Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bizim Türkülerimizin Sırları... (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com

Çarşambayı Sel Aldı

çarşamba deyince bir yabancı hemen çarşambayı sel aldı türküsünü anımsar..çarşamba her şeyden önce bu türküyle ünlenmiştir..bu ün ardında nice acı ve gözyaşını taşıyor..tarih boyunca yeşilırmak nice canlar almıştır..1970 lerde suat uğurlu ve hasan uğurlu barajlarıyla doğal akışa son verilmiştir..artık yeşilırmak tan insan hayvan cesetleri..evler..beşikler ve birçok hayat nesnesi geçmiyor..kısacası artık çarşamba yı sel almıyor..
yıllardır söylenen..söylenecek olan bu güzel türküyü ve bu türkünün hikayesini hemşehrimiz sayın faik okutgen derlemiştir...

çarşamba yı sel aldı...

ahmet abdal deresinin kıysında yerleşmiş yoksul köy ailelerinden birinin oğluydu..baharla birlikte yıllarca süren karasevdası karşılık bulmuş..melek kalbini açmıştı..kısa zamanda yüzük takıp nişanlandılar..
ahmet yapraklar sararmaya durduğunda orduya yollandı..melekse gözyaşlarıyla başbaşa kaldı..ağaoğlu mehmet ali melek e gözkoydu..ahmet in arkadaşları ne kadar uyardılarsa kar etmedi.. melek reddetti mehmet ali yi..bunun üzerine ağaoğlu adamlarıyla melek i dağa kaldırdı..kötü haberi kuşlar uçurdu ahmet e..kısa günde uçageldi aşkın delikanlısı..kuşandı atını silahını..arkadaşlarıyla düştü yollara..dağ tepe demedi gece gündüz melek i aradı..
´meleeeeek..meleeeeek..´ diye çığıra çığıra sesi uçtu..
önce bir çakal yağmuru uç verdi..sonra şimşek şimşek içinden çıktı..çatırdadı koca gökyüzü..ışınlar çarşamba ovasını renkten renge soktu..ne yağmur ne silinen izler aşkın atlılarını durduramadı..
tufan ikinci kez yaşanıtordu sanki..yağmur yeşilırmak ı boğuverdi..çarşamba ovası kaynayarak akan bir göle dödüştü..canik dağları ndan aşağılara doğru bir çığ gibi önüne kattığı her şeyi sürükledi sel..evler..insanlar..bebek beşikleri..hayvanlar..kağnılar..ağaçlar.. büyük küçük kayıklar çaltı burnu na doğru sürükleniyordu..
sonunda duruverdi yağmur..güneşle parladı yeşil çarşamba..usul usul bir gökkuşağı belirdi..sular günbegün çekildi..çekildikçe hayat yeniden kurulmaya başladı..yaralar sarılıyor..evler onarılıyordu..abdal deresi nin-yeşil ırmak a katılmak üzere-döküldüğü yamanın başında ahali toplanmaya başladı..derenin eğimle indiği yamanın dibinde büyük bir kaya parçası vardı..onun üstünde ise iki insan..melek ve ahmet ti onlar..elele tutuşmuş sırtüstü öylece yatıtorlardı..ahali sel acısını unutmuş onlara yanıyordu..hüzün gözyaşına döndü.. o büyük kaya parçası..ahalinin üstünde toplandığı o taş..yedi yerinden ayrıldı..ve her birinden bir servi boyu su fışkırmaya başladı..
bu hazin aşka doğa gözyaşı döküyordu..
ahali şaşkınlığın ardından dualar okumaya başladı..dualar içten mırıltılara..yıllardır can alan insanların acısını dile getiren dizelere dönüştü..
işte rivayet o rivayet..derler ve hikaye ederler ki çarşamba yı sel aldı türküsü o acı mırıltılardan doğdu..
yedi yerinden su fışkıran kayanın olduğu yerde bir su değirmeni kuruldu.. ve o yöre o gün bu gündür değirmenbaşı olarak anıldı..(çarşamba daki değirmenbaşı mah.) çınar ağaşlarının gölgelediği ahşap değirmenin yedi taşı vardı..yedi oluğuna su veren set üzerinden yedi kez yürümek..sağ ve sol omuz üzerinden yedişer kez su atmak uğur sayıldı..her hıdrellezde bu yaşandı..1970 lerde değirmenin yıkımına değin bu gelenek sürdü.

Çarşamba’yı Sel Aldı,
Bir Yar Sevdim El Aldı Aman Aman.
Keşke Sevmez Olaydım,
Elim Koynumda Kaldı Aman Aman.

Oy Ne İmiş Ne İmiş Aman Aman,
Kaderim Böyle İmiş.
Gizli Sevda Çekmesi Aman Aman,
Ateşten Gömlek İmiş.

Çarşamba Yazıları,
Körpedir Kuzuları Aman Aman.
Allah Alnıma Yazmış,
Bu Kara Yazıları Aman Aman.

A Dağlar Ulu Dağlar Aman Aman,
Yarim Gurbette Ağlar.
Yari Güzel Olanlar Aman Aman,
Hem Ah Çeker Hem Ağlar.

Yılan Çıkar Kamışa,
Su Neylesin Yanmışa Aman Aman.
Mevlâ’m Sabırlar Versin,
Yarinden Ayrılmışa Aman Aman.

 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
GÜL DALI
GRUP GENÇ
Küllerimden yangın oldum
Yollara serdim kendimi
Yokluğumdan kaybolunca
Varlığından huzur buldum
****
Derdimi sevdim
Vaslına erdim
Kendimi bildim
****
Esip savruldum
Aktım duruldum
Ummanlar oldum sonunda
Toprağa düştüm
Mevsimler aştım
Gül dalı oldum sonunda
****
Dert bilmeyen deva olmaz
Aşka düşen yol aramaz
Hep gelenler Sana gelse
Darda kalmaz yolda kalmaz
****
Ben bir rüyaydım
Sen’de uyandım
Sırrınla candım
****
Kâf ve Nûn arasındadır sesler nefesler
“Kûn fe yekûn”
Oluşlar bitişler
Dönüpte duran şu günler geceler
Sen’i Sen’den istemektir
Bütün isteyişler
Bütün bekleyişler
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Sözü Var!

Sözü Var!


GRUP GENÇ
SÖZÜ VAR
Sözü var, sözü var, sözü var
Doğan her çocuğun sözü var
Sözü var, sözü var, sözü var
Düşen her damlanın sözü var

Her sabah yeniden başlayan hayat
Adınla çağırır beni
Her sabah açılır bir hesap
Korku ve umut içinde
Yürürüm ateşler içinde
Yürürüm betonlar içinde
Kuşandım çileli aşkını
Kalbimi sende tut diye

Sözü var, sözü var, sözü var
Doğan her çocuğun sözü var
Sözü var, sözü var, sözü var
Düşen her damlanın sözü var

Bir ağaç gölgesinde bekliyor gibi
Gelip geçen şu ömrüm
GÖğsümdeki aşkın ağır yükünü
Hüzünle taşır bu kalbim
Bir yanım masmavi gökyüzü
Bir yanım dumanlı şehirler
Ellerim semaya uzandı
Umutla geçiyor bu günler

Sözü var, sözü var, sözü var
Doğan her çocuğun sözü var
Sözü var, sözü var, sözü var
Düşen her damlanın sözü var
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
38,432
Tepki puanı
5,314
Puanları
163
Yaş
50
Zor kahri çekilmez oldu, ben gurbeti sevemedim
Gozlerime yaşlar doldu, ben gurbeti sevemedim
Saclarima aklar doldu, ben gurbeti sevemedim

Dertlere duştum dermansiz, kişlarla doldum baharsiz
Gencliğim bitti zamansiz, ben gurbeti sevemedim
Gencliğim bitti zamansiz, bu gurbeti sevemedim

Hasret koydu sevdiğime, yanarim geçen ömrume
Pişman oldum geldiğime, ben gurbeti sevemedim
Pişman oldum geldiğime, bu gurbeti sevemedim
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com


Hastane Önün de İncir Agacı

Komşu kızı ile beşik kertmesi olan bir genç askerde vereme yakalanır. Hava değişimi olarak Yozgat´a (Akdağmadeni) gelir.

Sözlüsünün ailesi gence kızlarını göstermek istemez. Genç tedavi için İstanbul´da hastaneye yatar, pencereden gördüğü incir ağacından aldığı ilhamla aşağıdaki türküyü söyler.

Yakalandığı amansız hastalıktan kurtarılamayarak hastanede ölür. Ailesi cenazesini Yozgat´a getiremez, İstanbul´da kalır.

Hastane Önünde İncir Ağacı
Hastane önünde incir ağacı (Annem ağacı)
Doktor bulamadı bana ilacı (Annem ilacı)
Baş tabip geliyor zehirden acı (Annem vay acı)

Garip kaldım yüreğime dert oldu
Ellerin vatanı bana yurt oldu

Mezarımı kazın bayıra düze (Annem vay düze)
Yönünü çevirin sıladan yüze (Annem vay yüze)
Benden selam söylen sevdiğinize (Sevdiğinize)

Başını koysun karalar bağlasın
Gurbet elde kaldım diye ağlasın

 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
38,432
Tepki puanı
5,314
Puanları
163
Yaş
50
Anam benim, garip anam, çilekeş anam.
Şimdi yoksun yanımda, kime dert yanayım ben anam.
Dünya zalim anam, eller acımıyor anam.
Hiçbir şeyde yok senin sıcaklığın anam. Garip anam, dertli anam.

Ağlarsa anam ağlar ardımdan
Göklerden ağıt yağar yağmurla
Dost yüzlü yalancılar kapımda
Yalnızlık çırılçıplak koynumda

Gül çiçek kokan yanakları
Ninniyle umut veren dudakları
Hiçbirşeyde yok ana sıcaklığı
Anam anam garip anam
Sen yoksun yanımda
Kime dert yanam
Dünya yaman eller yaman
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
38,432
Tepki puanı
5,314
Puanları
163
Yaş
50
Gidin haber verin yarime benim
Dağlar dayanmıyor zarıma benim
Sardı ciğerimi dermansız dilber
Gelmez oldu zalım (zalim) yanıma benim..

Menekşeler gibi boynum büküldü
Annem gözlerimden kanlı yaşlar döküldü
Herkesin bağrına fidan dikildi
Şu viran gönlümden yaprak döküldü
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
38,432
Tepki puanı
5,314
Puanları
163
Yaş
50
Adımı doğarken koymuş Yaradan
Nasibim olur mu umuttan şanstan
Yazılmaz insanın bahtı sonradan
Kadersiz doğmuşum ben de kadersiz

Yürürüm umutsuz yolum kapalı
Çaresiz kırdılar tuttuğum dalı
Ağlarım gözümü açtım açalı
Kadersiz doğmuşum ben de kadersiz

Ağlarım inlerim halime bakıp
Dünü yaşamadım bugünüm kayıp
Açtım ellerimi semaya bakıp
Kadersiz doğmuşum ben de kadersiz
 

Fatih20

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2021
Mesajlar
10
Tepki puanı
0
Puanları
1
Konum
İzmir
ERZİNCAN'DA BİR KUŞ VAR TÜRKÜSÜ

Erzincan'da bir kuş var
Kanadında gümüş var
Gitti İbiş gelmedi
Elbet bunda bir iş var
XXX
Oy dağlar dağlar dağlar
Gök gürler bulut ağlar
Ağalarsa anam ağlar
Küsuru yalan ağlar
XXX
Palanga'nın deresi
Hayli çeker arası
İbiş'imi vurdular
Yedi yerden yarası
XXX
Oy dağlar dağlar dağlar
Gök gürler bulut ağlar
Ağalarsa anam ağlar
Küsuru yalan ağlar​
ERZİNCAN'DA BİR KUŞ VAR TÜRKÜSÜ'NÜN HİKAYESİ

Olay Ağustos 1872 tarihinde Erzincan'ın Palanga köyünde geçer. İbiş Ağa, Palanga'da çok namlı bir köy ağasıdır. O bölgede tam yedi köye hükmeder ve etrafı yüksek duvarlarla çevrili iki katlı bir evde yaşamaktadır. İbiş Ağa, bir gün akşam vakti yeni evlendiği eşi Hanım Ağa'yla birlikte evindeyken, birkaç kişi birden silahlarıyla kapısına dayanarak zorla içeri girerler, aralarında ne gibi bir hadise geçtiği bilinmemekle birlikte, içeri girenlerden bir kişi hemen çeker orada İbiş Ağa'yı vurur. Birkaç dakikalık tartışmadan sonra eşi Hanım Ağa'yı da vurur. Ondan sonra hemen kıratına atlar ve yanındaki arkadaşlarıyla beraber Fırat Nehri'ni geçerek orayı terk eder. Akşam saatlerinde peş peşe patlayan silah sesleriyle çok tedirgin olan köylüler korkudan dışarıya çıkamazlar. Sabah olur olmaz İbiş Ağa'nın akrabaları hemen yanındaki komşularıyla beraber İbiş Ağa'nın etrafı yüksek duvarlarla çevrili iki katlı evine giderler ve orada İbiş Ağa'yla, Hanım Ağa'nın kanlar içerisinde yattıklarını görürler. İbiş Ağa'nın akrabalarının yaptığı ihbar üzerine hemen olay yerine gelen jandarma orada yaptığı çok kısa bir araştırma sonucunda İbiş Ağa'yla, Hanım Ağa'yı vuran kişilerin kimliklerini tespit eder; "Aziz Ağa ve arkadaşları" (Brastikli Aziz Ağa ve arkadaşları). İbiş Ağa teneşire konup yıkanırken vücudunda tam yedi kurşun yarası tespit edilir. Hanım Ağa'da ise tek bir kurşun yarası tespit edilir. Hemen daha İbiş Ağa'yla, Hanım Ağa'nın cenazeleri kalkmadan önce İbiş Ağa'yı çok seven arkadaşlarından birisi orada bu türküyü yakar.

Kaynak: Muzaffer ÖZDEMİR Bağlama Sanatçısı Essah Hikayeler ve Türkülerimiz Kitabından.
 

Fatih20

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2021
Mesajlar
10
Tepki puanı
0
Puanları
1
Konum
İzmir
ERİM ERİM ERİYESİN TÜRKÜSÜ'NÜN HİKAYESİ

Erim Erim Eriyesin Türküsü'nün Hikayesi
1971 yılında askeri darbe sonucu Süleyman Demirel hükümeti devrilmiş, Nihat Erim başkanlığında bir hükümet kurulmuştu. Bu hükümet sol kesime karşı şiddetli baskı uyguluyordu.

Buna Deniz Gezmiş ve Arkadaşlarının asılması da eklenince Mahzuni'yi çok derinden yaralamış olan bu haksız infazları protesto için, "Erim Erim Eriyesin" türküsünü patlatır.

Ne demek o zaman başbakana böyle türkü yakmak. Hemen tutuklanır ve 10.5 ay cezaya çarptırılır.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılmasını protesto için, "Erim Erim eriyesin" diye bir Türküden yargılanırken, Mahkeme Baskanı, "Erim'in plağının çalınmasını" istedi. Olayın ilginç yanına bak!

Bütün heyet, gazeteciler ve dinleyiciler herkes orada. Plağı koydular. Hakim, yargılamayı unutmuş, kalemi almış eline tempo tutuyor! Ben de güldüm tabii bu duruma. Gülünce hakim beni azarladı. Savcı da ona katıldı.

"Bak, mahkemeyle alay ediyor, gülüyor" dedi. Siz olsanız nasıl gülmezsiniz?

O zaman rahmetli Başbakan Nihat Erim'in ifadesi geldi.

- "Bir halk ozanı, Başbakan'ı sevmek mecburiyetinde değildir" gibi bir ifadede bulunuyordu. Erim şikayetçi olsaydı 4 yıl yerdim, şikayetçi olmadığı için 10.5 ay yattım.

ERİM ERİM ERİYESİN TÜRKÜSÜ

Köşkün sarayın yıkılsın
Erim erim eriyesin
Umudun suya dökülsün
Erim erim eriyesin
Çölden çöle sürünesin

Musa isen Turi Sinan
Hakktan gelmiş idi İnan
Yesin seni yılan çayan
Erim erim eriyesin
Sürüm sürüm sürünesin

Aslan pençesi vurulsun
Çayın denize kurusun
Gözlerin yansın çürüsün
Erim erim eriyesin
Sürüm sürüm sürünesin

Mahzuni' yi severidin
O'na sevgilim deridin
Candan başka ne yeridin
Erim erim eriyesin
Sürüm sürüm sürünesin

Aşık Mahsuni Şerif
 

Fatih20

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2021
Mesajlar
10
Tepki puanı
0
Puanları
1
Konum
İzmir
ÇERKEZLERİN DİYARI PINARBAŞI

M.Orhan CEBECİ

Türküler, halkımızın birbirlerine ilettikleri duygu ve mesajlardır. İnsanları birbirine bağlayan, ulusal değerlerimiz olan halk türküleri, zincirin altın halkaları gibidir. Çoğunun eskilere dayanan yaşanmış öyküleri vardır. Öyküsüztürkü yok gibidir.
Gesi Bağları, Ağam İstanbul’u Mesken mi Tuttun, Everek Dağı’ndan sonra bir halk türküsü daha. İşte size Fazla yaygınlaşmamış bir Çellov türküsü ve öyküsü, kiminin telaffuzuna göre de Çellav.

ÇELLOV TÜRKÜSÜ VE ÖYKÜSÜ

Çellov, Pınarbaşı’ ya gelir, bir Çerkez Beyinin yanında bir süre yanaşma olarak durur. Daha sonra Kayseri’ye yerleşir. Bir ustanın yanına çırak olarak girer. Evlidir ve çok güzel bir karısı vardır, aradan bir süre geçer. Ustası Çellov’un karsına göz koyar. Taze gelini zorla ayartır. Bunu öğrenen Çellov köyüne gidip ağabeyinin silahını alır, ustasına hak ettiği cevabı verir. Silahıyla birlikte dağa çıkar.
Köroğlu, Çakırcalı, Gizik Duran gibi zalimlere cezalarını vermeye, mazlumlara yardımcı olmaya başlar. Anadolu türkülerinin hepsinin bir hikâyesi vardır. Ağ Gelin öyküsünde taş olur ve namusuna leke sürdürmez. Kiminde de dağa kaldırılan geline ulaşılamaz. Yapılan kötülükler karşılıksız kalmaz, öcü mutlaka alınır.
Olaylar aynı, kahramanlar hep değişir, öykülerdeki mesaj temelde hep aynıdır. Kahramanlarımız , zenginden alıp yoksula dağıtırlar, haksızları cezalandırırlar .
Çellov’u üzerine gönderdiği hükümet kuvvetlerine karşı yardım ettiği insanlar onu saklamaya çalışırlar. O artık bir halk kahramanıdır. Halk onu kendi gözüyle anlatır, görmese bile duyduklarından yakıştırmalar yapar.
Çellov türküsü öyküsü Bünyanlı bağlama sanatçısı Adnan Türköz tarafından yazılmış ve bugünlere gelmiştir.

Çellov üzerine yakılan türkü:

Erciyes dağını kantar mı tartar
Tartarım diyenin belası artar
Vaktinde teslim ol yakayı kurtar
Titrettin her yanı cihanı Çellov.

Arkadaşın sorarsan Reyhan'dır Arap
Bin üç yüz düşmanı yolunda türap
İnersem Bağdat'a ederim harap
Salma dizgin aldı Bozoğlan'ı Çellov.

Kızlar altın takmaz oldu saçına
Gazeteler gitti Hind ü Maçin'e
Bir sanın ulaştı Moskof içine
Titrettin Frengistan'ı Çellov.

Sen iyi olursan iy'olur herkes
Senin için gelip kurdular merkez
Avidik'te vurdular üç tane Çerkes
Tavuk mu sanırsın aslanı Çellov.

Ali Haydar gibi eden savaşı
Cengini seyreden döker gözyaşı
Kayseri’de vurduğu Ali Onbaşı
İçin candan eder figanı Çellov.

Anadolu’nun her yöresinde kaderin cilvesi ve olaylar yüzünde ortaya çıkan efsaneleşmiş birçok Çellov gibi öykülere rastlanmaktadır . Ağıtlar halk türkülerimizin bir parçası, halkın ta kendisidir.

Not: Kaynaklar; Notalarıyla Türkülerimiz ve Hikâyeleri-Salih Turhan, Kubilay Dök****ş, Levent Çevik.Ank.1966

Kayseri ve Yöresi Halk Türküleri.(Kays eri İl Kültür Müdürlüğü)

Adnan Türköz: 1925'te Kayseri'nin Bünyan ilçesinde doğdu. 14 yaşındayken bağlama çalmaya başlayan sanatçı, bağlama çalmayı ustaları dinleyerek öğrenmiştir. 1950'de İstanbul'a gelen sanatçı 1952'de İstanbul Radyosu'na girmiş, daha sonra da İstanbul Belediye Konservatuvarı Türk Halk Müziği Topluluğu'na katılmıştır. Taşlama türünde mizahi türküleri olan Adnan Türköz, 26 Temmuz 1982'de vefat etmiştir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt