tanımaları, onların topraklarını işgal altında tutmaktan vazgeçmeleri, 30 yılı aşkın bir süredir yaptıkları tahribatı tamir etmeleri gerekir.

o Ülkemizdeki Yahudi vatandaşlarımızın (ve diğer tüm diaspora Yahudilerinin), hiçbir endişe ve tedirginlik hissetmeden, huzur ve güven içinde yaşamalarını sonuna kadar savunuyoruz. Tarihin kara bir sayfası olan "Varlık Vergisi" gibi kabul edilemez baskıların bir daha asla tekrarlanmaması, Yahudi, Rum, Ermeni, Katolik, Protestan ve diğer tüm farklı inançlara mensup, yani "Kitap Ehli" vatandaşlarımızın, inançlarıyla, adetleriyle, gelenekleriyle, yaşam biçimleriyle alabildiğince özgür ve rahat yaşamalarını diliyoruz.

Gerçekte Kitap Ehli ve Müslümanlar, birbirlerinin hasmı değil müttefikidirler. Özellikle de dünyanın ateist ve din-düşmanı ideolojiler tarafından istila edildiği çağımızda, aynı şekilde Allah'a inanan ve aynı ahlaki değerleri savunan Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların işbirliği yapmaları gerekmektedir.

Allah Kuran'da, Müslümanlara, Kitap Ehli hakkında bir emir verir; onları "ortak bir kelimede birleşmeye" çağırmak:

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. (Ali İmran Suresi, 64)

Bizim Yahudilere ve Hıristiyanlara olan çağrımız da budur: Allah'a iman eden ve O'nun vahyine itaat eden insanlar olarak, gelin ortak bir "iman" kelimesinde birleşelim. Hepimiz Yaratıcımız ve Rabbimiz olan Allah'ı sevelim. O'nun emirlerine uyalım. Ve Allah'ın bizi daha da doğruya eriştirmesi için dua edelim.

Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler bu şekilde ortak bir kelimede birleştiklerinde, birbirlerinin düşmanı değil dostu olduklarını anladıklarında, asıl düşmanın ateizm ve dinsizlik olduğunu gördüklerinde, dünya çok daha farklı bir yer olacaktır. Asırlardır süren çatışmalar, husumetler, korkular, terör eylemleri sona erecek ve "ortak bir kelime" üzerinde sevgi, saygı ve huzura dayalı yeni bir medeniyet kurulacaktır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt