Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ABD İran’ı vakit kaybetmeden vurmak istiyor ama nasıl? (1 Kullanıcı)

ecthelion

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2008
Mesajlar
531
Tepki puanı
0
Puanları
0
KıymetşinasTitrettin Hocamız, mümin kardeşinizi bu nevi menfi isnadlarla itham etmeniz hakikaten nahoş ve gayr-i ahlaki bir durum.Kanaatimce daima yapıcı ve müsbet olmalı ve hayırlı şeyleri ifade etmeli ve hayır idealinde koşmalısınız.Herşey gönlünüzce olsun.Nice güzel günler geçirmenizi temenni ederim.
Yazan: Ali...
 

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
86
KıymetşinasTitrettin Hocamız, mümin kardeşinizi bu nevi menfi isnadlarla itham etmeniz hakikaten nahoş ve gayr-i ahlaki bir durum.Kanaatimce daima yapıcı ve müsbet olmalı ve hayırlı şeyleri ifade etmeli ve hayır idealinde koşmalısınız.Herşey gönlünüzce olsun.Nice güzel günler geçirmenizi temenni ederim.
Yazan: Ali...

bir nurcunun boyle yazmasi nurculuk acisindan `yapici` degildir, nahostur gibi degerlendirmeler cok dogaldir
hele ki senin gibi tecrubeli bir nurcu icin

size bir sey soylemiyorum siz nurcu kalin
 

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
86
edam000000 ve ne kadar nurcu varsa > siz nurculara degil Musluman kardeslerime hitab ettim niye ustunuze aliyorsunuz ki ? eyyy nurcular demedimki..:)
papazlarla ayni esasati diniyeyi paylasan siz gayrimuslimleri imanli diyen siz benimle ayni dinde degilsiniz
benime ayni dinle olanlar icindi o ikazlar :)
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Buyrun beni çok düşündüren ve çogu insanı ağlatan Zübeyr Gündüzalp abinin Gaziantepteki Nazın Gökçek abiye yazdığı mektub
HER İKİSİDE BURDA YAZANLARI HAYATINDA YAŞAMIŞ KİŞİLERİR

DAMLAdan
Madem ki İslâm ın her derdine razı olduğunu bildiriyorsun, bu müjdenle bize aşk ve şevk veriyorsun, o halde iyi dinle. Vazifen, dikenler arasında güller toplayacaksın, ayağın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, ısıracak. Buna sevineceksin. Firavunlar kucağında büyüyen Musa ları safına alacaksın. Aldığın için dövecekler. Konuştuğun için zindana koyacaklar, sevineceksin. Çöllere sürülürsen, kanınla ağaç yetiştireceksin. Kutuplara sürülürsen, ısınla sebze yetiştireceksin. Yeşilliği sevmeyenler olacak. Yakacaklar, yıkacaklar. Sen bunu sabırla seyredeceksin. Karanlık zindanlara salarlarsa, ışık, paslı vicdanları görürsen ümit, imansız kalplere rastlarsan nur vereceksin. Sen verdiğin için suç, sen getirdiğin için ceza, sen konuştuğun için mahkum olacaksın ve buna şükredeceksin. Anadan, yardan, serden ayrılacaksın. Candan, gönülden Kur an a sarılacaksın. Damla iken deniz, nefes iken tayfun olacaksın. Derdini yazmak için derini kağıt, kanını mürekkep edeceksin. Kimse ile görüştürmezlerse, Mecnun olup çöllere düşeceksin. Leyla arar gibi, nur arayanları bulacaksın. Bulamazsan üzülmeyeceksin. Yalan, iftira, çamur fırtınasına tutulursan, hissiyatını terk edeceksin. Önünde demirden set yaparlarsa, dişinle deleceksin. Dağları toptan delmek gerekirse iğne ile oyacaksın. Unutma, nerede olursan ol; küfrün ve cehlin ta temelini çürüteceksin. Bir gün Kur an etrafındaki surların yıkıldığını görürsen, hemen kemiklerini taş, etlerini harç, kanını da su edeceksin. Etrafına ilimden, irfandan, faziletten ahlâktan kaleler dikeceksin. Kaleler, fedailer ister. Nasıl olsa sen de içinde fedai olacaksın. Bu mektubu okuyunca, Mesnevi yi okuyan Yunus gibi Uzun olmuş diyeceksin. O nun gibi, ben olsa idim: Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm, derdim dediği gibi sen de ne lüzum vardı uzun uzun saymaya, kısaca 'Kur an talebesi olacaksın' deseydin yeterdi diyeceksin. Haklısın. Zira İslâm yoluna giren bilir ki, bu yol kıldan ince kılıçtan keskindir. Her kişinin kârı değil, er kişinin kârıdır...

__________________
_____________________________
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
KıymetşinasTitrettin Hocamız, mümin kardeşinizi bu nevi menfi isnadlarla itham etmeniz hakikaten nahoş ve gayr-i ahlaki bir durum.Kanaatimce daima yapıcı ve müsbet olmalı ve hayırlı şeyleri ifade etmeli ve hayır idealinde koşmalısınız.Herşey gönlünüzce olsun.Nice güzel günler geçirmenizi temenni ederim.
Yazan: Ali...
...Allahcc razı olsun...BESMELE...SELAM...DUA...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
titrettin kardeş senin kaynaklarını merak ediyorum yazarmısın lütfen. çünkü herşeye bir cevabı var maşaallah!birde senin bu bitmeyen said i nursi düşmanlığın niye?ha birde bir kimse ben müslümanım dediği sürece ona kafir diyebilir misin bi araştır istersen.....

Allahcc razı olsun GÖNÜLDAŞ...BESMELE...SELAM...DUA...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
yok kardeş sen beni anlamadın ama ben senin dediklerini birebir anlamış durumdayım..
1_ben senin deyiminle nurcu değilim
_iki dediğin ve yazdığın bütün hadisleri hamdolsun yutmuş biri olarak biliyorum..
ama senin anlayamadığın bir nokta var kardeşim ben çiçek böcekle kafayı yemiş bir insan değilim....
hakaretine tahammül etmeyen ,bunu müslümanın adabına yakıştıramayan bir İNSANIM....
gel seninle senin üslübuna göre konuşalım.. ..ben giderken senin gibiler geliyordu..
kahrolsun nurcular,,,
hatta kahrolsun senin ve senin gibi düşünmeyen müslümaN kardeşlerin ...
rahatladınmı kardeşim..
yok daha bitmedi senin yazdığın hakaretleri sana bir bir yediririm ama ne terbiyem ne yaşım nede rabbim buna izin vermiyor..okurken , yaŞArken at gözlüğünü çıkartın artık...
ELHAMDULİLLAH .MÜSLÜMANIM DİYEN VE ADAM GİBİ İBADETİNİ YAPAN MÜNAFIKLARA TEYET GEÇMEYEN,DİLİNE SAHİP OLAN DİN KARDEŞİ İÇİN AĞZINDAN KÖTÜ LAF ÇIKMIYAN KARDEŞLERİMİZİN ALAYININ GÜNAHINI ALMAKTASIN ...
NEDİR SENİN DERDİN YA
NEDİR BU KADAR CELALLENMEN....SENİN VE SENİN GİBİLER YÜZÜNDEN BU DURUMA GELDİK..AMA SEN BENİM NE ANLATMAK İSTEDİĞİMİ ANLAYAMAYACAK KADAR GÖZLERİN BAĞLANMIŞ,,..

Allahcc razı olsun GÖNÜLDAŞ...BESMELE...SELAM...DUA...
 

edam005

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
982
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
yazık kardeşim çok yazık ,,size diyecek bişe bulamıyorum..rabbim size hidayet versin inşallah...yazdığın ve bilmediğin şahsiyetler hakında konuştukların rabbimin divanında senin aleyhine delil olarak dönecektir..bundan sonra sen yoksun titre titreyebildiğin kadar kardaş...
ben gayri müslimlere imanlı deyimi kullanmam , demem benim sadatım , rabbim peygamberim buna müsaade buyurmaz ben hiç buyurmam..ara bul artık helalliğimi ...
 

hayri07

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2009
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
bak titrettin efendi çün okudun bilmessin ha bir kuru emektir sakın ola cematime laf etme edep sınırlarını zorlama seni RABBİM ISLAH ETSİN......
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İsrail'in yeni hedefi İran değil, Pakistan! İSRAİL’İN aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, göreve geldikten sonra verdiği ilk röportajda ortalığı karıştırdı.

23/04/2009
1974.jpg
‘İnanın bana ABD İsrail’in tüm kararlarını kabul eder’ diyen Lieberman, Obama yönetiminin ancak İsrail’in istemesi halinde Ortadoğu’da barış planı sunacağını söyledi. Rus Moskovskiy Komosolets’e konuşan Lieberman, İran’ın tehdit sıralamasında iki numaraya düştüğünü belirterek, ‘Artık İsrail için en büyük tehdit Afganistan ve Pakistan’ dedi.
Star

 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
AFPAK: Üzerinde biraz düşünelim mi? İsrail’in en büyük düşmanı hangi ülkedir? Bu soruya istisnasız hemen herkes ‘İran’ der. Der ama bu yanıt doğru olmayabilir. Çünkü İsrail için 1 numaralı risk ‘artık’ başka ülke. Pardon, iki ülke!
23/04/2009
1978.jpg
İsrail devletinin son zamanlarda hükümete giren en keskin isimlerinden biri-aslında her zaman aşırı sağ söylemlere ve uygulamala imza atan bakanları olmuştur Tel Aviv’in!-çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Avigdor Liebarman.
Lieberman bilindiği gibi oldukça sert ve rahatsız edici söylemlere sahip bir lider. Gazze dehşetinde ağzından “atom bombası” sözcüğü bile çıkmıştı anımsanacağı gibi.
Bakan Lieberman ilginç ve çok kısa bir söz sarf etti. Ne olduğunu zaten iyibilgi’nin “Dünyanın Haberi” bölümünden yansıttık. Ancak iş tırnak içi bir haberle geçiştirilemeyecek kadar önemli.
Lieberman cümleleri şöyle; “İnanın bana ABD İsrail’in tüm kararlarını kabul eder. Obama yönetimi ancak İsrail’in istemesi halinde Ortadoğu’da barış planı sunacaktır. İsrail için İran tehdit sıralamasında iki numaraya düştü.Artık İsrail için en büyük tehdit Afganistan ve Pakistan!”
Buraya hallice bir mim konulması gerekiyor. Bu arada belirtelim, Dışişledi Bakanı bu açıklamaları “Rus” Moskovskiy Komosolets’e yaptı.
Kısa metinde dikkat edilmesi gereken iki nokta bulunuyor. Birincisi, İran’ın 1 numaralı tehtid olmaktan çıkması. Neden çıkıyor?
Tahran İsrail’e yönelik bakışını mı değiştirdi? İsrail’in hep bahsettiği İran tehtidleri ne oldu? Nükleer silahlar ne oldu?
Ancak iki açıklaması bulunabilir. Ya İsrail sağ gösterip sol vuracak, İran tehtid değil deyip bir gece yarısı saldıracak. Veya, birisi ona “İran’ı bırak artık, meseleyi biz çözüyoruz” dedi.
Bu gizli özne ABD olabilir. İran’la yoğun yakınlaşma çabası içindeki Washington son zamanlarda bu ülkeden gelen “daha ılımlı” mesajları, zaten yapıldığı söylenen gizli görüşmelerle birleştirmiş, nihayetinde de İran’ın; Irak, Pakistan, Afganistan için stratejik önemine binean İsrail’i ikaz etmiş olabilir.
Tabii bu bir tür garanti anlamına da geliyor. İran sana saldıramaz biz ikaz ettik gibilerden! Ya da-buraya bir parantez açalım-Tahran meselesinde Rusya ile bir uzlaşı var.
Bu uzlaşı İran’ın Moskova tarafından kontrol edilmesini getiriyor ve Afganistan-Pakistan konusunda Rusya ile ABD arasında bir mutabakatın olduğunu gösteriyor. Ki buna yönelik açıklamalar Kremlin’den “lisan-ı münasiple” duyuruldu!
Devam edelim... İkinci konu ise Afganistan-Pakistan dosyası. Beyaz Saray için ülke içinde bir numaraları sorun ekonomik kriz ise ülke dışında bir numaralı sorun bu.
Her yerde bunu söylüyor ve önceliğinin bu olduğunu açıkça belirtiyor. Uluslararası camiaya da ağır baskı yapıyor. Nitekim Türkiye’den muharip asker istemesi de bunun bir sonucu.
İsrail bağlamında ise-spesifik olarak bu konuda-Lieberman’ın dediği çok doğru değil. ABD İsrail’in dediğini değil, İsrail ABD’nin dediğini yapıyor. “Ne istersek yaparlar”, Afganistan-Pakistan konusunda Tel Aviv’in yapacaklarının karşılığı!
Görüldüğü gibi, İran’ın uluslararası topluma ABD’nin istediği formda kazandırılmasını-şimdilik-sağlamasa da, ABD-Rusya-İran-İsrail dörtgeninde, Afganistan-Pakistan dosyasında “uzlaşı” hatta “ortaklık” kurulmuş oluyor!
iyibilgi
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İranlı Sünni lider Erbakan'ın gezisini değerlendirdi

İranlı Sünnilerin liderlerinden Dr. Abdurrahim Ebu Muntasır Mollazade El-Beluşi, Erbakan’ın İran gezisini değerlendirdi
.
İranlı Sünnilerin liderlerinden Dr. Abdurrahim Ebu Muntasır Mollazade El-Beluşi, Erbakan’ın İran gezisini değerlendirdi.
İran Sünnileri Birliği kurucu başkanı El-Beluşi, SÜTUNHABER’e verdiği demeçte Milli Görüş liderinin İran Hizbullahı’nın davetlisi olarak İran’a yaptığı gezinin Türkiye’nin ve Erbakan’ın değil İran’ın yararına olacağını söyledi.
Erbakan’ın son İran gezisinin çok üzücü olduğunu kaydeden El-Beluşi, “Erbakan gibi bir lider nasıl truva atı olmayı kabul edebilir?” şeklinde konuştu.

İran’ın mezhepçi ve ırkçı bir devlet olduğunu belirten Ebu Muntasır El-Beluşi, Erbakan ile 12 Eylül ihtilalinden önceki ünlü Konya mitingi öncesinde görüştüğünü ve kendisine İran rejiminin tehlikelerini anlattığını söyledi.

“Erbakan İran’da yaşasaydı şimdiye kadar çoktan öldürülmüştü” diyen El-Beluşi, İran rejiminin Safeviler döneminde başlatılan İran’ın tamamını Şiileştirme politikasını sürdürdüğünü ve bu doğrultuda Sünni alimlerin öldürüldüğünü, camilerin yıkıldığını ve Sünni halka ağır baskıların uygulandığını bildirdi.

Türk halkını İran’ın politikalarına ve yayılmacılığına karşı uyanık olmaya çağıran İranlı Sünni alim, zamanında tehlikenin farkına varamayan Arapların bugün tehlikeyi enselerinde hissettiklerini kaydetti.

İran rejiminin ABD ve Siyonizm düşmanlığı gibi sloganları kullandığını ifade eden El-Beluşi, “Perde arkasında ise ABD ve Siyonistlerle işbirliği yapıyorlar. ‘Biz olmasaydık, Bağdat ve Kabil işgal edilemezdi’ diye övünüyorlar” şeklinde konuştu.

Türkiye’deki ve dünyadaki Müslümanları İran’daki Sünni kardeşlerine sahip çıkmaya çağıran Ebu Muntasır El-Beluşi, “Müslümanlar İran’daki Sünnilere sahip çıksalardı bugün Bağdat ve Kabil işgal altında olmazdı” dedi.

İran’ın önde gelen Sünni liderlerinden Dr. Abdurrahim Ebu Muntasır Mollazade El-Beluşi’nin kardeşi, Humeyni devrimi sonrası İran Anayasası’nın yazılması için oluşturulan komisyona İranlı Sünnileri temsilen katılmış fakat mezhepçi ve ırkçı bir anlayışla yazılan anayasayı imzalamayı reddetmişti.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
17 Mayıs 2009 Pazar




İran adım adım NATO yolunda


NATO, Afganistan meselesenin çözülmesi ve bölgede istikrarın sağlanması için İran’la iş birliğini sürdürecek.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından, NATO’nun Brüksel’deki sivil ve Mons’taki askerî karargâhına, savunma muhabirlerinin katıldığı bir basın turu düzenlendi. Programda, çalışmalar hakkında bilgi veren NATO sözcüsü; ittifakın, İran’la yakınlaşacağını söyledi.

Sözcü, “Afganistan meselesinin çözülmesi konusunda, ilk defa bir NATO konseptinde İran’ın gerekliliği ifade edilmiştir. 20 yıldır NATO bünyesinde İran’dan bahsedilmiyordu. Bazıları, bölgede barış istiyorsak, İran’ı da sürece dahil etmemiz gerektiğini kabul ettiler. Böylece Lahey’de 21 Mart’ta yapılan ve BM-ABD inisiyatifiyle gerçekleştirilen Afganistan toplantısına İran davet edildi ve geldi.

İran konusunda bugünden yarına yaklaşımımız, tutumumuz değişti demek çok da doğru olmayacaktır. Ancak Afganistan meselesinin çözümü için bölgesel yaklaşıma İran’ın da dahil edilmesi, dışlanmasından daha faydalı oldu” şeklinde konuştu.

Türkiyegazetesi


 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Tuncay Aksoy
İran'ın Dış Politikası -3-



Tebriz’de Safevi devletinin kurulduğu yıl olan 1501, modern İran tarihinin başlangıcı kabul edilir. Fakat aynı zamanda İran’ın Orta Asya’yla bağlarının kopmasının da milâdıdır.
Türkistan olarak adlandırılan Orta Asya’da Özbeklerin hakim olduğu Sünni hanlıklar ile Azerilerin hakim olduğu Şiî Safeviler arasında başlayan mezhep savaşları, daha önce organik bağları olan Türkistan ile İran’ı birbirinden koparmıştır. Öte yandan, Rusların 19. yüzyılda Kafkasya ve Orta Asya’yı işgal etmeleri ve bunu 1813 Gülistan ile 1828 Türkmençay Antlaşmalarıyla İran’a kabul ettirmeleri, İran’ın Azerbaycan’ın kuzeyini kaybetmesinin dışında söz konusu kopuklukta bir değişiklik yaratmamıştır. Tarihi bir süreç olarak İran’ın Türkistan ve özellikle Hazar bölgesine karşı olan son derece yakın ilgisinden de anlaşılacağı üzere İran yine ŞİA ve FARS karışımı bir faşizm ile bölgede yer edinme peşindedir.
Kafkas-Hazar Bölgesinin Denetimi

Geçen yazımızda da sizlere hatırlattığımız İbrahim Karagül’ün yaşanan Karabağ sorununa dair yazdığı “Ermeni birlikleri İran sınırına yaklaştığında İran ordusu hemen sınırın Azeri tarafına geçip tampon bölge oluşturdu. İşte burada Rus-İran stratejisi uygulandı. Altınordu devletinin yıkılmasından bu yana aynı strateji hep canlı tutuldu. Rusya ve İran’da yönetimler ne kadar değişirse değişsin bu strateji hiç değişmedi. Doğu-Batı Türk dünyasını, Sünni dünyayı ikiye bölme stratejisidir bu. Geçmişte olduğu gibi bugün de başarılı oldu. Hazar, bugünkü Azerbaycan işte bu oyunun yüzyıllardır sahnelendiği yerdir” diye tarif ettiği bu hadise geçmişten, günümüze uzayan ve sadece Osmanlı devleti değil, ondan önce kurulmuş Sünni devletler ve özellikle Müslüman Türk olan Sünni devletlerin İran tarafından çıkarılan fitnelerle nasıl tarihten silindiği veya yıkıldığının da delilleri olarak gözükmektedir.
Bildiğiniz gibi Doğu ve Batı Müslüman Türk dünyasını ayırıcı hareketi Sovyetler Birliği döneminde yapan Ruslar, ilk etapta Türk adını unutturmak için Türkistan yerine Orta Asya demeyi tercih ettiler. Batılı ülkeler ve “uzak batı” diyebileceğimiz Amerika bu tercihi destekledi. Bizlerin Uluğ Türkistan olarak anmak mecburiyetinde olduğumuz bölgenin doğusuna Çinliler Sinjiang dediler. (Yeni kazanılmış ülke). Rusya ise, Uluğ Türkistan’ın kendi payına düşen batı kesimini; Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan olarak 5 parçaya böldü. Hazar Denizi’nin batısına da Azerbaycan dedi. Türkiye ile Azerbaycan arasına Ermenistan’ı da bir hançer gibi soktu. İşte bu hamle tamamı ile bugünlere uzayan tarihi Rus stratejisinin bölgedeki en önemli stratejik taktiği olmuştur. Türkistan ile Türkiye’nin arasına resmen Ermenistan inşaa edilmiştir.
İran ise Rusların bu stratejisinin farkında olduğundan, kuruluşundan itibaren Hazar’ın denetimini de elinde tutma gayesi ile Azerbaycan’a karşı Ermenileri desteklemiş ve Ermenistan bugün İran’ın Kafkasya politikasında bir kaldıraç işlevini üslenmiştir. Ermenistan’ın Azerbaycan’la gergin ilişkisi, Azerbaycan’ın büyümesini ve İran’daki Türkler için bir çekim merkezi olmasını engellemektedir. Ayrıca Azerbaycan-Ermenistan çatışması, her iki devleti İran’a doğru itmektedir.
Bugün Rusya-İran stratejik işbirliği sayesinde İran dolaylı yoldan bölgeyi kontrol altında tuttuğunu düşünmektedir. İki ülkenin ortak stratejisi, bölge ülkelerinin Moskova ve Tahran’a (şüphesiz daha çok Moskova’ya) olan bağımlılıklarının korunması biçiminde özetlenebilir. Bu işbirliğinde bir değişiklik olmadıkça İran’ın pozisyonunu değiştirmeyecektir. Yani Hazar bölgesindeki emellerini uygulayıcı hamlelerine devam ederek bölgede İran’a arkabahçe olacak yerler oluşturacaktır.
Türkiye ve bizler için önemli olan ikinci boyut ise, İran’ın, Ermenistan’ı Türkiye’nin Kafkasya’daki etkinliğini sınırlandırmanın araçlarından biri olarak görmesidir. Velhasıl Sünni dünyayı ayırma stratejisi de burada ortaya çıkmaktadır ki; Türkiye Sovyetler zamanında kurulan Ermenistan isimli devlet ile nasıl Türkistan’dan ayrıldı ise aynı şekilde Sünni olan diğer Türkistan devletleri ile de irtibatı, RUS-İRAN işbirliği ile kopartılmaktadır. Türkiye’nin etkinliğinin bölgede Türk milliyetçiliğini körükleyebileceğini ve bunun İran içindeki Azerbaycan Türkleri arasında yankı bulabileceğinden korkmaktadır. İran ve Ermenistan arasındaki özel ilişkinin ise, Türkiye’nin etkinliğini sınırlandırma çerçevesinde şekillendiğini söylemek mümkündür.
İran bir taraftan da Avrupa ve ABD’deki Ermeni diyasporasının kendisine küresel politikalara müdahil olacak bazı kapılar açabileceğini düşünmektedir. Ve hatta Ahmedinecat’ın ABD ziyareti ve ABD-İRAN ilişkilerinde Ermeni Diasporasının Ahmedinecat ile Amerika arasında gelişen yakınlaşmada büyük bir pay sahibi olduğu da çeşitli yorumlarda dile getirilmişti. Azerbaycan-Ermenistan meselesinde İran’ın tarafsızlığını açıklaması bile aslında taraf olduğunu gösterir. Kimilerine göre bu tavır Şiî devlet kimliğiyle de çelişmektedir. Biri Hıristiyan olan ancak diğeri Şiî olan bir çatışmada tarafsız kalınması ve hatta pek çoklarına göre Ermenistan’ın İran tarafından desteklemesi, İran’ın Kafkasya’daki jeopolitik kaygılarını ideolojik emellerinin önünde tuttuğuna en güzel örnektir.
İran’ın Şiî ve Fars ideolojik hesaplarını ilk defa Kafkas ve Hazar Bölgeleri üzerinde jeopolitik üstünlük elde etmek için değiştirdiğini söylemek mümkündür. Ancak Şia’nın tarihi seyrine baktığımızda Sünni olan topluluklara karşı giriştiği hamleleri her zaman aynı olmuş ve Şiîleştirmeye yönelik faaliyetleri devam etmiştir. Yani İran’ın ideolojik kaygılarını ikinci plana itmesi, emellerinden tümüyle vazgeçtiği anlamına gelmemektedir. Azerbaycan’ın Şiî olmasına rağmen Ermenistan’ın İran tarafından sahiplenilmesi veya desteklenmesini de Azerilerin Türk olmasında aramak geçerli sebep olacaktır. Zira Azerbaycan’ın diğer Sünni Türk Devletleri ile olan irtibatı İran ile olan ilişkilerinden daha iyi ve gelişmiştir. Azerbaycan’da Türk (Sünnî) kimliği her daim Şiîliğin önüne geçmiş ve Türkiye’nin Türkistan’a açılması için Azerbaycan önemli bir konumda olmuştur.
 

erzsalih

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2009
Mesajlar
967
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Vallahi arkadaslar afedersiniz affiniza sığınaraktan ben bunara SEREFSİZ demek istiyorum. Müslümanı müslama vurdurmak okadar kolaymı biz türk gençleri buna göz yumarmıyız Allah onlardın birbir belasını versin eğer bu hükümet bu oyuna gelirse ki inşallah gelmez geldi farz edelim ırakta olduğunu gibi Allahın laneti onların üzerine olsun demekten başka hiç ama hiçbir diyecek sözüm yoktur. Allah bin bir bala versin bunlara arkadaslar kusara bakmayın ama içim çok dolu dayanamıyorum artık bunlara artık bir seyler yapmamız gerek göz göre göre oluyormu böyle şey bunlara izin vermememiz gerek
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Vallahi arkadaslar afedersiniz affiniza sığınaraktan ben bunara SEREFSİZ demek istiyorum. Müslümanı müslama vurdurmak okadar kolaymı biz türk gençleri buna göz yumarmıyız Allah onlardın birbir belasını versin eğer bu hükümet bu oyuna gelirse ki inşallah gelmez geldi farz edelim ırakta olduğunu gibi Allahın laneti onların üzerine olsun demekten başka hiç ama hiçbir diyecek sözüm yoktur. Allah bin bir bala versin bunlara arkadaslar kusara bakmayın ama içim çok dolu dayanamıyorum artık bunlara artık bir seyler yapmamız gerek göz göre göre oluyormu böyle şey bunlara izin vermememiz gerek
Allahcc yar ve yardımcınız olsun gönüldaş...
Allahcce emanet olasınız...
BESMELE...SELAM...DUA...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
SENİN NİYETİN NE..BÖYLE SAHABELERİMİZE KÜFREDEREK ELİNE NE GEÇECEK..ŞEYTANIN OYUNCAĞI OLMAKTAN BAŞKA..NERDE BİR EHLİ SÜNNETE KÜFREDİLSE SENİ GÖRÜYORUM...YAHUDİ İBNİ SEBENİN SAPIKLIKLARINI TEKRARLAYIP DURUYORSUN...KAFANIN İÇİNDE SAHABE DÜŞMANLIĞI VAR...BASMAKALIP BAĞNAZCA SALDIRIP DURUYORSUN..UTANMIYORMUSUN SAHABELERİMİZE SALDIRMAYA...SAPIK ŞİANIN PROPAGANDASINI YAPMAK KİME YARAR..SADECE ŞEYTANA..ABD VE İSRAİLE...BEN EHLİ SÜNNETİM..İBDA EHLİ SÜNNET..NAKŞİYİM...TÜRKÜM...SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HZ..SAİD İ NURSİ HZ..NECİP FAZIL HZ..ESAD COŞAN HZ..İMAM I NAKŞIBEND HZ..ES SEYYİD ABDÜLHAKİM ARVASİ HZ..MAHMUD HOCA HZ..MENZİL ŞEYHLERİ..FATİH SULTAN MEHMED HAN HZ..KADİRİ..RIFAİ..ŞEYLERİ AŞIĞIYIM...MÜSLÜMAN TÜRKTEN-KÜRTTEN..ARAPTAN YANAYIM.......SEN KİMSİN....Başka kapıya......................
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Said-i Nursi hazretleri papazlardan eğitim almamıştır...İFTİRA ATIYORSUN...İTİKAT BOZUKLUĞU VE KÜFÜR SALDIRDIĞINDA DEĞİLSE SANA DÖNER..UNUTMA..SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİ BİR İSLAM SAVAŞÇISI İDİ.BÜTÜN KAFİRLER DE DÜŞMANI İDİ.....SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİ ABDCİ DEĞİLDİ..SEN UYDURUYORSUN...BU YAZILAR SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNE AİTSE...O ZAMANLAR BOLŞEVİZM EN BÜYÜK TEHLİKEYDİ MÜSLÜMANLAR İÇİN...BURDA SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNİN ABDCİ OLDUĞU ANLAŞILMIYOR..SENİN İFTİRACI OLDUĞUN ANLAŞILIYOR...ATEİZME KARŞI YAZILMIŞ YAZILAR ONLAR..VE KOMİNİZMİN HAKİM OLDUĞU ZAMANLARDA YAZILMIŞ YAZILAR...BANA SALDIRANA DÜŞMAN OLAN BANA YARDIM ETMİŞTİR...bana saldırana düşman olan bana yardım etmiştir..iki kere özellikle yazdım...................................................................................................................İSLAM ALİMLERİNDEN GELEN HABERLERİ ANLAMAK İZAN İSTER..İRFAN İSTER..EDEP İSTER...ONLARIN KİTAPLARINI ANLAMAYA ÇALIŞMAK ÇOOOOK BÜYÜK İRFAN İSTER...KAFANDAKİ KISIR DÖNGÜYE SIĞMAZ SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİ...SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNİN GERÇEK BAĞLILARINDAN HİÇBİRİSİ ABDYE TARAFTAR OLMAMIŞTIR VE OLMAYACAKTIR...YOLUNU SAPTIRMAYA VE ŞENİ DİOLOG İŞİNE BULAŞTIRAN BİRKAÇ DÖNME HARİÇ...BİRDE SEN ÇIKIYORSUN..BÜTÜN KÜFRÜN DÜŞMAN BELLEDİĞİ BİR ALİME İFTİRA ATIYORSUN...SEN RİSALEİ NURLARI OKUYANA KADAR SANA CEVAP VERMEYECEĞİM..OKU..ARAŞTIR..SORUŞTUR..O ZAMAN ANLARSIN HAKKI VE HAKİKATI..BÖYLE VEBAL ALTINA GİRERSİN..EYVALLAH....Vesselam...[/QUOTE]
güncelleme...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Esir Said Nursi'nin secde anının fotoğrafı



Rus Orduları Başkumandanı Nikola Nikoloviç karşısında ayağa kalkmayan esir Said Nursi, idama mahkum edilir. Nursi son arzusu olarak namaz kılmak ister. O namaz kılma anının fotoğrafı Rus devlet arşivinde ortaya çıktı.

Bediüzzaman Said Nursi 1. Dünya Savaşı yıllarında doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet eder. Savaş esnasında yaralanıp 2,5 yıl Rusya'da esir kalır. Kosturma'daki esaret günlerinde bir gün Rus Orduları Başkumandanı Nikola Nikoloviç kampa gelir. Bediüzzaman ayağa kalmaz. Bunun üzerine idam cezasına çarptırılır. Bediüzzaman son arzu olarak namaz kılmak ister. Rus komutan ve askerlerin şaşkın bakışları arasında namaz kılar. İşte tam o anda bu fotoğraf çekilir.
Fotoğraf, Kosturmalı bir Nur Talebesi tarafından Rus devlet arşivinden çıkarılıp Bediüzzaman Said Nursi’nin talebesi Abdullah Yeğin'e ulaştırıldı. Fotoğrafı inceleyen Abdullah Yeğin, secdedeki kişinin Bediüzzaman olduğunu söyledi.
735920110323030104824.jpg

Fotoğrafın Risale Haber’de yayınlanmasını da isteyen Abdullah Yeğin, “Kat’i kanaatim var ki bu fotoğrafta namaz kılan Bediüzzaman Said Nursi’dir. Üstad Hazretlerine çok benziyor. Silahlı askerler de Rus askerleridir. Bunu yayınlayabilirsin, yayınlamakta hiçbir mahzur yoktur” dedi.
Yine Bediüzzaman’ın avukatlarından Gültekin Sarıgül de Risale Haber’e yaptığı açıklamada fotoğrafı incelediğini ve söz konusu kişinin Said Nursi olduğunu söyledi.
FOTOĞRAFA YANSIYAN OLAY BEDİÜZZAMAN’IN TARİHÇE-İ HAYAT KİTABINDA ŞU ŞEKİLDE GEÇMEKTEDİR:
Bir gün Rus Başkumandanı esirleri teftişe gelir. Teftiş esnasında, Bediüzzaman kumandana selâm vermez ve yerinden kalkmaz. Kumandan kızar, belki tanımamıştır diyerek tekrar önünden geçtiği zaman yine yerinden kalkmayınca, kumandan tercüman vasıtasiyle der:
– Beni herhalde tanımadılar?
Bediüzzaman:
– Tanıyorum, Nikola Nikolaviç'tir.
Kumandan:
– Şu halde Rus ordusuna, dolayısiyle Rus Çarına hakaret ediyorlar.
Bediüzzaman:
– Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman âlimiyim. İmanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh, ben sana kıyam etmem, der.
Bunun üzerine Bediüzzaman divan-ı harbe verilir. Birkaç zabit arkadaşı, hemen özür dileyerek vahîm neticenin önlenmesine çalışmasını istirham ederler.
Fakat Bediüzzaman:
– Bunların idam kararı, benim ebedî âleme seyahat etmem için bir pasaport hükmündedir, deyip kemal-i izzet ve şecaatle hiç ehemmiyet vermez.
Nihayet idamına karar verilir. Hüküm infaz edileceği vakit, namaz kılmak için müsaade ister; vazife-i diniyesini ifadan sonra, atılacak kurşunlara göğsünü gereceğini beyan eder. Tam bu esnada, namazını eda ederken, Rus kumandanı gelerek, Bediüzzaman'dan özür dileyip:
– O hareketinizin, mukaddesatınıza olan bağlılıktan ileri geldiğine kanaat getirdim, rica ederim, beni affediniz Diyerek verilen idam hükmünü geri aldırır. (Tarihçe-i Hayat sayfa 114)
BEDİÜZZAMAN’LA BERABER ESİR KAMPINDA BULUNAN ALİŞAN SOYLU HADİSEYİ OĞLU GÜLCEMAL SOYLU’YA ŞU ŞEKİLDE ANLATMIŞTIR:
Babam Alişan Ağa, Bediüzzaman’ın, Kosturma esir kampını teftişe gelen Rus Başkumandanı Nikola’ya ayağa kalkmama hadisesinde oradaymış, her şeyi bizzat görmüş. Bize ağlayarak şunları anlatırdı:
“Çok esir vardı kampta. Bir gün bir komutan geldi… Ama biz kim olduğunu bilmiyoruz… “Dikkat!” diye bir komut verildi; herkes, hepimiz ayağa kalktık... Bir tek kişi hariç… Bediüzzaman... Sonradan kim olduğunu öğrendiğimiz Rus Başkumandan Nikola bunu gördü. Hemen bir tercüman çağırtıp, ‘niçin ayağa kalkmadığını’ sordu. Bediüzzaman, “Tazim Allah’a olur” diye cevap verince; Nikola, kurşuna dizilmesini emretti. O’na ölüm emri verdiği zaman biz çok korktuk. Ölüm mangası da hemen hazırlandı. Sonra namaz için izin istedi Bediüzzaman. Namazını kıldı ve hemen çabuk çabuk geldi. Komutan: “İdam olunacağı zaman ağırdan alınır, sen çabuk geliyorsun?” diye sordu tercümanla. Bediüzzaman umursamaz bir tavırla: “Rabbime kavuşmak için çabuk geliyorum” dedi. Bu ihlas, komutanı çok etkiledi ve insafa getirdi… İdamı kaldırdı ve özür diledi.”
Babam, Kosturma esir kampında 2,5 sene Üstadla beraber kalıyor. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-3 sayfa 95)
www.RisaleHaber.com
....İRONİ...
Üstad Saidi Nursi Hazretleri yanlış yapmış.!
Güç ve kuvveti elinde bulunduran Rus otoritesi'ne karşı gelmiş.!
Şahsiyetli ve izzetli müslümanlara selam olsun...
Mevcut otoriteye boyun eğmeyerek ve mücahitlik yaparak teröre bulamış ve fitne çıkarmıştır..Akılla ve realiteyle alakası yoktur..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com

Alıntı:



Yrd. Doç. Dr. Mahmut Akpınar*

Daha önce İran'a bir eleştiri getirdiğinizde bazı Müslüman aydınlar, 'İslamcı' reflekslerle İran'ı sahiplenirler ve kararlılıkla savunurlardı (hâlâ da böyle yapanlar yok değil). Bu savunma refleksi biraz da Batı karşıtlığından kaynaklanıyordu. Türkiye'deki laiklerin olumsuz İran vurguları ve İslam'la ilgili her şeyi götürüp İran'a bağlamaları da, İslamcı kesimlerin İran'ı sahiplenmelerinde etkili olmaktaydı. Bu kesimler 'İslam' ortak paydasından hareketle, İran'a toz kondurmuyorlar; meseleye derinlemesine ve analitik bakmaktan kaçınıyorlardı.

Son olay İran'ı ve politikalarındaki temel saikleri anlamamızda bir turnusol vazifesi gördü. İran, İslamî duyarlılığı yüksek, daha önce de katliama maruz kalmış Sünni kesimlere karşı, İslam'ın pratiklerinden tamamen kopuk, teorisiyle ilgisiyse ciddi biçimde sorgulanan Nusayri yönetime arka çıkmaktadır. Bu arka çıkma, Suriyeli Müslümanların zulme uğramasına, kanlarının akıtılmasına destek noktasına ulaşmaktadır. Dahası, Suriye'de yaşanan olaylardan, İran'ı uluslararası her platformda savunan Türkiye'yi sorumlu tutmakta, Türkiye'ye mesnetsiz suçlamalarda bulunmaktadır. Resmî ajansları dahil İran haber kaynakları, "Türkiye'nin Suriye'ye iftira attığını", "isyancılara silah dağıttığını" vs. söyleyebilmektedir. Maocu olarak bilinen Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek'in Aydınlık Dergisi'nin de Suriye-İran ittifakına katılarak Türkiye'yi karalayıcı yayınlar yapması enteresan bir tablo ortaya koymaktadır (Yener Dönmez, Yeni Akit, 18.06.2011).

Türkiye'nin yapıcı politikalarına rağmen, İran'ın olumsuz yaklaşımları bununla sınırlı değildir. İran, bölgede Ermenistan'ı besleyen ve destekleyen en önemli ülkedir. Tam da bizim onları dünyaya karşı hararetle savunduğumuz bir dönemde, 2010 Ağustos ayında İran cumhurbaşkanı yardımcısı Hamid Baghaey "1915'te Osmanlı'nın Ermenilere soykırım uyguladığını" söyleyebilmiştir. İran, 1990'larda Azerbaycan'ın Ruslar tarafından işgalinde ve Azerilerin ezilmesinde Ruslardan yana tavır takınmıştır.

İran, reel politiğe uygun davranarak kendi siyasetini yürütmekte, duygusal savrulmalara kapılmadan bölgedeki gücünü ve etkinliğini artırmaktadır. İdeolojik ve mezhepsel öncelik, İslamî duyarlılığın önüne geçmektedir. Bu, bazıları tarafından yadırgansa da Şiiliği ve Pers geleneğini bilenler açısından şaşırtıcı bir durum değildir. İran'ın öncelikli hedefi bölgede kurduğu Şii ekseni korumaktır. Bu eksene, Suriye ve Lübnan'a ilave olarak ABD müdahalesi sonrası Şii ağırlık kazanan Irak da katılmıştır. İran, Yemen, Afganistan, Pakistan ve Körfez ülkelerinde Şiilik kartını kullanarak etkinliğini artırmaktadır. İran, İsrail ve ABD karşıtı söylemler üzerinden İslam coğrafyasında sempati toplarken, Şiilik üzerinden yeni kartlar ve avantajlar elde etmektedir. Uygulamalarıyla Batı'nın "Şii-Sünni çatlağı oluşturarak Müslümanları vuruşturma" tezine zemin hazırlamaktadır.

Yoksa İran, İslam'la ilgisiz, Baasçı, dahası Müslümanlara tarihi boyunca zulmetmiş, Hama-Humus'ta 80 bin insanı katletmiş bir yönetime neden destek verir? Bir zamanlar İslam dışı kabul edilen Nusayriliği Şii din adamlarının fetvasıyla neden meşrulaştırır? İran eski ve köklü devlet geleneğine sahip bir ülkedir. Diplomatik ve siyasî refleksleri çok güçlüdür; bölgede ciddi bir istihbarat ağına sahiptir. Nusayri-Baasçıların elinde bulunan mevcut Suriye yönetimi İran'ın müttefikidir. Suriye'deki otoriter yönetiminin değişmesi bölge ve Suriyeli Müslümanlar adına yararlı olabilir; ancak İran adına hiç de iyi olmayacaktır.

Suriye'de yaşanacak rejim değişikliği ile İslam'la pek ilgisi olmayan, ama İran'ın müttefiki yüzde 10'a dayanan Nusayri yönetim gidecek; yüzde 80'i teşkil eden Sünni-Müslüman kesimler etkin hale geleceklerdir. Bu durum İran'ın kurduğu Şii eksenin parçalanması, Suriye'nin yanında Lübnan'ı da kaybetmesi demektir. Ayrıca oluşacak yeni durum bu bölgede Türkiye'yi İran'ın önüne geçirecek, Türkiye'nin etkinliğini artıracaktır. Suriye, Türkiye'yle ve dünyayla entegre olacak; ama İran'dan kopacaktır. Bu nedenlerden dolayı İran Suriye'deki mevcut rejime Müslümanların kanının akıtılması, büyük zulümlerin işlenmesi pahasına destek vermektedir; verecektir.

Ortadoğu'daki bazı problemleri algılamak için İran'ı doğru okumak gerekiyor. İran'ın hedeflerini, istihbarî çalışmalarını, örtülü ittifaklarını iyi anlamak gerekiyor. Batı'nın bölgeye her müdahalesinin neden İran'ı ve Şiiliği güçlendirdiğini sorgulamak gerekiyor. İran'ı Müslüman dünyanın lideri gibi gören bazı İslamcılara İran'a bir seyahat yapmalarını ve İran'ın İslam'a sahip çıkma ve yaşama konusundaki yaklaşımlarını yerinde görmelerini salık veriyorum. İran önemli bir komşumuzdur ve bizim gibi Müslüman bir ülkedir; bu ortak özelliklerimizi dikkate alarak İran'la iyi ilişkiler geliştirmemiz gerekir. Ancak, İbni Haldun'un dediği gibi "milletlerin geleceği geçmişine, suyun suya benzediği kadar benzer". Devletlerarası ilişkiler duygusal yaklaşımlarla sürdürülemez; muhatabı çok iyi tanımak gerekir. Bunun için kadimden bu yana ortaya koyduğu uygulamalar esas alınır. Bu ilişkilerde, karşılıklılık ilkesi gözetilir. Bazıları İran-Türkiye ilişkilerinde aşklarının karşılıksız olduğunu fark etmeli ve duygularının reel politiğin önüne geçmesine fırsat vermemelidir.

*Turgut Özal Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi.

Kaynak: Zaman


 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt