Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

BEDİÜZZAMAN İçin HATIRALAR... (1 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Tarih: 23 Mart 1960.
Urfa'daki İpek Palas Oteli'nin 3. katında, 27 numaralı odada sabaha karşı üç devir yaşamış "bahtiyar bir ihtiyar" son nefesini verir.
Dünyadan geriye bir demlik, birkaç bardak, eski bir gömlek, cübbe, sarık, misvak, biraz çay ve şeker, iki kalem, kâğıt, birkaç tane kap ve on lira para bırakır.

Bir de, her harfiyle kâinat kitabını deşifre ettiği kocaman bir eser.
Küllî bir eser: "Risale-i Nur Külliyatı"


Tarih: 27 Mayıs 1960.
Vefatından sadece 65 gün sonra, Türkiye askerî darbe ile uyanır.
İhtilalin kudretli komutanları, Üstad'ın naaşının askerî bir uçakla bilinmeyen bir yere naklini emreder.

Tarih 3 Ekim 2009.
Başbakanı Recep Tayip Erdoğan'ın şu sözleri günlerce konuşulmuş, Türkiye'yi ayağa kaldırmış, medyada geniş yankı bulmuştur:

"Bitlis'li Said Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır"

Allah Celle Cellaühu rızası için 3 İhlas 1 Fatiha...
AMİNNN...
 

Su-Eda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2009
Mesajlar
5,725
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah
Allah Celle Celalühu sizden razı olsun değerli abimiz..
Bize bıraktığı iman Hakikatleri Risale-i Nur Külliyatı
Bediüzzaman hazretleri hakkında söylenecek kelam çok..Lakin
anlatmaya sözcükler yetersiz kalıyor
Rabbim Said Nursi Hazretlerinden razı olsun.

Rabbim kabul etsin..
Bütün Allah Celle Celalühu Dostları için ve Bediüzaman hazretleri için okudum​
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
...

...

NURS'TA BAŞLAYAN HİKAYE

Said Nursî, bundan 133 yıl önce, 1877'de Nuriye Hanım ve Sofi Mirza Efendi'nin oğulları olarak dünyaya gelir.

İlk eğitimini ağabeyinden aldıktan sonra, köyüne sığmamaya başlayacaktır.
Bitlis, Van, Mardin üçgeninde bir ilim hayatı.
Ardından İstanbul, sonra sürgünler, zindanlar, zehirler, çileler, ve yokluğun ortasına neşvünema bulan Nur filizleri.

ÜÇ DEVRE TANIKLIK ETTİ

Bir yandan "Karşımda koskoca bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor!" diyen dertli bir gönül,
diğer yanda cephede Rus'la savaşan,
TBMM'de bildiri yayınlayan bir sivil direnişçi.
Öte yandan padişahının konuğu olarak Barbaros Zırhlısı ile Selanik'e, oradan da trenle Kosova'ya giden ve projelerini sunan eden bir idealist.

Bir yandan Sultanahmet Meydanı'nda, Selanik Hürriyet Meydanı'nda, Şam'daki Emevi Cami'nde on binlere hitap eden, kitleleri harekete geçiren bir din adamı,
diğer yandan kendisine teklif edilen konakları, maaşları, üunvanları elinin tersiyle itip köşesine çekilen bir garip hoca.

Osmanlı'ya, Meşrutiyet'e ve Cumhuriyet'e tanıklık eden, her devirde fikirlerini açık yüreklilikle haykırmaktan, haykırmakla kalmayıp hayata geçirmekten çekinmeyen gerçek bir aktivist.

"Sürgün" gönderildiği Barla'da "yaz kardeşim" diyerek ilk Nur Risalesini yazdıran,
yazdıklarıyla iman hizmetini kalpten kalbe aşılayan "rehber" bir adam.
En zor zamanlarda en güzel ürünlerini ortaya çıkaran, kibrit kutularına yazılmış risalelerin parmaklıklar ardından sızdırıldığı "delice" teşebbüslerin başını çeken bir adam.

Nüfustaki adı Muhammed Said Okur.
Nam-i diğer Seyda. Bediüzzaman Said Nursî.
 

Su-Eda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2009
Mesajlar
5,725
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah

Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah

Rabbim sizden razı ve hoşnut olsun değerli abimiz
Emeğinizin ecrini fazlasıyla versin inşallah
Selam ve baki dualarımla
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Ve Aleykumselam...Ve Rahmetullahi...Ve Berakâtühu..

Ve Aleykumselam...Ve Rahmetullahi...Ve Berakâtühu..

Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah
Allah Celle Celalühu sizden razı olsun değerli abimiz..
Bize bıraktığı iman Hakikatleri Risale-i Nur Külliyatı
Bediüzzaman hazretleri hakkında söylenecek kelam çok..Lakin
anlatmaya sözcükler yetersiz kalıyor
Rabbim Said Nursi Hazretlerinden razı olsun.

Rabbim kabul etsin..
Bütün Allah Celle Celalühu Dostları için ve Bediüzaman hazretleri için okudum​

Rabbim sizden razı ve hoşnut olsun değerli abimiz
Emeğinizin ecrini fazlasıyla versin inşallah
Selam ve baki dualarımla

Allah Celle Celalühu cümlemizden razı olsun değerli kardeşim...
Gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor Üstadın değeri...
Rabbim bizleri değerini anlayanlardan eylesin inşallah...
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
her türlü işkenceye, iftira, suçlamalara rağmen davasından vazgeçmeyen;ömrünü bu yolda tüketen üstadın ruhu şad olsun..ruhuna el-fatiha..

Allah razı olsun mavci abicim;)
 

Su-Eda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2009
Mesajlar
5,725
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah

Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah




Allah Celle Celalühu cümlemizden razı olsun değerli kardeşim...
Gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor Üstadın değeri...
Rabbim bizleri değerini anlayanlardan eylesin inşallah...

her türlü işkenceye, iftira, suçlamalara rağmen davasından vazgeçmeyen;ömrünü bu yolda tüketen üstadın ruhu şad olsun..ruhuna el-fatiha..

Allah razı olsun mavci abicim;)

Dualarınıza canıgönülden Amin...Amin..Amin..
 

Su-Eda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2009
Mesajlar
5,725
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
alıntıdır..Rabbim değerli kardeşlerimizden razı ve hoşnut olsun inşallah

alıntıdır..Rabbim değerli kardeşlerimizden razı ve hoşnut olsun inşallah

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini rahmetle anıyoruz.






Risale-i Nur nasıl bir tefsirdir, Bediüzzaman kimdir?



RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI, dili ve muhtevasıyla olduğu kadar, telif tarzı ve tertibiyle de orijinal bir eserdir. Ekseriyetle dağlarda, kırlarda, yahut zindanların amansız şartları altında telif edilen bu eser, telif şartlarından hiç beklenmeyecek bir şekilde, en ağır, en derin, en muğlâk ilmî meseleleri incelemekte, en çetin soruları ele almakta, yüzyıllar boyunca tartışma konusu teşkil edegelmiş problemler için çözümler ortaya koymakta, çağın tereddütlerine cevap getirmekte, üstelik bütün bunları, tamamen kendisine has bir üslûp ve metod içerisinde gerçekleştirmektedir.



Risale-i Nur, yaygın bir şekilde, “çağdaş bir tefsir” olarak tarif edilegelmiştir. Doğrudan doğruya Kur’ân’a dayanması ve bilhassa imana dair bir kısım âyet-i kerimeleri geniş şekilde açıklaması sebebiyle, bu tarif bir hakikati aksettirmektedir. Ancak, gerek tertip itibarıyla, gerekse açıklama tarzıyla Risale-i Nur alışılagelen tefsirlerden ayrıldığı gibi, Külliyatın bazı parçaları (On Dokuzuncu Mektup, Yirmi Dokuzuncu Lem’a, On Dokuzuncu Söz, umumiyetle lâhikalar ve müdafaalar gibi) daha başka ilim dalları içinde mütalâa edilebilecek eserleri teşkil etmektedir. Meselâ İşârâtü’l-İ’câz ile Sünuhat’ın aynı tasnif içine girecek eserler olmadığı, ilk bakışta kolayca anlaşılacaktır.



Risale-i Nur’un en az tefsir kadar önem taşıyan bir diğer cephesi, kelâm ilmiyle ilgilidir. Belki de Külliyatın ekseriyetini kelâm ilmi içinde mütalâa etmek daha doğru olacaktır. Başta lâhikalar olmak üzere geri kalan bölümlerde ise, hizmet metodları ile ilgili bahisler önemli bir ağırlık teşkil etmektedir.



Kelâm tarihi ve klâsik kelâm eserleri ile mukayese edildiğinde, Risale-i Nur’un bu sahada yep yeni bir tarz geliştirdiğini, hattâ bir çığır açmış olduğunu görmek hiç de zor olmayacaktır. Zaten Risale-i Nur Müellifi, eserlerinin çeşitli yerlerinde bu hususu açıkça dile getirmektedir.



Risale-i Nur, konuları ele alış tarzı, muhtevasındaki derinliği ve kapsamlılığı birçok kesimin yoğun ilgisini çekmiştir. Bir yandan yurt içinde ve dışında çeşitli halk kesimleri tarafından okunmakta ve diğer yandan hakkında uluslararası sempozyumlar düzenlenmekte ve birçok akademik makale ve tezlere konu olmaktadır.



Meselâ bunlar arasında çağdaş düşünürlerden Faslı Prof. Dr. Taha Abdurrahman, Risale-i Nur'un düşünce dünyasında yaptığı büyük devrimden söz ederken, onun diğer yönlerinin yanında bu yönünün de kayda değer olduğuna dikkat çekmektedir:



"Bazı Batılı filozoflar, her şeyin merkezine aklı aldılar ve sadece aklın ürünü olan hususlara itibar ettiler. Hattâ bu hususta öyle ileri gittiler ki, İncil ve Kur'ân gibi semâvî kitapları ve temsil ettikleri dinleri de aklın etrafında dönen diğer eşya arasına katarak, aklî sistem içinde onlara bir tanım getirdiler. Yani, tıpkı eski insanların dünyayı sabit sanıp güneşin de onun etrafında döndüğünü tevehhüm ettikleri gibi, aklı sabit kabul ederek semavî kitap ve dinleri onun etrafında gezdirdiler.



"İşte Bediüzzaman, Risale-i Nur'la düşünce dünyasındaki bu gidişatı olması gereken mecraya çevirdi-tıpkı ilim dünyasında Kopernik'in yaptığı gibi. Nasıl ki Kopernik, 'Dünyanın sabit, güneşin onun etrafında döndüğü şeklindeki eski görüşü ortadan kaldırıp; onun yerine, dünyanın hem kendi etrafında, hem güneşin etrafında döndüğünü' ispat etti; Bediüzzaman da Risale-i Nur'la düşünce dünyasında buna benzer bir inkılâp gerçekleştirdi: 'İnsanın düşünce dünyası sabit olamaz. Düşünce dünyası hem kendi ekseni etrafında döner, hem de vahiy güneşinin etrafında döner' diyerek insan düşüncesinin olması gereken asıl yerini tespit etmiş, aklı yalnızlık ve karanlıktan kurtararak aydınlatmış ve rahatlatmıştır."



Ayrıca Risale-i Nur, bir Kur'ân tefsiri olması itibariyle, aklın yanı sıra, kalb, ruh ve diğer bütün duygulara da hitap etmektedir. Ahlâkın bütün boyutlarına ışık tutmakta ve bir çok sosyal probleme çözümler sunmaktadır. Ancak onun bu ve benzeri daha bir çok meziyetini en iyi şekilde anlamanın yolu her halde onu açıp bizatihi okumak ve yaşamakla olur.



Risale-i Nur nasıl bir tefsirdir?



Tefsir iki kısımdır. Birisi: Malûm tefsirlerdir ki, Kur'ân’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânalarını açıklar, izah ve isbat ederler. İkinci kısım tefsir ise: Kur'ân’ın imanî hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle açıklar, isbat ve izah ederler. Bu kısmın çok ehemmiyeti var. Birinci kısım tefsirler, bu ikinci kısmı bazan özet bir tarzda ele alıyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, benzersiz bir şekilde inatçı filozofları susturan bir mânevî tefsirdir.



Risale-i Nur, her asırda milyonlarca insanın rehberi olan mukaddes kitabımız Kur'ân’ın hakikatlerini subjektif nazariye ve mütâlaalardan uzak olarak, rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arz edilen bir külliyattır.



Risale-i Nur, Kur'ân âyetlerinin nurlu bir tefsiridir. Baştan başa îman ve tevhid hakikatlarıyla müberhendir. En avamdan en havassa kadar her sınıf halkın anlayışına göre hazırlanmış ve müsbet ilimlerle mücehhezdir.



Risale-i Nur, asrın ihtiyaçlarına tam cevab verir. Aklı ve kalbi tatmin eder. Vesveseli şübhecileri ikna eder. Hattâ en inatçı filozofları dahi teslime mecbur eder.
Risale-i Nur, akla gelen bütün istifhamları bertaraf eder. Zerrelerden güneşlere kadar îman mertebelerini açıklar. Vahdâniyet-i İlâhiyeyi ve nübüvvetin hakikatini ispat eder.
Risale-i Nur, yer ve göklerin tabakalarından, melâike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatinden, haşir ve âhiretin vukuundan, Cennet ve Cehennemin varlığından, ölümün mâhiyetinden; ebedî saadet ve şekavetin kaynağına kadar, akla gelebilecek bütün imanî meseleleri en kat'î delillerle aklen, ilmen ve mantıken ispat eder... Pozitif ilimleri teşvik eder. Kesin delillerle aklı ve kalbi ikna eder ve merakları izale eder.



Büyük şâirimiz merhum Mehmed Âkif, bir üdebâ meclisinde, "Viktor Hügolar, Şekspirler, Dekartlar; edebiyatta ve felsefede, Bediüzzaman'ın bir talebesi olabilirler" demişti.



Bediüzzaman, Risale-i Nur'la beşeri sefâhet ve dalâletten kurtarırken, korku ve dehşet vermek tarzını tâkib etmez. Gayr-ı meşru bir lezzetin içinde, yüz elemi gösterir, hissi mağlûb eder, kalb ve ruhu hissiyata mağlûb olmaktan korur. Küfür ve dalâlette de, bir zakkum-u Cehennem tohumu olduğunu, dünyada dahi Cehennem azabları çektirdiğini; buna mukabil îmanda, İslâmiyet ve ibâdette leziz lezzetler ve zevkler bulunduğunu ve Cennet çekirdeği ve meyveleri gibi dünyada dahi bir nevi mükâfata nâil eylediğini isbat eder.



Kur'ân-ı Azîmüşşan bütün zamanlarda gelip geçen nev-i beşerin tabakalarına, milletlerine ve ferdlerine hitaben Arş-ı A'lâdan irad edilen İlahî ve şümullü bir nutuk ve umumî, Rabbanî bir hitabe olduğu gibi; bilinmesi, bir ferdin veya küçük bir cemaatin iktidarından hariç olan ve bilhassa bu zamana ait pek çok fenleri ve ilimleri câmi'dir.





Bu itibarla zamanca, mekânca, ihtisasça daire-i ihatası pek dar olan bir ferdin fehminden ve karihasından çıkan bir tefsir, bihakkın Kur'ân-ı Azîmüşşana tefsir olamaz. Çünki Kur'ân’ın hitabına muhatap olan milletlerin, insanların ahval-i ruhiyelerine ve maddiyatlarına, câmi' bulunduğu ince fenlere, ilimlere bir ferd vâkıf ve sahib-i ihtisas olamaz ki, ona göre bir tefsir yapabilsin. Hem bir ferdin mesleği ve meşrebi taassuptan hâlî olamaz ki, hakaik-i Kur'âniyeyi görsün, bîtarafane beyan etsin. Hem bir ferdin fehminden çıkan bir dava, kendisine has olup, başkası o davanın kabulüne davet edilemez. Meğer ki bir nevi icmaın tasdikine mazhar ola.



Binaenaleyh Kur'ân’ın ince mânâlarının ve tefsirlerde dağınık bir surette bulunan mehasininin ve zamanın tecrübesiyle fennin keşfi sayesinde tecelli eden hakikatlarının tesbitiyle, herbiri birkaç fende mütehassıs olmak üzere muhakkikîn-i ulemadan yüksek bir heyetin tedkikatıyla, tahkikatıyla bir tefsirin yapılması lâzımdır. Nitekim kanunî hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir ferdin fikrinden değil, yüksek bir heyetin nazar-ı dikkat ve tedkikatından geçmesi lâzımdır ki, umumî bir emniyeti ve cumhur-u nâsın itimadını kazanmak üzere millete karşı bir kefalet-i zımniye husule gelsin; ve icma-ı millet hücceti elde edebilsin.



Evet Kur'ân-ı Azîmüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada mâlik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhî bir şahs-ı manevîde bulunur. İşte Kur'ân’ı ancak böyle bir şahs-ı mânevî tefsir edebilir.



İşte büyük ulemâ-i İslâm ve meşâyih-i kiram çok tecrübe ve imtihanlarla şöyle bir kanaata varmışlardır ki: Bediüzzaman ne söylerse hakikattır. Bediüzzaman'ın eserleri, sünuhât-ı kalbîye olup, cumhur-u ulemânın tasdik ve takdîrine mazhardır.



Risale-i Nur, Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyânın bu asırda bir mu'cize-i mâneviyesi olan yüksek ve parlak bir tefsiridir. Evet Risale-i Nur kalblerin fatihi ve mahbubu, ruhların sultanı, akılların muallimi, nefislerin mürebbii ve müzekkîsidir.



İşte Bediüzzaman Said Nursî; Kur'an-ı Kerîm'deki bu asrın muhtaç olduğu hakikatleri keşfedip, Nur risalelerinde, herkesin kabiliyeti nisbetinde istifade edebileceği bir tarzda tefsir ve îzah etmek muvaffakıyetine mazhar olmuştur. Bunun içindir ki: Risale-i Nur, emsali görülmemiş bir şâheserdir kanaatına varılmıştır.



Bediüzzaman kimdir?



Said Nursî, 1876'da Bitlis vilayetine bağlı Hizan ilçesi Nurs köyünde dünyaya geldi. Çocukluğunda çevresindeki medreselerde eğitim gördü. Kendisinde görülen harikulade zeka ve hafıza sebebiyle önceleri Molla Said-i Meşhur diye tanındı. Daha sonra "Zamanın Harikası" anlamında "Bediüzzaman" ünvanıyla şöhret buldu.



Talebelik yıllarında temel İslamî ilimlerle ilgili 90 kitabı ezberledi. Her gece bunlardan birini tekrar ediyordu. Bu tekrarlar O'nu, Kur'an ayetlerini derinlemesine anlamasına birer basamak oldu ve her bir Kur'an ayetinin bütün kâinatı ihata ettiğini gördü.



1900'lü yılların başında doğuda Medresetü-z Zehra adında, din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir İslam Üniversitesi kurmak fikriyle hilafet merkezi olan İstanbul'a geldi ve hayatı boyunca bu fikrini gerçekleştirmek için gayret gösterdi. Doğrudan istediği şekilde bir üniversite kuramamakla birlikte memleketin her tarafında şubeleri bulunan yaygın bir medrese sistemi tesis etti.



1. Dünya Savaşı yıllarında doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet etti. Savaş esnasında yaralanıp 2,5 yıl Rusya'da esir kaldı. 1917'deki Bolşevik İhtilali esnasındaki kargaşadan yararlanıp esaretten kurtuldu. Dönüşte, Genelkurmay'ın kontenjanından Osmanlı'nın en üst düzey dinî danışma merkezi olan Dar-ül Hikmet-il İslamiyye'de görev yaptı. İngilizlerin İstanbul'u işgali yıllarında onların aleyhinde Hutuvat-ı Sitte adıyla bir risale neşretti. Anadolu'da başlatılan İstiklal mücadelesine destek verdi.



1925 yılında Van'da eğitim faaliyetlerinde bulunurken, o sırada meydana gelen Şeyh Said hareketi sebebiyle, önce Burdur'a, ardından Isparta ve Barla'ya sürgüne gönderildi. Burada 8 yıl kaldı. Risale-i Nur isimli Kur'an tefsirinin çoğu bölümlerini burada yazdı. Eserleri ve fikirleri sebebiyle Eskişehir Mahkemesine sevk edildi.



Sürgüne gönderildiği Kastamonu'da eserlerini yazmaya devam etti. 1943'te Denizli Mahkemesi'ne, 1948'de Afyon Mahkemesi'ne sevk edildi. Mahkemeler beraatla neticelendi.



1950'de çok partili hayata geçildiğinde dini hak ve hürriyetler genişledi. Bediüzzaman, bu dönemde bulunduğu Emirdağ, Isparta ve civar yerlerde Nur Medreseleri tesis etti, talebeler yetiştirdi. Eserlerini matbaalarda bastırdı.



Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960'ta Hakk'ın rahmetine kavuştu.

Aziz ruhlarına el- Fatihâ​
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Esselamûaleykum...

Esselamûaleykum...

her türlü işkenceye, iftira, suçlamalara rağmen davasından vazgeçmeyen;ömrünü bu yolda tüketen üstadın ruhu şad olsun..ruhuna el-fatiha..

Allah razı olsun mavci abicim;)

Dualarınıza canıgönülden Amin...Amin..Amin..

Allah Celle Celalühu cümlemizden razı olsun değerli kardeşlerim...
Dualarıınıza gönülden amin...
Su Eda Kardeşim bilgilendirici katkın için ayrıca teşekkür ederim...
Allaha emanet olun...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
...

...

Osman Aydın Üstad Bediüzzaman'ın vefat haberi üzerine kaleme aldığı şiiri:

Elveda, Büyük Üstadım Bediüzzaman Hazretlerine

İşte geldi çattı ayrılık derdi
Bin türlü elemi bizlere verdi.
Gam, keder postunu gönlüme serdi.

Üstadım, firakın yaktı dağladı
İnsanlar, mahlûkat, semâ ağladı.

Acı haberlerin gönlümü dağlar
Bayram geldi, fakat kalbim kan ağlar
Bilmem yaramızı bizim kim bağlar

Üstadım, firakın yaktı dağladı
İnsanlar, mahlûkat, semâ ağladı.

Boyunlar büküldü, çehreler duruk
Boğazda döğüldü, sesimiz kırık
Bütün kardeşlerde derin hıçkırık

Geliyor, sel gibi aktı, çağladı.
İnsanlar, mahlûkat, semâ ağladı.

Ansızın ayrılık geldi kapıya
Gözyaşı bıraktı Nurdan yapıya
Dostla vuslat için terhis tapuya

Gözler pınar gibi aktı, aktı, çağladı
İnsanlar, mahlûkat, semâ ağladı.

Elveda dostlarım, ayrıldı Üstad
Nemli gözler ile ediyoruz yad
Kur'ân okuyalım ruhu olsun şad

Üstadım, firakın yaktı dağladı
İnsanlar, mahlûkat, semâ ağladı.

Yaramıza merhem Risale-i Nur
Derdine dermanı hep onda bulur
Kat'î bir hüccettir Risale-i Nur

Üstadım, firakın yaktı dağladı
İnsanlar, mahlûkat, semâ ağladı.

Üstadım, gidersin sen bâki yere
Viran kalbim kırık, vücudum bere
Al götür beni gittiğin yere

Firakın bizleri yaktı dağladı
İnsanlar, mahlûkat, semâ ağladı.

Aydın'ın derdini açtı da açtı
Kanlı yaşlarını etrafa saçtı
Daha da söylerdi dili dolaştı

Üstadım, firakın yaktı dağladı
İnsanlar, mahlûkat, semâ ağladı.

Emirdağ-23 Mart 1960
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
...

...

Bayram Yüksel anlatıyor:

"Ben, Üstadın yanında idim, kapı arkadan kilitliydi. Gündüzden Üstad çok hararetli olduğu için, buz istemişti. Biz aramış bulamamıştık. Gece arkadaşlar bir yerden buz bulup getirmişlerdi. 'Buz bulduk Üstadım' dedim, istemedi. 'Üstadım çay yapayım' dedim. Üstad 'İstemez' diye işaret etti. Üstadın mübarek dudakları kuruyordu. Ben ıslak mendille siliyordum, bu hiç görülmemiş bir hararetti. Saat iki buçuk sıralarında idi. Ben Üstadın üzerini örtüyordum. Üstad atıyordu. Bir müddet böyle devam etti. Üstad ışıktan rahatsız olmasın diye lâmbaya mendil sararak ışığı azaltmıştım. Bir ara birden Üstad boynumu tuttu, ben Üstadın kollarını ovuyordum. O anda Üstad ellerini göğsüne koydu uyudu. Ben de Üstad uyudu diye sobayı yaktım. Üstadın ayakucuna geçip uyanacak diye bekliyordum. Ağabeyler de gelecek de sahur yemeği yiyeceğiz diyordum.

"Ah bilmiyordum ki, Üstadım ebedî âleme göçmüş. Bu fani dünyaya gözünü yummuş. Başımdan hiç geçmemişti ki, nasıl bileyim? Üstadımın vefatını anlamayarak uyudu zannediyordum. Sahur da geçti. Abdullah ve Zübeyir Ağabeyle Hüsnü kardeş geldiler. 'Bayram, uyuyakalmışız' dediler. Ben de 'Siz gelin, Üstad uyudu, üşütmeyin, ben sabah namazını kılayım' diye onların yattığı odaya geçip namaz kıldım. Cüz'üm vardı, onu okuyup biraz yatayım derken, birden içeriden ağabeyler, 'Yahu Bayram, Üstad Hazretlerinden ses gelmiyor' dediler. Ben, 'Üstad uyudu, onu üşütmeyin' dedim. Tekrar geldiler. 'Bayram, Üstaddan ses gelmiyor' deyince ben de beraber Üstadın odasına vardım. Zübeyir Ağabey başucunda, dördümüz Üstada bakıyoruz. Üstaddan hiç ses gelmiyor. Fakat vücudu sıcacık. Bizi müthiş bir telaş aldı. Zübeyir Ağabey 'Üstada böyle haller olur, geçer' diyordu ama, ben fena üzülüyordum. Hiçbirimizin başından böyle bir hâdise geçmemişti. Zübeyir Ağabey, 'Urfa'da Elazığlı Vaiz Ömer Efendi var, ona haber gönderelim, o bilir' dedi. Haber gönderdik, geldi. Üstadı görünce; 'İnna lillah ve inna ileyhi raciûn. Üstad vefat etmiş kardeşlerim' dedi.

"Zübeyir Ağabey, 'Üstada böyle haller olur, geçer' dedi. Ben de Üstadın vefatına katiyyen inanmıyordum. Afyon hapsinde Üstadımızı zehirlemişlerdi. Üstadın dili kızarmıştı. Biz devamlı ağlıyorduk. Zübeyir Ağabeyle Ceylân Ağabeyler beraberdi. O anda Ahmed Feyzi Ağabey: Budalalar ne ağlıyorsunuz, daha Üstadın ömrü uzun' demişti. 1949'da söylemişti. O anda Ahmed Fevzi Ağabeyin sözleri hatırıma geldi. 'Acaba yine Üstadın ömrü uzun mu?' diye kendimi teselli ediyordum. Kimseye bir şey diyemiyorduk.

"Zübeyir Ağabey, Hüsnü kardeş, Abdullah Ağabey, Üstadın yanından ayrıldılar. Isparta, Ankara, Emirdağ, İstanbul, Diyarbakır v.s. yerlere Üstadın vefat haberini telgraf çekerek bildiriyorlardı. Sabahleyin halk yine Üstadı ziyarete başladı. Ben de pencereden, 'Üstadımız uyudu' dedim. Üstadımızın üstüne bir tülbent örtmüştük. Az sonra otel sahibi gelmiş, kapıdan şöyle bakınca durumu anlamıştı. Eyvah deyip dizlerine vurarak feryad etmeye başlamıştı. Dışarıda otelci ile Emniyet Müdürü karşılaşınca, Emniyet Müdürü, 'Bu telaş nedir?' diye soruyor, o da, 'Bediüzzaman Hazretleri vefat etti' demiş.

"Hakikat mı?' diyor, o da 'Evet' diyor. Emniyet Müdürü ve bütün emniyet teşkilâtı ve otelin önüne Üstadı Isparta'ya zorla göndermek için gelen jandarma teşkilâtı geri döndüler. Hemen Emniyet Müdürü aslı olup olmadığını anlamak için bir doktor gönderdi. Doktor geldi ve Üstadı muayene etti ve 'Allah Allah çok fazla hararet var' dedi. Bana, 'Bir ayna var mı?' diye sordu. Üstadın ağzına, getirdiğim aynayı koydu, nefes gelmediğini görünce, 'Evet Üstad vefat etmiş' dedi. 'Fakat hiç ölüm haline benzemiyor, yalnız bu cenazenin hemen kalkmasını istemiyorum. Biraz kalsın, ben şüpheleniyorum' dedi. Daha sonra doktor raporu yazdı ve emniyete verdi. Zaten biz de hemen kalkmasın istemiyorduk. O arada tereke hâkimi geldi. Üstadın saat, cübbe, seccade, sarık gibi eşyalarını tesbit etti. Bunları kardeşine verilmesini kararlaştırdı.

"Vefat haberini alan binlerce Urfalı akın ederek otelin önünü doldurdular. Bütün illere telgraflarla, telefonlara Üstadın vefat haberi duyuruldu. Mehmed Hatiboğlu ve diğer Urfa'nın ileri gelenler, 'Üstadı Dergâhta yıkayacağız ve oraya defnedeceğiz’ diye karar aldılar. Üstadın mübearek naaşı öğle namazından sonra İpek Palas'tan alındı ve iki saatte ancak Dergâha gidebildi. Müthiş bir kalabalık vardı. Bütün Urfalılar dükkânlarını kapamışlardı. Cenaze giderken ben ve Hüsnü kardeş bayılmıştık. Abdullah Yeğin Ağabey de bizi teselli ediyordu. 'Çocuk musunuz' Kendinize gelin' diye...

"Urfa'da şimdiye kadar böyle bir kalabalığın daha meydana gelmediğini söylüyorlardı Urfalılar...

"Dergâha vardığımızda çok kalabalıktı. Dergâha girmek de çok zordu. Bizim içeri girmemiz için açıldılar. Üstadın cenazesini Dergâhın içinde yıkamak mümkün oldu. Üstadın cenazesini Molla Abdülhamid Efendi (Urfa'nın tanınmış ve çok sevilen âlimlerinden) yıkadı. Molla Abdülhamid Efendi, Şafiî mezhebindendi. Üstadın hizmetkârları Zübeyir Ağabey, Hüsnü kardeş, Abdullah Ağabey ve Hulusi Ağabey beraber yardım ettik. Oradan Ulu Camiye Üstad için hatim okumaya gittik. Cenazeyi beraber götürdük. O gece üstadın cenazesi camide kaldı. Diyarbakır, Elâzığ, Maraş, Gaziantep, Adana ve Urfa civarı, vilâyet, kaza ve köylerden gelen çok kalabalık bir cemaatle sabaha kadar hatimler okundu. Cenaze Cuma günü kaldırılacakken Urfa’da çok fazla izdiham olmasından dolayı vazgeçildi. Bir de Isparta milletvekilleri Menderes'e çıkarak, Üstadın cenazesini Isparta'ya götürmek istediklerini söylemişler.

"Urfa halkı bunu duyunca, 'Biz buradan cenaze vermeyiz' dediler. Ve günden güne de sadece Türkiye'den değil, dış devletlerden duyanlar da, Üstadın cenazesine geliyorlardı. Bu durum üzerine Urfa Valisi Şerafettin Atak, bizi çağırdı ve rica etti. 'Cenaza Cuma günü kalkacaktı, çok fazla dâhilden ve hariçten kalabalık gelmeye başladı, sizden rica ediyorum, biz bugün ikindi namazını müteakiben cenazeyi defnedeceğiz' dedi. Aniden belediye hoparlörüyle ilân edildi: 'Cenaze namazı Perşembe günü ikindi namazından sonra kılınacak' diye. Bir gün önce de Cuma namazında kılınacağı ilân edilmşti. Ve Perşembe günü ikindi namazını müteakiben, Vali ve Belediye Reisi de dahil olmak üzere cenaze namazı kılındı.

"Şunu arz etmeden geçemeyeceğim: Cenaze yıkanırken, muhtelif renk ve büyüklükte çeşitli kuşlar geldiler, biz hayret ettik ve hafif hafif de yağmur devam ediyordu. Urfa'da Mübarek Şeyh Müslim isminde bir zat, 1954 yılında Dergâhı tamir ettirdiği sırada ayrıca kendisi içinde iki kubbeli yeri yaptırıyor.Talebeleri ve müritleri vasiyeti anında, 'Seni buraya defnedelim' dediklerinde, 'Benim yerim başka yerdir. Buranın sahibi vardır ve gelecektir, burası onundur' diyor.
"Üstadımızı defin anında, cenaze kabre indirilirken, çok fazla kalabalıktı. Hattâ bir ara Vali yere düşüp altta kalarak eziliyordu. Cenazeyi taşımak için birlikler, halk ve polis birbirlerinin ellerinden âdeta zorla alıyorlardı.

"Acayip bir kalabalık vardı. Perşembe günü ikindi namazını müteakip Üstadımız defnedildi. Ancak, hususî araba tutanlar yetişebildiler. Ceylân Ağabey, Çalışkan Hanedanı, Emirdağ Nur Talebeleri çok zor yetiştiler. Merhum Ceylân Ağabey çok fazla üzüldü. 'Kaç sene Üstada hizmet ettik ve vefatında bulunamadım' diye. Çokları da Cumaya kalacak diye, Cuma günü sabah geldiler. Emniyet mülahazasıyla askerî birlikler, Urfa'nın etrafını tanklarla çevirmişti.

Alıntı: Son Şahitler
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
...

...

Mustafa Kırıkçı anlatıyor:

"Ramazan ayına girilmişti. Oruçlarımızı tutuyor, teravih namazlarımızı koğuşlarda cemaatle kılıyorduk. Leyle-i Kadire yakın, Martın 24. günü sabahı bir radyo haberi, ortalıkta bomba gibi patladı.
Haberde, Üstadın Urfa'da vefat ettiğini bildiriyordu.
Şoke olmuş ve hiç beklemediğimiz bu acı haberden şaşkına dönmüştük.
Önce inanamadık, sonra bakıp gördük ki, havadis maalesef gerçek. Ah-ı vah ederek, ağlayıp sızladık, Yasinler ve hatimlerle mübarek Üstadımıza manevi hediyelerimizi ulaştırmaya çalıştık.
Hapiste oluğumuz için böylesine bir sarsıntı, bizi daha ziyade sarsıp dağidar ediyordu.
Çünkü, etrafla haberleşmek için hiçbir imkâna mâlik değildik.
Hem, onun son yolculuğunda, üzerimize düşen vazifeleri ifa etmekten de mahrum bulunuyorduk.
İşte, muhitimiz böyle dört duvar arasından ibaret olduğu için, sıkıntımız, daha da şiddetini arttırarak devam ediyordu.
Üstadın vefatı zamanında hapiste olan, Konya'da bizlerden başka, bir de Ankara Hapishanesinde yalnızca Said Özdemir vardı.
Türkiye'nin diğer yerlerinde, hiçbir Nur talebesi hapiste değildi. Bizden başka herkes, Urfa'daki büyük cenaze merasimine serbestçe koşabilmekteydi."

"Nihayet 24 Mart 1960 günü yine Nedim Gündüz Ağabey Hür Adam gazetesini getirmişti.
Gazete manşetten büyük harflerle,
'İslâmın Büyük Kaybı... Üstadımız Mübarek Kadir Gecesinde Dâr-ı Bekaya İrtihal Etti' diye acı haberi yazıyordu. Gözlerimizin pınarından yaşlar oluklar gibi aktı.

"Cenab-ı Hak şefaatlerine cümlemizi nâil eylesin... Âmin."

Alıntı: Son Şahitler
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
501
Puanları
83
Yaş
43
Selamün aleyküm.
Mavci abimiz Allah cellecelalüh razı olsun.
Okumaya doyamıyor. Bizleri nasiplendriyorsun.
Rabbimiz bizleri Üstadın ve Onun gibilerin hatırına versin.
Ne cefa dolu bir hayat ve ne Kadar aziz bir eser.
Allah celle celalüh Rahmet Eylesin.
Güzel Ruhlarına hediye eyledik. okumaya devam ediyoruz.

selam ve dua ile
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
selamun aleyku ALLAH razı olsun abi ..
imanı teklikede olan bir millete iman hakikatlerini anlatma ugruna ömrünü hapisanelerde eza ve eziyetle geçirmiş..
bediüzzaman hazretlerinin ruhları şad olsun .. rabbim cemaLullahla ödüllendirsin inşaALLAH ...
SELMA VE DUA İLE ..
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Ve Aleykumselam...

Ve Aleykumselam...

Selamün aleyküm.
Mavci abimiz Allah cellecelalüh razı olsun.
Okumaya doyamıyor. Bizleri nasiplendriyorsun.
Rabbimiz bizleri Üstadın ve Onun gibilerin hatırına versin.
Ne cefa dolu bir hayat ve ne Kadar aziz bir eser.
Allah celle celalüh Rahmet Eylesin.
Güzel Ruhlarına hediye eyledik. okumaya devam ediyoruz.

selam ve dua ile

Allah Celle Celalühu cümlemizden razı olsun değerli kardeşim...
Rabbimiz bizleri kendi yolunda olanlarla birlikte eylesin inşallah...
Rabbimiz bizleri Üstad Bediüzzaman'ın imanlı, ihlaslı yaşantısınına yaklaştırsın...
AMİNNN...
 

Su-Eda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2009
Mesajlar
5,725
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Ve Aleyküm Selam değerli abimiz..
Rabbim sizden razı ve hoşnut olsun inşallah
Dualarınıza canı gönülden Amin..Amin..Amin..
Nur talabelerinin değerli abilerimizin yazdıklarını okuyunca
Üstadın yokluğu yüreklerde daha derinden hissedilmekte
Bizlere ayrılık ona göre vuslat oldu..
Ruhu şadolsun inşallah
Bizlere Rabbimizin izniyle iman hakikatlerini anlatan Risale-i Nur külliyatını bıraktı..
Nice değerli kardeşlerimiz var dünyanın her yanında Nurları okuyup kardeşlerimize anlatan hayra vesile olan Allah Celle Celalühu rızası için hizmet eden
Rabbim cümlesinden Razı ve hoşnut olsun inşallah
Selametle kalınız
Selam ve baki dualarımla
En Güzel'e Allah Celle Celalühu emanetsiniz.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
Allah'u teala rahmetini bol eylesin.
Günümüzde böyle alimlere islam aleminin çok ihtiyacı var.

Selam ve dua ile
 

Nazar57

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
1,308
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Rabbim mekanını cennet eylesin üstadımızın..
Okuduklarımızdan ruhu haberdar olsun inşaAllah.. diktiği sancak her geçen gün yükselerek büyüyor..
Hizmetleri ve geride bizlere bıraktıkları adına Allah c.c. ondan razı olsun..
Rabbim bıraktıgı izden hakkıyla yürümeyi nasip eylesin inşaAllah.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Ve Aleykumselam...

Ve Aleykumselam...

selamun aleyku ALLAH razı olsun abi ..
imanı teklikede olan bir millete iman hakikatlerini anlatma ugruna ömrünü hapisanelerde eza ve eziyetle geçirmiş..
bediüzzaman hazretlerinin ruhları şad olsun .. rabbim cemaLullahla ödüllendirsin inşaALLAH ...
SELAM VE DUA İLE ..

Allah Celle Celalühu cümlemizden razı olsun değerli kardeşim...
AMİNNN...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,138
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Ve Aleykumselam...

Ve Aleykumselam...

Ve Aleyküm Selam değerli abimiz..
Rabbim sizden razı ve hoşnut olsun inşallah
Dualarınıza canı gönülden Amin..Amin..Amin..
Nur talabelerinin değerli abilerimizin yazdıklarını okuyunca
Üstadın yokluğu yüreklerde daha derinden hissedilmekte
Bizlere ayrılık ona göre vuslat oldu..
Ruhu şadolsun inşallah
Bizlere Rabbimizin izniyle iman hakikatlerini anlatan Risale-i Nur külliyatını bıraktı..
Nice değerli kardeşlerimiz var dünyanın her yanında Nurları okuyup kardeşlerimize anlatan hayra vesile olan Allah Celle Celalühu rızası için hizmet eden
Rabbim cümlesinden Razı ve hoşnut olsun inşallah
Selametle kalınız
Selam ve baki dualarımla
En Güzel'e Allah Celle Celalühu emanetsiniz.

Allah Celle Celalühu cümlemizden razı olsun değerli kardeşim...
Evet...
İslam ve iman uğruna onca eza-cefa, sürgün, zehirlenme, baskı, hapis...gören Üstad Bediüzzman yok ama...
Risale-i Nur Külliyatı ve çok şükür...
Ve dünyanın nerdeyse tüm dillerine çevrilmiş ve tüm dünyada okunuyor elhamdülillah...
AllaH Celle Celalühu ecrini verecektir inşallah...
Rabbimiz bizleri kendi yolunda olanlarla birlikte eylesin inşallah...
Rabbimiz bizleri Üstad Bediüzzaman'ın imanlı, ihlaslı yaşantısınına yaklaştırsın...
AMİNNN...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt