Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

BEYEZİD-İ BİSTAMİ (K.S.) (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
BEYEZİD-İ BİSTAMİ (K.S.)



ŞEMAİLİ: Uzun boylu, zayıf bedenli, bembeyaz yüzlü, sakalı ak ve seyrek, gözleri ise çukurca idi. Hazreti Ebu Bekir Sıddık (Radıyallahu anh)'a benzerdi. Ariflerin sultanı, gerçeği araştırıcıların burhanı, keramet feleğinin bedr-i tamamı, nicelikler esrarı içinde nazırsız idi.

Evliyanın büyüklerinden olup, silsile-i Nakşibendiyye meşayihinin beşincisidir.

Sultan'ü-l Arif'in lakabıyla meşhurdur. Künyesi; Ebu Yezid'dir. İsmi şerifleri; Tayfur olup, babasının adı İsa'dır.



Şemaili: Uzun boylu, zayıf bedenli, bembeyaz yüzlü, sakalı ak ve seyrek, gözleri ise çukurca idi. Hazreti Ebu Bekir Sıddık (Radıyallahu anh)' a benzerdi. Ariflerin sultanı, gerçeği araştırıcıların burhanı, keramet feleğinin bedr-i tamamı, nicelikler esrarı içinde nazırsız idi.

Evliyanın büyüklerinden olup, silsile-i Nakşibendiyye meşayihinin beşincisidir.

Sultan'ü-l Arif'in lakabıyla meşhurdur. Künyesi; Ebu Yezid' dir. İsmi şerifleri; Tayfur olup, babasının adı İsa'dır.



Hakikatin piri ve şeriatın muktadisi olan Cenab-ı Beyazid Hazretleri, daima Hak Teala'ya yakınlık makamında bulunurdu. Ahmet Hazru, Ebu Hıfs ve Yahya akranındandır. Şakik-i Belhi'yi görmüştür. Hakikatin sırlarını, vukuatın hikmetlerini bilmekte emsali yoktur. Otuz sene Şam ve civarında gezerek, riyazat ve mücadele etmiştir. Yüz on üç (113) alimden ilim öğrenmiş ve onların hizmetinde kusur etmemiştir.



Fevkalade alim ve fazıl olduğu gibi, son derece de edip olan, şiir söyleme kudretine sahip olan Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu), aşk-ı ilahide o kadar ileri ve ibadette o derece yüksekte idi ki; namaz kılarken, Allah (Celle Celalühu)'ın korkusundan, göğüs kemikleri kütürder, yanında bulunanlar rahatça bunu işitirlerdi.



Seyyidüt-taife (Veliler Taifesinin Efendisi) Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri buyuruyor ki; "Veliler arasında Bayezid-i Bistami'nin yeri, melekler arasında Cebrail'in yeri gibidir."

Şeyh Bayezid Hazretleri İran'da Hazar Denizi kenarında, Bistam şehrinde alem-i dünyaya teşrif buyurmuştur. Doğum ve vefat tarihleri ihtilaflıdır. Bazı müverrihler, Hicri 136 yılında dünyaya teşrif buyurduklarını ve on iki yaşında olduğu halde, Cafer-i Sadık (Radıyallahu Anh)'ın sohbet-i alileriyle müşerref olduklarını beyan ve hikaye etmektedir.



Bir başka rivayete göre ki; meşhur olan da budur. Şeyh Bayezid Hazretleri üveysi olup, Cafer-i Sadık (Radıyallahu Anh)'ın ruhaniyetlerinden istifade etmiştir. Cafer-i Sadık (Radıyallahu Anh) ise Fukaha-i (Seb'a)'dan Kasım Bin Muhammed Bin Ebu Bekir (Radıyallahu Anh), O’da Selman-i Farisi (Radıyallahu Anh)'dan, onlar dahi; Ebu Bekir Sıddık (Radıyallahu Anh), onlar dahi Server-i Kainat Ekmel-i Tahiyyat Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) 'den kesb-i feyz buyurmuşlardır.



Yine bu rivayeti teyit eden, Hoca zade Ahmed Hilmi'nin "Hadikatül Evliya" isimli kitabında şöyle denilmiştir ki; Şeyh Bayezid Hazretleri, Cafer-i Sadık (Radıyallahu Anh)' ın vefatından kırk yıl sonra dünyaya gelerek O’nun ruhaniyet-i alilerinden kesb-i feyz buyurmuştur.



Doğumu, Hicret-i Nebeviyye' nin 160 veya 188 tarihinde, vefatları ise Nefahat'ın kaydına göre Hicri 261 yılında olmuştur.

Kabri şerifi Bistam'da ziyaret mahallidir.



Sultan-ül Arif'in Şeyh Bayezid (Kuddise Sirruhu)' in kerametleri daha annesinin karnında iken görünmeye başlandı. Annesi O’ na hamile iken şüpheli bir şey ağzına alacak olsa, O’nu çıkarıncaya kadar karnına vururdu.



Soğuk ve dondurucu bir kış gecesi ihtiyar anası uykusundan uyanıp, yattığı yerden oğluna seslenip su istedi. Bayezid-i Bistami Hazretleri hemen fırlayıp su testisini aldığı gibi çıktı, suyu doldurdu ve o soğuk havada neredeyse buz kaplamış testi ile annesinin yanına geldiğinde anasının tekrar uykuya daldığını gördü ve elinde desti ile anası kendiliğinden uyanacağı zamana kadar bekledi. Annesi sabaha doğru namaza kalkınca, oğlunun elindeki su ile ayakta beklediğini görünce:

-Oğlum o ne?

-Anacığım hani gece su istemiştin ya!

-Vah yavrum, o zamandan beri bekliyor musun? Beni neden uyandırmadın?

-Kıyamadım anacığım.

-Yavrum, Rabbim senden razı olsun. Bende razıyım. İleride bu hizmetinin semeresini göresin; arifler sultanı olası oğlum!

Belki de annesinin bu duası sebebiyle O’na çok yüce mertebeler ihsan edildi.

Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu), hocalarından birinden ders görürken hocası O’na;

-Şu raftaki kitabı getir. Dedi.

Bayezid:

-Hangi raftaki kitabı istiyorsunuz?

Hocası:

-Bunca zamandır buradasın, oturduğun yerin üstündeki rafı görmedin mi?

Bayezid:

-Efendim sizleri dinlemekten, dikkatimi derse vermekten ve edebe riayetten sebep başımı kaldırıp etrafa bakmış değilim.

Hocası:

-Madem ki durum böyledir, senin işin tamam oldu, var Bistam'a geri dön. dedi.

Rivayet olunur ki:

Bir gün Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu)'nin eline bir elma geçti. Elmanın güzelliğine ve kırmızılığına bakıp;

-Bu ne latif elma. dedi Fakat o anda hafiften bir nida geldi;

-"Ya Bayezid! Benim adımı yemişe mi takarsın? "Bunun üzerine dedi ki;

-"Can tende iken bir daha elma yemeyeceğim."

Ve ömrünün sonuna dek elmayı ağzına bir daha koymadı.

Bir gün yarenleri, Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu)' ye;

-Ya Bayezid! Falan yerde büyük bir zat var, dediler. O kimsenin faziletinden bahsettiler, çok övdüler. Bunun üzerine;

-Madem öyle, bu sena ettiğiniz zatın ziyaretine gitmek vacip oldu, buyurarak onlarla birlikte methi yapılan büyük zatın ziyaretine gitti. Oraya vardıklarında, o zat da mescide gidiyordu ve mescide giderken, Kıbleye karşı tükürdü. Bunu gören Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu) derhal geri döndü, ziyaretten vazgeçti. Sebebini sorduklarında;

-"Meth-i sena ettiğiniz bu zat, Kıbleye karşı tükürmekle sünnete muhalif harekette bulundu" dedi.

Dinin hükümlerine ve sünnetin ifasına saygı göstermeyene ne keramet isnat edilir, ne de velilik isnat edilir.

Bir gün Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu)' ye "şeyhin kimdir?" diye sordular.

-"İhtiyar bir kadındır" dedi.

-"Bu nasıl olur?" dediler.

-"Bir gün bende yine vecd hali kendini göstermişti. Kendimden geçmiş olarak yolda yürüyordum. Bir kadına rastladım. Elinde bulunan bir çuval unu taşımam için bana ricada bulunda. Gücüm yetmez diye düşündüm. Orada kafes içinde bulunan bir aslana işaret ettim.

Demir kafesin kapağı Allah (Celle Celalühu)' ın izniyle açıldı ve arslan dışarı çıkıp yanıma geldi. Un çuvalını arsana yükledim.Fakat kerametimi izhar etmesinden korktuğum için ona;

-Pazarda kimi gördüm diyeceksin? dedim. O’da

-"Zalim Bayezid'i gördüm diyeceğim" dedi.

-"Neden?" dedim. Kadın şöyle cevap verdi.

-"Allah-u Teala (Celle Celalühu) bu aslanı yük taşımak için mi yarattı? Neden yük vurdun hayvana? Bu zulüm değil de nedir? Belki de bunu insanlar sana ehl-i keramet desinler diye yaptın. Ne kadar kötü."

-"Ben bunun üzerine çok ağlayıp istiğfar ettim" dedi.

Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu) Mevla'nın aşkı ile öyle bir halde idi ki; Ondan başka bir şey hatırlamazdı. Yirmi yıldır yanında bulunup, hiç ayrılmayan talebesini her çağırdığında

-"Yavrum ismin nedir?" diye sorardı. Yine bir seferinde o talebe dedi ki; -"Efendim yirmi yıldır hizmetinizde bulunmakla şerefleniyorum, lakin her defasında ismimi sormanızın hikmetini anlayamadım".

-"Evladım kusura bakma. Allah-u Teala (Celle Celalühu)' nın muhabbeti kalbime gelince, beni öyle bir hal kaplıyor ki, O’ndan başka her şeyi unutuyorum. Sen üzülme..."

Yine bir gün birisi Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu)' ye gelerek dedi ki ;

-"Ben Bayezid'i arıyorum." Cenab-ı Şeyh buyurdu;

"Ben otuz yıldır Bayezid'i arıyorum, lakin bulamıyorum" dedi.

Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu) bir gün talebeleriyle giderken, tımarhanenin önünden geçiyordu. Delilerin tedavisi için bir şeyler yapan baştabibe;

-"Ne yapıyorsun?" dedi. Doktor;

-"Burası tımarhanedir, delilerin tedavisi için ilaç yapıyorum" dedi. Bayezid ;

-"Benim hastalığıma da ilaç var mıdır?" diye sordu. Doktor;

-"Hastalığın nedir? Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu);

-"Benim hastalığım günah hastalığıdır" deyince, baştabip cevap veremedi, sustu. Tam bu sırada tımarhane parmaklıkları arasından, konuşulanları duyan bir deli (!) ;

-"Gelin sizin hastalığınızın ilacını ben söyleyeyim. O derdin ilacı şöyledir. Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştırıp, kalp havanında tevhit tokmağı ile iyice dövmeli. Sonra insaf eleğinden geçirip, gözyaşı ile yoğurup, hamur etmeli. Daha sonra, Muhabbetullah ateşi ile pişirip sabah, akşam kanaat kaşığı ile bolca yemeli... O zaman senin hastalığından eser kalmaz" dedi.



Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu)

-"Hey gidi dünya hey! Demek seni de deli diye buraya getirmişler" deyip oradan ayrıldı.

Ebu Musa; Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu)' nin müritlerinden idi. Vefat ederken, Bayezid Hazret’ lerinin yanında değildi. Şöyle anlatıyor:

-"Rüyamda; arşı başımın üzerinde görüyordum. Rüyanın tesiri ile uyandım. Bu rüyayı tevil için, şeyhim Bayezid'in (Kuddise Sirruhu) katına geldim. Fakat vefat haberini aldım. Cenazesine pek çok kimse gelmişti. Tabutunu taşımakla şerefleneyim diye elimi uzatayım, omuz vereyim dedim, yanaşmak mümkün olmadı. Nihayet bir müddet sonra, tabutun altına girdim ve başımı tabuta dayayıp öyle gidiyordum. Birden tabutun içinden şöyle bir söz işittim.

-"Ey Musa! Rüyanda arşı, başının üzerinde götürüyor görmüştün. İşte bu halin, akşam ki gördüğün rüyanın tabiridir.

Bayezid-i Bistami (Kuddise Sirruhu); hakikatin sırlarını, vukuatın hikmetlerini bilmekte emsali yoktur. Şeriatta imam, tarikatta hümam, sünnete tabii, himmeti kavi, mezhebi Hanefi, daime kurb ve vuslat makamında idi.

Silsilede emaneti Caferi Sadık (Kuddise Sirruhu)' dan manen devralmıştır.

Bir çok menkıbeleri ve hikmetli sözleri mevcuttur. Demiştir ki:

"Siz havada uçan birisini gördüğünüz zaman hemen o kimsenin faziletli, keramet sahibi birisi olduğuna hüküm vermeyin. Hata edebilirsiniz, siz, o kimsenin hakikaten fazilet ve keramet sahibi olduğunu anlamak için İslamiyet'in emirlerine uymaktaki hassasiyetine, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’in ahlakı ile ahlaklaşması ve sünneti seniyeye uymasına, hakiki İslam alimlerine olan muhabbet ve bağlılığına bakın. Bunlar tam ise, o kimse fazilet ve keramet sahibidir". Dedi ki:

"Ya Rabbi! Sana kavuşmak nasıl mümkün olur"? diye, dua etti. Bir nida geldi.

-"Nefsini üç talakla boşa", diyordu. Dedi ki:

-"İnsana zararı ve şiddeti olan şeyin ne olduğunu bilmek isterdim. Bunun gaflet olduğunu anladım. Gafletin insana yaptığı zararı, Cehennem ateşi yapamaz.

Ya Rabbi, Bizleri gaflet uykusundan uyandır. AMİN!
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BEYEZİD-İ BİSTAMİ (K.S.)

cümlemizden inş. o çok büyük bir alim evliya ve mübarek bir insandı Rabbim şarfaatlerine nail eylesi n inş.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt