Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Evlenecek gençlerin dikkatine! (1 Kullanıcı)

bistami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
8
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Ülkemiz şartlarında bir izdivaç yapmak maddi boyutta çok külfetli,öncelikle buna bir çözüm bulunmalı bence..Gelin olacak kardeşlerimizin kriterleri çok yüksek,herşeyin en iyisini,en güzelini eksiksiz istiyorlar Maşallah :) Oysa ki evliliğe teşvik etmek,evliliği kolaylaştırmak sünnettendir,Allah hepimize hayırlı eşler nasip eder İnşallah
 
E

=EnEs=

Guzel Paylasim, Asktan sonra Sevgi gelir cunku.. Bunu yapamayacagin birinle evlenirsen sorun yasayabilirsin Allah korusun.
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
EVLİLİK ÖNCESİ GEREKLİ SORULAR
Evlenmek isteyen eşler birbirlerini görüp iman, ahlâk,
takva ve fiziksel güzellik konularında anlaşma
sağlayabildikleri takdirde, karşılıklı olarak
konuşma safhasına geçmeli, birbirlerinin düşünce ve
görüşlerini almalı, aynı zamanda evlilikten sonra mutlu
ve düzen dolu bir yaşam sürdürebilmeleri için, varsa
şartlarını açıklamalıdırlar. Biz bu şartları, sorular hâlinde
getirerek yazdık. On altısı erkek tarafından kıza, on
üçü de kız tarafından erkeğe yönelik olan bu sorular,
tamamı karı-koca haklarını içeren yirmi dokuz sorudan
oluşmaktadır.
ERKEĞİN SORMASI GEREKEN SORULAR
Erkek tarafından titizlikle üzerinde durulması gereken
sorular şunlardır:
1- Evlenmekten amaç mal ve kocanın fiziki güzelliğinden
yararlanmak değil de iyi bir aile oluşturup nefsi
istekleri kontrol etmek ve nesli çoğaltmak olmalıdır.
Sizin bu konu hakkında görüşleriniz nelerdir?
2- Yüce ALLAH, Nisâ sûresinin 34. ayetinde ailenin
sorumluluğunu erkeğin üzerine yüklemiştir. Sizin görüşünüz
nedir?
3- İslâm, kadının yalnızca kocasına ait olduğunu ve
dolayısıyla yabancı erkeklerin karşısında tamamen tesettürlü
olması gerektiğini vurgulamaktadır. Sizin görüşünüz
nedir?
4- Kadın, kocasını, onun sevdiği isimlerle çağırmalı,
yine onu karşılarken güler yüzle karşılamalı; cevaplarını
sıcak bir şekilde vermeli, kısacası, kocasına karşı
davranışlarında saygılı ve hoşgörülü olmalıdır. Düşünce
ve görüşleriniz nelerdir?
5- Yüce ALLAH bizi imtihan eder de, bir müddet için
işsizlik ve fakirlikle denerse, tahammül edebilir misiniz?
Yi-ne fakirliğimizden dolayı zengin kadınlara özenerek
haysiyet ve şerefimizi düşürür müsünüz? Gerçekten
de bu kötülüğü yapar mısınız?
6- Kadın, genelde evde olmalı, ev işlerini belli bir
düzene sokmalı, dışarı çıkmak istediği zamanlarsa kocasından
izin almalıdır. Sizin görüşleriniz nelerdir?
7- Kadınlar, erkeklerin işlerinde yeteri derecede
bilgiye sahip olamadıklarından, kocaları tarafından
kendileriyle meşveret edilmesini beklememelidirler.
Erkek, sadece eşinin bilgi sahibi olduğu, özellikle de
çocuklarına yönelik konularda onunla meşveret etmelidir.
(Zira "Meşveret ile hareket eden dağdan aşmış,
meşveretsiz hareket eden düz ovada yolunu şaşmış."
168
sözü gayet meşhurdur.) Düşünceniz nelerdir?
8- Kadın, kocasının her türlü sorunlarını anlamalı,
onu bu konuda yalnız bırakmamalıdır. Aynı şekilde koca
da eşinin sorunlarına karşı böyle olmalıdır. Sizin görüşünüz
nedir?
9- Kadının hedefi, kocasının sevgi ve rızasını kazanmak
olmalı, onun mutlu olması için çaba göstermeli,
bu arada falcılık, üfürükçülük ve hokkabazlık gibi batıl
inançlardan medet ummamalıdır. Düşünceniz nedir?
10- Eşler, kendi ayıp ve kusurlarını, öz anne ve
babaları dahi olsa başkalarına açmamalı, birbirlerine
karşı mükemmel birer sırdaş olmalıdırlar. Doğru buluyor
musunuz?
11- Kadın, kendi akrabalarına hürmet edip saygı
gösterdiği gibi kocasının akraba ve yakınlarına da sevgi
ve saygı göstermelidir. Düşünceniz nelerdir?
12- MaazALLAH, eğer kadın veya erkeğin yakınları
kıskançlık, alçaklık ve her türlü rezilliklerle arabozuculuk
yapmaya çalıştıkları görülürse onlara uymamalı,
karı ve koca birbirlerine destek olarak ömürlerinin sonuna
dek birlikte yaşayacaklarını vurgulamalıdırlar.
Hatta, bu işin failleri anne, baba ve kardeş dahi olsa...
Düşünceniz nelerdir?
13- Kadının hamile olup olmaması ve çocuk sayısının
ne kadar olacağı hakkında İslâm erkeğe daha fazla
tercih hakkı tanımıştır. Bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir?
169
14- Ben de her insan gibi kadınların güzel ve çekici
olduğuna inanıyorum. Ancak, güzelliğin her işin başı
olduğundan yana da değilim. Siz ne dersiniz?
15- Kadının şer'an ve örfen kocasına itaat etmesi
gerekir. Bu itaat yalnız kadına ait olup, gerçekleştirmediği
takdirde vazifesini ifa etmemiş sayılır. Bu gibi durumlarda
erkek, karısına nafaka da vermeyebilir. Sizin
görüşleriniz nelerdir?
16- Sizinle anlaşabilir; mevcut koşullar çerçevesinde
evlenip de birbirimize eş olursak, yakınlarımdan veya
yabancılardan birisi benim yanıma gelerek: "Bu nasıl
bir eştir? Sen nasıl oldu da bu kadınla evlendin, nasıl
onu seçebildin?" der ve kendi görüşüne göre, senden
daha güzel, daha marifetli ve daha hünerli birkaç
kızın ismini bana söylerse ve hatta, o kızları, benim onların
içerisinden birisini beğenmem için yanıma getirmiş
olursa, kızların yüzüne bakmayacağım gibi, onun
beyhude ve saçma sapan sözlerini dinlemem ve ona
şunları söylerim: "Ben eşimi uygun görüp kendi isteğimle
onu seçmişim. Senin fuzuli ve anlamsız sözlerini
dinlemiyorum. Git ve cehennem ateşini kendin için bedavaya
satın alma. İyi anlaşan iki mutlu yârin arasına
ayrılık kıvılcımları düşürme. Eğer iki yâri ayırmak isteyen
böyle bir şeytan sizin de yanınıza gelir, benden daha
iyi gençlerin olduğunu söyler ve onların isimlerini de
teker teker size verirse, ona cevap olarak siz neler söylersiniz?


KIZIN SORMASI GEREKEN SORULAR
1- Evlenmekten amaç kadının mal ve güzelliğinden
yararlanmak değil de iyi bir aile oluşturup nefsi istekleri
kontrol etmek ve nesli çoğaltmak olmalıdır. Sizin görüşünüz
nedir?
2- Koca, eşi için yiyecek ve giyecek eşyalarını temin
etmeli, hatta gücü yeterse ziynet eşyalarını bile almalıdır.
Kadın hastalandığı vakit onu doktora götürmeli,
maddî imkânlar elverirse ev işlerinde yardımcı olacak
bir hizmetçi tutmalıdır. Bu hususta görüşünüz nedir?
3- Kadına ayak bağı veya bir fazlalık gözüyle bakılmamalıdır.
Zira kadın, aileyi teşkil eden ana elemanlardan
biridir. İslâm dini, kadını ALLAH tarafından kocaya
verilmiş bir emanet olarak gördüğünden kocanın
ona anlayışlı ve sıcak davranması gerekir. Bunu, İslâm
gerekli kılmıştır. Aynı şekilde İslâm dini kadını erkeğin,
erkeği de kadının örtüsü olarak nitelendirmiştir. Bu konuda
sizin görüşünüz nedir?
4- Beyin hanımını dövmeye hakkı yoktur. Olur da
döverse dinimizce şart koşulan diyetini vermelidir. Bu
arada kadın, kocasına karşı itaatsizlik gösterir ve nefsine
uyarak ona karşı çıkarsa, önce nasihat edilmelidir.
Neticesiz kaldığı takdirde ise "yalnızca kadın suçunu
anlayabileceği miktarda" usulünce uyarılmalıdır. Ne biraz
fazla ve ne de biraz eksik... Yalnız, dövme zararsız
olmalı, can yakmamalıdır. Örneğin, kadının sırtına veya
kalçasına elinin tersiyle vurarak onun suçlu olduğunu
171
anlatmaya çalışabilir. Aksi takdirde diyet ödenmelidir.
Hele daha da fena olursa (maazALLAH) mahkeme ile
boşanma durumu ortaya çıkabilir. Görüşleriniz nelerdir?
5- Erkek de eşi gibi, en azından az bir farkla beden,
elbise, saç ve diş temizliğine özen göstermelidir. Hatta
erkeğin güzel kokular kullanması dinimizce müstehap
bilinmiş, önemle üzerinde durulmuştur. Siz ne dersiniz?
6- Koca, eşini İslâmî sınırları aşmayan ve buna özen
gösterilen düğün törenlerine ve matem yerlerine
gitmekten alıkoymamalıdır. Zira, aksini yaparsa kadın
yıkama, pişirme, temizlik vb. görevler gibi örfi vazifelerini
yerine getirmeyebilir. Bu konuda düşünce ve görüşleriniz
nelerdir?
7- Erkeğin, eşine olan sevgi ve muhabbetini artırması
için, eve girerken veya evden çıkarken görüşme
ve vedalaşması dinimizce müstehap kılınmıştır. Ne
dersiniz?
8- Hz. Ali (a.s)'ın ev işlerinde mübarek eşleri Hz.
Fatı-ma (s.a)'ya yardım ettikleri gibi, kocanın eşine yardım
etmesi iyi olacaktır. Siz ne dersiniz?
9- İslâm, pişirilecek yemeğin çeşidini seçmede erkeğe
öncelik tanımıştır. Fakat erkek, eşinin durumunu
göz önünde bulundurarak bu hakkı ona verebilir. Sizin
görüşleriniz nelerdir?
10- Erkek, eşi hata yaptığında ona öfkeyle bağırmamalı,
hatasını affetmelidir. Sizin görüşleriniz nelerdir?
11- Kadının ev içerisinde olsun, dışarıda olsun
çalışarak helâl para kazanması (dolayısıyla aile
bütçesine katkıda bulunması) hakkındaki görüşleriniz
nele1rd2i-r ?Y alnız yolculuğa çıkan kocanın, eve dönerken
ucuz veya az da olsa eşi ve çocuklarına hediye getirmesi
dinimizce müstehap kılınmıştır. Dîni bayram ve
törenlerde de böyledir. Bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir?
13- Erkek, kadına karşı şüpheli olmamalı, böyle
davranmamalıdır. Dolayısıyla fitnecilerin sözlerine inanmamalı,
anne ve baba dahi olsa onlara uymamalı,
sözlerine kulak asmamalıdır.
Gerçi insan anne ve babasına saygılı davranmalıdır
ancak, bunlar cahilliklerinden dolayı asılsız veya yanılgıdan
kaynaklanan yanlış şeyler anlatırlarsa, işte o
zaman iddia ettikleri bu şeyin yanlış olduğunu açıklamalı,
onlara inanmamalıdır. Siz ne dersiniz
kardeşim rabbim razı olsun sizden de.çok güzel sorular bunlar.(hepsini soracağım):a35:
 

HilserSeN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Nis 2008
Mesajlar
201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Ülkemiz şartlarında bir izdivaç yapmak maddi boyutta çok külfetli,öncelikle buna bir çözüm bulunmalı bence..Gelin olacak kardeşlerimizin kriterleri çok yüksek,herşeyin en iyisini,en güzelini eksiksiz istiyorlar Maşallah :) Oysa ki evliliğe teşvik etmek,evliliği kolaylaştırmak sünnettendir,Allah hepimize hayırlı eşler nasip eder İnşallah

Bistami katılıyorum Sana .. Bu devirde evlenmek baya külfet getiriyoR ...Erkek icin eger işçiyse ve ailesinden destek yoksa birkac sene calisip para biriktirmesini gerektiriyor..

Yani evlilik zorlaşıyor Evlilik zorlaşıncada Bazıları günaha yöneliyoR...

Peygamber Efendimiz (sav) in kızı Fatımanın ceyizini bilmeyen arkadasimiz yok heralde ....
Allah herkesin gönlüne göre eş versiN ...
 

Sayili

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Şub 2009
Mesajlar
130
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Hepsi Doğru Fakat Biri Hariç Ben Dini Bütün Ehli Sünnet Bir Kız Almak İstiyorum Ailem Buna Karşı Çıkıyor Ailemle Benım Goruslerım Farklı O Yüzden Ama Benim Dediğim Olacak Namuslu Soyu Sopu Belli Müslüman Bir Kız İle Evleneceğim İsterse Bütün Sülalem Dışlasın Beni Hasbınallahu Ve Nımel Vekıl!
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
evlenmeye niyetliyim de

kızları kızıyorum

nerde küpeli sacı başı ucube tipli serseri varsa onlardan hoşlanıyorlar

şimdiye kadar beğendiğim kızlarda bunu gördüm.

acık bir sitemdir.
 

esraisra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Kas 2011
Mesajlar
337
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
ben bunların hepsini göze alıyorum fakat gercekten evliliğe hazır görüyorum kendmi ama br türlü ailm istemiyoooo
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Son yıllarda evliliklerin zarar görmesinin birçok sebebi var şüphesiz.Ama en önemlilerinden biri Evlilikte “mahremiyet”tir..

Bir şeyin mahrem olması için çıplaklık veya cinsellik içermesi gerekmez!
İki kişi arasında olan biten her şey ikiliye aittir ve mahremdir.
Anlaşmaları, anlaşamamaları, aralarındaki özel paylaşımları, gelecek için aynı yöne bakabilerek kurdukları planları, birbirleriyle tatlı cilveleşmelerle geliştirdikleri özel anlaşma dilleri, zamanın getirdiği sıkıntı ve streslerden dolayı yaşadıkları gerginlikler, birbirlerine kırılmış olma halleri,…vs. gibi pek çok konu evlilik ilişkisinin mahremini temsil edebilir.

İki kişi arasında olup bitivermesi gereken günlük durumların, son günlerde artan bir hızla etrafa deşifre edilip durması alışkanlığı, evlilik ilişkilerine fazlasıyla zarar veriyor.

Eskiden kol kırılır yen içinde kalırdı, şimdi kol kırılıyor ama maalesef yen içinde kalmıyor! Evde iki kişi arasında yaşanan her şey, neredeyse dakika dakika canlı yayın yaparcasına aile yakınlarına iletiliyor.

Çok önemli meselelerin aktarılması ve aklı başında büyüklerden yardım alınmasını kastetmiyorum. Moda haline gelen ağızda bakla ıslatmama, her şeyi herkese anlatma huyumuzdan bahsediyorum.

Araya giren kişilerin duygusal çıkışları, yanlış anlamaları, taraflı yorumları ve sarsıcı tanımlamaları da işin içine girince her şey arap saçına dönüyor.

Sonra? Sonra; kurtarın kurtarabilirseniz o evliliği!

Evliyseniz, çift olmanız gerekiyor.
Eşinizle birlikte, hayat yolculuğunda senkronize adımlar atabilmeniz; bir gözün gördüğünü diğer gözden başkasının görmemesi; söylenen bir cümleyi iki kulaktan fazlasının duymaması; dört duvarın mahremiyeti korumasına müsaade edilmesi gerekiyor.

Aksi halde?

İlişkiler bozuluyor.
Evler, taştan betondan yapılar olarak kalıyor ama bir türlü “yuva” olamıyor.
Eşler, en emniyetli olmaları gereken yerde, yani kendi evlilik ilişkilerinde kendilerini güvende hissedemiyor.

Endişe ve kuşkuların kol gezdiği ilişkilerde, kendini savunma mekanizması olarak, saldırgan davranışlar işin içine karışıyor.

Her saldırgan davranış, doğası gereği, karşı tarafta tamiri güç yaralar oluşturuyor. Zarar gören eş, içgüdüsel koruma sistemleriyle karşı atak geliştiriyor.

Derken…! Hepimizin duymaya başladığı “şiddetli geçimsizlik” üst başlığıyla noktalanan evlilikler…!

Dur demek sizin elinizde!
Hatta sizin dilinizde!
Dilinizde olmaması gerekenlerde! Her yerde kolaylıkla söylenebilecekken, mahremiyet ilkesi gereği konuşulmayan/ona buna aktarılmayan detaylarda!

Niye böyle biliyor musunuz?
Siz anlattıklarınızı unutuyorsunuz bir gün.
Çünkü evlilik bu… insanlar sıkıntı yaşarlar ama öyle bir tatlı süreç gelişir ki eşler unutur giderler yaşadıklarını.

Peki ya anlattığınız kişiler unutur mu sizce?
Bildiniz!
Tabii ki unutmazlar.
Her yeni sıkıntınızda, sanki siz hiç hatırlamıyormuşsunuz gibi geçmiş olumsuz tecrübelerinizi aktarmaya başlarlar size.

Derken kendi içinde toparlanabilecek kolay bir sorun, geçmişten gelenlerle yapıştırılıp uzatıldığı için bir türlü çözümlenemez.
Çözümlenemez… yine çözümlenemez.Ve evliliğin yükü ağırlaşır.
Ağırlaştırmayalım… kolaylaştıralım derim ben.
( Dn.Psikolog & Psikoterapist - Mehtap Kayaoğlu )
 

esraisra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Kas 2011
Mesajlar
337
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
anlamadım :) cnkü ne yazılmş grmym
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
Buyuk hatalarin ve buyuk mutluluklarin oldugunu bir sey evlilik..
Allah razi olsun :)
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
BİR GENÇ KIZIN İBRET VEREN MEKTUBU
Çok değerli Cemil Ağabey!
Son zamanlarda gençlik üzerine kaliteli çalışmalar yapıyorsunuz. Ben de bir genç olarak yarama parmak bastığınız için bu yazıyı yazmak ihtiyacı duydum. Ben erkeklerle hiçbir zaman muhatap olmadım. Lisede hocalarımla bile konuşurken başımı öne eğer, edep ve saygıyla onlarla konuşurdum. Hayatımda erkek olarak sadece babam ve ağabeyim vardı. Üniversiteye geldiğimde dindar, müsbet ve İslâmî bir bölümde okuyan bir beyle tanıştım. Ciddi olarak görüşüyorduk. Bu görüşmeler sırasında ben, kendi hayamla oturmaya, kalkmaya ve konuşmaya dikkat ederdim. Bildiğim dinî ve imanî hakikatları açıklamaya çalışırdım. Sonuçta muhatabım, sadece iman hakikatlarından haberdardı, ama içli dışlı değildi. Evliliğimizi, ileride nasıl bir hayat kuracağımızı, dünya ve ahiret saadetini, kısacası her şeyi meşru daire içinde konuşmuştuk. Bu görüşmeler sıklaşınca işin içine ister istemez nefis ve şeytan karışmıştı. Ben ise ona, bazı tutum ve davranışlarının yanlış olduğunu, yapmaması gerektiğini, meşru olmayan lezzetlerin haram olduğunu, branşı gereği bunları asıl kendisinin anlatması gerektiğini ifade etmeye çalıştımsa da, nafile... Sonunda bir nefis taşıdığım için ben de bu havaya kapılmıştım. İş ciddiye dönüşünce ailesinden sorun çıktı. Böylece bütün söylemler suya düştü. Yaptığım hatalar, günahlar, haram lezzetler bana kaldı. Olayın üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen ben sürekli vicdan azabı duyuyorum, her zaman, her namazda tevbe ediyorum. Ağlamadığım gün ve gece yoktur. Ben kendimi affedemediğim halde Rabbim beni nasıl affedecek, onu düşünüyorum; düşündükçe kahroluyorum. Üzüldüğüm şey, dinî ve imanî hakikatlardan haberdar olan birisi olmama rağmen nasıl oluyor da, bu tür şeyleri yapmışım? Benim gibi olan yüzlerce kız var. Size anlatamayacağım hüzün ve pişmanlıklar içerisindeyim. Bunu Cenab-ı Haktan başka kimse bilemez herhalde. Benim suçum, ciddi olarak evliliği düşünmemdi. Benim suçum dindar, dinî hakikatlardan haberdar bir insana güvenmekti. Suçum, Doğu kökenli olup, ailesinin beni kabul etmemesiydi. Suçum, dünya ve ahiret saadetini sağlamayı düşünmem, lüks ve şatafatlı bir hayatı istemememdi. Suç üstüne suç sayabilirsiniz... Bu olaydan sonra dindar bile olsa erkeklerden nefret etmeye başladım. İçimde onlara karşı kin ve düşmanlık vardı. Evliliğe kapalı kalmıştım. Ben artık şefkat tokatlarını yemiştim, aklım başıma gelmişti. Bu mektubu gençlere örnek olsun diye yazıyorum. Hiç kimse, Benim konuştuğum, görüştüğüm kişi temizdir, dürüsttür, dindardır, güvenilirdir, muhafazakârdır deyip, kendini kaptırmasın. Çünkü olaylar başka mecralara kayıyor. İnsan geçmişine dönüp baktığında ahlar, hüzünler, senelerce unutulmayacak izler, gözyaşları ve günahların kara lekesi belleğinde kalacaktır. Bu musibet bana ne kadar aciz, zayıf ve çaresiz olduğumu, dünyanın gayri meşru lezzetlerinin bir yedirip bin tokat vurdurduğunu, bir an bile nefis ve şeytanla baş başa kalmanın ne büyük yaralar açtığını öğretti. Belâ ve musibetlere karşı sürekli istiğfar etmek gerektiğini, tevbe kapısının açık olduğunu, her şeyde bir hayır ve hikmet bulunduğunu, esma-i hüsnadan birinin de Tevvab olduğunu, hata işleyip nefis muhasebesi yapmakla Hz Yunus’un (A.S.), sabrederek Hz. Eyyub’un (A.S.) meyvelerine ulaştığımı gösterdi. Bunları hiç kimseye anlatmış değilim. Siz gençlik sorunlarıyla ilgilendiğiniz için, gençlerin ibret alması niyetiyle yazıyorum.
Alıntı.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Bazı evliliklerde erkek kendini kral zanneder. Ekonomik yönden evi destekleyen, geçimi sağlayan ve kendisine danışılmadan hiçbir şey yapılamayan kişidir. Erkek, evlenmeden önce arada bir hanıma "Tabii ki sen de önemlisin, senin de söz hakkın var, sen de değerlisin." şeklinde sözler söyler. Bazen bu sözler laf olsun diye söylenir. Evlendikten sonra hiç de böyle olmadığı ortaya çıkar. Sistem tamamen değişir, erkek her şeyi kontrolüne alır. Genellikle kadın saf dışı kalır, kendini ifade edemez, iletişim kuramaz, konuşamaz. Kültürel yapısı da buna müsaitse, yani hanımın annesi de böyle ezilmişse, bastırılmışsa hanım da annesini modellediği için kocasına karşı gelmez. Kız çocuğu için erkek modeli babadır. Despot bir babanın kızı çok daha tedirgin evlenir. Karşısına çıkan kişi hakkında "Acaba babam gibi mi?" diye düşünür. Kız çocuğu mutlu bir ailede yetişmişse, yine evleneceği kişi için "Babam gibi mi?" diye düşünür veya "Ben de annem ve babam gibi mutlu olabilirim." beklentisi içinde olabilir. Evdeki huzuru ve mutluluğu yeni yuvasında yakalayabilmenin hayalini kurar. Evlenmeden önce çiftler bu soruların cevaplarını dürüstçe ve net biçimde ifade etmeli, karşılıklı beklentiler tam olarak ortaya konmalıdır.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Evliliğin Cennet Olması İçin...
Fabrika sahibi bir bey ile çok kibar, zarif, hanımefendi bir eşi vardı. Bu hanım danışanım olarak ağlayarak geldi ve durumunu anlattı. "Sıkça tartışıyoruz. Dün akşam yine tartıştık; 'Sen nesin ki, sen ne işe yararsın ki?' diyerek beni sürekli aşağılıyor. Üç çocuk dünyaya getirdim. Baba olmasına vesile oldum. Başlangıçta görücü usulü ile evlendik, ailem onayladı, ben de hoşlandım ve kabul ettim. Evlendiğimiz ilk günden beri beni incitiyor. Sürekli 'Yalnız benim dediğim olacak, sadece beni, annemi ve babamı dinleyeceksin. Senin ailen kim ki?' diyor, ailemi tamamen arka plana atıyor. Evden çıkmamı sınırladı. 'Otur evde kitap oku, televizyon izle.' diyor. Gün toplantılarına da ancak haftada bir kez katılabileceğimiz söyledi. Bunlar yetmiyormuş gibi peş peşe üç çocuk yaptırdı."
Ben buna kesinlikle karşıyım, halk içinde özellikle anneler, oğullarına eşlerine davranışları konusunda yanlış telkinlerde bulunurlar "Aman oğlum gözünü açtırma, birini eline, birini beline yükle, uğraşsın dursun, boş zamanı olmasın." diye… Aslında bu telkinlerin sonuçta oğullarını da mutsuz edeceğini hesap etmezler. Evlilikte kadının yeri ve konumu çok önemlidir. Yuvayı yapan dişi kuştur; onun mutluluğu ve huzuru yuvanın da huzuru demektir. Dolayısıyla evlilik öncesi çiftler arasında kesinlikle görüşülmesi gereken bir konudur bu. Kadın ve erkek kendilerinin ve birbirlerinin yerini bilir, karşılıklı saygıyı korursa orta noktada buluşup harika bir yuva kurabilirler. Bu yönde bir paylaşım olursa, evlilik cennet olur.
Biz hep değişimi karşı taraftan bekleriz. "Yıllarca uğraştım değişmedi, neler yaptım, yine de bir sonuç alamadım…" sıkça kullandığımız ifadelerdir. Öncelikle kimsenin kimseyi değiştiremeyeceğini iyi bilmemiz gerekiyor. Değişim bizde başlar, değişimimizi gerçekleştirdikten sonra karşı taraf bizi modeller ve o da değişmeye başlar. Şunu özellikle belirtmek istiyorum ki; karşısındakini değiştireceğim diye uğraşmak, bir ömür boyu verilecek emeklerin heba olacağı anlamına gelir.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Anne-Baba Kimliği
Aile olmak çok güzel bir duygudur. Peki baba ve anne olmak nasıl bir duygudur? Lütfen hayal ederek düşünelim.
Aklınızı ve duygularınızı bilinçli bir şekilde kullanarak yuva kurmuşsanız, kendinizi tebrik edin. Kaliteli bir hayat başlamış demektir. Akıl, hayatı yönetme sanatıdır. Eşler birbirlerinin akılarını kullanarak yuvalarına kalite ve huzur sağlamanın sonucunda mutluluğu yakalamışlar demektir. Bu mutluluğun devamında, aşklarının ve sevgilerinin ürünü bir nesli dünyaya getirmek hemen her çiftin hayalidir. Doğurmuş olmaktan çok, gerçekten insan gibi yetiştirebilmek önemlidir çocukları. Anne-babalar bu konuda bilinçlenebilmek için araştırma yapmalıdırlar. Kitaplar, dergiler ve görsel basından yararlanılmalıdır. Hamilelik öncesinde eşlerin anne-baba kimliklerine hazır olup olmadıklarını analiz etmeleri gerekir. Hazır hissettiklerinde de birbirlerine emek vererek adım atmalılar.
Anne karnındaki bebeğe ruhsal anlamda destek verilmelidir. Bebek, anne karnında istenip istenmediğini hisseder. Bebek anne karnında büyürken, anne hem iç sesiyle hem de dış sesiyle ona değer verdiğini hissettirmelidir. Anne fizyolojik olarak beden sağlığına dikkat ederken, bebeğinin de sağlıklı bir bedene sahip olması için gayret göstermelidir. Yemeğine, uykusuna ve stres altında olmamaya dikkat etmesi, kendisini mümkün olduğu kadar negatifliklerden uzak tutması gerekir. Babanın da baba kimliğinden dolayı bebekle yakınlaşması önemlidir. Eşinin karnına elini şefkatle dokundurması ve onunla içinden geldiği gibi konuşması harika bir etki yaratır. "Anne karnında değerlisin, bizim için önemlisin ve seni çok seviyoruz" sözcükleriyle ruhsal destek verilebilir.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Kanatları Kırık Bir Bebek
Bebek dünyaya geldiğinden itibaren algıları ve duyu organları açıktır. Ne görürse, işitirse ve hissederse, tadarsa ve koklarsa bilinçaltına silinmeden aynen yerleşir. Anneden özgüven, babadan değerlilik ve yeterlilik duygusunu oral dönemde kazanması gerekir. Ailenin bu konuda hassas davranmazsa bebek kanatları kırık olarak devam eder hayata. Beyin o dönemde takılır kalır. Altı aydan sonra bebeğin yavaş yavaş odasında yatması sağlanır. Bu, çocuğa kimlik kazandırmak adına önemlidir. 0-3 yaş arasında çocuğa görsel, işitsel ve dokunsal olarak bilgiler ve objeler sunulmalıdır. Sorularına doğru, net ve onun anlayacağı şekilde cevap vermek gerekir. 0-7 yaş arası beyin programı alfa boyutunda, yani bilinçaltında olduğu için çocuk gördüğü, işittiği ve hissettiği her şeyi sünger gibi beynine yerleştirir. Anne ve baba özellikle bu dönemde iyi bir model olmalıdır. Bu dönemde adap ve nezaket eğitimi de çok önemlidir. Bu bilgileri eyleme geçirirken ebeveynlerin sabırlı, sevgi dolu olmaları ve defalarca tekrarlamaktan usanmamaları gerekir.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
En çok nelere dikkat edilmelidir?
< Birey ve özel olduklarını hissettirmek
< Hanımefendi ve beyefendi kimlikleri oluşturmak
< Bebekken aldıkları özgüveni devamlı büyüterek öz-saygı geliştirmek
< Kendilerini her ortamda özgürce ifade etmelerini sağlamak
< Her ortamda kendi varlıklarının keyfini çıkarmalarını sağlamak
< Sevgi, disiplin ve saygının bir arada olması gerektiğini hissettirmek
< On aylıkken yemek adabı hakkında eğitime başlamak
< Anne ve baba olarak iyi bir model olmak
< Beyin programlarına giren konuşmalarımıza dikkat etmek
< Aşırı korumamak, bir şey yapmalarına izin vermek
< Korku ve korku kültüründen uzak tutmak
< Takdir etmek, olumsuzları tekrar denemesini sağlayarak doğruyu öğretmek
< Eleştiri ve yargılamadan uzak tutmak
< Aile içinde varlıklarını sürekli hissettirmek
< Belli sınırları çizerek, o sınırlar içinde oynamalarına ve hayatı deneyimlemelerine izin vermek
< Kardeşler arasında ve başkalarıyla karşılaştırma yapmamak
< Her çocuğun kendine has karakteri olduğunu bilmek ve onun algısına göre davranmak
< Başkalarının yanında inciterek değil, özel bir ortamda incitmeden disipline etmek
< Kimliklerinin ve özgüvenlerinin üstünü çizmemek
< Pozitif olmak
< Argo ve olumsuz kelimeler kullanmamak
< Çok küçük yaşlarda yeteneklerini keşfetmek üzere onları gözlemlemek
 

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
En çok nelere dikkat edilmelidir?
< Birey ve özel olduklarını hissettirmek
< Hanımefendi ve beyefendi kimlikleri oluşturmak
< Bebekken aldıkları özgüveni devamlı büyüterek öz-saygı geliştirmek
< Kendilerini her ortamda özgürce ifade etmelerini sağlamak
< Her ortamda kendi varlıklarının keyfini çıkarmalarını sağlamak
< Sevgi, disiplin ve saygının bir arada olması gerektiğini hissettirmek
< On aylıkken yemek adabı hakkında eğitime başlamak
< Anne ve baba olarak iyi bir model olmak
< Beyin programlarına giren konuşmalarımıza dikkat etmek
< Aşırı korumamak, bir şey yapmalarına izin vermek
< Korku ve korku kültüründen uzak tutmak
< Takdir etmek, olumsuzları tekrar denemesini sağlayarak doğruyu öğretmek
< Eleştiri ve yargılamadan uzak tutmak
< Aile içinde varlıklarını sürekli hissettirmek
< Belli sınırları çizerek, o sınırlar içinde oynamalarına ve hayatı deneyimlemelerine izin vermek
< Kardeşler arasında ve başkalarıyla karşılaştırma yapmamak
< Her çocuğun kendine has karakteri olduğunu bilmek ve onun algısına göre davranmak
< Başkalarının yanında inciterek değil, özel bir ortamda incitmeden disipline etmek
< Kimliklerinin ve özgüvenlerinin üstünü çizmemek
< Pozitif olmak
< Argo ve olumsuz kelimeler kullanmamak
< Çok küçük yaşlarda yeteneklerini keşfetmek üzere onları gözlemlemek

Behiye kardeşim eline sağlık, çok güzel yazmışsınız.. Ben de nicazane şahsi 2 madde eklemek istiyorum müsadenizle.. :a03:

Beyler için
< Eşinin sana Allah'ın emaneti olduğunu unutmamak..

Hanımlar için..
< Peygamber Efendimizin Hz. Fatıma’ya söylediği nasihatı unutmamamak: “Ey kızım Ali’ye cariye ol ki, oda sana köle olsun..”
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Behiye kardeşim eline sağlık, çok güzel yazmışsınız.. Ben de nicazane şahsi 2 madde eklemek istiyorum müsadenizle.. :a03:

Beyler için
< Eşinin sana Allah'ın emaneti olduğunu unutmamak..

Hanımlar için..
< Peygamber Efendimizin Hz. Fatıma’ya söylediği nasihatı unutmamamak: “Ey kızım Ali’ye cariye ol ki, oda sana köle olsun..”

çok teşekkür ederm beğendinize sevindim tabiki ne :)demek est
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt