Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Çoğul Düşünüş (1 Kullanıcı)

RENCBER_32

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bir olan ve nihayetsiz esmâ ve sıfatı bulunan Zât-ı Zülcelâl’in Hak isminin bir cilvesi olarak Hakikat tektir, ama çok-veçhelidir. Diğer bir ifadeyle, çok-veçhelidir, ama tektir. Bu bağlamda Said Nursî ‘tenevvü-ü esmâ’ ve ‘hakaik-i nisbiye’ izahı paralelinde çoğul bir yaklaşım sergileyecek; ve bunu ‘esmânın bölünmez bütünlüğü’nü ve hakaik-i nisbiyenin menbaı olarak ‘hakikat-ı mutlaka’yı gözardı etmeden yapacaktır.

Said Nursî’nin bu duruşu, Risale-i Nur’da değişik şekillerde tezahür eder. Risale-i Nur’un iman ve İslâm dairesi içindeki çeşitliliği bir ‘sapma’ olarak görmeyip, ‘bir hakikatin çok renkleri’ suretinde görebilmesi; reddiyeci olmaktan öte telifçi bir çizgide gelişmesi bundandır.

Risale-i Nur’un ‘cüz’î irade’ye dair meşhur tartışmada Cebriye ile Mu’tezile’ye yönelik tahlili, bu yaklaşımın bir örneğidir. Said Nursî her iki yaklaşımda bir ‘dâne-i hakikat’ arar; sonuçta, her ikisinin hakikati bir ucundan yakaladığını düşünür. Her ikisini de sapmaya iten nokta, ‘hakikatin yarısı’nı hakikatın tamamı zannetmeleridir. Cebriye ‘daire-i itikad’ın hükmünü ‘daire-i esbab’a taşımakla; Mu’tezile ise ‘daire-i esbab’ın hükmünü ‘daire-i itikad’a taşımakla hata etmiştir. Ehl-i Sünnet ise, iki hükmü olması gereken yerde tutmakta, hakikati her iki veçhesiyle kuşatarak istikameti sağlamaktadır.

Çoğul düşünmeye açık benzer bir telifçi yaklaşım abdin elindekinin meyelân mı, meyelândaki tasarruf mu olduğu konusunda Eş’ariyye ile Maturidiyye arasındaki ihtilafta sergilenir. Eş’arîler meyelânı ‘mahlûk’ gördükleri için abde vermemekte, Mâturidîler ise ‘emr-i itibarî’ gördükleri için abde vermektedirler. Yani, her ikisi, mahlûk olanın abde ait olmadığı, yaratmanın Allah’a has olduğu konusunda müttefiktirler. O halde, aralarındaki bu ihtilaf ikincildir, ve ihmal edilebilir.

Bu çoğul ve telifçi yaklaşımın başkaca örnekleri için Şîa-Ehl-i Sünnet ihtilafına dair bahislere, Vehhabîlik hakkındaki mektuba, Süleyman Çelebi, İbrahim Hakkı, Zeydiyye, Necmeddin-i Kübra ve İbn Arabî ve Vahdet-i Vücûd ve genel olarak tarikatlar ve tasavvuf hakkındaki cevap ve izahlara bakılabilir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt