Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ehl-i Sünnet Itikadi Ve Esaslari (1 Kullanıcı)

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
.......

Esselamu aleykum....

Bismillah...

Bu konuda sadece imami azam ebu hanife r.a nin görüşünü yayinlamak konuyu etraflica anlatmamak olur...

Başliğa sadik kaliniz...

Ve lütfen en kisa zamanda bu konuda diğer görüşleri de yayinlayiniz...

Ayrica bu görüşten imami azamin r.a daha sonra vaz geçtiği bilgisi arşivimizde vardir...

Ayrica konuyla ilgili hadislerde vardır

gerek duyulursa yayinlayacağiz...tekrar ediyoruz...

Bu konudaki diğer mezhep imamlarinin görüşlerini yayinlayiniz..


Elhamdülillah...


Selametle...


......................................................

ölümü sık sık unutuyorsaniz...

Bu yazidan sonra az da olsa hatirlayiniz

......................................................

Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
İman, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve yasakların hepsine kalbin inanması ve inandığını dil ile söylemesi demektir. Bu bilgilerin her birini araştırmak ve anlamak lazım değildir. Mutezile fırkası, herbirini anlayıp inanmak lazımdır dedi. Ayni, Buhari şerhinde diyor ki, en derin âlimler, mesela Ebül-Hasen Eşari, kadi Abdülcebbar Hemedani Mutezili, üstad Ebül-İshak İbrahim İsferaini ve Hüseyn bin Fadl ve daha birçokları, (İman, açıkça bildirilmiş olan şeylere yalnız kalb ile inanmaktır. Dil ile söylemek ve ibadetleri yapmak iman değildir) dediler. Sadeddin-i Teftazani de (Şerh-i akaid) kitabında böyle söylüyor ve Şems-ül-eimme ve Fahr-ul-islam Ali Pezdevi gibi âlimlerin dil ile ikrar etmenin de lazım olduğunu söylediklerini bildiriyor. Kalbdeki imanı dil ile söylemek, müslümanların, birbirlerini tanımaları için lazımdır. Söylemeyen de mümindir. Ameller, ibadetler, imandan parça değildir. Âlimlerin çoğu, mesela imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri böyle buyurdular. İmam-ı Şafi’i ve bazı âlimlerin iman; inanmak, söylemek ve ibadetleri yapmak demeleri olgun olan imanı bildiriyor. Müminim diyen kimsenin imanlı olduğu sözbirliği ile bildirilmiştir.

Rükneddin Ebu Bekir Muhammed Kirmani Buhari şerhinde diyor ki, ibadetler imandan sayılınca, iman azalır ve çoğalır. Fakat, kalbdeki iman azalmaz ve çoğalmaz. Azalan, çoğalan bir inanış iman olmaz, şüphe [zan] olur. İmam-ı Nevevi inanılacak şeyleri inceleyerek, sebeplerini anlamakla iman artar. Ebu Bekri Sıddıkın imanı ile, herhangi bir kimsenin imanı bir değildir dedi. Bu söz, imanın kuvvetli ve zayıf olmasını göstermektedir. İmanın kendisi azalır ve çoğalır demek değildir. Hasta insanla, sağlam insanın kuvvetlerinin bir olmaması gibidir. Her ikisinin de insanlığı birdir. İnsanlıklarında azlık çokluk yoktur.

İmanın azlığını çokluğunu bildiren âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri, imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri şöyle açıklamaktadır:
Eshab-ı kiram imana gelince, her şeye topluca inanmıştı. Sonra, zaman zaman birçok şeyler farz oldu. Bunlara birer birer inandılar. İmanları böylece, zamanla çoğaldı. Bu hal, yalnız Eshab-ı kiram içindir. Sonra gelen müslümanlar için, imanın böyle artması düşünülemez.

Sadeddin-i Teftazani hazretleri buyuruyor ki:
Kısaca bilenlerin kısaca inanmaları, etraflı ve inceliklerini bilenlerin etraflı inanmaları lazımdır. İkincilerin imanları, birincilerinkinden elbet çoktur. Fakat, birincilerinki de, tam imandır. İmanları noksan değildir. (Şerh-i akaid)

İmam-ı Matüridi hazretleri buyuruyor ki:
İbadetler imana dahil değildir. Farzların farz olduğuna inanıp, tembellikle yapmayan kâfir olmaz. Mümin ne kadar büyük günah işlerse işlesin imanı gitmez.
Ancak farzlara ve haramlara, olduğu gibi inanmak lazımdır. Emir ve yasaklardan herhangi birine inanmamak veya hafife almak veya alay etmek, değiştirmeye kalkışmak imanı giderir ve sonsuz olarak Cehennemde yanmaya sebep olur.

Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
Sözün kısası, imanın kendisi azalmaz ve çoğalmaz. İmanın kuvveti çoğalır. İbadetlerin az veya çok olması ile imanın kemali, kıymeti değişmektedir. İmanın azalıp çoğalacağını bildiren âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere böyle mana verilmiştir.
Vehhabilerin ibadetleri kabul edip de, tembellikle yapmayana kâfir, müşrik demeleri, Ehl-i sünnet olmadıklarını göstermektedir. (Hadika)

Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
Mutezile [ve vehhabiler], ibadetleri imanın parçası saydı. İbadet yapmayanın imanı yoktur dedi.
İbadetler, imanı olgunlaştırır, güzelleştirir. Ağacın dalları gibidir. İman ibadet yapmakla çoğalmaz ve günah işlemekle azalmaz. İmam-ı a’zam Ebu Hanife ve imam-ı Malik ve imam-ı Ebu Bekir Ahmed Razi ve birçok derin âlimler böyle söylediler. Çünkü, iman tam inanmak demektir. Bunun azalması çoğalması olmaz. Bir kalbdeki imanın çoğalması demek, bunun tersi olan küfrün azalması demektir. Böyle şey olamaz. İman azalır çoğalır diyen Ehl-i sünnet âlimlerinin bu sözlerinin, imanın kendisinin azalıp çoğalması değil, kuvvetinin azalıp çoğalması demek olduğunu (Mevakıf) kitabı açıklamaktadır. Çünkü, Peygamberin imanı ümmetinin imanı gibi değildir. İşittiklerini aklı ile, ilmi ile inceleyenin imanı, işitmekle inananın imanı gibi değildir. [Evliyanın imanı, tasavvuftan haberi olmayanların imanları gibi değildir.] İbrahim aleyhisselamın kalbinin itminan, yakîn hasıl etmesini istediğini Kur’an-ı kerim bildiriyor. (Berika)

İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri buyuruyor ki:
Yerde ve göklerde bulunanların imanları, inanılacak şeyler bakımından azalıp çoğalmaz. İtminan, yakîn bakımından azalıp çoğalır. Yani, imanın kuvveti artıp azalır. Fakat yakîni, kuvveti hiç bulunmazsa, iman olmaz. (Fıkh-ı ekber)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İman kalbin tasdiki ve yakîni olduğundan, azalması, çoğalması olmaz. Azalıp çoğalan bir inanış, iman olmaz. Buna zan denir. İbadetleri, Allahü teâlânın sevdiği şeyleri yapmakla iman cilalanır, nurlanır, parlar. Haram işleyince, bulanır, lekelenir. O halde, çoğalmak ve azalmak, amellerden, işlerden dolayı, imanın cilasının, parlaklığının değişmesidir. Kendisinde azalıp çoğalmak olmaz. Cilası, parlaklığı çok olan imana çok dediler. Bunlar, sanki, cilalı olmayan imanı, iman bilmedi. Cilalılardan bazısını da, iman bilip, fakat az dedi. İman, parlaklıkları başka başka olan, karşılıklı iki ayna gibi oluyor. Cilası çok olup, cisimleri parlak gösteren ayna, az parlak gösteren aynadan daha çoktur demeye benzer. Başka birisi de, iki ayna müsavidir. Yalnız, cilaları ve cisimleri göstermeleri, yani sıfatları başkadır demesi gibidir. Bu iki adamdan birincisi, görünüşe bakmış, öze, içe girmemiştir. (Ebu Bekir’in imanı, ümmetimin imanları toplamından daha ağırdır) hadis-i şerifi, imanın cilası, parlaklığı bakımındandır. (Mektubat, m.266)

İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
İmanın artması, devam etmesi, çok zaman sürmesi demektir. İmanın çok olması, inanılacak şeylerin çoğalması demektir. Mesela, Eshab-ı kiram, önce az şeylere inanırlardı. Yeni emirler gelince, imanları çoğalırdı. [Ayrıca zamanla nesh edilen hükümler yüzünden de imanları yani iman edilecek hususları azalırdı. Bu şekilde imanın artması ve azalması, yani iman edilecek hususların artıp azalması sadece eshab-ı kiram efendilerimize mahsus olup, bu da, Peygamber efendimizin ahirete irtihaline kadardır.] İmanın artması demek, kalbde nurunun artması demektir. Bu parlaklık, ibadet ile artar. Günah işlemekle azalır. (Şerh-ı Mevakıf, Cevheret-üt-tevhid)

İman, iman edilmesi gereken şeyler yönünden artmaz ve eksilmez, fakat yakîn ve tasdik yönünden parlaklığı, kuvveti artar ve eksilir. Müminler, iman ve tevhid hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden farklıdır.

Ehl-i kıbleden olanı tekfir etmemek [namaz kılana kâfir dememek], kimseyi imandan uzaklaştırmamak, marufu [iyilikleri] emredip, münkerden [kötülüklerden] sakındırmak gerekir.

Günahkâr Müslümana kâfir denmez. Küfür hariç, büyük ve küçük günah işleyen, fakat tevbe etmeden mümin olarak ölen kimsenin durumu Allah’ın dilemesine bağlıdır. Dilerse ona Cehennemde azap eder, dilerse affeder, hiç azaba uğratmaz.

İmam-ı a’zam hazretleri, âlimlerle otururken biri gelip, (Bir mümin, babasını öldürse, sonra şarap içerek sarhoş olsa ve zina etse imanı gider mi?) dedi. Bunu işiten âlimlerin hepsi bu suali sorana kızarak, (Bunu sormaya ne lüzum var? Elbette imanı gider, kâfir olur) dediler. İmam-ı a’zam hazretleri, (O kimse, çok büyük günahlar işlemişse de, yine mümindir. Günah işlemekle iman gitmez) buyurdu.
Yine buyurdu ki, ameller imandan parça değildir. İman, inanmak demektir. İnanmakta azlık çokluk olmaz. İbadetler, iman olsaydı, iman azalıp çoğalırdı.

Amel x ihlas
Mutezile, Vehhabi ve benzeri akılcı gruplara göre ibadetler imandan bir parçadır. Onlara göre günah işleyen ve farzları yapmayan kâfir olur, yani iman X amel diyorlar. Bunlardan birisi sıfır olursa netice de sıfır olur diyorlar. Yani imansız amel de amelsiz iman da makbul değil diyorlar.
Ehl-i sünnete göre ise, amelsiz iman makbul, imansız amel makbul değildir. Ehl-i sünnete göre amel X ihlas denebilir. Ancak amel işlemeden, (Param olsaydı şu fakire yardım ederdim diye ihlasla düşünen de, vermediği halde, amel işlemediği halde ihlaslı niyetinden dolayı sevaba kavuşur.

Bir kimsenin ihlası ne kadar çoksa, amel ile çarpılınca netice büyük olur. Bizim ihlasımız 1 ise, bin fakire birer ekmek versek, 1x1000 = bin sevap eder. Eshab-ı kiramın ihlası çok kuvvetli olduğu için, mesela onların ihlası 1 milyon olsun, bir fakire bir ekmek verse bir milyon sevap alır. Nitekim hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari]

Eshab-ı kiramın imanları çok kuvvetli ve ihlasları çok fazla olduğu için böyle sevaplara kavuşuyorlar. Eshab-ı kiramdan biri diğerinden daha yüksek idi. Bunun için Hazret-i Ebu Bekir’in verdiği bir avuç hurmanın sevabı ile diğer sahabeden birinin vereceği sevap arasında dağlar kadar fark vardır. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Benden sonra, Eshabımın ihtilaf edecekleri meseleler hakkında sual ettim. Rabbim bana “Senin eshabın benim yanımda gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı diğerinden daha parlaktır. Onlardan birisine uyan hidayet üzerindedir” buyurdu.) [Deylemi]

İman ya vardır ya yoktur, ibadetlerin kıymeti ise imana bağlıdır
İman ile ibadetlerin, yani inanmak ile bunları yapıp yapmamanın ayrı şeyler olduğunu, imanın artıp azalmayacağı, artıp azalanın imanın kuvveti, nuru, parlaklığı olduğu hususunu nakli deliller ile arzettik. Şimdi herkes tarafından kolay anlaşılması için, yukarıda doğru imanın önemi bahsinde arzettiğimiz misali değişik bir şekilde verelim:

İman ayrı, ibadetler ayrı
Kağıda rakamla 1.000.000 (bir milyon) yazalım. Burada yer alan (0)ların kıymeti (1) rakamına bağlıdır. (1) rakamını çekersek, bu sıfırların hepsi sıfır olur, yani bir kıymet ifade etmez. İşte (iman) ve (ibadetler) de bunun gibidir. İman (1) rakamına benzer. Diğer ibadetler, hayır hasenatlar (0) rakamına benzer. İman varsa diğer ibadet ve iyi işlerin bir kıymeti olur. İman yoksa bunların hiçbir kıymeti yoktur. Yukarıdaki örnekte (1) rakamını çekince, diğerlerinin değerinin (0) olduğu gibi, imanı çekince de ibadetlerin bir kıymeti yoktur. Demek ki iman ayrı, ibadetler ayrıdır. Yani ibadetlerin kıymeti imana bağlıdır.

İman değil, kuvveti nuru parlaklığı artar
Yukarıdaki örneğe devam edelim. Kağıda (1) rakamını yazalım. Yanına bir (0) koyunca 10 olur, iki (0) koyunca 100 olur. Yani (0) koydukça değeri artar. (0) koyarak arttırdığımız bu sayıdan, (0) silmeye başlarsak o sayının değeri azalır. Bu değerin artması ve azalması (1) rakamına bağlıdır. Yani (1) varsa bunların bir kıymeti olur. Artan azalan ise bu (1) rakamı değil, onun değeri, kuvvetidir.

İşte (imanın nurunun artması azalması da) bunun gibidir. İman (1) rakamına benzer. Diğer ibadetler, hayır hasenatlar (0) rakamına benzer. İmanın yanına ibadet ve hayırlı işleri koyunca, yani bunları yapınca imanın kuvveti, nuru, parlaklığı artar. İbadeti terk etmekle, günah işlemekle, kötü işlerle kuvvetinin, nurunun, parlaklığının azalması da bunun gibidir. Artan azalan imanın sayısı değil, imanın kuvveti, nuru, parlaklığıdır. İmanın kuvvetini, nurunu, parlaklığını arttırmak veya azaltmak herkesin ilmine, ihlasına, gayretine vs. bağlıdır. Halbuki iman böyle değildir, ya vardır ya yoktur.

İmam-ı Eşari hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâya ve Peygamber efendimizin iman etmeye davet ettiği şeylere iman eden kimseleri, küfürden başka hiçbir günah imandan çıkarmaz, imanlarını, ancak küfür giderir. Ehl-i kıble, günahları sebebiyle imandan çıkmayıp, dinin bütün emirleriyle mükelleftirler.

Ehl-i kıbleden olup, günahkâr olanları da, Allahü teâlâ Maide suresi 6. âyet-i kerimesinde, (Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzünüzü ve ellerinizi (dirseklerinizle beraber) yıkayın, başınızı mesh edin ve ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz boy abdesti alın) buyurarak, mümin diye isimlendirmiştir. Eğer akidesi bozuk olan Kaderiyye'nin [ve vehhabilerin] dediği gibi günahkârlar, günahları sebebiyle imandan çıkmış olsalardı, onlara abdest farz olmazdı. Allahü teâlânın hitabı da bütün müminlere değil, yalnız itaat edenlere olurdu. Yine Allahü teâlâ, Cuma suresi 9. âyet-i kerimesinde mealen (Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman, Allah’ın zikrine (hutbe dinlemeye) namaz kılmaya) koşunuz. Alışverişi bırakın) buyurdu. Bu hitabı yalnız itaat edenlere tahsis buyurmadı. Bu hitap aynı zamanda günahkârları da içerisine almaktadır. (Risaletün ila ehli's-sagr)


İman azalıp çoğalmaz .:.: www.dinimizislam.com :.:.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
Devamı...

Devamı...

İman artıp eksilir mi?
Sual: Bazı muteber kitaplarda iman artar diye okuyoruz. İman artar mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onlara [iman edenlere], [Düşmanlarınız] “Size karşı bir ordu topladı, onlardan korkun” dediler. Bu, onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” dediler.) [Al-i İmran 173]

(Müminler, Allah anılınca kalbleri ürperen, âyetler okununca, imanları artan ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.) [Enfal 2]

(Bir sure inince onlardan [Münafıklardan] bir kısmı, [alay ederek] “Bu sure hanginizin imanını artırdı?” derler. İman edenlerin ise, [her inen sure] imanlarını artırır.) [Tevbe 124]

(O [Allah] imanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalblerine güven verdi.) [Fetih 4]

(Cehennemin görevlilerini yalnız meleklerden kıldık. Meleklerin sayısını [19 olarak] bildirmekle de, inkârcılar için bir fitne [imtihan] yaptık. Böylece inananların imanlarının artmasını sağladık. İnkârcılar “Allah bu misalle ne demek istiyor ki" derler. İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir.) [Müddessir 31]

Bu âyetlerde imanın arttığı bildiriliyor. İman, belli olan altı esasa inanmaktır. Bu altı esas azalıp çoğalmaz. Âlimler, imanın artması, parlaklığının, nurunun, kuvvetinin artmasıdır diye açıklıyorlar.

Mesela İmam-ı Rabbani hazretleri Mektubat kitabında buyuruyor ki:
İmam-ı a’zam Ebu Hanife, (iman artmaz ve azalmaz) buyuruyor. Çünkü iman, kalbin tasdîk etmesi, kabul etmesi, inanması demektir. İnanmanın azı, çoğu olmaz. Azalan ve çoğalan bir inanışa, inanmak değil, zan ve vehim denir. imanın kâmil veya noksan olması, ibadetlerin çok ve az olması demektir. İbadet çok olunca, imanın kemâli çok denir. O halde, müminlerin imanları, Peygamberlerin imanları gibi olmaz. Çünkü, bunların imanları ibadetler sebebi ile kemâlin tepesine varmıştır. Diğer müminlerin imanları oraya yaklaşamaz. Her ne kadar, her iki iman, iman olmakta ortak iseler de, birincisi, ibadetler vasıtası ile, başka türlü olmuştur. Sanki aralarında benzerlik yoktur. Müminlerin hepsi, insan olmakta, Peygamberler ile ortaktır. Fakat, başka kıymetler, üstünlükler bunları yüksek derecelere çıkarmıştır. İnsanlıkları, sanki başka türlü olmuştur. Sanki, müşterek olan insanlıktan daha yüksek insandırlar. Belki, insan bunlardır. Başkaları sanki insan değildir. (2/67)

Bir hadis-i şerifte, (Ebu Bekr-i Sıddıkın imanı, bu ümmetin hepsinin imanlarının toplamından daha ağırdır) buyuruldu. Bu da, imanın nuru, parlaklığı bakımındandır. Fazlalık, asılda, özde değil, sıfatlardadır. Nitekim, Peygamberler de, herkes gibi insandır. İnsanlık bakımından, arada fark yoktur. Fark, kâmil, üstün sıfatlardan ileri gelmektedir. Üstün sıfatları olmayan, sanki olanlardan ayrıdır. Bununla beraber, insan olmakta hepsi birdir. Aralarında azlık, çokluk yoktur. İnsanlık, azalır, çoğalır denilemez. İmanın doğrusu, kalbin tasdiki, yani inanmasıdır. Zan ve şüpheye, iman denmez. (1/266)

İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram, her şeye topluca inanmıştı. Sonra, zamanla birçok şeyler farz oldu. Bunlara birer birer inandılar. İmanları böylece, zamanla çoğaldı. Bu hal, yalnız Eshab-ı kiram içindir. Sonra gelen Müslümanlar için, imanın böyle artması düşünülemez. (Hadika)

İman azalıp çoğalmaz .:.: www.dinimizislam.com :.:.
 

Sebahat.28

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2008
Mesajlar
160
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Selamün aleyküm
Paylasimin icin cok tesekkür ederim. Allah razi olsun. Okudum ve cok begendim. Kendime kopya ederken yanlis yeri tikllayip kapatmisim. Uzunca aramamdan sorna nihayet yine buldum. bunlari cocuklarima da okuyacagim InsAllah. Allah c.c. sizden razi olsun. Cok anlasilir bir dille kisa ve net yazmissin. Okurken zorlanmadim ve kolay anladim. Emeginize saygi duyuyorum. Saygilarla ......
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
نعىمة;564769' Alıntı:
Günye, Hz. Abdülkadir Geylani :s.195
ben de yanılmıştım Allah affetsin.
iman taatla artar,isyanla da eksilir
bilgi ile kuvvetlenir, cehaletle de zayıflar

bahsettiğiniz ayetleri de delil gösteriyor.''kendilerine kitab gelenler bilgi edinsin ,müminlerin de iman üstüne imanları artsın'' ''Allahın ayetleri onlara okunduğu zaman imanları arttırır.
İbni Abbas ve Ebu hureyre (r.anhuma) demişleridir ki iman artar ve eksilir.
Eş'ariye mensubları imanın eksilip artmasını inkar ediyor.

Lügatta iman doğrulamak demektir.şeriatta ise tasdik, bu tasdik şunlar için olacaktır : Allahı, sıfatlarını..
bunlarla beraber yapılması gerekli olan taatları yapmak,hatalardan ve isyanlardan kaçınmak
din :haram olan işleri bırakmak ,sakıncalı işleri terk etmek suretiyle taat yoluna girmek .bu imanın sıfatıdır.

bildiğim hadis ise ''elbiselerin eskiyip yıprandığı gibi iman da yıpranır''devamını hatırlamıyorum maalesef, kaynağını de bulup yazacağım

Sual: Bazı muteber kitaplarda iman artar diye okuyoruz. İman artar mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onlara [iman edenlere], [Düşmanlarınız] “Size karşı bir ordu topladı, onlardan korkun” dediler. Bu, onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” dediler.) [Al-i İmran 173]

(Müminler, Allah anılınca kalbleri ürperen, âyetler okununca, imanları artan ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.) [Enfal 2]

(Bir sure inince onlardan [Münafıklardan] bir kısmı, [alay ederek] “Bu sure hanginizin imanını artırdı?” derler. İman edenlerin ise, [her inen sure] imanlarını artırır.) [Tevbe 124]

(O [Allah] imanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalblerine güven verdi.) [Fetih 4]

(Cehennemin görevlilerini yalnız meleklerden kıldık. Meleklerin sayısını [19 olarak] bildirmekle de, inkârcılar için bir fitne [imtihan] yaptık. Böylece inananların imanlarının artmasını sağladık. İnkârcılar “Allah bu misalle ne demek istiyor ki" derler. İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir.) [Müddessir 31]

Bu âyetlerde imanın arttığı bildiriliyor. İman, belli olan altı esasa inanmaktır. Bu altı esas azalıp çoğalmaz. Âlimler, imanın artması, parlaklığının, nurunun, kuvvetinin artmasıdır diye açıklıyorlar.

Mesela İmam-ı Rabbani hazretleri Mektubat kitabında buyuruyor ki:
İmam-ı a’zam Ebu Hanife, (iman artmaz ve azalmaz) buyuruyor. Çünkü iman, kalbin tasdîk etmesi, kabul etmesi, inanması demektir. İnanmanın azı, çoğu olmaz. Azalan ve çoğalan bir inanışa, inanmak değil, zan ve vehim denir. imanın kâmil veya noksan olması, ibadetlerin çok ve az olması demektir. İbadet çok olunca, imanın kemâli çok denir. O halde, müminlerin imanları, Peygamberlerin imanları gibi olmaz. Çünkü, bunların imanları ibadetler sebebi ile kemâlin tepesine varmıştır. Diğer müminlerin imanları oraya yaklaşamaz. Her ne kadar, her iki iman, iman olmakta ortak iseler de, birincisi, ibadetler vasıtası ile, başka türlü olmuştur. Sanki aralarında benzerlik yoktur. Müminlerin hepsi, insan olmakta, Peygamberler ile ortaktır. Fakat, başka kıymetler, üstünlükler bunları yüksek derecelere çıkarmıştır. İnsanlıkları, sanki başka türlü olmuştur. Sanki, müşterek olan insanlıktan daha yüksek insandırlar. Belki, insan bunlardır. Başkaları sanki insan değildir. (2/67)

Bir hadis-i şerifte, (Ebu Bekr-i Sıddıkın imanı, bu ümmetin hepsinin imanlarının toplamından daha ağırdır) buyuruldu. Bu da, imanın nuru, parlaklığı bakımındandır. Fazlalık, asılda, özde değil, sıfatlardadır. Nitekim, Peygamberler de, herkes gibi insandır. İnsanlık bakımından, arada fark yoktur. Fark, kâmil, üstün sıfatlardan ileri gelmektedir. Üstün sıfatları olmayan, sanki olanlardan ayrıdır. Bununla beraber, insan olmakta hepsi birdir. Aralarında azlık, çokluk yoktur. İnsanlık, azalır, çoğalır denilemez. İmanın doğrusu, kalbin tasdiki, yani inanmasıdır. Zan ve şüpheye, iman denmez. (1/266)

İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram, her şeye topluca inanmıştı. Sonra, zamanla birçok şeyler farz oldu. Bunlara birer birer inandılar. İmanları böylece, zamanla çoğaldı. Bu hal, yalnız Eshab-ı kiram içindir. Sonra gelen Müslümanlar için, imanın böyle artması düşünülemez. (Hadika)

İman azalıp çoğalmaz .:.: www.dinimizislam.com :.:.
 

ishakyakup

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Tem 2007
Mesajlar
549
Tepki puanı
21
Puanları
18
Yaş
44
Konum
Gebze
.......

Esselamu aleykum....

Bismillah...

Bu konuda sadece imami azam ebu hanife r.a nin görüşünü yayinlamak konuyu etraflica anlatmamak olur...

Başliğa sadik kaliniz...

Ve lütfen en kisa zamanda bu konuda diğer görüşleri de yayinlayiniz...

Ayrica bu görüşten imami azamin r.a daha sonra vaz geçtiği bilgisi arşivimizde vardir...

Ayrica konuyla ilgili hadislerde vardır

gerek duyulursa yayinlayacağiz...tekrar ediyoruz...

Bu konudaki diğer mezhep imamlarinin görüşlerini yayinlayiniz..


Elhamdülillah...


Selametle...


......................................................

ölümü sık sık unutuyorsaniz...

Bu yazidan sonra az da olsa hatirlayiniz

......................................................

ve aleyküm selam..hanımefendi kardeşim...

sizce iman artar veya eksilir mi?

bakın benim bu konu başlığı altında yapmaya çalıştığım şey şu ki.. akaid'in temel esaslarını bilmeyen kardeşlerime anlatmak.. detay değil ana hatlarını anlatabilmek maksadım..

eğer detaya inersek bir çok alim'in farklı fikirlerini yazmamız gerekir.. ve bu da onlarca sayfa eder..
en küçük konu bile sayfalar tutar.. ve kimse okumaz.. sonuç olarak benim maksadım hasıl olmaz...

bakın hüyela kardeşin mesajına dolu dolu.. eee sizce kaç kişi okuyacak.. bence çok az kimse okur gerisi okumaz..

o yüzden kısa ve öz yazmaya çalışıyorum...

ve en sağlam görüşleri yazmaya gayret ediyorum..

iman'ın artmaz eksilmez oluşuda en sağlam görüştür.. ehli sünnetin icma ettiği görüştür..

iman esasları bakımından eksilmez artmaz... artan veya eksilen "yakin" denilendir sahabe imanı ile bizimki arasında esas bakımından bir fark yoktur... fark yakin farkıdır...
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
İSTANBUL
ve aleyküm selam..hanımefendi kardeşim...

Bismillah ..beyefendi kardeşim...
sizce iman artar veya eksilir mi?
cevap veririz de..bizce cevap veremeyiz


bakın benim bu konu başlığı altında yapmaya çalıştığım şey şu ki.. akaid'in temel esaslarını bilmeyen kardeşlerime anlatmak.. detay değil ana hatlarını anlatabilmek maksadım..

şimdi a: 123 dedi demek esas.. b:321 dedi c:321 dedi d:213 dedi..demek detaymı oluyor?

yapma yahu detay şöyle olmaz mı?

detayın detayını veriyorum:


a: 123 dedi
a bir derken birden sonra ikinin büyük olduğunu biliyordu ve iki derken üçün büyük olduğunu biliyordu ve bir iki üç sıralamasını verdi...(işte detay budur)

peki esas nedir?

esas esası veriyorum


esas; a dır ...b dir... c dir... d dir...
esasın görüşünü vermek esastır esasın görüşünü incelemek ayrıntıdır...her iki esesı vermek esastır ..esasların görüşlerin detayına inmek detaydır..

yani sizin verdiğiniz görüş esassa (ki öyle)
bizim istediğimiz görüş esas değilmi???

bizimki de esas ama siz detay diyorsunuz....




eğer detaya inersek bir çok alim'in farklı fikirlerini yazmamız gerekir.. ve bu da onlarca sayfa eder..

yo bir satırı geçmez...ama esası vermek kaydıyla bizimkini esas kabul edersen..bir satır sürer..ama detay kabul edesen..onlarca sayfa sürer..en küçük konu bile sayfalar tutar.. ve kimse okumaz.. sonuç olarak benim maksadım hasıl olmaz...ya bizim maksat nolacak..?

bakın hüyela kardeşin mesajına dolu dolu.. eee sizce kaç kişi okuyacak.. bence çok az kimse okur gerisi okumaz..

o yüzden kısa ve öz yazmaya çalışıyorum...ÇOk güzel.. bizim esaslarıda kısa ve öz isteseniz eminim gayret etseniz yaparsınız..ve çok kimse okur..
ve en sağlam görüşleri yazmaya gayret ediyorum..bizim istediğimiz görüşler sağlam değil mi?(mesela imamı şafiinin r.a görüşü)

iman'ın artmaz eksilmez oluşuda en sağlam görüştür.. ehli sünnetin icma ettiği görüştür.. görüştür..

iman esasları bakımından eksilmez artmaz... artan veya eksilen "yakin" denilendir sahabe imanı ile bizimki arasında esas bakımından bir fark yoktur... fark yakin farkıdır...vesSELAM..
[/COLOR BEN MERAKLA BEKLİYORUM...LÜTFEN BENİ KIRMAYINIZ VE BU GÖRÜŞLERİ DE KISACA BİR ARA YAZINIZ..
HAYIR YANINIZDA ŞER UZAĞINIZDA OLSUN..
 

Ravzadakinurunkölesi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,770
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Aleykümselam;

Kıymetli kardeşim
Bu ayın anlam ve önemine binaen Aşkâ Mecnun olarak Meaili Ücretsiz Kur'an-ı Kerim hediye etmekteyim dileyen İstekte bulunabilir.
Allah c.c. okuyupta amel edenlerden olmayı olabilmeyi nasip etsin inşallah.
Selam ve dua ile kalınız



Çok güzel bi hayır yapıyorsunuz Allah kabul etsin inşallah,kardeşim...
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
Nasîhat

Nasîhat

NASÎHAT

(Ehl-i sünnet) i’tikâdı, nazm üzere ey civân,
oldu aşağıda sana, açık dil ile beyân:

Doğru olan i’tikâdı, ister isen kardeşim,
gece gündüz, bu kitâbı oku hem de, pek candan!

Rûhuna rahmet eylesin, Hak, Ebû Hanîfenin,
Kur’ân yolunu gösterdi, bize o yüce Nu’mân.

İnsan bir şey yaratamaz, Şî’îye aldanma!
Vehhâbîlik dahâ kötü, Ehl-i sünnete inan!

Cennet, Cehennem şimdi var, tevbe kabûl edilir,
şefâ’atle kurtulacak, çok günâhları olan.

Atomdan güneşe kadar, canlı cansız her varlık,
Yok iken yaratıldılar, hem de katkat âsümân.

Dünyâya gönül bağlama, akar ömür su gibi,
İslâmiyyete uyan kimse, her dem olur şâdümân.

Önce ilmihâli öğren, çocuğuna da öğret,
din bilgisi öğrenmezsen, olursun sonra pişmân!

Düşmanlarımız sinsice nasıl saldırıyor bak,
sen de dîni yaymak için, çalış gayb etme zemân!

Komünistler hep yalanla, gençleri aldatıyor,
İslâmı yok edecekler, artık gafletden uyan!

Müslimânlar da şaşırmış, tuzağa düşmüş çoğu,
(Ehl-i kıble) sözde hepsi, ayrılmışlar hak yoldan.

İlm-i hâli öğrenmiyen, kendini koruyamaz,
Kâfir veyâ sapık olur, (Ehl-i sünnet) olmıyan!

Doğru olan bilgileri yayanlara yardım et!
Cihâd sevâbını kazan, olsun bunda mal revân.

Resûlullah hiç durdu mu, Eshâbı uyudu mu?
dîni yaymak için hepsi, olmuşdu bir kahramân!

Çalış boş durma sen dahî, din düşmânı pek kavî,
İçden dışdan ezecekler, gidecek, dinle îmân.

Eshâba çirkin söyleme, hepsinin kadrini bil,
birbirini severlerdi, buna şâhiddir Kur’ân!

En üstün Ebû Bekrdir, Ömer, Osmân, Alî hem,
Mu’âviyeyi de çok sev, Odur Kur’ânı yazan!

Rabbimiz cism değildir, zemânı, mekânı yok,
maddeye hulûl eylemez, böyle olmalı îmân!

Mahlûka muhtâç değildir, ortağı, benzeri yok,
herşeyi Odur yaratan, hem de varlıkda tutan.

İyi, kötü, îmân, küfr, madde, kuvvet, enerji,
hepsini O var ediyor, yaratamaz hiç insan!

Herkese akl, irâde verdi, hem yol gösterdi.
Kim iyilik diler ise, yaratır hemen Rahmân.

Önce, i’tikâdı düzelt, emri, yasağı gözet,
se’âdete kavuşamaz islâmiyyetden ayrılan!

Tâ önceden âdet oldu, kim ekerse, o biçer,
pek aldandı, ziyân etdi, ekmeden buğday uman!

Yetmişüç fırkadan ancak, (Ehl-i sünnet) kurtulan,
Resûlullahın yolunu onlardır bize sunan!

06-Eshb- Kirm
 

özyurdum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
237
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
ishakyakup bey ve katkıda bulunan diger kardeşlerim rabbim hepinizden razı olsun çok faydalı paylaşımlar olmuş devamını bekliyorum sizlerden ögrenicem çok şey var
ALLAH razı olsun yeniden
 

eren emin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
831
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
kars
selamün aleyküm muhterem kardeşlerim;

bu bölümde adında anlaşılacağı üzere ehli sünnet inancının esaslarını madde madde sağlam kaynaklardan aktaracağım takip eder ve şöyle bi göz atmayıp anlayarak okursanız faideli olur inşaallah...


Ehli Sünnet;

Asr-ı Saadet ve Dört Halife dönemlerinde herhangi bir mezhebin kurulmasına gerek görülmemiştir. Çünkü onlar dini doğrudan Hz. Muhammed (sav)’den ve ashabından öğrenmişlerdir.

Sonradan sapkın akımlar ve bid’atçı fırkalar türeyince, Peygamberimiz (sav)’in ve ashabının yolundan giden rabbani alimler, itikat ve amelde bazı ölçüler tespit etmişlerdir. Doğruyu yanlıştan ayırarak, İslam dinini arınmış bir şekilde insanlığa sunmuşlardır. Böylece Ehl-i Sünnet mezhepleri doğmuştur.

Ehl-i Sünnet çizgisini, diğer sapık fırkalardan ayıran bazı esaslar vardır. Ehl-i Sünnet karşıtı sapkın bazı akımlar, bu esaslara karşı çıkarak kimi bilgisiz insanları kendi taraflarına çekmeyi başarmışlardır. Bu nedenle, Peygamberimiz (sav)’in yoluna tabi olmuş tüm Müslümanlar, bu fitneye karşı çok dikkatli olmalıdırlar. İlk yapılması gereken, Ehl-i Sünnet itikadının esaslarını özümseyerek öğrenmek ve akılda tutmaktır.
Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat’in Üzerinde İttifak Ettiği Hususlar
1) Allah (cc)’a İman

Allah (cc)’ın sıfatlarına, Kuran’da ve sünnette bahsedildiği şekilde iman etmek İslam’ın temel kaidesidir. Allah (cc)’ı insanlara yakıştırılan sıfatlarla sıfatlandıramayız. Allah (cc), yarattıklarıyla mukayese edilemez. Allah (cc) Kuran’da sıfatlarını birer birer zikretmiştir. Bu hususta çok dikkat edilmeli, bazı sapkın görüşlere rağbet edilmemelidir.

Kişi mümin olduğu sürece kendi imanından kuşku duymamalı ve kalben inandığı halde eksikleri yüzünden kendini imansız kabul etmemelidir. Bu itikadımıza göre çok zararlı bir bakış açısıdır. Nitekim Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:

Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir? (Fussilet Suresi, 33)


nasib olursa hergün bir madde ekleyeceğim..

selametle...

vealeykümselam kardeşim Allah razı olsun paylaşımın için ...yüreğine emeğine sağlık
 

tuts@k

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eki 2007
Mesajlar
124
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Web Sitesi
www.zulmekarsiyiz.tr.cx
ehli sünnet görüşü şudur ki; iman'ın kendisinde artma ve eksilme olmaz..
hiç bir amel iman'ı artırmadığı gibi hiçbir günah iman'ı eksiltmez...


süphesiz sizi yalancilardan sayiyor, Cübbeli tarikatinin serrinden Rabbime siginirim..
 

Dizayn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2006
Mesajlar
83
Tepki puanı
0
Puanları
56
Tutsak adlı Türkiye Cumhuiriyeti vatandaşı, sen ne sayıklıyorsun anlamadık bir türlü seni.

Her cümlende bir Cübbeli diyip duruyorsun. Bu Cübbeli ne yapmış size böyle, Gerçekten merak ettim şimdi. Cübbeliyede sormak lazım, Sayın Cübbeli, siz ne yaptınız bunlara diye...

Asıl konumuza gelirsek eğer çarpıtmadan; İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin görüşünü yazmışlar buraya. Bu En büyük İmam'ı neden çekemiyor veya anlayamıyorsunuz? Sıkıntınız nedir?

O Büyük İnsan, En büyük İmam, İslam'ın 3/2 sine katkıda bulunan ve 3/1 ninde hissesi olan bu büyük insanın sözlerini neden İDRAK edemiyormusunuz?

İmam-ı Azam Ebu Hanife : İmanda artma veya azalma olmaz, Ancak Zayıflık ve Kuvvetlik vardır.

Çok komik yaklaşıyorsunuz olaylara; Hemen geniş mana verelim.

1. İmanın artması veya azalması, "Hey dostum, benim 50 tane imanım oldu. Benden 14 tane iman eksildi." gibi bir örnekle ancak anlayabilirsiniz.
2. İmanın kuvvetlenmesi ve zayıflaması: Benim imanım o kadar kuvvetli değil, bazı şeyleri idrak edemiyorum, İmanı kuvvetli olan insanlar namazında çok hassastırlar, Şüpheli şeylerden bile kaçınırlar, Harama bakmazlar. Kötü konuşmazlar. Kalp kırmazlar. İFTİRA etmezler. İmanı zayıf olan ise namazını cumadan cumaya kılabiliyorsa kılar, sonuçta bu insanda ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIM diyor ve BENDE İNANIYORUM Diyor.

Ve Meydanlara çıkıp "ANAM BABAM SANA FEDA OLSUN YA RESULULLAH" diyor. Lakin bazılarda namazını niyazini kılmıyor.

Hatta bazıları var ki; Kahvehaneden ayırlmıyor. Ama bunlarda inanıyor ve imanlı kişiler.


ANLAYABİLMENİZ ÜMİDİYLE...
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
49
İman, inanılması gereken hususlar (iman esasları) açısından artmaz ve eksilmez. Bir kimse iman esaslarının hepsini kabul edip de, bir veya bir ka*çma inanmasa meselâ meleklere inanmasa veya namazın farz yahut adam öldürmenin haram oluşunu inkâr etse, iman etmiş sayılmaz. Bu durumda iman gerçekleşmediğinden artması ve eksilmesi söz konusu olamaz. Herkes aynı hususlara iman etmekle yükümlüdür. İnanılacak esaslar konusunda bilginle cahil, peygamber olan ve olmayan, kadınla erkek arasında hiçbir fark yoktur.

İman, güçlü veya zayıf olma açısından farklılık gösterir. Kiminin imanı kuvvetli kiminin zayıftır. Kiminin imanı tam anlamıyla içine sinmiş, kimi*ninki yüzeysel kalmıştır. Kimininki işitme ve düşünmeye bağlı bilgi ve inanç seviyesinde, kimininki görmeye dayalı bilgi ve inanç seviyesinde, kimininki de yaşamaya, gönülden duymaya ve iç tecrübeye dayalı bilgi ve inanç seviyesinde de îmanda bu çeşit bir farklılığın bulunduğuna âyet ve hadislerde de işaret edilir. İbrahim (a.s.) ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini Allah'tan is*temiş, âyette buyurulduğu gibi yüce Allah'ın “inanmadın mı?” sorusuna “(gözümle de görerek) kalbim tam yatışsın diye” Bakara 260 cevabını vermiştir. Böylece onun Allah'ın ölüleri nasıl dirilttiğini gördükten sonraki imanının önceki imanından daha güçlü olduğu belirtilmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm'deki

“İman etmiş olanlara gelince (her inen sûre) daima onların imanını artırmıştır” Tevbe 124;

“O, müminlerin yüreklerine imanlarını katmerli bîr imanla artırmaları için manevî kuvvet indirendir” Fetih 4

“Müminler ancak onlardır ki, Allah anıldığı zaman yüreklen titrer. Allah'ın âyetleri kendilerine okunduğu zaman bu onların imanını artırır.” Enfal 2 anlamındaki âyetler ile bu konudaki hadisler, imanın kuv*vet, kalbin derinliklerine nüfuz yönüyle farklı seviyelerde olabileceğini, nite*lik yönüyle artma ve eksilme gösterebileceğini ifade etmektedir.

Sealam ve Dua ile..
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
Fahreddîn-i Acemî hazretleri “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyurdu ki;

Fahreddîn-i Acemî hazretleri “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyurdu ki;

Fahreddîn-i Acemî hazretleri “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyurdu ki;

Birbirinizi Allah için sevin. Bir araya geldiğinizde faydalı şeyler konuşun veya açın bir “İlmihâl kitabı” okuyun. Bir iki kişi, bir iki nefeslik de olsa Allah için bir araya gelir ve Allahtan bahsederlerse, gökteki melekler oraya imrenir, gıbta ederler...

Kıymetinizi bilin. Siz hepiniz çok kıymetli, çok değerli insanlarsınız. Hepimiz çok kıymetliyiz. Çünkü bu “doğru îman”, bu ehl-i sünnet îtikadı, bu Allah için sevgi ve Allah için İslâma hizmet, ancak Allahü teâlânın sevdiği kullarına nasîb olur da onun için.
------------------------

Bir büyük zatı tanıyıp da kurtuluşa ermeyen kimseye şaşarım.
Ali bin Meymûn Mağribî “Rahmetullahi aleyh”

HUZUR PINARI - İslamiyet, İslam Dini, Ehl-i Sünnet İtikadı, İlmihal, Kitaplar...
 

Dizayn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2006
Mesajlar
83
Tepki puanı
0
Puanları
56
Hakk ile ol adlı Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Sen ne diyorsun, biz ne diyoruz.

İmam-ı Azam Ebu Hanifenin görüşünü dile getiriyoruz, sende muhafalet olmak için MAKASCILAR cemaatine özenerek muhafalet olmaya çalışıyorsun. Bence bu kadar kendini yıpratmamalısın.

Ehli sünnet te açık ararsan bulamazsın, bulduğunu sananlarsa Ehli sünnet dışı kalanlardır. Bu sözümü unutma sakın.

Ey Hakk ile ol adlı batıla çalışan Zihniyet!

Neden böyle birşey dedim biliyor musun? Çünkü Batıla çalışan insanlar ancak böyle birbirlerimizin arasını açmak için uğraşıyor, açık arıyor, birşeyler bulduğunu sanıp gelip buraya aktarıyor.

Burada açık konuş, şöyle de: "Ben İmam-ı Azamın görüşlerini tasvip etmiyorum, o demişse ayet değil ya"

böyle açık konuş, şeffaf ol.

Sağ gösterip sol vurmaya çalışma.

Vesselam.
 

Dizayn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2006
Mesajlar
83
Tepki puanı
0
Puanları
56
Peki neden anlamamazlıktan geliyorsun? Derdin nedir senin?

Bizde Hadisi şerifleri biliyoruz, yoksa sende o işine gelenleri sahih, işine gelmeyenleri UYDURUK diyenlerden misin?

Biz burada çok ehlisünnet'e bağlıymışçasına yazı yazan zihniyetleri gördük. MAKASCILAR cemaatinin zehirlerini buraya aktarmada olan görevlileri gördük. Aynı sizin gibi kelime oyunu yapıyorlardı.

BİZ İMAM-ı AZAM EBU HANİFENİN KENDİ ESERİNDEKİ BİLGİLERİ AKTARIYORUZ.

İKİSİNİNDE AYNI MANAYA GELDİĞİ ZATEN AŞİKARDIR.

Neyi karıştırmaya çalışıyorsun.. O yüzden sizin daha sakin bir üslüple olayları mükayase etmeniz gerektiğini düşünüyorum.

BURADA ortalığı BİRBİRİNE katmaya ÇALIŞMAYIN.

Vesselam.
 

Dizayn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2006
Mesajlar
83
Tepki puanı
0
Puanları
56
İman azalıp çoğalır mı?
Sual: İman nedir, azalıp çoğalır mı?
CEVAP
Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
İman, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve yasakların hepsine kalbin inanması ve inandığını dil ile söylemesi demektir. Bu bilgilerin her birini araştırmak ve anlamak lazım değildir. Mutezile fırkası, herbirini anlayıp inanmak lazımdır dedi. Ayni, Buhari şerhinde diyor ki, en derin âlimler, mesela Ebül-Hasen Eşari, kadi Abdülcebbar Hemedani Mutezili, üstad Ebül-İshak İbrahim İsferaini ve Hüseyn bin Fadl ve daha birçokları, (İman, açıkça bildirilmiş olan şeylere yalnız kalb ile inanmaktır. Dil ile söylemek ve ibadetleri yapmak iman değildir) dediler. Sadeddin-i Teftazani de (Şerh-i akaid) kitabında böyle söylüyor ve Şems-ül-eimme ve Fahr-ul-islam Ali Pezdevi gibi âlimlerin dil ile ikrar etmenin de lazım olduğunu söylediklerini bildiriyor. Kalbdeki imanı dil ile söylemek, Müslümanların, birbirlerini tanımaları için lazımdır. Söylemeyen de mümindir. Ameller, ibadetler, imandan parça değildir. Âlimlerin çoğu, mesela imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri böyle buyurdular. İmam-ı Şafi’i ve bazı âlimlerin iman; inanmak, söylemek ve ibadetleri yapmak demeleri olgun olan imanı bildiriyor. Müminim diyen kimsenin imanlı olduğu sözbirliği ile bildirilmiştir.
Rükneddin Ebu Bekir Muhammed Kirmani Buhari şerhinde diyor ki, ibadetler imandan sayılınca, iman azalır ve çoğalır. Fakat, kalbdeki iman azalmaz ve çoğalmaz. Azalan, çoğalan bir inanış iman olmaz, şüphe [zan] olur. İmam-ı Nevevi inanılacak şeyleri inceleyerek, sebeplerini anlamakla iman artar. Ebu Bekri Sıddıkın imanı ile, herhangi bir kimsenin imanı bir değildir dedi. Bu söz, imanın kuvvetli ve zayıf olmasını göstermektedir. İmanın kendisi azalır ve çoğalır demek değildir. Hasta insanla, sağlam insanın kuvvetlerinin bir olmaması gibidir. Her ikisinin de insanlığı birdir. İnsanlıklarında azlık çokluk yoktur.
İmanın azlığını çokluğunu bildiren âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri, imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri şöyle açıklamaktadır:
Eshab-ı kiram imana gelince, her şeye topluca inanmıştı. Sonra, zaman zaman birçok şeyler farz oldu. Bunlara birer birer inandılar. İmanları böylece, zamanla çoğaldı. Bu hal, yalnız Eshab-ı kiram içindir. Sonra gelen Müslümanlar için, imanın böyle artması düşünülemez.
Sadeddin-i Teftazani hazretleri buyuruyor ki:
Kısaca bilenlerin kısaca inanmaları, etraflı ve inceliklerini bilenlerin etraflı inanmaları lazımdır. İkincilerin imanları, birincilerinkinden elbet çoktur. Fakat, birincilerinki de, tam imandır. İmanları noksan değildir. (Şerh-i akaid)
İmam-ı Matüridi hazretleri buyuruyor ki:
İbadetler imana dahil değildir. Farzların farz olduğuna inanıp, tembellikle yapmayan kâfir olmaz. Mümin ne kadar büyük günah işlerse işlesin imanı gitmez. Ancak farzlara ve haramlara, olduğu gibi inanmak lazımdır. Emir ve yasaklardan herhangi birine inanmamak veya hafife almak veya alay etmek, değiştirmeye kalkışmak imanı giderir ve sonsuz olarak Cehennemde yanmaya sebep olur.
Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
Sözün kısası, imanın kendisi azalmaz ve çoğalmaz. İmanın kuvveti çoğalır. İbadetlerin az veya çok olması ile imanın kemali, kıymeti değişmektedir. İmanın azalıp çoğalacağını bildiren âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere böyle mana verilmiştir. Vehhabilerin ibadetleri kabul edip de, tembellikle yapmayana kâfir, müşrik demeleri, Ehl-i sünnet olmadıklarını göstermektedir. (Hadika)
Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
Mutezile [ve vehhabiler], ibadetleri imanın parçası saydı. İbadet yapmayanın imanı yoktur dedi.
İbadetler, imanı olgunlaştırır, güzelleştirir. Ağacın dalları gibidir. İman ibadet yapmakla çoğalmaz ve günah işlemekle azalmaz. İmam-ı a’zam Ebu Hanife ve imam-ı Malik ve imam-ı Ebu Bekir Ahmed Razi ve birçok derin âlimler böyle söylediler. Çünkü, iman tam inanmak demektir. Bunun azalması çoğalması olmaz. Bir kalbdeki imanın çoğalması demek, bunun tersi olan küfrün azalması demektir. Böyle şey olamaz. İman azalır çoğalır diyen Ehl-i sünnet âlimlerinin bu sözlerinin, imanın kendisinin azalıp çoğalması değil, kuvvetinin azalıp çoğalması demek olduğunu (Mevakıf) kitabı açıklamaktadır. Çünkü, Peygamberin imanı ümmetinin imanı gibi değildir. İşittiklerini aklı ile, ilmi ile inceleyenin imanı, işitmekle inananın imanı gibi değildir. [Evliyanın imanı, tasavvuftan haberi olmayanların imanları gibi değildir.] İbrahim aleyhisselamın kalbinin itminan, yakîn hasıl etmesini istediğini Kur’an-ı kerim bildiriyor. (Berika)
İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri buyuruyor ki:
Yerde ve göklerde bulunanların imanları, inanılacak şeyler bakımından azalıp çoğalmaz. İtminan, yakîn bakımından azalıp çoğalır. Yani, imanın kuvveti artıp azalır. Fakat yakîni, kuvveti hiç bulunmazsa, iman olmaz. (Fıkh-ı ekber)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İman kalbin tasdiki ve yakîni olduğundan, azalması, çoğalması olmaz. Azalıp çoğalan bir inanış, iman olmaz. Buna zan denir. İbadetleri, Allahü teâlânın sevdiği şeyleri yapmakla iman cilalanır, nurlanır, parlar. Haram işleyince, bulanır, lekelenir. O halde, çoğalmak ve azalmak, amellerden, işlerden dolayı, imanın cilasının, parlaklığının değişmesidir. Kendisinde azalıp çoğalmak olmaz. Cilası, parlaklığı çok olan imana çok dediler. Bunlar, sanki, cilalı olmayan imanı, iman bilmedi. Cilalılardan bazısını da, iman bilip, fakat az dedi. İman, parlaklıkları başka başka olan, karşılıklı iki ayna gibi oluyor. Cilası çok olup, cisimleri parlak gösteren ayna, az parlak gösteren aynadan daha çoktur demeye benzer. Başka birisi de, iki ayna müsavidir. Yalnız, cilaları ve cisimleri göstermeleri, yani sıfatları başkadır demesi gibidir. Bu iki adamdan birincisi, görünüşe bakmış, öze, içe girmemiştir. (Ebu Bekir’in imanı, ümmetimin imanları toplamından daha ağırdır) hadis-i şerifi, imanın cilası, parlaklığı bakımındandır. (Mektubat, m.266)
İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
İmanın artması, devam etmesi, çok zaman sürmesi demektir. İmanın çok olması, inanılacak şeylerin çoğalması demektir. Mesela, Eshab-ı kiram, önce az şeylere inanırlardı. Yeni emirler gelince, imanları çoğalırdı. İmanın artması demek, kalbde nurunun artması demektir. Bu parlaklık, ibadet ile artar. Günah işlemekle azalır. (Şerh-ı Mevakıf, Cevheret-üt-tevhid)
İman, iman edilmesi gereken şeyler yönünden artmaz ve eksilmez, fakat yakîn ve tasdik yönünden parlaklığı, kuvveti artar ve eksilir. Müminler, iman ve tevhid hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden farklıdır.
Ehl-i kıbleden olanı tekfir etmemek [namaz kılana kâfir dememek], kimseyi imandan uzaklaştırmamak, marufu [iyilikleri] emredip, münkerden [kötülüklerden] sakındırmak gerekir.
Günahkâr Müslümana kâfir denmez. Küfür hariç, büyük ve küçük günah işleyen, fakat tevbe etmeden mümin olarak ölen kimsenin durumu Allah’ın dilemesine bağlıdır. Dilerse ona Cehennemde azap eder, dilerse affeder, hiç azaba uğratmaz.
İmam-ı a’zam hazretleri, âlimlerle otururken biri gelip, (Bir mümin, babasını öldürse, sonra şarap içerek sarhoş olsa ve zina etse imanı gider mi?) dedi. Bunu işiten âlimlerin hepsi bu suali sorana kızarak, (Bunu sormaya ne lüzum var? Elbette imanı gider, kâfir olur) dediler. İmam-ı a’zam hazretleri, (O kimse, çok büyük günahlar işlemişse de, yine mümindir. Günah işlemekle iman gitmez) buyurdu.
Yine buyurdu ki, ameller imandan parça değildir. İman, inanmak demektir. İnanmakta azlık çokluk olmaz. İbadetler, iman olsaydı, iman azalıp çoğalırdı.
Amel x ihlas
Mutezile, Vehhabi ve benzeri akılcı gruplara göre ibadetler imandan bir parçadır. Onlara göre günah işleyen ve farzları yapmayan kâfir olur, yani iman X amel diyorlar. Bunlardan birisi sıfır olursa netice de sıfır olur diyorlar. Yani imansız amel de amelsiz iman da makbul değil diyorlar.
Ehl-i sünnete göre ise, amelsiz iman makbul, imansız amel makbul değildir. Ehl-i sünnete göre amel X ihlas denebilir. Ancak amel işlemeden, (Param olsaydı şu fakire yardım ederdim diye ihlasla düşünen de, vermediği halde, amel işlemediği halde ihlaslı niyetinden dolayı sevaba kavuşur.
Bir kimsenin ihlası ne kadar çoksa, amel ile çarpılınca netice büyük olur. Bizim ihlasımız 1 ise, bin fakire birer ekmek versek, 1x1000 = bin sevap eder. Eshab-ı kiramın ihlası çok kuvvetli olduğu için, mesela onların ihlası 1 milyon olsun, bir fakire bir ekmek verse bir milyon sevap alır. Nitekim hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari]
Eshab-ı kiramın imanları çok kuvvetli ve ihlasları çok fazla olduğu için böyle sevaplara kavuşuyorlar. Eshab-ı kiramdan biri diğerinden daha yüksek idi. Bunun için Hazret-i Ebu Bekir’in verdiği bir avuç hurmanın sevabı ile diğer sahabeden birinin vereceği sevap arasında dağlar kadar fark vardır. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Benden sonra, Eshabımın ihtilaf edecekleri meseleler hakkında sual ettim. Rabbim bana “Senin eshabın benim yanımda gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı diğerinden daha parlaktır. Onlardan birisine uyan hidayet üzerindedir” buyurdu.) [Deylemi]
İman ya vardır ya yoktur, ibadetlerin kıymeti ise imana bağlıdır
İman ile ibadetlerin, yani inanmak ile bunları yapıp yapmamanın ayrı şeyler olduğunu, imanın artıp azalmayacağı, artıp azalanın imanın kuvveti, nuru, parlaklığı olduğu hususunu nakli deliller ile arzettik. Şimdi herkes tarafından kolay anlaşılması için, yukarıda doğru imanın önemi bahsinde arzettiğimiz misali değişik bir şekilde verelim:
İman ayrı, ibadetler ayrı
Kağıda rakamla 1.000.000 (bir milyon) yazalım. Burada yer alan (0)ların kıymeti (1) rakamına bağlıdır. (1) rakamını çekersek, bu sıfırların hepsi sıfır olur, yani bir kıymet ifade etmez. İşte (iman) ve (ibadetler) de bunun gibidir. İman (1) rakamına benzer. Diğer ibadetler, hayır hasenatlar (0) rakamına benzer. İman varsa diğer ibadet ve iyi işlerin bir kıymeti olur. İman yoksa bunların hiçbir kıymeti yoktur. Yukarıdaki örnekte (1) rakamını çekince, diğerlerinin değerinin (0) olduğu gibi, imanı çekince de ibadetlerin bir kıymeti yoktur. Demek ki iman ayrı, ibadetler ayrıdır. Yani ibadetlerin kıymeti imana bağlıdır.
İman değil, kuvveti nuru parlaklığı artar
Yukarıdaki örneğe devam edelim. Kağıda (1) rakamını yazalım. Yanına bir (0) koyunca 10 olur, iki (0) koyunca 100 olur. Yani (0) koydukça değeri artar. (0) koyarak arttırdığımız bu sayıdan, (0) silmeye başlarsak o sayının değeri azalır. Bu değerin artması ve azalması (1) rakamına bağlıdır. Yani (1) varsa bunların bir kıymeti olur. Artan azalan ise bu (1) rakamı değil, onun değeri, kuvvetidir.
İşte (imanın nurunun artması azalması da) bunun gibidir. İman (1) rakamına benzer. Diğer ibadetler, hayır hasenatlar (0) rakamına benzer. İmanın yanına ibadet ve hayırlı işleri koyunca, yani bunları yapınca imanın kuvveti, nuru, parlaklığı artar. İbadeti terk etmekle, günah işlemekle, kötü işlerle kuvvetinin, nurunun, parlaklığının azalması da bunun gibidir. Artan azalan imanın sayısı değil, imanın kuvveti, nuru, parlaklığıdır. İmanın kuvvetini, nurunu, parlaklığını arttırmak veya azaltmak herkesin ilmine, ihlasına, gayretine vs. bağlıdır. Halbuki iman böyle değildir, ya vardır ya yoktur.
İmam-ı Eşari hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâya ve Peygamber efendimizin iman etmeye davet ettiği şeylere iman eden kimseleri, küfürden başka hiçbir günah imandan çıkarmaz, imanlarını, ancak küfür giderir. Ehl-i kıble, günahları sebebiyle imandan çıkmayıp, dinin bütün emirleriyle mükelleftirler.
Ehl-i kıbleden olup, günahkâr olanları da, Allahü teâlâ Maide suresi 6. âyet-i kerimesinde, (Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzünüzü ve ellerinizi (dirseklerinizle beraber) yıkayın, başınızı mesh edin ve ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz boy abdesti alın) buyurarak, mümin diye isimlendirmiştir. Eğer akidesi bozuk olan Kaderiyye'nin [ve vehhabilerin] dediği gibi günahkârlar, günahları sebebiyle imandan çıkmış olsalardı, onlara abdest farz olmazdı. Allahü teâlânın hitabı da bütün müminlere değil, yalnız itaat edenlere olurdu. Yine Allahü teâlâ, Cuma suresi 9. âyet-i kerimesinde mealen (Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman, Allah’ın zikrine (hutbe dinlemeye) namaz kılmaya) koşunuz. Alışverişi bırakın) buyurdu. Bu hitabı yalnız itaat edenlere tahsis buyurmadı. Bu hitap aynı zamanda günahkârları da içerisine almaktadır. (Risaletün ila ehli's-sagr)

İman artıp eksilir mi?
Sual: Bazı muteber kitaplarda iman artar diye okuyoruz. İman artar mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onlara [iman edenlere], [Düşmanlarınız] “Size karşı bir ordu topladı, onlardan korkun” dediler. Bu, onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” dediler.) [Al-i İmran 173]
(Müminler, Allah anılınca kalbleri ürperen, âyetler okununca, imanları artan ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.) [Enfal 2]
(Bir sure inince onlardan [Münafıklardan] bir kısmı, [alay ederek] “Bu sure hanginizin imanını artırdı?” derler. İman edenlerin ise, [her inen sure] imanlarını artırır.) [Tevbe 124]
(O [Allah] imanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalblerine güven verdi.) [Fetih 4]
(Cehennemin görevlilerini yalnız meleklerden kıldık. Meleklerin sayısını [19 olarak] bildirmekle de, inkârcılar için bir fitne [imtihan] yaptık. Böylece inananların imanlarının artmasını sağladık. İnkârcılar “Allah bu misalle ne demek istiyor ki" derler. İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir.) [Müddessir 31]
Bu âyetlerde imanın arttığı bildiriliyor. İman, belli olan altı esasa inanmaktır. Bu altı esas azalıp çoğalmaz. Âlimler, imanın artması, parlaklığının, nurunun, kuvvetinin artmasıdır diye açıklıyorlar.
 

Dizayn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2006
Mesajlar
83
Tepki puanı
0
Puanları
56
Mesela İmam-ı Rabbani hazretleri Mektubat kitabında buyuruyor ki:
İmam-ı a’zam Ebu Hanife, (iman artmaz ve azalmaz) buyuruyor. Çünkü iman, kalbin tasdîk etmesi, kabul etmesi, inanması demektir. İnanmanın azı, çoğu olmaz. Azalan ve çoğalan bir inanışa, inanmak değil, zan ve vehim denir. imanın kâmil veya noksan olması, ibadetlerin çok ve az olması demektir. İbadet çok olunca, imanın kemâli çok denir. O halde, müminlerin imanları, Peygamberlerin imanları gibi olmaz. Çünkü, bunların imanları ibadetler sebebi ile kemâlin tepesine varmıştır. Diğer müminlerin imanları oraya yaklaşamaz. Her ne kadar, her iki iman, iman olmakta ortak iseler de, birincisi, ibadetler vasıtası ile, başka türlü olmuştur. Sanki aralarında benzerlik yoktur. Müminlerin hepsi, insan olmakta, Peygamberler ile ortaktır. Fakat, başka kıymetler, üstünlükler bunları yüksek derecelere çıkarmıştır. İnsanlıkları, sanki başka türlü olmuştur. Sanki, müşterek olan insanlıktan daha yüksek insandırlar. Belki, insan bunlardır. Başkaları sanki insan değildir. (2/67)
Bir hadis-i şerifte, (Ebu Bekr-i Sıddıkın imanı, bu ümmetin hepsinin imanlarının toplamından daha ağırdır) buyuruldu. Bu da, imanın nuru, parlaklığı bakımındandır. Fazlalık, asılda, özde değil, sıfatlardadır. Nitekim, Peygamberler de, herkes gibi insandır. İnsanlık bakımından, arada fark yoktur. Fark, kâmil, üstün sıfatlardan ileri gelmektedir. Üstün sıfatları olmayan, sanki olanlardan ayrıdır. Bununla beraber, insan olmakta hepsi birdir. Aralarında azlık, çokluk yoktur. İnsanlık, azalır, çoğalır denilemez. İmanın doğrusu, kalbin tasdiki, yani inanmasıdır. Zan ve şüpheye, iman denmez. (1/266)
İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram, her şeye topluca inanmıştı. Sonra, zamanla birçok şeyler farz oldu. Bunlara birer birer inandılar. İmanları böylece, zamanla çoğaldı. Bu hal, yalnız Eshab-ı kiram içindir. Sonra gelen Müslümanlar için, imanın böyle artması düşünülemez. (Hadika)

----------------------------------------------------------------------------


Bizimde düşüncemiz; İMANIN ARTIP-EKSİLMEYECEĞİ yönündedir.
imanda artma ve eksilme yoktur,ancak ZAYIFLAMA VE KUVVETLEŞME vardır. Artan ve eksilen sadece imanın NURU'dur.
İMAM-I A'ZAM EBU HANİFE şöyle buyurur;
-İmanın artması, devam etmesi, çok zaman sürmesi demektir. İmanın çok olması, inanılacak şeylerin çoğalması demektir. Mesela, Eshab-ı kiram, önce az şeylere inanırlardı. Yeni emirler gelince, imanları çoğalırdı. [Ayrıca zamanla nesh edilen hükümler yüzünden de imanları yani iman edilecek hususları azalırdı. Bu şekilde imanın artması ve azalması, yani iman edilecek hususların artıp azalması sadece eshab-ı kiram efendilerimize mahsus olup, bu da, Peygamber efendimizin ahirete irtihaline kadardır.] İmanın artması demek, kalbde nurunun artması demektir. Bu parlaklık, ibadet ile artar. Günah işlemekle azalır. (Şerh-ı Mevakıf, Cevheret-üt-tevhid)
İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri buyuruyor ki:
-Yerde ve göklerde bulunanların imanları, inanılacak şeyler bakımından azalıp çoğalmaz. İtminan, yakîn bakımından azalıp çoğalır. Yani, imanın kuvveti artıp azalır. Fakat yakîni, kuvveti hiç bulunmazsa, iman olmaz. (Fıkh-ı ekber)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
-İman kalbin tasdiki ve yakîni olduğundan, azalması, çoğalması olmaz. Azalıp çoğalan bir inanış, iman olmaz. Buna zan denir. İbadetleri, Allahü teâlânın sevdiği şeyleri yapmakla iman cilalanır, nurlanır, parlar. Haram işleyince, bulanır, lekelenir. O halde, çoğalmak ve azalmak, amellerden, işlerden dolayı, imanın cilasının, parlaklığının değişmesidir. Kendisinde azalıp çoğalmak olmaz. Cilası, parlaklığı çok olan imana çok dediler. Bunlar, sanki, cilalı olmayan imanı, iman bilmedi. Cilalılardan bazısını da, iman bilip, fakat az dedi. İman, parlaklıkları başka başka olan, karşılıklı iki ayna gibi oluyor. Cilası çok olup, cisimleri parlak gösteren ayna, az parlak gösteren aynadan daha çoktur demeye benzer. Başka birisi de, iki ayna müsavidir. Yalnız, cilaları ve cisimleri göstermeleri, yani sıfatları başkadır demesi gibidir. Bu iki adamdan birincisi, görünüşe bakmış, öze, içe girmemiştir. (Ebu Bekir’in imanı, ümmetimin imanları toplamından daha ağırdır) hadis-i şerifi, imanın cilası, parlaklığı bakımındandır. (Mektubat, m.266)
Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
-Mutezile [ve vehhabiler], ibadetleri imanın parçası saydı. İbadet yapmayanın imanı yoktur dedi.
İbadetler, imanı olgunlaştırır, güzelleştirir. Ağacın dalları gibidir. İman ibadet yapmakla çoğalmaz ve günah işlemekle azalmaz. İmam-ı a’zam Ebu Hanife ve imam-ı Malik ve imam-ı Ebu Bekir Ahmed Razi ve birçok derin âlimler böyle söylediler. Çünkü, iman tam inanmak demektir. Bunun azalması çoğalması olmaz. Bir kalbdeki imanın çoğalması demek, bunun tersi olan küfrün azalması demektir. Böyle şey olamaz. İman azalır çoğalır diyen Ehl-i sünnet âlimlerinin bu sözlerinin, imanın kendisinin azalıp çoğalması değil, kuvvetinin azalıp çoğalması demek olduğunu (Mevakıf) kitabı açıklamaktadır. Çünkü, Peygamberin imanı ümmetinin imanı gibi değildir. İşittiklerini aklı ile, ilmi ile inceleyenin imanı, işitmekle inananın imanı gibi değildir. [Evliyanın imanı, tasavvuftan haberi olmayanların imanları gibi değildir.] İbrahim aleyhisselamın kalbinin itminan, yakîn hasıl etmesini istediğini Kur’an-ı kerim bildiriyor. (Berika)
Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
-Sözün kısası, imanın kendisi azalmaz ve çoğalmaz. İmanın kuvveti çoğalır. İbadetlerin az veya çok olması ile imanın kemali, kıymeti değişmektedir. İmanın azalıp çoğalacağını bildiren âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere böyle mana verilmiştir.
Vehhabilerin ibadetleri kabul edip de, tembellikle yapmayana kâfir, müşrik demeleri, Ehl-i sünnet olmadıklarını göstermektedir. (Hadika)
Rükneddin Ebu Bekir Muhammed Kirmani Buhari şerhinde diyor ki,
-ibadetler imandan sayılınca, iman azalır ve çoğalır. Fakat, kalbdeki iman azalmaz ve çoğalmaz. Azalan, çoğalan bir inanış iman olmaz, şüphe [zan] olur. İmam-ı Nevevi inanılacak şeyleri inceleyerek, sebeplerini anlamakla iman artar. Ebu Bekri Sıddıkın imanı ile, herhangi bir kimsenin imanı bir değildir dedi. Bu söz, imanın kuvvetli ve zayıf olmasını göstermektedir. İmanın kendisi azalır ve çoğalır demek değildir. Hasta insanla, sağlam insanın kuvvetlerinin bir olmaması gibidir. Her ikisinin de insanlığı birdir. İnsanlıklarında azlık çokluk yoktur.
İmanın azlığını çokluğunu bildiren âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri, imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri şöyle açıklamaktadır:
Eshab-ı kiram imana gelince, her şeye topluca inanmıştı. Sonra, zaman zaman birçok şeyler farz oldu. Bunlara birer birer inandılar. İmanları böylece, zamanla çoğaldı. Bu hal, yalnız Eshab-ı kiram içindir. Sonra gelen müslümanlar için, imanın böyle artması düşünülemez.
 

Dizayn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2006
Mesajlar
83
Tepki puanı
0
Puanları
56
Tamam kardeşim, senin sıkıntını anladım. Bu konularla ilgili geniş mana vererek ve yalın bir türkçe dil ifadesi kullanarak sizin daha iyi bir şekilde idrak edebilmeniz için olayları açıklayacağım.

Madde 1. İman artıp eksilmez. İman, İnanmak İmanın 6 şartlarında azı buzu olmaz. Tam manası ile inanmak vardır.Artıp azalma konusu Yukarı ve Aşağı okları veya Rakamlarla ifade edilen İmanın 6 puan, veya benim 15 imanım var, sana 3 iman verebilirim tarzına geliyor, bu manayı idrak edemediğinizi anladım.

Madde 2. İmanın kuvvetli ve zayıflığı ise, tembel bir müslüman ile çalışan bir müslümanı örnek olarak gösterebiliriz. Bugün günümüzde kahvehanede sabahtan akşama kadar ı kıymetli vakitlerini geçiren birsürü insan namaz vakitlerini ifa etmiyorlar. Eda etmiyorlar. Halbuki onlarda insan ve onlarda imanlı kişiler. Bu o kişilerin imanlarında bir zayıflık yani inanç bakımından bir kuvvetsizlik görülüyor.


Öte yandan İman tam manasıyla inanmak demektir. Bunun artısı eksisiz olmaz. Size ifade edilen yazılardaki ana maddeyi anlayamamışsınız. Halkbuki ne kadar net bir dille ifade edilmişti.

Size özel tekrar olarak belirtiyorum.


İMAN, KABULDUR, KAYITSIZ ŞARTSIZ.

İMAN DERECELERİ İSE KUVVETLİK VE ZAYIFLIK İLE BELLİ OLUR.

ANLAMAN ÜMİDİYLE..

Vesselam..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt