Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Adem (a.s) (1 Kullanıcı)

tersinim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2010
Mesajlar
39
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
77



Cinler insanoğlundan önce yaratıldı ve insanoğlundan önce dünyada Allah’ın (c.c.) halifesiydi.

Cenab-ı Hak (c.c.) onları da insanlar gibi Zatını tanımaları, ibâdet ve tâatta bulunmaları için yaratmıştı.

Fakat cinler bu işi gereği gibi yapamadılar. Yaptıkları kötülük ve zulümler iyiliklerinin önüne geçti ve bu şerefli makamdan azledildiler.

Yüce Allah (c.c.) cinlerin yerine geçecek Kendisi’ne halife olacak olan İnsanı yaratmayı murat etti. Bu konuda dünyayı temsil eden meleğe:

“-Ben senin toprağından bir halk yaratacağım. Onlardan bana itaat edenler olduğu gibi itaat etmeyenler, asi olanlar da bulunacaktır. İtaat edenleri Cennetime koyacağım. İsyan edenleri ise Cehenneme sokacağım buyurdu

Sonra da meleklerine:

“-Ben balçıktan bir İnsan yaratıp, Onu yeryüzünde Kendime halife kılacağım. Yaratılışı tamamlanıp, tarafımdan bir nur verildikten, bir ruh üflendikten sonra sizler Ona secde ediniz. Çünkü O sizlerden üstündür diye emretti. (Sa’d 71-72) (Bakara 30)

Allah’ın (c.c.) bu kesin emri melekleri önce şaşırttı.

Yeryüzünü cinlerin yerine kendilerinin mesken tutacaklarını, yurt edineceklerini, Allah’ın (c.c.) halifesi olacaklarını zannediyorlardı.

Çünkü kendileri gece, gündüz ibâdet ve itaat halindeydiler. Cinler gibi Cenab-ı Hakka (c.c.) isyan etmeleri söz konusu değildi. Yeryüzünde Allah’ın (c.c.) halifeliğine kendilerini diğer yaratıklardan daha lâyık görüyorlardı.

Cenab-ı Hak (c.c.) insanoğlunu Arzdan alınacak topraklardan oluşan balçıktan yaratacağını bildirmişti. Bunun için Cebrail’e (a.s.):

“-Ey Cebrail! Dünya’ya in, yaratacağım insanoğlu için toprak getir” buyurdu.

Bu emir üzerine Cebrail (a.s.) dünyaya indi. Dünyayı kontrol eden, yöneten melek Cebrail’in (a.s.) yapmak istediğini öğrenince:

“-Ey Cebrail! Rabbime isyan edici, kan dökücü, fitne fesat çıkarıcı bir yaratık benden mi yaratılacak? Ona benden bir elbise mi dikilip giydirilecek? Ben ki Rabbimin isimlerinden gelen hikmetleri ve güzellikleri üzerimde barındırıyorum.

Toprağımdan bir şeyler alarak beni eksiltme. Şekil ve biçimimi bozarak beni küçük düşürme.

Ben Senin özümden bir şeyler alarak beni yaramaz hâle getirmenden Allah’a (c.c.) sığınırım.

Ben Senin benden bir şeyler alarak beni eksiltmeni istemiyorum.

Çünkü Rabbim benim özümden bir halk yaratacak, bu halkta O’na asi olacaktır.

O’na asi olanlar ise Rabbimin mağfireti dışındadırlar. Onların özümden yaratılmasını istemiyorum.”
Deyip ağladı.

Dünya meleğinin bu konuda Allah’a (c.c.) sığınması Cebrail’in (a.s.) elini, kolunu bağladı. Dünyayı temsil eden meleğin bu karşı koyuşu üzerine bir şey almadan geri döndü.

Cenab-ı Hakka (c.c.):

“-Ya Rabbi! Yer meleği kendi özünden günahkâr bir kul yaratılmasını istemedi. Bunun için de İsm-i Şerifine sığındı. Bense Sana sığınanlara güç yetiremem. Bu nedenle görevimi yapamadım” dedi.

Cenab-ı Hak (c.c.) Cebrail’in (a.s) ardından Mikail’i (a.s.), onun ardından da İsrafil’i (a.s.) gönderdi. Fakat onlarda elleri boş döndüler.

Dünya, kendi özünden Allah’a (c.c.) isyân eden bir varlık yaratılmasını istemiyor, buna şiddetle karşı çıkıyor, ağlayıp sızlıyor, bu konuda Allah’a (c.c.) sığınıyordu.

Cenab-ı Hak (c.c.) Azrail’e (a.s.):

“-Ya Azrail! Yaratacağım insanoğlu için dünyadan toprak, balçık getir” diye emretti.

Azrail (a.s.) diğer melekler gibi dünyaya inince dünya, günahkâr ve asi olan insanoğlunun yaratılması için kendisinden bir özün alınmasını istemedi.

İnsanoğlunun asi ve isyankâr olmasının kendisine bir zarar vereceğinden korkuyordu.

Fakat Azrail (a.s.):

-Ey dünya! Bu Rabbimin emridir. Buna gönüllü ya da gönülsüz, isteyerek ya da istemeyerek uy. Emrine itaat et. Ona isyankâr olma. Emrini yerine getirmeden ve toprak almadan huzuruna dönmekten Allah’a (c.c.) sığınırım
dedi.

Bunun üzerine dünya:

-Biz Rabbimizin emirlerine uyarız, Ona isyân edenlerden olmayız. Muhakkak ki O büyük bir ilim ve hikmet sahibidir. O’nun adına sığınanlara güç yetiremeyiz. Var sen istediğini al dedi.

Azrail’in (a.s.) Allah’ın (c.c.) emirlerini tavizsiz uyması, bu konularda en küçük bir tereddüde düşmemesi O’na, insanoğluna verilen can emanetini geri alma görevinin verilmesine neden olmuştur.

İnsanlar nefisleri nedeniyle bu emaneti geri vermek istemezler. Fakat Azrail (a.s.) her konuda olduğu gibi bu konuda da tâvizsizdir.

Azrail (a.s.) dünyanın çeşitli yerlerinden ak, kara, kırmızı, sarı topraklardan aldı. Bunları birbirlerine karıştırdı.

İnsanoğlunun yaratılacağı balçığın özünü alarak geri döndü. Allah’ın (c.c.) emriyle karışık toprağı su ile ıslatıp; balçık, cıvık çamur haline getirdi.

Bu balçık, cıvık çamur içindeki maddeler iyice kaynaşıncaya, kokuşuncaya kadar durdu.

Vakti, zamanı elince Cenab-ı Hak (c.c.) Âdem’e (a.s.) bizzat kendi Elleriyle şekil verdi. (Sa’d 75)

Âdem’in (a.s.) henüz can verilmemiş kalıbı yere atılmış bir halde kırk yıl bekletildi.

Âdem’in (a.s.) vücudu yaratıldıktan sonra Onu gören melekler; Onunda fitne, fesat çıkaran, bozgunculuk yapan, cinler gibi denetlenmesi zor bir nefse sahip olduğunu fark edince:

“-Ya Rabbi! Yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek kimselere mi kendine halife kılacaksın? Bizlerse gece gündüz Sana ibadet ve takdis etmekteyiz.

Bizim ibâdet ve takdisimiz kâfi gelmiyor mu? Muhakkak ki Senin için bizler; devamlı ibâdet, tespih ve takdis içinde, secde halindeyizdir
dediler. (Bakara 9)

Meleklerin bu sözleri ve sorusu Allah’a (c.c.) bir isyan değildi. Bir şüphe ve tereddütte içermiyordu. Âdem’e (a.s.) ve nesline tahkir ve gıybette değildi.

Sadece güçlü nefsinden dolayı her zaman doğru yoldan ayrılabilecek bir varlığın niçin halife seçildiğini öğrenmek istiyorlardı.

Yanıt olarak Cenab-ı Hak (c.c.) onlara:

“-Ey meleklerim! Muhakkak ki sizin bilmediklerinizi Ben bilirim. Hadiselerin hikmetleri sizin bildiklerinizin içinde değildir. Benim insanoğlunu yaratmamda öyle bir hikmet gizlidir ki, bu hikmet onların işleyecekleri bütün fesat ve şerlere üstün gelecektir” buyurdu. (Bakara 30)

Âdem’in (a.s.) kalıbı kurumaya yüz tutunca merak eden İblis yanına gelip Ona bir tekme vurdu.

Âdem’in (a.s.) vücudu içi oyuk bir cisim, bir testi, içi boş kütük gibi ses verdi.

İblis bir kaç kere Âdem’in (a.s.) ağzından girip altından çıktı. Bir kaç kere de altından girip, ağzından çıktıktan sonra Âdem’e (a.s.):

-Sen böyle testi gibi ses çıkarma yerine bir başka gâye için yaratılmış olmalısın. Muhakkak ki Sen yerime geçirilecek olansın. Sen bana musallat olursan ben de Sana isyan ederim. Eğer Sana musallat olacak kudret bana verilirse elbette Seni mahvederim dedi.

Bu kırk yıllık süre içinde İblis gibi bazı meleklerde Âdem’e (a.s.) merak ederler, yanına varırlar fakat Ona dokunmazlar, korku ile bakışırlardı.

İblis’te sık, sık Âdem’in (a.s.) yanına varıyor, Onu tekmeliyor, ağzından girip altından çıkıyor, sonra da:

-Siz şu cesetten korkmayınız. Rabbiniz sağırdır. Şunun içi ise oyuktur, kuru bir ses vermeden başka işe yaramaz derdi.

Böyle derdi ama yine de Âdem’den (a.s.) en çok korkan İblis’ti. Onun yanına vardığında kendi kendine:

-Her halde sen böyle testi gibi ses çıkarmak için yaratılmadın. Muhakkak ki yaratıldığın şey içinsin. Eğer bana sataşırsan ben de Sana sataşırım. Bana musallat kılınırsan ben de isyan eder, Seninle savaşırım
derdi.

Devamı var.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt