Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Çocuklarla KONUŞMAK..! (1 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
cocuk6-750x400.jpg


Çocuklarla sohbet etmeyi çok seviyorum.
Yetişkin diye tanımladığımız zamana kadar her birinin hem kendileriyle hem de aileleriyle hem de toplumla ilgili görüşlerinin çok kıymetli ve yerinde olduğunu düşünüyorum.
Sandığımız kadar boşvermiş değiller mesela. Kendilerine dair söylenen olumsuz şeyleri umursamıyor da değiller. Sadece hepimiz gibi anlaşılmaya ve dinlenmeye ihtiyaçları var.

Aynı zamanda esprililer ve soru sormayı çok seviyorlar.
Ama hem Allah’a dair hem de hayata dair soruları doğruca cevaplanmadığından düşündükleri soruları ifade ederken suçluluk duygusuyla çıkıyor sorular ağızlarından.
Ne çok “konuşma” diyoruz kim bilir gün içerisinde her birine...

Önemli eksiklerden birinin problem çözme hususunda olduğunu düşünüyorum.
Problem çözme yelpazeleri çok geniş değil.
Gün içindeki müdahaleler göz önüne alınınca bunun çok normal olduğu aşikar.
Kendi başlarına karar vermeleri bu kadar engellenince, doğal sonucu da bu oluyor haliyle.

Geçtiğimiz günlerde yine bir kaçıyla sohbet ederken onlara “çocuk olmanın en zor yanının ne olduğunu sordum”.
Bir çocuk, yıllar geçtiği, derslerin konuları ve tarzları değiştiği halde, sürekli başarılı olmasının beklenmesinin kendisi için zor olduğunu söyledi mesela... “ Bize sürekli daha iyi not al diyeceklerine, bir de onlar girse keşke bizim yerimize sınavlara “ diye ekledi.
Bir diğeri, “bize söyledikleri yalanları anlamadığımızı düşünmeseler keşke“ dedi.
“Bazen, bir yalan için pek çok yalan üretmeleri gerekiyor ve ben bunu anladığımda üzülüyorum” dedi.
Daha pek çok cevap vardı tabi ama ortak verdikleri cevap, sürekli büyüklerin karar verdiği ve ne yapacaklarını söyleyecekleri bir dünyada küçük olmanın zor olduğu hususuydu.

Bizim onların iyilikleri için yaptığımızı söylediğimiz pek çok hususun onların dünyalarında karşılığı “adam yerine sayılmamak” aslında.
Evet hayat tecrübeleri, bilgileri her zaman doğru kararlar vermelerine ve uygulamalarına müsade etmeyecektir ama onların görüşlerini hiç almadığımız bir dünyada, sürekli büyümek isteyip bu zamanı ıskalayacakları gerçeği de ortada. Gerçi son dönemde anne ve babalar çocukerkil olmakla suçlanıyor gözükse de fotoğrafın büyük haline baktığımızda, çok geniş bir yeri kaplamıyor diye düşünüyorum.
Ayrıca doğru olanın da bu olmadığını biliyorum.

“Bizden önceki kuşakta, çocuklar ebeveyninin sevgisini kaybetmekten korktukları için anne ve babasının dediklerini yaparlardı.
Bizim kuşağımızdaysa ebeveynler çocuklarının sevgisinden kaybetmekten korktukları için onların dediklerini yapıyorlar.

Her ikisi de korkunun harekete geçirdiği davranışlardır ve her ikisinden birini tercih etmek zorunda değiliz.
Üçüncü bir yol var ki, sevgiye dayalı iletişim gerçekleştirmek” demişti bir eğitimde hocamız.

Çocukların çocuk olmaktan zorlandığı hususa bu noktadan bakınca, korkuyla verdiğimiz kararların onların dünyasında karşılığını çok daha net görebiliriz diye düşünüyorum.
O “korku” hayatlarından çıktıkları andan itibaren “bu çocuğa ne oldu” demeye başlamıyor muyuz?
İtaatkar olanı istemek de bizim anne babalık imtihanlarımızdan nihayetinde...

Çocukların büyüklerin dünyasında kendilerini hissettikleri halin de bizim korkularımızın da çözümü aslında ailelerin bir arada olabileceği alanları çoğaltmak.
Aile toplantılarının, bütün aileyi kapsayan kararları içinde kendine de yer bulan çocukların hissedeceği değerle, şimdiki hisleri arasında büyük bir fark olacaktır.
Kaldı ki, çözüme dair söyledikleri karşılık buldukça, problemlerini şiddet ya da tehdit kullanmadan çözen yetişkine dönüşecekler.

Soru sormaktan çekinmeyen, merakla hayata bakan çocukları daha çok dinlemeye bizim de ihtiyacımız var.
Dinledikçe göreceksiniz, bizim de iyileşme gücümüzün onların cümlelerinde saklı olduğunu.

ALINTI: Tuğba Akbey İnan
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Sen Ne Anlarsın.. Sen Sus...

Sıkça rastladığımız bu kelime, böyle masum olduğuna bakmayın. Sen ne bilirsin, sen ne anlarsın, sen çocuksun, sen karışma, sen sus ve büyüdün de fikir belirtiyorsun gibi bu sözler hiç birimizin yabancısı olduğumuz sözler değildir.

Bir genci aşağılayan, bu sözler gelişmekte olan gencin şahsiyetini etkilediğini, ailesi ile olan bağlarının kesilmesine, yalan konuşmasına, ürkek olmasına velhasıl bütün ömrünü etkilendiğini acaba hiç düşündük mü?

Maalesef evet. Yetişme çağındaki bir çocuğu dinlememek onun fikirlerine değer vermemek bu gencin bütün hayatı boyunca etkilendiği uzmanlar tarafından sıkça dile getirilir de hiç umursamaz, yine bildiğimizi okuruz. Netice mi neticesi ortada, ailesi tarafından değer verilmeyen, dinlenilmeyen, kollanılmayan bu gençler kendilerine değer verenlerin yanında bulur ve onların istediği gibi hareket ettiklerini görürüz.

Trabzon’da meydana gelen ve hiçbir şekilde tasvip etmediğimiz iki terör olayı yaşandı. Bu olaylarda kullanılan faillerin birbirine olan benzerlikleri var. İkisi de ergenlik çağının zirvesinde, Yani kanının delice aktığı yıllar. Bu gençler, gerek kendilerini ispatlamak gerekse de yaşlarının verdiği heyecanla boylarından büyük eylemlere kalkarak işledikleri cinayetlerle hem kendilerini hem de ülkemizi zor duruma düşürdüler. Okuma çağındaki bu gençlerin bu duruma düşmelerinin birçok nedenleri var. Biz bu nedenlerden ailenin faktörünü ortaya koymaya çalışacağız.

Genelde aileler çocuklarını dinlemeyi, fikirlerine değer vermeyi pek lüzumlu görmezler. Oysa eskiden büyüklere sorulur, çünkü tecrübelerinden istifade edilirdi. Gençler de dinlenir onların da bu konudaki görüşlerine başvurulurdu ki onlara da değer verildiği ortaya konurdu. Yapılmayacaksa bile gençleri dinlemek fikirlerini almak onlara verilen değeri ortaya koyar. Oysa günümüzde, gençlerin eğitimdeki zorlukları aşarak üniversiteye girmeleri ailelerini olduğu kadar gençleri çok zorladığını kimse inkâr edemez. Liseyi bitireceksiniz, yüksek okula gidebilmek için ise büyük bir gayret vereceksiniz. Eğer okuyamayacaksanız ise iş bulmanız lazım. İş bulmak ise günümüz şartlarında oldukça zor. Ailenizde ise dışlanıyorsunuz. Okumadın. İş bulup çalışmıyorsun. Sen ne biçim delikanlısın. Her gün para istiyorsun. Sen ne olacaksın sorularla muhatap olan bir gencin ailesi tarafından da dışlanmasının neticesinde kendisini sokakta buluyor. Sokaklar ise malumunuz bizim kontrolümüzde olmadığına göre kendi evladımızı bilinçsiz bir şekilde gençlik düşmanlarının eline teslim ediyoruz.

Eskiden aileler büyük evlerde yaşar, dedeli nineli amcalı halalı aileler vardı. Büyük ailelerde yaşayan çocukları ise kendilerine aileden, örnekler alırlardı. Erken çocuklar büyük ağabeylerini veya amcalarını, kız çocukları ise ablalarını veya halalarının örnek alırlardı. Çocuğun anne ve babasından ziyade dede ve ninesinin himayesinde büyürdü. Bir baba çocuğunu hayır diyebilir de, dedenin torununa hayır demesi çok zordur. Böyle bir ortamda çocuk veya gencin söyleyeceği söz dinlenir ve ona değer verilir. Anne ve babanın otoritesi ise sarsılmaz bir ailedeki otokontrol sisteminde çocuklar büyür giderlerdi.

Günümüzde ise değil büyük aile, apartman dairelerinde yaşayanlar bile birbirlerini tanımıyorlar. Hal böyle olunca bir de siz çocuğunuzu dinlemiyor özellikle onun size en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda yani ergenlik çağında onu dinlemez aşağılarsanız ona en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.

Evet, eskiden çocukları çok fazla bir şey bilmiyorlardı. Günümüzde ise televizyonlar internet çağında çocuklar büyüklerinde birçok konuda daha da ilgililer. Bunun için onları dinlemek ve onların yetişmelerinde yardımcı olmamız gerekiyor. Acaba askere alma yaşı neden 18’dir bunu hiç düşündünüz mü? Eğer bu gençler o yaşta askere alınmazlarsa toplum için büyük sıkıntıya neden olurlar. Kanlarının kaynadığı bir dönemde onları disiplin altına almak ancak askerlikle mümkündür. Devlet bu yaşı şöyle gelişi güzel tespit etmemiş, araştırmış ve karar vermiştir. Askere gitti düzeldi, Askerliğini yaptı adam oldu gibi sözleri hep büyüklerimizden dinleriz de, asker de verilen eğitimi veya disiplini vermeyi hiç düşünmeyiz.

Eğer siz çocuğunuza sahip çıkmazsanız başkaları sahip çıkabiliyor. Hem fiziki hem de, fikir açısından da böyledir. “Ogün’lerâ€￾ böyle bir ortamda ortaya çıktı. Sokaklarımız Ahmet, Mehmet ve Ogün’lerle doludur. İlla eylem yapsınlar da ondan sonra mı bu çocuklara sahip çıkmamız gündeme gelecek. Çocuklarımız bize verilen emanetler olduğunu unutmayalım. Emanete sahip çıkmak hem milli, hem de dini vecibe olduğunu bilmeliyiz.

Çocukları hayırlı bir evlat olarak yetiştirmek anne ve babanın görevidir. Şimdi bırakalım babalık havalarını, günümüzde çocukları dinlemek onlara değer vermek zamanıdır. Yaşadığımız ortamda tek çaremiz var çocuklarımızla birlikte büyümektir. Onların bize yani anne ve babalarına ihtiyacı var. Ne olur çocuklarınıza sahip çıkalım. Onları başkalarının eline teslim etmeyelim. Katil ve hırsız babası olmak istemiyorsanız haydi görev başına.

Alıntı: Mehmet KOCA
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
evin neşesi çocuklar :)
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt