Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'i Seviyorum Sanirdim (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
ALLAH’I SEVİYORUM SANIRDIM…

Sevmek çok zor ama bir o kadar da şerefli bir duygudur. Zordur; çünkü sevmek, sevilenle seven arasında menfaate dayalı olmayan bir ilgiyi gerektirir. Karşılıklı fedakârlığı, vefayı gerektirir. Cefaya karşı sabrı, sert rüzgârlara karşı dağılmamayı gerektirir. Sevmek, sevileni kırmamayı, ona karşı yanlış yapmamayı, kendi isteklerini sevilenin isteklerine tercih etmemeyi gerektirir.
İsterseniz çocuğunuzu, isterseniz eşinizi, isterseniz bir canlıyı, çevreyi veya başka bir şeyi sevin. Sonuç değişmez. Hayatın zor labirentlerinde bu metaneti yitirmeden yürümeniz şarttır.
Biz bugün farklı bir sevgiden bahsedelim... Biz bugün farklı bir sevgiden bahsedelim, belki sevginin esası olan sevgiden bahsedelim. Yüce Allah’a karşı hissetmemiz gereken sevgiden…
Şimdi şöyle bir soru sorsam ve desem ki “ Allah’ı seviyor muyuz?” İnanıyorum ki hepimiz “ Elbette Allah’ı seviyoruz” diyeceğiz. “ Allah sevilmez mi, O’na kurban olalım!” deriz. Bu duygumuzda samimiyiz de. Çünkü hiç kimse “ Allah’ı sevmiyorum” demez, diyemez. Hiç inanmayan bile böyle bir cümlenin yüküne talip olamaz, olmamalıdır da.
O zaman ikinci soruyu soralım ve “O zaman sevgi nedir?” diyelim. Veya bizim sevmemiz yeterli mi? O’nu sevmek mi önemli, yoksa O’nun tarafından sevilmek mi?
Ne dersiniz, bütün bu sorulara bir çırpıda makul cevaplar verebilecek miyiz?
Dilerseniz gelir İslâm tarihinin ölümsüz şahikalarından enfes satırlar okuyalım. Bakalım sevgiye nasıl bir anlam yüklemiş büyükler?
Bistamlı Beyazıd sevgi sanılan boş bir kuruntunun, duvarların yüzüne çarparken unutulmaz bir ders verir:
“ Allah’ı seviyorum sanırdım! Ama anladım ki, esas olan O’nun sevmesi imiş. Allah bir kulu severse, onun kalbini kendisi ile meşgul edermiş”
Doğrudur… Bistamlı Beyazıt’ın dediği gibi, sevgi eğer sevilenin sevgisini getirmeyecekse, boş bir kuruntudur. Allah’ı o kadar seveceksin ki, neticede O sizi sevmeye başlayacak. O zaman sizin sevginiz, O’nun sevgisine mahkûm olur. İşte o zaman O’nun gören gözü, işiten kulağı, yürüyen ayağı olursunuz.
Fudayl bin Iyaz’ın, sevgiyi tarif eden dokunaklı sözleri ruh dünyamızda depremler meydana getirecek kadar derindir. Şöyle diyor;
“ Allah’ı seviyormuyuz diye sorarlarsa sus, konuşma. Evet dersen, tavırların evet diyenlerinkine benzemiyor ki! O zaman da münafıklara, sahtekârlara benzersin!”
İşte size Bağdatlı Cüneyd’in cümleleri, Mevlana’nın ufkunu ne kadar da çok hatırlatıyor:
“Şu kalp Allah’a aittir. O’na sakın yabancıyı sokma!”
Sevgide dozu iyi anlamak şarttır. Sevgi teslimiyet ve tam bir tevekkülü gerektirir. Gayrisinden hicret ve fıkrat (ayrılık) gerektirir. Koşmak, koşmak, koşmak ve yine koşmak gerektirir.
Sevginin kapısı hiç kapanmaz zira. Kapıyı kapalı zannediyorsanız, sevgiliyi tanımıyorsunuz demektir. Belki de kapısı kapalı olan sevgili değildir, sevgili olamaz…
Salih Mürri, bir gün vaaz ediyor camide. Ümitsizliği kıracak sözler kullanıyor, ümidin kapılarını açıyor. Ümitsizliğin yakan bir ateş olduğunu anlatıyor. Bunu da şöyle formüle ediyor:
“ Ümitsizliği yenin. Bir insan Yüce Allah’ın kapısını ısrarla çalarsa, kapı mutlaka bir gün açılacaktır!”
Sözler böyleydi ve doğruydu da. Ama cemaatin arkasında bir kadın vardır ve onun dünyasında ayrı, apayrı fırtınalar kopmaktadır. O, Salih’in durduğu yerde değildir. Birden ayağa kalkar ve seslenir:
“ Daha ne zamana kadar böyle demeye devam edeceksin? O kapı hiç kapanmadı ki açılsın!”
Evet; sevgilinin kapısı hiç kapanmaz. Zaten kapısı kapanacak sevgili, sevgili değildir.
Öyle bir sevgili sevin ki, herkesin kapısı kapandığında bile O’nun kapısı açık dursun!


Doç.Dr.Nihat Hatipoğlu (Gönül Dostları
 

Rüyam3

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2007
Mesajlar
2,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Selamün aleyküm
Emeğinize sağlık Doç.Dr. Nihat Hatipoğlu hocamızın da yüreğine sağlık onu dinlemekte bana ayrıca bir huzur verir Selametle :H
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Selamünaleyküm hayırlı cumalar
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kalp bölünmeyi kabul etmez.( Allah , bir adamın içinde iki kalp yaratmamıştır.- Ahzab 4 ) Bölünen kalp hiçbir zaman tatmin olamaz. Kalbin huzuru tekliktedir yani teslimiyettedir. Hiçbir kalp bir gün iyiyi isteyip ertesi gün kötü şeyler istiyerek huzurlu olamaz. İki arada bir derede kalan kalp hastalıklı bir kalptir.( Kalblerinde hastalık bulunanların: “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır.- Maide 52 ) Kalbin gerçek anlamda tatmini ise Allaha teslimiyetle olur.( Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah`ı anmakla huzur bulur. – rad 28 ) Çünkü kalp yaratılmışlara teslim olduğu ve meylettiği zaman bir gün onların elden çıktığını gördüğünede hazırlıklı olmalı. O yüzden Fani olan hiçbir şey kalbi doyuramaz. Çünkü kalp hep sonsuzluğu devamlı huzuru ister ama bu dünyada fani şeylere bağlanması ve sevmesiyle bu isteğini hiçbir zaman tatmin edemez. Kalbin yaratılış gayesi de budur zaten. Yani kalp Yaratan tarafından kendisine tevekkül etmek , onu sevmek ve sonsuzluğu istemek üzere yaratılmıştır. Kalbin doyumsuz olması ve sonsuz mutluluğu istemesi bile aslında Allahın varlığının delillerindendir. Kalbin elindekilerle kendini mutlu zannetmesi ve bu mutluluğu daimi zannetmesi tamamen gaflettendir. Bu mutluluk ve gaflet kimi zaman insan ömrünün sonuna kadar devam eder kimi zaman ise malını , yakın birilerinin canını kaybettiği zaman son bulur ve idrak edip rabbine yaklaşır. Çoğu insanda bu gafletini gönüllü olarak ve kendini kandırarak ömrünün sonuna kadar devam ettirip sahte mutluluklarla hayatını geçirir. Aklı salim birisi tüm mutlulukların geçici , sonsuz mutluluk ve sevginin ise tüm mahlukatın yaratanını sevmek olduğunu bilir. Bunu bilen de yaradılanı yaradandan ötürü sevmeyi kendine düstur edinir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt