Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

çünki allah var .. (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA

affet.jpg



“ Ve sen yine denendiğinde;

Ve yine kalbin daraldığında;

Ve yine bütün kapılar kapandığında ;

Ve yine ne yapman gerektiğini bilemediğinde;

Uzun uzun düşün ...

Ve hatırla Yaradanını !...”"Allah c.c kuluna kafi değil mi? "

(Zümer Suresi)

Belki de yaşadıklarını kimsenin yaşamadığını düşünüyorsun? Kendi içinde,
adeta iğne oyası ile işlenmiş dertlerinin gelinlik bir kızın çeyiz
sandığı kadar çok olduğuna inanıyorsun. Binlerce ilmek, binlerce düğüm.
“Nakış nakış işlenmiş dertlerim var” diyorsun kendince. Yaşadığımız
dünyanın en dertli insanın kendin olduğunu sanıyorsun? Kim bilir belki
de öyledir. Belki de Dipsiz kuyulardan sesleniyorsun, hani Yusuf
misâli.. Sesinin duyulmadığını sanıyorsun.


Gordion düğümü olmuş dertlerinin, bir kılıç darbesi ile çözülmesini
bekliyorsun. Böylece nefes almak, biraz rahatlamak istiyorsun Suya
dalıp da boğuluyor gibi olur ya insan, hani birden başını suyun üstüne
çıkarır da derin bir nefes alır da; ‘oh’ der ya, onun gibi derin bir
nefes almak istiyorsun. Biraz ferahlamak Biraz nefes almak Her nefesin
şükrünü ‘bilenlerin’ olduğu da geçiyor
gönlünden. Onları da biliyorsun, tanıyorsun.. Onlar, ne mütebbessim
insanlardı değil mi? Biz niye onlara benzeyemedik? Sahi neden?



Kalbinin sıkışmasından kurtulmak, huzura kavuşmak istiyorsun Bütün bunları hak
ettiğini de düşünüyorsun. Ama bunları hep kendi içinde yaşıyorsun Oysa
o mütebessim insanlar gibi; Allah’ı hatırlayıp, Allah’a güvenip,
Allah’a sığınıp ve içtenlikle, samimi olarak dua ettiğinde yalnız
olmadığını anlayacaksın inşallah. Çünkü Allah var: O, seni duyuyor ve
görüyor Daha ne istiyorsun canım kardeşim Kalbin huzur içinde aç
ellerini duaya O güzel insanlar gibi; korku ve ümit arasında.



Hepimizin üzerinde bazı sorumluluklar var. Gündelik hayatın telaşı hiç bitmiyor
ki. Ama yine de yapmamız gereken şeyler var Onca uğraşmamıza rağmen
bazı şeyler istediğimiz gibi de olmuyor Olabilir Belki de olmaması
bizim için daha hayırlı. Bir de böyle düşün. Bazen bir tokat gibi
yüzümüze vuruyor gerçekler. Ya da gerçek sandığımız şeyler. Aslı öyle
mi acaba? Hz.Hızır’ın hikâyesi geçiyor aklından. Dünyanın bir imtihan
sahası olduğunu düşünüyorsun. Sen bütün samimiyetinle ve saflığınla;
elinden geleni yap! Çünkü Allah var, O, sana çıkış yolu gösterecektir.
İçten, riyasız gözyaşı dök sevgili kardeşim Gece herkes derin
uykulardayken, sen uyanık ol, sessizce göz yaşların yanaklarından
süzülsün Kardeşim, cehennemi söndürecek belki de o bir damla göz
yaşındır değil mi? Doğrusunu en iyi O bilir “Ne kadar da şerre dua
ediyorsunuz, hayra dua ettiğiniz gibi.” Demiyor mu Yüce Allah.



Hastalığına şifa arıyorsun, doktor doktor gezdin. Ağrıların dinmedi. Acının
tarifini belki de sadece sen yapabilecek kadar ‘acıyı’ yaşadın. El aç
Yüce Allah’a, yalvar yakar canım ablam, Allah her derdin devasını
vermiştir. Senin için en iyiyi O, bilir Rahmeti gazabını geçen güzel
Allah’ım inşallah derdine derman olur Eyyüp Peygamberi düşün Eyyüp
Peygamber gibi Allah’a güven, O,’na dayan Çünkü Allah var, O, her
zorluğa karşı bize güç verecektir, çıkış yolu gösterecektir O, senin
hakkında en iyisini bilir… Hadi aç ellerini canım ablam, bizler için de
dua et, biz biliyoruz ki, hastanın duası makbuldür

Ailen oyuncaklar gibi dağılmış, paramparça olmuş olabilir; şu veya bu
sebeple. Sen de oyuncağı kırılan çocuk misali, için için ağlıyorsun.
Hepimiz dünyanın bu kadar sorunu karşısında hep çocuğuz… Biz o çocuk
gözyaşlarındaki saflığa kurban oluruz.. Unutma!.


Gece,uykunun en derin yerinde vuran deprem misali yıkılan duvarlar arasında
kalmış gibisin. Kendini güçsüz ve çaresiz hissediyorsun. Tutunacak bir
ip arıyorsun. Seni kurtaracak o ip, sımsıkı sarıldığın Allah’ın ipidir.
Diğer tutunduğun ipler elinde kalacaktır. Uçları boşluktadır,
biliyorsun...


Annen baban çok uzaktalar, eşin dostun sana yabancı gibi. Hatta aynı yastığa
baş koyduğun eşin o kadar uzakta ki Hayatta tek başına kalmış gibi
duygular içindesin. Hacer misâli o tepeden o tepeye koşuyor gibisin...
Unutma canım kardeşim Allah var, senin en güzel dayanağın, sığınağın.
Yeter ki, Allah’a ram oL

Seherde ellerini aç, samimi olarak yalvar, gözyaşı dök, ah bir bilsen o bir
damla gözyaşının ne kadar değerli olduğunu Bir bilsen Sen, sana düşeni
yap, gerisini O’na bırak. Sıkıntılar içinde olan sadece sen değilsin.
Elleri duaya açılmış milyonlarca kardeşini düşün, duanı onların duaları
arasına kat, herkese dua et, belki o herkesten birinin duası da seni içine alır.

Canım kardeşlerim, hepimizin sıkıntılı anları var. Hepimizin çeşitli
sorunları var. Bazen umutsuzluğa kapıldığımız da oluyor, insanız,
zayıflık gösterebiliriz ama sorunlarla boğuşurken Allah’tan samimiyetle
yardım istemeyi unutmayalım. Sorunlar içinde kaybolmayalım. Belki de o
sorunumuz bizi Allah’a daha da yaklaştırır.

Bak Rabbim ne buyuruyor:

“Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsini Biz sorunlar karşısında sabır göstermezsek, nasıl yarına hazırlanacağız?

Daha önce yaşayanların neler çektiklerini düşün; bin bir işkenceye tabi
tutulanları, evlatları gözü önünde şehit edilenleri, kızgın çöllerde
atlara bağlanıp sürüklenenleri, yerlerinden yurtlarından sürülenleri,
açlıktan karnına taş bağlayanları vs.vs. Daha ne sıkıntılar, neler neler
yaşayanları düşün. Düşün! Ama onlar en zor anlarında bile “Allah var”
deyip sabır gösteriyorlardı. Biliyorlardı ki, Yüce Yaradan onları
görüyor ve duyuyor… Size ne oldu da en ufak sorunda darmadağın
oluyorsunuz? Ne çabuk yıkılıyorsunuz? Hani sabrınız, hani sabrımız?


Rabbimiz ne buyuruyor: “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de
başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?”

Dua gibi bir silahımız var. Neden ona sarılmayalım, neYüce Rabbimiz “Sabır ve namaz ile Ben’den isteyin, Ben’imle beraber yanında kimseyi anmayın,” demiyor mu?

Öyleyse sevgili kardeşlerim, hadi herkes için dua edelim..

Allah, dualarımızı hayırlısıyla kabul etsin. Amin.

Selamlarımla…
 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
27
Puanları
0
Yaş
55
Konum
istanbul
Allah'u tealaya inanan ve güvenen kimse neden mahrumdur,.
Allah'tan mahrum olan ise neye maliktirki.

ALLAH RAZI OLSUN GÖNÜL DOSTUM.
RABBİME EMANET OLUN.
SELAMETLE KALIN.
 

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Allah razı olsun Hafize anne sizden.. Amin inşAllah güzel dualarınıza.. Amin..

Sabır ve Namaz.. Rabb'im bizi bu 2 güzel nimetten alıkoyacak şeylerden korusun inşAllah..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
En güvenli yaşadığımız yer neresidir sizce? İncinmekten, yaralanmaktan, zarar görmekten güvende yaşadığımız en korunaklı yer, kuşkusuz anne rahmi. Orada her türlü tehlikeden uzak yaşıyoruz, besleniyoruz, büyüyoruz, gelişiyoruz. Ve tam bir teslimiyetle teslim oluyoruz.
Dünyaya gözlerimizi açtığımızda ise endişe ve korkularımız başlıyor. Tevekkül ve teslimiyeti unutup, her yaşta farklı korkular yaşayarak hayatımızı sürdürüyoruz. Hayatımız boyunca yoğun olarak hissettiğimiz en sıkıntı veren kavramlardan biri korku. Yalnız kalma, yoksullaşma, malımızı, işimizi, sevdiklerimizi kaybetme, toplumda küçük görülme, amaçlarımıza ulaşamama, çirkinleşme, yaşlanma, hastalanma, ölme gibi korkularla mücadele ederek ömür sürüyoruz.
Oysa anne karnında olduğu gibi dünyada da Allah bizi rahmetiyle sarıyor, bizi rızıklandırıyor, soluk almamızı, yürümemizi, koşmamızı sağlıyor, bize sağlık veriyor, sayılamayacak kadar fazla nimet bahşediyor, zorluklardan kurtarıyor, bizi koruyor, rahmetiyle sarıyor, zifiri karanlıklardan aydınlıklara çıkarıyor.
Yaşamımız boyunca karşımıza çıkan her şeyi Allah’ın yarattığının bilincinde olabilsek, hiçbir olay bizim için korku sebebi olmaz. Allah’tan gelen her şeyi, sabır ve tevekkül içinde, O’ndan hoşnut olarak, en güzel tavırla karşıladığımızda korku yerine Rabb’imizin sonsuz rahmetini ve sevgisini hissederiz. Kolaylıkta da zorlukta da Allah’a güvenip halisane teslim olduğumuzda, bizi hiçbir zaman yalnız ve yardımsız bırakmaz. Allah, dünya hayatına ait korktuğumuz her şeyi imtihan gereği yaratıyor. Ancak biz korkular yüzünden hayatımızı kâbusa çeviriyoruz.
Hırslar ve Tutkular
Hırslarımız ve tutkularımız gerçekleri kavramaktan bizi alıkoyuyor. Sahip olamadığımız her şey için hırsa kapılıyor, dünyanın geçici metaına aldanıyor kendimize zulmediyoruz.
Tutkuyla bağlandığımız nefsani her şey, ancak Allah’ın yaratmasıyla var olan dünyevi ve geçici şeyler. Biz ise olayların Allah’tan bağımsız gerçekleştiği yanılgısına kapılıyor, yitirdiklerimizi yeniden elde edebilmek için her defasında büyük bir hırsla mücadeleye girişiyoruz.
Hedefe ulaşamamak ise içinden çıkılamaz bir üzüntü ve huzursuzluk kaynağı oluyor. Sürekli stres içinde, bedensel ve ruhsal zarar görüyoruz. Sıkıntılardan kurtulabilmek için sonuçsuz çabalara giriyoruz. Oysa bu yaptıklarımızın kalbimize gerçek huzur ve mutluluğu vermesi imkânsız.
Peygamberimiz(sav)’in ifadesiyle “dünyada rahat yok” ama dünyada mutluluk var. Dünya, imtihan mekânı. Dünya hayatının tek değeri imtihan amacıyla yaratılmış olması ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanma fırsatı sunulması. Her imtihanda Allah’ı görmek ve O’nu çokça zikretmek kurtuluşa yaklaştırıyor.
Hayatın gerçek amacından gafletteki insan, nehirdeki bir yaprak gibidir. O gitmez, akan suyla sürüklenir. Hayatının amacını/anlamını yitirmesi insan için dünya hayatını yitirmekten daha büyük acıdır.
Allah’ı Anmak Şifadır, Gerçek Mutluluktur
Allah’ı anmak, kalbi içtenlikle Allah’a bağlamak, her şeyi Allah’ın yaratmakta olduğu gerçeğini düşünmek, insanın gerçekleri görmesini engelleyen perdeleri bir bir kaldırıyor, dünya ve ahiretin güzelliklerini insanın önüne seriyor. Şeytan, Allah’a yakınlaştıracak her şey gibi cenneti de insana unutturmaya çalışıyor. Oysa Cenneti her an hatırda tutmak, cennet ehlinin özelliklerini kazanmamıza vesile olabilir.
İmam Rabbanî, Allah’ı anmanın önemi konusunda Mektûbat’da şu sözleri söylüyor: “Yavrum! Annenin yavrusuna karşı yaptığı gibi daha ne zamana kadar kendine böyle titreyeceksin? Daha ne güne kadar nefsin için üzülecek, sıkıntılara düşeceksin? Yakında elbet öleceksin… Çabuk biten bu zamanda Allah’ı hatırlayarak, manevi hastalığa ilaç yapmak en büyük vazife olmalıdır. Allah’tan başkasına düşkün olan bir gönülden hiç hayır umulur mu? Dünyaya eğilmiş olan ruhtan, nefs-i emmare daha iyidir.”
İnsanın gerçek huzur ve mutluluğa kavuşması, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu hedeflediği bir yaşam sürmesiyle mümkün. Rahmeti her şeyi kuşatan Rabb’imiz bu gerçeği sonsuz merhametiyle Kur’an’da haber veriyor. Kur’an şifadır; onda her zehrin panzehiri mevcuttur.
Bu sırdan habersiz insan, her yolu denediği halde düşlediği mutluluğu yakalayamamasının, yaşamın değişmez gerçeği olduğunu düşünüyor. Oysa Allah her konuyu çözümüyle birlikte yaratıyor. Mutsuzluğun çözümü; Allah’ın beğendiği güzel ahlâkı yaşamakla ve O’nun üzerimizdeki korumasını kavramakla mümkün.
Dünya hayatı lunaparklardaki korku tünelleri gibi. Biliriz ki önünden hızla geçtiğimiz hiçbir şeyin gerçekte bir etkisi yoktur ama yine de korkarız. Biliriz ki yolun sonu aydınlıktır ama biz aydınlığa çıkamayacak olmaktan korkarız. Endişe, korku ve vesveseler yüzünden hayatımızı azap içinde yaşarız. Oysa samimi kulunu aydınlığa çıkaracak olan Allah’tır ve O’na güvenip-dayanmak ne büyük lükstür…
Gerçek mutluluk için Allah’a gönülden, tam bir teslimiyetle bağlanmalı ve hayatın her anını Kur’an ahlakına uygun bir şekilde yaşamalı. Böyle bir ahlakı yaşadığımızda, dünya hayatında ne denli zorluk ve sıkıntıyla karşılaşılırsak karşılaşalım, kalbimizde Allah’a güvenmenin, tevekkülün, O’nun hoşnutluğunu umut etmenin huzurunu ve mutluluğunu hissederiz…
Hayatımızın uzunluğu değil, güzel yaşanmış olması önemli olan. Allah’ın inanan kullarına vaad ettiği güzel hayat, boş ve amaçsız işlerle geçirilen tatlı hayat değildir. Mutluluk veren, Allah’ı anmak ve O’nun rızası için çalışmaktır. Ancak o zaman dünya hayatının her anından zevk alabilir, ancak o zaman Allah’ın benzersiz yaratmasıyla süslediği güzellikleri gereği gibi takdir edip, mutlu olmayı başarabiliriz. Her şeye Allah aşkıyla baktığımızda mutmain olur kalbimiz ve daha dünyadayken –Allah’ın dilemesiyle- batınında da cenneti yaşarız.
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur. (Rad suresi, 28)
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Rabbimiz ne buyuruyor: “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de
başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?”


Sabır ve Namaz.. Rabb'im bizi bu 2 güzel nimetten alıkoyacak şeylerden korusun inşAllah..

Rabbimi sevenler oldukca , birbirine hak rizasi icin tutundukca insallah dertlerimiz hafifler...

Vel'asr...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt