Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ateş çukurunun kenarındamıyız..? (1 Kullanıcı)

islamafakı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Eki 2008
Mesajlar
50
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Günümüz dünyasında inandığını söyleyenlerin amel noktasında çok
çetin bir sınavdan geçtiğini görmekteyiz.

En bariz şekilde dünyanın kalbine bir hançer gibi saplanan ümmetin göz önündeki katliamı,insanlık adından ziyade,iman edenler açısından dikkate değer bir vakadır
.Rabbimizin tüm zamanları kuşatan ilahi beyanı adeta günümüze işaret ederek,

“Hepiniz topluca Allah’ın ipine (Kur'ana) sımsıkı sarılın, parçalanmayın. Allanın size olan nimetini hatırlayın.
Hani siz birbi*rinize düşman idiniz de o kalblerinizi birleştirdi ve onun nimetiyle siz kardeş oldunuz. Ve siz ateş çukurunun kenarında idiniz de o sizi kur*tardı.”(Ali İmran-103)buyurmaktadır.

“Müfessirlere göre "Allah'ın İpi"inden maksat, Kur'an ve İslâm'dır. "Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışmak", hep birlikte İslâm dinine inanma*yı, onu kabul etmeyi ve gereklerini yerine getirmeyi ifade eder.
Hz. Peygamber Kur'an'ı,
"Allah'ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir" diye tarif etmiştir”( Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:I/477)

Zamane inanlarının en büyük hatası ve kusuru,bir arada olmaması,bir araya gelmek için bir çaba bile sarf etmemesidir.
Dağılmış parçalanmış haldeki ümmet,Rasulün(sav) uzun yıllar mücadelesini görmezden gelmekte,önderimiz dediği zata muhalif hareket etmektedir.

İki kişiyi bir yere görevlendirirken,birini imam tayin eden bir peygamberin ümmeti,zamanımız cahiliye çağında,
imamesi kopmuş tespih taneleri gibi dağılmıştır.Aynı anlayışın içinde bile birçok kolları olan bir anlayışı sahiplenir oldu artık inanan kitleler.

Kendileri için büyük bir kayıp olan bu dağılmışlık ve ihtilaflar,zamane zalimleri tarafından çok iyi değerlendirilerek,
halifesiz ümmeti ezmekte,kanını emmektedir.Rabbimiz kullarını çok iyi bildiğinden,zalim ve nankör olduğunu belirterek,

“ Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar, sorumluluğundan korktular. Pek zalim ve cahil olan insan onu yüklendi”(aAhzap-72) buyurarak ,

kulun fıtratında olanı kuluna bildirmektedir.Rabbimiz Ali İmran suresinin devamında “Sizden, hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun.

Kurtuluşa erenler işte bunlardır. Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük azab vardır.”(2/104-105)diyerek kurtuluşun
ümmetin uyanmasına ve insanların Hakkı görmesine vesile olmak olduğunu belirtmiş, kuluna kolaylık dileyen Rahman yolunu göstermiştir.

“İmam Ahmed, Huzeyfe bin Yaman tarikıyla Allah'ın Resûlü'nden rivayet etti: «Nefsimi yed-i kudretinde tutan Allah'a yemin ederim, ya marufu emredecek, münkerden sakındıracaksınız. Veya yakındır ki,
Allah katından sizin üzerinize bir ıkab, (azab) göndersin. O azab gel*dikten sonra, siz Allah'a yalvarıp yakaracaksnız. Fakat Allah duanızı kabul etmeyecektir» buyurdu.” (Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 3/18-24.)

““Ateşten bir uçurumun içine düşme hareketi meydana gelirken kalpler Allah'ın elini görüp O'na tutunarak kurtulurlar, uzanıp Allah'ın ipine sarılırlar.

Tehlike ve dehşetten sonra kurtuluş manzaras(budur)ı...
Bu, beraberinde kalpleri ürpertip titreterek sürükleyen canlı ve hareketli bir sahnedir. Neredeyse gözler, bu sahneyi nesillerin gerisinden izleyebilecek gibi oluyor.”(fizilal)
İmtihanın yaman sınavında her insanın her an ateş çukurlarının kenarında bulunduğu,bundan kurtuluşun,
Allahın ipi olan Kur’ana sarılmak olduğu ifade edilmiştir.Bütün ifadelerin nezdinde çağdaş Müslüman anlayışında kitabımızın farklı algılanması da ayrı ve başlı başına bir sorundur.

Ateş çukurlarının sürekli kenarında gezen insanlık tarihi,zamanın değişik çağlarında hüsranı ve acıyı bütün
boyutlarıyle yaşamış,günümüzde ise, geçmişin tüm acılarını katlar cinsten bir ezilmişliği nefes nefes içine çekmektedir.

Bütün bir ümmetin tüm fertleri zillet ve ezilmişlikle karşı karşıya kalarak,imani noktadaki zaaf ve korkuları ile yüzleşmektedir.Dört bir yanı,çukurdan ziyade,
ateş ve volkanla kaplanan ümmet,kiabımızdaki,
“ Sizden, hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun.”(2/104)

emrinden uzak bir hayat tarzını benimseyerek,başlarına gelebilecek her türlü bela ve musibete de peşinen razı olmuştur.
Aslında ayet dikkatli okunduğunda,peşinden gelen ifadenin şartıdır.yani devamındaki,
“Kurtuluşa erenler işte bunlardır),sözü üstteki şarta bağlı bir izahtır.Kurtuluşa ermek için, “ Sizden, hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun.”(2/104).denilmektedir.

Yeryüzünün yaşanan zamanında dünya coğrafyasına baktığımızda, inanların İlahi olan
hayat tarzından kopmalarının en sağlam ipi bırakmalarının sonucu başına gelen felaketleri en bariz şekilde görmekteyiz.

Açık belgeler geldiği halde parçalanıp bölünenler gibi olan(2/105)
ümmet,yine ayetin devamındaki uyarı ile
“İşte onlar için büyük azab vardır.”denilerek bir hakikat genelde insanlığın özelde ise Müslümanların yüzüne Allahın bir tokatı gibi inmiştir.
Bir ömür ateş çukurlarının
kenarında hayat süren insanlık,kurtuluşu ve ümidi,Rabbani olandan yana aramadığı,kendi içinde bile parça parça olduğu zamanımızda,yeryüzünün çağdaş firavunlarına ve
nemrutlarına uysal koyun gibi boyun eğmekte,beşeri nizamları kendi elleriyle başlarına getirmektedir.

Elleriyle tercihlerinin sebebi olarak idareye gelen müşrikleri meşru görmek artık zamanımız Müslümanları için sıradan bir vazife haline gelmiş,yine kazandıkları paraları ile zamane
Karunlarının kasalarını doldurmakla meşguldür.Yaratanın birbirimize ısıttığı kalplerimizi kendi ellerimizle
düşman etmekte çok mahir olan inanmış zümre,bu ihtilaflar konusunda uzlaşmaz bir tavır sergileyerek,beşeri tağutlarla işbirliği içinde bir hayata rıza göstererek tağuti tasallutları peşinen kabul etmiştir.Oysaki,
“Allahın ipi”’ne sarılın ifadesi,Allahın kullarına bir müjdesi,her türlü şeytani ve nefsani düşmanlara karşı ilahi bir yardımıdır. “

"Allah'ın ipi" O'nun tarafından belirlenen hayat tarzıdır. O bir "ip"tir, çünkü müminlerin Allah'la ilişkilerini sağlam tutar ve aynı zamanda onları birbirlerine bağlayıp, bir toplum halinde birleştirir.

Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın" ifadesi, müslümanların Allah'ın yoluna en büyük önemi vermeleri, dini, tüm ilgilerinin merkezi yapmaları
ve onu yaymak için güçlerinin sonuna kadar

çabalayıp, ona hizmette işbirliği yapmaları gerektiği anlamına gelir. Bu ipi gevşettikleri ve onun
ana prensiplerinden uzaklaştıkları anda bölücülükten şikâyet etmeye başlayacaklar ve daha önceki peygamberlerin kavimleri gibi bölümlere ve alt-bölümlere ayrılacaklardır.

Bunun bir sonucu olarak, geçmiş peygamberlerin ümmetleri bu dünyada da, ahiret'te de rezil olmuşlardır”(mevdudi).

Şimdi tekrar düşünme zamanı gelmedi mi acaba,daha ne kadar bu ateş çukurlarının kenarlarında duracağız.
Ne zaman muttakiler için rehber olan(2/2)kitabımıza uyup ta kopması mümkün olmayan kulpa yapışacağız?
Ne zaman Allahın boyası olan(2/13 İslam’a gönülden tabi olup bütün dünyayı kuşatacak bir anlayışa ereceğiz.?Kitabımız bir çok yerinde müntesiplerini müjdelerken bir çok yerinde de,korkutan ifadelerle uyarmaktadır.

“Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resulüne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak
Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız.
Ve sizlerden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmayan bir fitneden korkup-sakının. Bilin ki, gerçekten Allah, (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.”(enfal/24-25 )

İfadedeki ikaz hiçbir surette hafife alınacak tarzdan olmayıp, yaşamakta olan her nefsi kapsamaktadır.
“Bazı günahlar vardır ki, zararı umuma şamil olur. O günahın sebep olacağı fitne ve karışıklık, getireceği sıkıntı ve bela, yalnızca o günahı işleyenleri yere sermekle kalmaz, o zalimlerle birlikte o işe bulaşmamış, o günahı işlememiş olanlara da isabet eder, birçok suçsuzları da gelir bulur. Kurunun yanında yaşı da yakar.

Mesela; yasakların duyurulmasında, iyiliği emir ile kötülükten men etme gibi konularda yağcılık yapmak, akide ve inanç ile cihad konusunda tembellik ve gevşeklik göstermek bu çeşit günahlardandır. Bundan dolayı böyle umumi fitnelere meydan vermemek için, işin başından itibaren iyi korunmak, muhtemel gelişmelere karşı önceden tedbirli olmak, ictimai hadislerde kontrolü elde tutmak gerekmektedir”(Elmalı tefsiri).

” Katâde şöyle der: Size hayat veren şeyden maksat Kur'an'dır. Onda hayat, güven, kurtuluş, dün*ya ve ahret kötülüklerinden korunma vardır. Bilesiniz ki, Allah her şey de tasarruf sahibidir.

Kalpleri, sahibinin gücü yet*meyeceği bir şekilde, istediği gibi değiştirir. Onun azmettiği şeyleri bozar, gayelerini değiştirir, doğru yola gitmesi için ona ilham verir, veya onun kalbini doğru yoldan çevirir.

Rasulullah (s.a.v.) şöyle dua etmiştir: Ey kalp*leri çeviren! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl( Tirmizî, Kader, 7; İbn Mace, Dua,2) İbn Abbas şöyle der: Allah, mü'min ile kâfir ve küfür ile iman arasına girer. Ebu Hayyan şöyle der: Âyette, Allah'ın emirlerini gözetmeye, ondan korkmaya ve onun çağrısına uymaya teşvik vardır.
Yine bilesiniz ki, dönüşünüz sadece Allah'adır. O size, amellerinizin karşılığını verecektir.
Allah'ın emrine isyan etti*ğiniz takdirde, onun ansızın yakalayıp cezalandırmasından sakının.
Fitne*den de sakının. Çünkü size fitne gelirse, sadece zalimleri değil, herkesi kapsar, iyiye de, kötüye de ulaşır.
Çünkü zalim, zulmü ve isyanı sebebiyle helak olur. Zalim olmayan ise, zulmü engellemediği ve onun karşısında sustuğu için helak olur. Hadiste şöyle buyrulmuştur:

"İnsanlar zalimi görür de onu engellemezlerse, Allah katından onlara umumî bir azabın gelmesi yakındır.( Tirmizî, Fiten, 8; Ebu Davud, Melahim, 17.)
İbn Abbas şöyle der: Allah mü'minlere, aralarında kötü şeyi yaşatmamalarını emretti.
Aksi halde, kendilerini umumi bir azap ile ceza*landıracağını, bu azabın zalime de, zalim olmayana da isabet edeceğini bildirdi.

Bilesiniz ki, kendisine isyan edenler için Allah'ın azabı şiddetlidir. Bu büyük bir tehdittir.”
( Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 2/4144)

Bütün bu çarpıcı ifadelerin karşısında inandığımızı söyleyen bizler,günümüz de bunca yaşanan zulümlere daha ne kadar boyun eğeceğiz.?

Ferdi olarak küfre karşı savaşmanın imkansız olduğu bir gerçektir.Fert olarak yapabileceğimiz,nefsimizde ki buğuzdur.İslam ümmeti Ümmet olarak ayağa kalkılmalıdır.
Cemaatler arasında ki ihtilaflar bitirilmeli cemaat liderleri bir araya gelerek çözüm yollarını bulmalıdır.
Nefsani hareket etmenin öncelikle kendilerini ateş çukuruna iteceğinin farkındadırlar sanırım.
Temel olarak hiçbir sorunun olmadığı ümmette,ihtilaflar tali meselelerden kaynaklanmakta,zamane liderlerinin nefsani tutumları yüzünden ümmet fırkalara ayrılmış bulunmaktadır.
Milyarlarla ifade edilen bir ümmetin bir avuç İslam düşmanının zulmü altında ezilmesi inanan her ferdin kanını dondurmaktadır.Hiç bir şekilde kaygı duymuyorlarsa,Allahın kendileri için yakın olan şiddetli azabını beklesinler.Cemaat müntesiplerini de liderlerini uyarmak ve onlara hakkı tavsiye etmek gibi mecburiyetleri vardır.
Körü körüne bağlılık,eteğine yapıştığı imamıyle beraber ateş çukuruna yuvarlanmayı beraberinde getirir.Her fert liderlerinin vaazlarının yanında Allahın kitabıyle birebir muhatap olmalı,feyz ve gücü insana rehber olarak indirilen Kur’andan almalıdır.
YAKUP DÖĞER​
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt